Doğruyu Söyleyen Doktorlar, Örgütlü Sistem Bekçilerine Karşı

Doğruyu Söyleyen Doktorlar, Örgütlü Sistem Bekçilerine Karşı

Temmuz 2021’de ABD’nin Indiana eyaletinde 33 senelik aile hekimliği kariyeri ile Dr. Daniel W. Stock’u, Mt. Vernon isimli okulun yönetim kurulu toplantısındaki ifadesi ile dinleyeceksiniz.

Indiana’dan Dr. Dan Stock ben.

Az önceki yorumunuza istinaden, 18 ay geçmiş halen sorunu çözemedik dediniz ya, işe yarayacak bir şey yapmıyoruz ki sorun çözülsün?

Karar almadan önce bilim ne diyor, buna bile bakmayan Eyalet Tabip Odası ve CDC’yi dinleyince böyle oluyor.

Kendim Fonksiyonel Aile Hekimiyim, immünoloji ve enflamasyon regülasyonu alanlarında eğitimim var.
CDC ve eyalet Tabip Odasınca verilen tavsiyelerin HEPSİ bilmin HER TÜRLÜ KURAL VE KAİDESİNE AYKIRIDIR.

Koronavirüs ve diğer tüm respiratuar virüslerle ilgili bilmeniz gereken şey şu:
Aerosol partiküllerle yayılır bunlar ve gözeneklerinden geçmediği maske de yoktur.

Sekreterliğinize bıraktığımız flash drive’daki dosyadan konuyla ilgili tıbbi/bilimsel tüm verileri görebilirsiniz.

Hatta orada, bizzat NIH’in yaptırdığı ve maskenin işe yaramadı GERÇEĞİNİ gösteren en aşağı 3 yayın göreceksiniz, lâkin CDC de NHS de parasını KENDİ ödedikleri bu BİLİMSEL çalışmaları görmezden geliyor.

O yüzden hâlâ uğraşıp duruyorsunuz işte, çünkü VİRÜSLERİ ortadan kaldırmanız İMKANSIZDIR.
Solunum yollarını tutan TÜM virüslerin tarihçesini inceleyin, YIL BOYUNCA dolaşımdadır bunlar, kış olsun da immün sisteminiz zayıflasın diye bakarlar veya şimdi BU AŞILARLA olduğu gibi immün sisteminiz RAYINDAN ÇIKTIĞINDA onlara fırsat doğar, bir bakmışsınız semptom verecek şekilde hasta düşmüşsünüz.

Maske filan tutmadığı, üstüne bir de hayvanlarda barınabildikleri için de —bu nokta çok önemlidir bakın— kimsenin bu virüsü ortadan filan kaldırması mümkün değildir!

CDC herkesi biz bu işi “çiçek”teki gibi hallederize inandırdı; “çiçek”teki gibi kökünü kazırız nasıl olsa dendi.
Çiçek virüsü hayvanda barınan bir virüs değildi, enfekte etmeyi bildiği tek canlı insandı.
O yüzden ortadan kaldırabildik o virüsü.

Fakat BU virüsle yapamazsınız bunu; tıpkı grip, nezle, Respiratuar Sinsisyal Virüs (RSV), adenoviral respiratuar sendrom ve hayvanda barınabilen diğerleriyle de YAPAMADIĞINIZ gibi.

O yüzden bu tedbirlerle defedemezsiniz işte bu virüsü; çünkü daha önce DENENMİŞ, BECERİLEMEMİŞ ve becerilemeyecek olan bir şey yapmaya çalışıyorsunuz.

Bir bu kadar önemli diğer mesele de, AŞIYLA, hele hele BU aşıyla bu dediğim gerçeklerin HİÇBİRİNİ değiştiremeyecek olmanız.

Umarım kurulunuz CDC, NIH ve Tabi Odası’nın tavsiye kararlarına uyup uymamaya karar vermeden önce şunu sorar kendine: Ne grip, ne nezle ne de RSV için yapmadığımız bütün bu uygulamaları bu virüs için niye yapmak durumundayız?

Sonra şunu sorun kendinize: Bu sözümona çok etkili aşı, viral respiratuar sendromların HİÇ huyu olmadığı halde tutup YAZIN ORTASINDA SALGIN patlak vermesine NASIL izin verdi?

