TİPİK BİR AŞI HASTALIĞI; BEHÇET!* – Prof.Dr. Alişan Yıldıran

TİPİK BİR AŞI HASTALIĞI; BEHÇET!* – Prof.Dr. Alişan Yıldıran

Beynelmilel tababetde adını ilk defa 1937’de duyuran ve bir askerî tabib olan Hulusi Behçet tarafından ağız ve genital yaralarla kendini gösteren bir hastalık olarak tarif edilmişdir (1).

Yazıya Coronaloji ekibince ilave edilmiştir.

Aradan nerede ise 85 sene geçmesine rağmen hâlâ etiyolojisi (neden ortaya çıkdığı) bilinmeyen hastalıklar arasında anılmakdadır (2, 3). Ailevî Akdeniz Ateşi (FMF), PFAPA gibi Behçet hastalığı da bilhassa Akdeniz havzasındaki ülkelerde görülmekde olduğu için bu konuda otör (yetkili kişi, bilim adamı) kabul edilenler İtalya ve Türkiye’den çıkmakdadır, misâl Hasan Yazıcı, Ahmed Gül ve Seza Özen hocalar en tanınmışlarıdır.

Bu hastalıklara Otoinflamatuar (kendinden iltihap yapan) hastalıklar denilmekde olup bazen otoimmün (kendisine saldıran) hastalıklar ile de çakışabilmekdedir**.

Müşterek hususiyetleri kan damarlarında iltihap (vaskülit) olduğu için göz, beyin, sindirim sistemi gibi organlarda tekrarlayan belirtiler ile kendini gösterir. Otörlere göre hastalığın tek bir genetik sebebi yokdur (monogenik değil yani) ve çevresel faktörler ile kendisini gösterir (2, 3). Çevresel faktörler her şey olabilir ama aşılardan bahseden otör ne hikmetse bulamazsınız, çünki cısss!

Ne ise ki kısık sesle de olsa bu hâkîkati söyleyebilen, hatta kitabını yazabilen bilim adamları da var (4).

Romatoid artrit gibi otoimmün (mesela hashimoto, nerede ise bütün anne olan kadınlarda neden görülüyor acaba) hastalıklar da yine hâlâ etiyolojisi (sebebi) bilinmeyen hastalıklar olarak anılmakda, çevresel etkenler sorumlu tutulmakdadır (5).

Buradaki sıkıntının başda gelen sebebi immünolojinin çok genç bir bilim dalı olması, daha evvel boşluğu romatolojinin dolduruyor olmasıdır. Lütfen romatologlar bu sözlerime alınmasın uğraşdıkları hastalıkların tamamının orijini immün sistem ve immünolojinin alanı olan hücre içi sinyal mekanizmalarıdır (mesela JAK-STAT). Bumları anlamak için ise flovsitometre bilmek ve kullanmak icab eder. Bu sebeble dünyadaki pek çok akademide romatoloji bölümleri adlarını romatoloji-immünoloji olarak revize etmişlerdir (6)***.

Semantik ve nosolojik (anlamlandırma ve sınıflandırma) olarak benzer bir sorun immünolojide de görülmekde, hâlâ immün yetmezliğin net bir tanımı verilememekdedir (7). Hâlâ immünoloji-romatoloji dışındaki branş doktorları da immün yetmezliği SCID ve CVID’den ibaret zannetmekdeler. Fakirin kanaâti ise daha evvel de çeşitli vesîleler ile belirtdiğim gibi askerî bir sistem olan immün sistemin en küçük birimi HÜCRE’dir ve gerekdiğinde rambo gibi kendini müdafaa eder (8, 9). Bu sebeple, bu hastalıklara ‘hücre defekti’ demek daha makul olacaktır.

Behçet hastalığında vaskülit denilen hadise de, işte o hücrenin (endotel) kendisini kendi askerlerine (bir nevi fetö yani) karşı savunurken dokulara hasar vermesidir.