Anlamanıza yardımcı olsun diye söylüyorum, bu duruma tıpta “ANTİKOR MEDİASYONLU VİRÜS GÜÇLENMESİ” deniyor.

Aşı yanlış iş gördüğünde ortaya çıkan bir durum bu ve SARS pandemisi sonrasında koronavirüsler için düzenlenen BÜTÜN hayvan deneylerinde yaptığı şey de bu olmuştur aşının.

Respiratuar sinsiyal virüs (RSV) için geliştirilmiş aşıda da aynısı yaşanmıştır: Patojenisitesi zaten çok düşük, doğal yoldan kapsanız hafif bir enfeksiyonla atlatacağınız respiratuar virüsü alıyorsunuz,
aşıyla insanlara vurup immün sistemlerinin virüse sapkın yanıt vermesini, böylelikle aşırı güçlenmesini sağlıyorsunuz.

Şu an yaşanan salgının NEDENİ DE BUDUR, zaten flash drive’daki ve emaillerinize de gönderilecek yayınlarda da göreceksiniz, Massachusetts’te patlak veren salgındaki semptomatik Covid teşhisli vakalarının %75’i önerilen aşı dozlarının HEPSİNİ olmuş olanlardır.

O yüzden, aşı olmuş birine aşı olmamıştan farklı davranmanın hiçbir gerekçesi yok.
Ayrıca —arkasında olduğum, kendim olacağım ve çocuklarıma da vuracağım aşılar da DAHİL olmak üzere— HİÇBİR aşının ENFEKSİYONU ÖNLEMEDİĞİNİ de BİLİN isterim.

2014’te ulusal hokey liginde KABAKULAK salgını yaşandı.
Semptom gösterenler aşısız olanlar veya aşılılık durumu bilinmeyenler olmuştu.
Aşının işe yaradığını mı gösteriyor peki bu?
Semptom gösterecek şekilde hasta düşenlerin YARISI ne aşısız bireylerle ne de aşılılık durumu ilinmeyen kimseyle TEMAS dahi etmemişken, sizce hastalığı NEREDEN kapmış olabilirler?

Yanıt: AŞILI KİMSELERDEN!

Enfekte olmanızı ÖNLEYECEK AŞI DİYE BİR ŞEY YOKTUR.
Enfekte de olursunuz, patojeni de [vücut sıvılarınızdan] etrafa saçarsınız [SHEDDING].
Özellikle de SOLUNUM sistemi VİRÜSLERİ için geçerlidir bu, fakat “semptom göstermez”siniz.

Patojenin kişiden kişiye bulaşmasını önLEMİYOR yani!

Şu an yaptığınız HİÇBİR şey buraya yazdığınız bu istatistikleri düzeltecek bir işe yaramıyor ki!
Solunum sistemini tutan viral patojenlerin doğası gereği bu tedbirlerin tümü geçersiz.
Aşıyla da önleYEMEZsiniz, çünkü yapsın istediğiniz şeyi YAPMIYOR!
Hayatınızın geri kalanı boyunca kovalayıp duracaksınız bu meseleyi ve sonunda anlayacaksınız ki CDC ve Tabipler Birliği’nden aldığınız “bilimsel” yönlendirme 5 para etmezmiş.

Onun yerine size ilettiğimiz dosyaları, emaillerinize gönderilen yayınları okuyun ve CDC ile NIH’ten aldıkları bilgilendirmenin GERÇEKLERLE ÖRTÜŞMEDİĞİNİ anlamış buradaki bu insanları dinleyin lütfen.

O yüzden hâlâ bu hastalıkla uğraşıyorsunuz, aşı da sizi virüsten koruyacaktı ama işe bakın ki YAZIN ORTASINDA, D vitamini seviyeleri tepedeyken CV-19 salgını patlatabildi?!

Bu arada, aşılamayla ilgili herhangi bir hak kısıtlayıcı uygulamanın gündeme gelebilmesi için ortada sözkonusu hastalık için TEDAVİ olmaması gerekir.

15’ten fazla CV-19 hastası tedavi etmiş biri olarak, aktif D vitamini yüklemesi, Ivermectin ve çinko
verilen kişilerin TEKİ bile hastanenin yakınından bile geçmek durumunda kalmadı, 25 Hidroksi-D vit seviyelerini 55’in üstüne çıkarttığınız anda nüfus genelinin CV-19’dan hayatını kaybetme olasılığının
4’te 1’ine indiğini gösteren tıbbi yayınlar da mevcut.

D vitamini ile yürütülmüş CV tedavi denemelerine dair yayınları da ilettiğimiz dosyada bulabilirsiniz.

O yüzden, aşı olmuş mu olmamış diye bakıp buna göre insan ayıracaksanız aynı ayrımcılığı 25-hidroksi D vitamini seviyelerine, çinkoya bağlı tat alma duyusu yerindeliğine ve hatta geçmiş enfeksiyon öyküsüne göre de yapmanız lazım, keza ilettiğimiz dosyada aşının, CV-19 GEÇİRMİŞ insanlara kesinlikle HİÇBİR FAYDA SAĞLAMADIĞI, ne semptom azalttığı ne hastane bakım oranlarını azalttığı, bilakis, hastalığı geçirdikten sonra aşılandıkları takdirde 2 ila 4 kat FAZLA YAN ETKİ yaşadıklarını belgeleyen yayınlar mevcut.

Dolayısıyla, yönetim olarak aldığınız kararlar gerçeklerle hiçbir şekilde uyuşmayan bilgilere dayanmakta.
Sizin hatanız değil tabii, bilim icra eden insanlar değilsiniz ve CDC, NIH ya da Tabipler Birliği’nin dediğini yapmak da makul gözüktü gözünüze.

Onun yerine burada toplanan insanların dediklerini dikkate alın ve tarafınıza teslim edilen dosyayı okuyun derim.
Dosyada yazanlarla ilgili herhangi bir sorunuz olursa da seve seve gelir ve gerekirse tek tek sorularınızı yanıtlayıp işin bilimsel kısmını açıklarım.

CDC veya NIH yönergelerini takip etmezsek hakkımızda dava açılabilir diye bir endişeniz varsa,
mahkemede savunmanızı yapmak üzere ücretsiz uzman tanıklık yapacağımı da burada belirtmek isterim.

Mahkeme yeri, zamanı fark etmez; resmi yönergelerin bilimsel gerçeklerle örtüşmediğine dair tanıklık sözüm bakidir.

Teşekkürler.

– Teşekkür ederiz.

Anne, lütfen bana maske takma..

Anne, lütfen bana maske takma..

055DFE18-26FE-456E-9CCD-288B79FF4BF1-1


DACC5346-01B5-4C3D-881C-AFA92E1781CE-1


4734321F-750F-4CAC-93DB-31695EF15FD1


53500581-9F2D-4636-8DEA-251064B785BB


İstediğiniz gibi indirebilir , çıktı alabilir, dağıtabilirsiniz…

Maske Cezasına İtiraz Dilekçesi

Maske Cezasına İtiraz Dilekçesi

Aşağıdaki dilekçe örneği ve bilimsel kanıtları bilgisayarınıza indirip gerekli yerleri doldurarak, maske cezasına itiraz edebilirsiniz.

Bilimsel kanıtları içeren maske dosyası ise içerisinde, maske ve maske kullanımıyla ilgili bilimsel yayın ve kanıtlar bulundurmaktadır. Bu dosyayı da indirerek dilekçenize eklemelisiniz.

Aynı zamanda tüm maskeyle alakalı davalarınızda, bu dilekçeyi durumunuza göre uyarlayarak kullanabilirsiniz.

Maske kullanımının bilimsel olarak kanıtlanmış faydası olmadığı gibi, pek çok zararları bulunmaktadır. Aynı zamanda maske kullanmama cezaları hukuki olarak da pek çok problem içermektedir.

İşte maske cezaları hakkında merak edilenler ve cevapları:

1.Ceza kesilmesi sırasında dikkat etmem gerekenler nelerdir?