Bütün bunları bir kaç sene evvel bir genetik kongresinde anlatmış ve Türkiye Klinikleri dergisinde yayınlamışdım (10). Tabii, fakir dünyaca meşhur olmadığı kendi halinde bir keloğlan olduğu için rabbimin nasib etdiği malumatı naçizane buradan paylaşmak ve alâka gösterenlere ışık tutmak istedim.

Ta 1989’da Janeway tarafından tarif edilen ‘yabancı’ ve ‘tehlike’ modeli otoinflamatuar ve otoimmün hastalıkların etiyopatojenezini (nasıl ortaya çıkdığını) gayet güzel izah etmekdedir. Şekilde de takib edeceğiniz üzere dokuda (dikkat ediniz damar içinde değil dokuda, bu sebeple hiç bir aşı damara verilmez) bulunan virüs, bakteri ve/veya adjuvan ve/veya bunların sebeb olduğu doku hasarı (ANA antinükleer antikor da bu suretle husule gelir ve romatologların kafasını çok karışdırır) evvela innate sonra adaptif immün cevap ve ardından da kronik bir iltihap meydana getirerek kişinin genetik/epigenetik durumuna göre çeşitli hastalıklara mesela Behçet hastalığına yol açar (10).

Aşı mantığı da bu kronik iltihabın yol açdığı sekonder bir hadise olan özgül antikor seviyesinin artmasıdır (serokonversiyon) ve işte aşımız çalışıyor diye lanse ederler. Halbuki daha evvel de bahsetdiğim gibi bu antikorların nonnötralizan olanları işi daha da kötüye götürür (11). Bu üç kağıdı da ‘aşı illüzyonu’ yazımda anlatmaya gayret etmişdim (12).

Şekilde aşıların içinde bulunan maddelerin doku içinde PAMP (patojen alakalı moleküler yapı) ve DAMP (tehlike alakalı moleküler yapı) ile kronik iltihaba yol açması tasvir edilmişdir.

İlgilenenlere bir tiyo; ekseriya CRP denilen tetkikin neden yüksek olduğunun bulunamamasının, kan kültürlerinde üreme olmamasının, boşu boşuna antibiyotik çorbası uygulanmasının sebebi de işte bu olaydır. Bu sebeple her hastanın aşı anamnezi teferruatlı olarak sorgulanmalıdır, hiç yapıldığını gördünüz mü?

Yine naçizane makalemde Shoenfeld ve ark. aşıların bunlara nasıl yol açdığı ile ilgili açıklamasını da belirtmişdim (10).

Şekilde aşı muhteviyatında bulunan enfeksiyon etkeni veya ona ait antijen, koruyucu maddeler (formaldehit, polietilenglikol, domuz jelatini) ve immün sistemin ekseriya o olmadan aşıyı tanıyamadığı ‘adjuvan’ (hani yediğimiz yemeklerde de varmış,, cehalete bakınız) maddelerin immün sistem ve/veya hücrelerde neye/nasıl yol açdığı durumlar tasvir edilmiş. Moleküler mimikri (taklit) otoimmünitenin koruyucular ise alerjinin başlıca sebebi.

Unutmayın bundan 150 sene kadar evvel allerji, anafilaksi, otoimmünite, otoinflamatuar hastalık ve kanser hemen hiç bilinmiyor ve görülmüyor idi. İşte bu sebeble sağlık otoriteleri bu hastalıkların yıllara göre karşılaşdırmalarını asla vermezler! O saçma sapan rezil cowpox/horsepox (çiçek aşısı) ile çakışır!

Daha evvel ‘Virüs’lerden bahsetdiğim yazımda Fabianlardan ve Edward Haslam’ın Dr. Mary’s Monkey adlı kitabından, JFK suikastı ve AIDS münasebetinden bahsetmişdim (13). Hadiseler 1908’de meşhur Landsteiner’ın polivirüsü tarif etmesinden (izole etmedi, bu da ayrı bir konu. HİÇ bir virüs bakteriler gibi yalın olarak izole edilmemişdir, hücre kültürlerinde çoğaltılırlar (14)) sonra insan eli ile üretilen ve patentleri alınan hepatit B, HIV, SARS, MERS, ebola gibi virüslerle devam etmekdedir.