  • Polis kimliğinizi istediğinde ibraz etmek durumundasınız. İtiraz etmeyin. Ancak tuttuğu tutanağı imzalatmak isterse imzalamayı reddetme hakkınız var, imzalamamanız daha doğru bir tutum olacaktır. Ancak imzalarsanız, imzanızın yanına “ihtirazi kayıt” notunu ekleyebilirsiniz.. (ihtirazi kayıt, herhangi bir çekince, itiraz varlığı anlamına gelir) Tutanağın kopyasını isteyin, ya da tutanağın fotoğrafını çekebilirsiniz.

2.Ne zaman itiraz etmeliyim?

  • Ceza tebligatı size ulaştıktan sonra 15 gün içerisinde itiraz edebilirsiniz.

3.İtirazımı nereye yapmalıyım?

  • Cezayı kesen yerin (il veya ilçe) Sulh Ceza Hakimliği’ne dilekçenizi vermelisiniz.

4.Bu işlemin bana masrafı nedir?

  • Yalnızca 10-20 tl gibi bir dosya masrafı çıkabilir.

5.18 yaş altındayım, ben de itiraz edebilir miyim?

  • Veliniz sizin adınıza itiraz edebilir.

6.Ne kadar sürede sonuçlanır?

Genelde 3-5 ay gibi bir sürede sonuçlanmaktadır fakat kesin bir cevap vermek mümkün değil.

7.15 günü geçirmişsem ne yapabilirim?

15 gün sonrasında ödeme emri gelecektir. Sonrasında idari mahkemede iptal davası açabilirsiniz. Fakat dava prosedürlerinde ve masraflarda bazı farklılıklar olacaktır.

8.İndirimden faydalanmak için ödeyip mi itiraz etmeliyim?

  • 15 gün içinde cezayı ödemeyi seçerseniz %25 indirimli ödeme imkanınız olacaktır. Akabinde dilekçenizi verebilirsiniz. Ya da ödemeden de dilekçenizi verebilirsiniz. Etkisi hususunda net konuşmak mümkün değil. Sizin kararınız.

Maskeye İtiraz Dilekçesini buradan indirebilirsiniz.

pdf versiyonu:


.Docx versiyonu:

AŞININ MUHTEMEL YAN ETKİLERİNE HAZIR MISINIZ?

AŞININ MUHTEMEL YAN ETKİLERİNE HAZIR MISINIZ?

Bildiğiniz gibi sonuna geldiğimiz 2020 yılı tarihde daha evvel görülmemiş bir salgın ve tedbir görünümlü faşizm yılı idi. Açık havada maske taktırmak başka türlü izah edilemez!

Trilyon dolarlık ilaç sektörünün maşası olduğu iyice ortaya çıkan dünya sağlık örgütünün (mahiyeti teşkilat kelimesinden daha uygun) toplum bağışıklığı tarifini tamamen aşıya endekslemesinden (1), üstelik aşının koruduğuna dair bilgimiz yok (2) demesinden sonra hâlâ aşı olacak kadar cesur ve/veya meraklı iseniz, karşılaşabileceğiniz durumlar hakkında kısa bir malumat vermek lazım gelir.

Evvela ‘Tarih tekerrürden ibaretdir’ ve bundan mülhem ‘Hiç ibret alınsa idi tekerrür mü ederdi’ lafzına binaen, 1960’da yaşanan respiratuar sinsityal virüs (RSV) aşısı hadisesini hatırlatmalıyız. Hayatın ilk bir yılında bilhassa erken doğan bebeklerde solunum yolu enfeksiyonlarına bağlı ölümlerin başda gelen sebeplerinden biri de RSV enfeksiyonudur. Günümüzde erken doğan bebeklere aşı yerine daha evvel de belirttiğim gibi palivizumab denilen bir monoklonal antikor yapılıyor.

İşte bu enfeksiyondan korunmak için KADİM (!) (eski yani) inaktivasyon metodu kullanılarak hazırlanan RSV aşısı uygulanan bebeklerde faciaya yol açmıştı (3). Kaynak makale asistanlığımda lösemili hastalara uyguladığımız meşhur St. Jude protokolünün neşet ettiği hastane ekibinden immünolog-vaksinolog bir hanımefendiye ait ve onbir sene evvel yazılmasına rağmen oldukça bilgilendirici. Tabii 1960’larda yaşanan trajedinin neden kaynaklandığı o devirde anlaşılamadığı gibi, bu makalede de izahat yok.

Bakterilerde, mesela tifüsde (4) çok işe yarayan ama virüslerde işe yaradığı çok şüpheli olan (5) formalin ile zaten bir canlı türü olmayan virüsün öldürüldüğü (!) farz ediliyor*. Çok şüpheli dedim çünkü, bunun tipik örneği meşhur çocuk felci aşısına bağlı ölüm ve sakatlanmaların husule geldiği Cutter kazasıdır (5).

Son günlerde çocuklarda Sars-Cov-2 enfeksiyonuna (enfeksiyon olduğu bile belli değil esasında) bağlı ortaya çıkan MIS-C (çocukda multisistemik iltihap sendromu) olup çocuk hekimlerinin aşina olduğu MAS, HLH ve Kawasaki tablosuna çok benzer ve kuvvetle muhtemeldir ki benzer genetik ve epigenetik (aşılar tabii) sebeblerle immün sistemin terörize olması ile ortaya çıkar ve ölüm ihtimali fevkalade yüksekdir (6).

Peki bütün bunlara yol açabilecek ortak mekanizma ne olabilir?
Daha evvel de belirttiğim gibi immün sistem askerî bir sistemdir ve nizami harp mantığı ile çalışır.
Bağışıklık sistemi yabancı proteinleri tanımak üzere tasarlanmış ve programlanmışdır. Sindirim ve solunum sistemi bu yabancı proteinler için doğumdan sonra profesyonelleşir (7). Deri ve kas içine yabancı antijenik proteinlerin verilmesi zayıf ve sapkın bir antikor cevabı teşkil eder yani gayr-i nizamidir.

Yakın zamanda tarif edilen antibody dependent enhancement (antikorun sebep olduğu şiddetlenme, antikor iltihabı demek daha doğru kanaatindeyim) işte tam da RSV aşısının, deng humması aşısının, grip ve diğer aşıların yol açtığı ‘aşırı iltihabi durumun’ sebeplerinden biri de budur.

Coronaloji Ed Not: Fransız İlaç ve Aşı Şirketi Sanofi Pasteur’ün 20 yılda, 2 milyar dolar harcayarak geliştirdiği Dengvaxia adlı deng humması aşısı vurulduktan sonra hayatını kaybeden Filipinli çocukların ailelerini görmekteyiz. 2016 Nisan’ında uygulanmaya başlanan ve vurulduğu 100 bin dozdan sonra 600 çocuk ölümüne yol açtığı için kullanımı durdurulan Deng aşısı, şu an piyasada olan CV-19 hastalığı için geliştirilmiş aşılarla aynı çalışma mekanizmasına sahip.

Gayr-i nizami antikorlar tabii yolla veya aşı ile giren etkenin monosit-makrofajlarda aşırı çoğalmasına ve yine aynı hücrelerin aşırı tepkisine sebep olmaktadır. RNA temelli aşılar ise etkeni bulundurmasa bile ilk veya tekrarlayan tabii karşılaşmada aynı hadiseye sebebiyet verebilir (8).

Şekilde CD32 (FcgamaIIR) olarak verilen reseptör bağışıklık sistemi hücrelerinde bulunur, inhibisyon veya aktivasyon yapabilen alt tipleri vardır ve nötralizan veya nonnötralizan özellikteki antikorları bağlar. Nötralizan antikor virüsün etkinliğine mani olurken, doğru yere bağlanamayan nonnötralizan antikor ise aksi tesir husule getirir (9).

Asıl dikkat çekmek istediğim nokta ise hakiki toplum bağışıklığı, mutasyon ve heterosubtipik bağışıklık sayesinde (faşist tedbirlerle değil) düşüşe geçen ve kısa süre sonra ortadan kalkacak olan bu enfeksiyon için daha evvel defalarca yaptıkları gibi ‘aşı yapdık böylece hastalığı yendik’ diyeceklerini şimdiden buraya not ediyorum.