Hücre kültürlerinde çoğaltılmaları da kontaminasyon (bulaşma) demekdir. Bu bulaşıklar transposable genetic material (hücre içine geçen) olup SV-40, ALV (kanserin, lösemi-lenfomanın en yaygın sebepleri), diğer retrovirüsler, jelatinde bulunan deli dana etkeni, mikoplazma vs vs. (15).

Son bir şey daha;

‘Efendim, RNA zararsız bir maddedir, DNAya bulaşmaz’ ama RNA ve komponentleri genleri susturur veya çalışdırırlar (16). Ayrıca bunları hücreye sokmak için kullanılan lipid veya nanoparçacıklar da sekonder maksadlar için Truva atı olarak kullanılabilir (17).

Son söz, bütün bunları bildikden sonra, 18. aşırın geri ve cahilane aşı uygulamasını ‘zayıflatılmış mikrop palavrasını’ hâlâ yutan kişilere, caizdir diye fetva verenlere rahmetli babacığımın Büyük Doğu mecmuaları ve konferansları ile takib etdiği üstad Necib Fazıl’ın mısraları gerek (kısmen);

Vatan yüz elli yıldır
Mânâda bir harabe.
Artık îman ve ahlak,
Türbedarsız bir türbe.
Ne hatıra maziden,
Ne isim ne kitabe…
Düşmek, yükselmek oldu
Uçurum da mertebe…

Devamını yanlış anlaşılmaması için yazmayacağım….

  1. http://www.hulusibehcet.net/behhayat.htm
  2. https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/26068404/
  3. https://link.springer.com/article/10.1007/s00281-015-0502-8
  4. Agmon-Levin N, Paz Z, Israeli E, Shoenfeld Y. Vaccines and autoimmunity. Nat Rev Rheumatol 2009;5(11):648-52.
  5. https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC6470801/
  6. https://en.wikipedia.org/wiki/Rheumatology
  7. https://fumeni.org.mx/wp-content/uploads/2015/07/pdf1-otros.pdf (biraz eski bir literatür ama merak etmeyin sorun hala sürüyor)
  8. https://ahmetrasimkucukusta.com/2020/07/06/misafir-yazar/bagisiklik-sistemi-hazir-ve-ogrenilen-olmak-uzere-ikiye-ayrilir/
  9. https://ahmetrasimkucukusta.com/2020/08/06/misafir-yazar/bagisiklik-viruslere-karsi-nasil-calisir/
  10. https://personel.omu.edu.tr/docs/ders_dokumanlari/7472_39778_534.pdf
  11. https://ahmetrasimkucukusta.com/2020/12/27/misafir-yazar/asinin-muhtemel-yan-etkilerine-hazir-misiniz/
  12. https://lilliputian.me/2018/03/immunogenetik-ve-tarihi-acidan-asi-illuzyonu-prof-dr-alisan-yildiran/
  13. https://lilliputian.me/2020/03/virus/
  14. https://en.wikipedia.org/wiki/Laboratory_diagnosis_of_viral_infections
  15. https://en.wikipedia.org/wiki/Gelatin
  16. https://en.wikipedia.org/wiki/RNA_interference
  17. https://en.wikipedia.org/wiki/Nanomedicine

*Bu yazı, bir vesile ile tanışdığım, zerafeti ve bilgisini müşahede etmekden fevkalade memnuniyet duyduğum değerli romatolog Prof. Dr. Ahmet Gül beyefendiye ithaf edilmişdir.

** Halka hitaben yazıldığını dikkate alınız lütfen!

*** Enfeksiyoncu bahsine şimdilik tekrar girmek istemiyorum.

Bingür Sönmez Hakkında Suç Duyurusu Dilekçesi

Bingür Sönmez Hakkında Suç Duyurusu Dilekçesi

Sevgili arkadaşlar merhaba,

Yüce Allah’tan 2021 yılının “Özgürlüğe Uyanış” Yılı olmasını istiyorum. İnşallah olur.