Son bir söz de, aşı sünnetullaha uygundur diyen kardeşlerime, insan ve hayvanlara eziyet ederek elde edilen, içinde bulunması mecburi olan gayr-i nizami kimyeviler ve yukarda anlatılan yan etkileri sebebi ile uygundur denilemeyeceği kanaatindeyim. Faruk Beşer hocanın bu konudaki yazısı fevkalede mühimdir (10).

*Nasib olursa bu konuyu da ele almak isterim.

Prof.Dr. Alişan Yıldıran

(1) https://ahmetrasimkucukusta.com/2020/12/25/yazilar/tip-yazilari/koronavirus-medya/who-suru-bagisikligi-sadece-asilama-ile-saglanabilir/
(2) https://ahmetrasimkucukusta.com/2020/12/25/yazilar/tip-yazilari/koronavirus-medya/dunya-saglik-orgutu-asilarin-kovid-19a-karsi-korudugunu-gosteren-kanitimiz-yok/
(3) https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC3255794/
(4) https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/305077
(5) https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC1383764/
(6) https://en.wikipedia.org/wiki/Multisystem_inflammatory_syndrome_in_children
(7) https://en.wikipedia.org/wiki/Hygiene_hypothesis
(8) https://en.wikipedia.org/wiki/Antibody-dependent_enhancement
(9) https://en.wikipedia.org/wiki/Neutralizing_antibody
(10) https://www.yenisafak.com/yazarlar/farukbeser/tip-ve-fikih-2055960

Coronaloji Ed-Not: Yazı içindeki vurgular bize aittir.

Sansürlenmeye Çalışılan Maske Deneyi

Sansürlenmeye Çalışılan Maske Deneyi

Yayına girmesi dünyanın en büyük üç tıp dergisi tarafından engellenmeye çalışılan Danimarka çalışması Kasım itibariyle Annals of Internal Medicine dergisinde yerini almış bulunuyor.  

Özellikleri:

  • Tıbbın altın standart olarak belirlediği randomize kontrollü deney olması
  • Maskenin gerçek yaşam koşullarında COVID-19’a karşı etkinliğini değerlendiren ilk ve şu ana kadar tek çalışma olması
  • 2020 mart ayı itibariyle alelacele literatüre doluşturuluveren kalitesiz, ağır kusurlu, gözleme yahut matematik modellemeye dayalı maske çalışmalarının aksine, COVID-19’a yol açtığı iddia edilen Sars-CoV-2 virüsü özelinde yapılmış ilk, en büyük katılımlı ve prospektif (ileriye dönük) maske deneyi olması
  • Kanadalı bilimadamı Denis G. Rancourt’un detaylı analiziyle ortaya koyduğu gibi, maskenin viral enfeksiyon riskine etkisini çalışmış diğer tüm randomize deneylerde ortaya çıkan sonucu, yani maskenin enfeksiyon riskini istatistiki olarak manalı bir oranda azaltmadığı sonucu ile birebir örtüşüyor olması
  • Hayatı kilit alma operasyonalrının simgesi olarak toplumlara dayatılmakta olan ve beraberinde türlü sağlık sorunlarını da getiren maske takma dayatmasının bilimsel temelden yoksun olduğunu göstermesi.

Bu çalışmayı yayımlamayı bilinmeyen nedenlerle reddeden, ancak maske ile ilgili sene başından beri yapılmış her yayını tüm kusurlarına rağmen derhal yayımlamış, Hidroksiklorokin ilacı üzerine düzenlenmiş ancak sahte olduğu daha sonradan alaşılarak geri çekilmek zorunda kalınmış en az 2 klinik deneyin yayımcısı The Lancet, NEJM gibi dergilerin yanısıra, elbette ilaç endüstrisinin ABD’deki kalesi JAMA (Amerikan Tabipler Birliği Dergisi), bugüne kadar COVID-19 ve maske kullanımı üzerine yapılmış en önemli çalışmanın aylarca kamuoyundan saklanmasına aracılık etmiş oluyorlar.