Sizi “Uyanış Hareketine” katılmaya davet ediyorum. Şimdi tepkimizi göstermezsek, ileride göstereceğimiz tepkiler de işe yaramayacaktır.

Maske konusunda olayı tam olarak anlamadığımız ve dünyadan gelen bilgilere ulaşamadığımız için korku içinde kabullendik. Sonra maskenin bir “çöplük / pislik”  olduğunu ve virüslere karşı bizi korumadığını hatta öldürdüğünü öğrendiğimizde, yasaklar geldi sesimizi çıkartamadık. Artık maske takmayanlara öcü gözüyle bakar olundu. Maske takmayan binlerce kişiye ceza kesildi.

HES kodunu harika bir buluş olarak sundular ve HES kodu olmaz ise seyahat edemezsiniz, uçağa binemezsiniz “güvenliğiniz” bizim ve toplum için çok değerli dediler anlamadık. Bizi ve toplumu düşündüklerini zannettik. Şimdi HES kodu olmayanları resmi dairelere, şehir içi ulaşıma, hastanelere, muayenehanelere bile almıyorlar. AVM’lere almıyorlar. Yakında mahallemizdeki küçük marketlere de almadıklarında şaşırmayacağız.
Şimdi sırada o “muhteşem covid aşıları” geliyor. Aşı olmayanın HES koduna aşısız olduğu kaydedilecek ve bir de bakmışız ki artık sokağa bile çıkmamıza izin verilmeyecek. Ya şimdi eylem yapacağız ya da sıramızı bekleyeceğiz…

Bize dokunmayan yılan yaşasın diyenler, o yılanın daha güçlenerek saklandıkları yerde onları da bulacağından habersiz özgürce yaşayacaklarını zannediyorlar. O kaçınılmaz son ile bir gün kendileri de karşılaşacaklar.

Bizleri önce korkuttular sonra da güvenliğimiz için yavaş yavaş özgürlüğümüzü elimizden aldılar.

Bu bir ulusal güvenlik sorunudur. Uyanmak isteyenlere selam olsun… 

Her gün birer birer uyanan insanlar birlik olacak ve toplumsal hipnoz ile uykusunda olan sevdiklerini küresel güçlerin senaryosunu yazdığı oyundan uyandıracak. Haklı mücadelemizde tek kalırsak bizleri otorite sindirebilir ama birlik olup sayımızı artırırsak bize zarar veremezler. Kendi özgürlüğümüz ve sevdiklerimizin özgürlüğü için uykuda olan insanları uyandırmalıyız. Uyanmak istemeyen ölü canlara da yapacak bir şeyimiz yok.
Biz ancak diri canları uyarabiliriz / uyandırabiliriz. (Fatır Suresi 19.20.21.22. ayetlere bakınız)

Bir elin nesi var iki elin sesi var. Belki çoğunluk( %90) hemen uyanmayacak ama uyanan azınlığın (%10) manevi gücü diğerlerinin de uyanmasına yardım edecektir.

Covid Aşısı olmak isteyenler olabilir ve onların yaşam haklarına saygı duyuyoruz. Biz olmak istemiyoruz ve bizim de yaşam haklarımıza saygı duyulmasını istiyoruz. Bizim yaşam alanlarımızı ve anayasal haklarımızı sınırlamaya kimsenin hakkı yoktur.

İnsanların en temel ihtiyacı “hayatta kalma ihtiyacıdır.” En temel içgüdü hayatta kalmaktır. İnsanların hayatta kalabilmeleri için, bir işi olması, çalışabilmesi, üretebilmesi ve iş yapması gerekir. İhtiyacı olan parayı kazanabilmesi gerekir. Para kazanabilmesi için işe gidebilmesi, bir işinin olması, otobüse, uçağa binebilmesi, bankaya girebilmesi, markete ve hastaneye girebilmesi ve hatta resmi dairelere girebilmesi gerekir ki yaşayabilsin.

Covid aşısı olmak istemeyenlerin en temel ihtiyacı olan “ hayatta kalma, yaşama ihtiyacını” ellerinden alacaklarını söyleyen etiketli meşhur hekimler ile başlayan saldırı dalgası, gazeteciler ve diğer şahıslar ve kurumlar ile de davam ediyor ve böyle giderse etmeye devam edecektir.

Herkes sınırlarını / haddini bilmelidir.
Haddini/ Sınırlarını bilmeyen Bingür Sönmez isimli şahıs FOX televizyon kanalında şöyle konuşmuştu

Muhtemelen ocak ayı içerisinde herkese aşı yapılacak. Ama ‘Ben aşı yaptırmam’ diyenler birer vatan hainidir. Onlara kız bile vermeyeceğiz. Resmi daireye bile giremeyecekler. Okula gidemeyecekler. İnsan vücudunun dokunulmazlığı nedeniyle mecbur etme şansımız yok, kanun çıkarıp ‘Herkes yapacak’ deme şansımız yok. Ama kurallar koyacağız, nasıl sokağa çıkma yasağının kuralı var, aşıda da kural koyacağız. Devlet dairelerine giremeyecekler, otobüslere binemeyecekler, toplu taşımadan faydalanamayacaklar. Başka çaremiz yok.”

Bu şahıs ve buna benzer şahıs ve kurumlar kendileri gibi düşünmeyen insanlara hakaret etmiştir ve etmeye devam edeceklerdir. Bizler birlik olursak bu saldırıları yapamazlar.

31.12.2020 tarihinde bu şahıs hakkında Ankara Batı Adliyesine suç duyurusu dilekçemi verdim. İnşallah inceleme başlatılır ve bu şahıs hakkında dava açılır. 

Sizi haklı mücadelemize davet ediyorumGelin canlar birlik olalım. Birlikten kuvvet doğar. 

Örnek dilekçe ile lütfen sizde bu şahıs hakkında bulunduğunuz ilçe mahkemelerine suç duyurusunda bulunun. Yüzlerce insandan gelen dilekçeler ile savcılık makamları harekete geçecektir. Adalet inşallah sağlanacaktır. Birlik olmazsak bu insanlar bize tek kaldığımızda zarar verebilir. Birlik olup bizlere yapılan haksızlıklara anında yasal yolları ve haklarımızı kullanarak, cevap verirsek bu saldırıları yapamazlar.

Küresel güçlerin elinde olan Ana Akım Medyada bizim fikirlerimize yer vermiyorlar. Sosyal medyada yayınladığımız videoları kaldırıyorlar, sayfalarımızı kapattırıyorlar. Sadece bunlara bakarak bile aslında nasıl bizlerden KORKUYORLAR anlaşılabilir. Toplumsal uykuda olan insanların uyandırılmasını istemiyorlar.

Madem salgın var madem bu hastalık çok tehlikeli karşı görüşlerin de dinlenmesi gerekmez mi? Sözde “Bilim Kurulu” ve destekçilerinin çıktığı TV programlarına bizim gibi düşünen bilim insanlarını ya da bu konuda araştırma yapmış sade vatandaşları çıkartmıyorlar.

Gerçek bilim, sorgulayan insanların yapacağı bilimdir. Sorgulamamıza izin verilmiyorsa bu yalan bilimdir. Kendilerine ve bilimlerine güvenseler bizim gibi düşünenlerin fikirlerine de izin verecekleri programlar yaparlar ve işte o zaman halkımız gerçeği kendisi anlayacaktır.

Gerçekler; kolay, basit ve anlaşılırdır. Yalanlar ise zor, karmaşık ve anlaşılmazdır. 