Çalışma metni, bulgular, rakamlar incelendiğinde sonuç gayet net ve ortada olmasına rağmen, “aşı bilimi”nden aşina olduğumuz üzere, çalışmalarını yayımlatabilmek için yazarların sonuç bölümünde bazı kelime oyunlarına başvurmak, matematik ve mantığa aykırı da olsa resmi bilim ulemasının onayını alabilmek için maske kullanımının enfeksiyonu aynı anda hem arttığı hem azalttığı gibi söylemlere başvurmak zorunda kalmaları ise dikkat çekici. 

Deneyde, 6000’in üzerinde katılımcı iki gruba ayrılarak, bir gruba toplum içinde maske taktırılıyor, diğer grup (çalışmanın düzenlendiği Nisan ayında Danimarka’da zaten halka maske takmaları yönünde bir tavsiyede bulunulmamış olduğundan) her zamanki gibi maskesiz yaşamlarına devam ediyorlar.

Deneyin başında antikor testi, PCR ve doktor muayenesi yöntemleri ile tüm katılımcıların COVID-19 enfeksiyonu olmadığı teyit ediliyor ve 1 aylık süre sonunda testler yeniden gerçekleştirilerek katılımcıların kaçta kaçının COVID-19 pozitif olduğuna bakılıyor. Maske takmış ve takmamış iki grup arasında belirgin bir fark oluşup oluşmadığı üzerinden de, maskenin bu “virüs”e karşı etkinliği anlaşılmaya çalışılıyor.

Sonuç:

“Maske takmanın COVID-19 ile ilgili alınan resmi halk sağlığı tedbirleri arasında olmadığı ve maske takmanın toplumda yaygın bir pratik de olmadığı bir ortamda halk arasında yürüttüğümüz ve rastgele atanmış kontrol grubu ile kıyaslamanın yapılmakta olduğu bu deney, ev haricinde toplum arasına karışıldığı zamanlarda cerrahi maske takmanın, maske takmamaya göre SARS-CoV-2 enfeksiyonu insidansında istatistiksel öneme sahip bir azalma yaratmadığını göstermiştir.”

Özetle maske takmak, tıpkı viral enfeksiyonlarda maske takmanın önleyiciliğini araştırmış diğer randomize kontrollü yayınların çıkardığı sonuç gibi, “Sars-CoV-2 virüsü”ne karşı da herhangi bir koruyucu etkiye sahip değil.

Bu deneyle bilinen gerçekler bir kez daha teyit edilmiş, bugüne kadar neden her sene gribal enfeksiyonlara karşı kimsenin maske takmamış olduğunu yeniden hatırlatmış oluyor.

Gözden kaçmaması gereken bir diğer önemli sonuç da, deney süresince takibi yapılan kişiler arasında %98-99’unun bizzat bağışıklık sisteminin kendilerini “virüs”ten koruyarak, test sonuçlarının negatif çıkmış olması.

Sansürlenmek istenen gerçekler, özetle bunlar.

https://www.acpjournals.org/doi/10.7326/M20-6817

 

 

 

 

Okumaya Devam Et

AKCİĞER

AKCİĞER

İlk haber: Türkiye’nin Gögüs Hastalıkları otörü tarafından geldi:

“Son aylarda solunum sıkıntısı şikayeti ile müracaat eden hasta sayısında ciddi bir artış var.” Dedi üstat.

Yerinde bir tespit.

Beklenen bir tespit.

Neden? diye soruldu zat-ı muhteşem’e..

“Psikolojik.” Dedi. İyi mi!..

“Psikolojik” teşhisi, çaresiz (yeteneksiz) klinisyenin (hekimin) çaresiz çıkış (sorumluluktan kaçış) kapısıdır.

“Ben bilmiyorum, ben beceremedim, benim bu konudaki bilgim eksik..” Demek yerine ızdırap çeken hastaya ” psikolojik” deyip atmak hekimin “acizliğidir”.

Bir hastanın yakınmalarını “psikolojik bir temele” bağlamadan önce hekimin asli görev ve sorumluluğu bu şikayete neden olabilecek bütün hastalıkları araştırmak ve neticede hiçbir açıklayıcı, objektif veri yok ise bu kanaate varmaktır.

Ki finalde konulan “ psikolojik” teşhisi tüm araştırmalara rağmen soyut, subjektif olarak kabul edilir.