Buradan yola çıkarak erdemli yaşayan 7 yaşındaki bir çocuk ile 70 yaşındaki olgun bir insan bile gerçeğin ne olduğunu hemen anlayabilir. Bu insana yüce Allah tarafından armağan edilmiş “Furkan” yani gerçek ile yalan arasındaki farkı anlayabilme yeteneğidir. ( Enfal Suresi 29. Ayete bakınız)

Toplumsal hipnoz ile uyutulan ( televizyonlar, haberler, siyaset, spor, şans oyunları, diziler ve diğerleri) insanın kafası önce saçma sapan bilgiler ile karıştırılmaktadır. Sunulan hastalık hakkında karmaşık, zor ve anlaşılamayan bilgiler medya tarafından korku ve o korkuyu destekleyen bilim insanları ile halka aktarılmaktadır. Karşı görüşlere yer verilmeden korku ekme işlemi devam etmektedir.

Onları ektiği korkuya karşılık biz cesaretle SEVGİ ekeceğiz. İnsan ne ekerse onu biçer…
Allah’ın izni ile biz bu işi sevgi ile çözeceğiz.

Erdemli yaşayan her insan iki farklı görüşü dinleyerek ya da seyrederek hemen gerçeğin ne olduğunu anlayabilir. Bu yaradılış hediyesi Furkan, insanlığın kurtuluşudur.

Tüm övgü, bize bilmediklerimizi öğreten yüce Allah’adır.

Selam ve sevgi ile…

Diş Hekimi Mahmut Demirkan

Ankara

Örnek Dilekçeye aşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz.

Bingur-Sonmez-Hakkinda-Suc-Duyurusu-Ornek-Dilekce

İndir

(Bağlı Olduğunuz Adliyenin İsmi) … ADLİYESİ CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI’NA,

Tarih: 31.12.2020

Şikayet Eden : … (TC: )

Adres:

Şüpheli : Prof. Dr. Bingür Sönmez / İstanbul

Konu : Şüphelinin katıldığı bir televizyon programında kullandığı ifadeler

Suç Tipleri : TCK-115_İnanç, Düşünce ve Kanaat Hürriyetinin Kullanılmasını Engelleme

TCK-122_Nefret ve Ayrımcılık

TCK-123_Kişilerin Huzur ve Sükununu Bozma

TCK-216_Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama

Açıklamalar :

– OLAYIN GEÇMİŞİ –

Sayın Savcım,

Şüpheli Prof. Dr. Bingür Sönmez, FOX TV adlı televizyon kanalında katıldığı programda, Corona Virüsü aşılarına ilişkin açıklama yaparken aynen şu ifadeleri kullanmıştır;

Muhtemelen ocak ayı içerisinde herkese aşı yapılacak. Ama ‘Ben aşı yaptırmam’ diyenler birer vatan hainidir. Onlara kız bile vermeyeceğiz. Resmi daireye bile giremeyecekler. Okula gidemeyecekler. İnsan vücudunun dokunulmazlığı nedeniyle mecbur etme şansımız yok, kanun çıkarıp ‘Herkes yapacak’ deme şansımız yok. Ama kurallar koyacağız, nasıl sokağa çıkma yasağının kuralı var, aşıda da kural koyacağız. Devlet dairelerine giremeyecekler, otobüslere binemeyecekler, toplu taşımadan faydalanamayacaklar. Başka çaremiz yok.”

Şüphelinin bu ifadeleri internet ortamında hızlı bir şekilde yayılmış ve kendisine Sosyal Medya üzerinden gelen tepkiler üzerine, Hürriyet Gazetesi’ne şu açıklamaları yapmıştır;

Pandemi döneminde herkesin aşı olması gerekir. Devlet herkesin aşılaması için bir kanun yapamaz. Ama aşıya zorlayabilir. Toplumun yüzde 70-80’i aşılanmadan aşı başarılı olamaz. Bunu anlatmak için televizyon programına katıldım. Aslında kimseye vatan haini demek istemedim. Aşı olmanın bir vatanseverlik olduğunu vurgulamak istedim. Bunun dışında diğer sözlerimi espri olarak söyledim. Açıklamalarım amacından saptırıldı. Kimseyi vatan hainliği ile itham etmiyorum. Ama aşı kampanyasına katılmak bir vatandaşlık görevidir. Bakanlığımızın da bu konuda çok katı kurallar koymasını bekliyorum.”