Ama ağzı büzüseci pozitif bilim insanları geçen zaman zarfında “boş” durmayıp ha bire araştırma yapıyorlar.

Son çalışmalar gelmekte olan bir felaket konusunda bizleri uyarıyor!..

Özellikle çocuklarımızda olmak üzere,

Toplumda akciğerler adeta “alarm” veriyor.

Astım hasta sayısında çok ciddi artış var.

KOAH hastalarında çok ciddi ölüm ve hastanelere yatarak tedavi ihtiyacı olan hasta yüklenmesi var.

Üstelik sebep Covid-19!da değil.

İnsanların Akciğerleri “bilinmeyen” bir maddeye karşı “tepki” veriyor.

Bu tepki o kadar kuvvetli ki yirmi yıl sigara içen insanın akciğerlerinin verdiği tepkiden daha şiddetli.

Bilim insanları henüz bu tepkinin sebebini açıklayamıyor.

Sebebi açıklamak için önce Covid-19’a sığındılar.

“Asemptomatik hastalarda da akciğer yıkımı var dediler.”

Ama bu iddia’nın gerçek olmadığı kısa sürede ortaya çıktı.

Tazecik akciğerler “bilinmeyen?” bir sebep ile reaksiyon göstererek yıkılıyorlar!..

Sebep belli.

Hangi sentetik madde’den üretildiği ve hangi kimyasal maddeleri içerdiği toplumdan bir “sır” gibi gizlenen yüz maskeleri…

Küçücük bebeklerimiz ve çocuklarımızın solunum sisteminin giriş kapısına taktığımız “o” öldürücü “şeyler”
Lütfen ve lütfen..

Özellikle bebek ve çocuklarınıza evde tozutmayan kumaşlardan ve iyi oksijen alabilecekleri gözenekli, gevşek materyallerden maskeler yapın.

Siz ve çocuklarınız sadece kanunen mecbur oldukları ortamlarda ve mümkünse kısa süreli bu maskeleri kullanın.

Akciğerlerde meydana gelen “hasar” tıp dünyasının yeni yeni dikkatini çekmeye başladı.

Tıp dünyası bu akciğer yıkımının gerçek sebebini bulup sizleri uyarana kadar geçen sürede “iş işten geçmiş olabilir”.

Maske, kullanımı arttıkça, yaygınlaştıkça daha ağır hastalığa sebep olan çok ciddi enstrumandır.

Daha ağır hastalanmanıza sebep olmak ile kalmaz.

Kalıcı, ağır akciğer hasarı ortaya çıkarır.

Tıp insanlarının bu gün yaşadığı kafa karışıklığı ileride sizin karşınıza “net” bir hastalık olarak çıkar.

Ve tıp asla “özür dilemez.”

Dr.Bilgehan Bilge 11.11.20

Bunlar Da İlginizi Çekebilir

Son haberler

COVID aşıları mRNA-LNP mi? Grafen oksit-LNP mi?

Aşıların içinde grafen oksit ve nanometaller olduğunu bağımsız araştırmacılar sayesinde başından beri biliyoruz, etkilerini de az çok kestiriyorduk. İçerikte adjuvan olarak PEG (polietilen glikol) ve aşı platformu olarak lipid nanopartiküller (LNP ) kullanıldığı ise...

Virolog – İmmünolog: SARS-CoV2 diye bir Virüs Yok

Viroloji ve immünoloji doktoralı, Hint asıllı akademisyen Poorniam Wagh, teknoloji, medya, çokuluslu şirketler ve dünya istihbarat birimlerinin yardımıyla dünya popülasyonunun başına örülmüş gelmiş geçmiş en kapsamlı ve koordinasyonu yüksek komploda kral çıplak...

Corona Sürecindeki Hikayelerine Talibiz

Bizimle konu hakkındaki her türlü duygu, düşünce ve yorumunu paylaşarak bu platforma sen de katkı sağlayabilirsin.

Bize Katıl

Yabancı dilden Türkçe’ye çeviri konusunda destek olmak ya da kendi alanın çerçevesinde paylaşımlarımıza katkı sağlamak istersen, bize yazabilirsin.

Bizi takip et

Güncel paylaşımlardan haberdar olmak ister misin?

Okumaya Devam Et