Şahsın özrü kabahatinden büyüktür. Milletin aklı ile dalga geçerek, milleti tekrardan aşağılama cesaretini göstermiştir.

Bu nedenle Şüphelinin sosyal medya üzerinde eleştirilmesi, bu eleştiri nedeniyle Şüphelinin yine alenen aşağılama ve ayrımcılık içeren ifadelerinin veya işbu suç duyurusuna cevaben yapacağı benzer savunmaların bir değeri yoktur ve olmayacaktır.

Sayım Savcım, bu şahıs TCK-115, TCK-122,TCK-123, TCK-216. Maddelerine göre suç işlemiştir.

Bu tarz konuşmaların toplumu “aşı olmak isteyenler ve aşı olmak istemeyenler” şeklinde ikiye böldüğü, ayrıştırdığı ve kutuplaştırdığı açıktır.

Bu tarz konuşmaları yapan şahıslar veya kurumlar hakkında gerekli tedbirler şimdiden alınmaz ise toplumda kin ve nefret duyguları körüklenecektir. Bu durumun da toplumu şiddete sevk edeceği açıktır.

Dolayısıyla, bu bir ulusal güvenlik sorunudur.

Sayın Savcılık Makamının da malumu olduğu üzere özellikle; Avrupa’nın Almanya, Fransa ve İngiltere gibi çeşitli ülkelerinde ve yine Amerika ve Kanada gibi gelişmiş (somut olay bakımından aşı geliştiren ülkelerde) sağlık tedbirlerinin “bağımsız olduğu” çeşitli nedenlerle kabul edilemeyen bilim kurulu ve resmi makam kararları sıklıkla protesto edilmektedir. (Aşı geliştirdiğini iddia eden Rusya ve Çin, yönetim tiplerinden dolayı protestolara sahne olamamaktadır.)

İşbu durum Sağlık Bakanının bilgisi dahilindedir. Bu nedenle tüm basın açıklamalarında, aşının zorunlu olmayacağını, ikna yolunun esas olduğunu ifade edegelmiştir. Buna rağmen, Şüpheli gibi “itibarlı” etiket sahibi şahıslar tarafından toplumdaki henüz ikna olmamış kişiler ayrıştırılmakta, ötekileştirilmektedir. Söz konusu tedbirlerin uygulamada yol açtığı sıkıntılar sıklıkla medyanın da gündemine girmektedir. Örneğin, tek başına maskesiz olarak araç süren sürücüye kesilen cezanın orantılılık ilkesine aykırı olduğu, elde edilmesi hedeflenen menfaat ile öngörülen tedbirin dengeli olmadığı resmi makamlar tarafından da ifade edilmiştir.

Şüpheli şahıs ve benzer nitelikte açıklamalar yaparak toplumu bölmeyi hedefleyen, aklındaki soru işaretlerini henüz giderememiş masum vatandaşları ikinci sınıf vatandaş yerine koyarak “bölücük faaliyetleri” yürüten “asıl amacını gizleyen / kripto ” şahısların asıl amaçlarının kovuşturulması en azından soruşturulması bu nedenle elzemdir.

Savcılık Makamının yine malumu olduğu, Resmi makamlarca da çeşitli düzeylerde dillendirilen ve Ana Akım Medya tarafından sürekli ifade edildiği şekliyle “yeni normal” aynı zamanda yeni bir toplum düzenini ifade etmektedir. Dünya Sağlık Örgütü eskiye dönüşün mümkün olmadığını, yeni salgınlara daima hazır olunması gerektiği yönünde açıklamalar yapmaktadır.

“Yeni Normal”, yeni bir toplum demektir. Dünya siyasal ve hukuki tarihinde bilinmektedir ki, Zaman içerisinde birçok dönüş yaşanmıştır. Orta Çağda feodalitenin yıkılmasından başlayarak, Fransız İhtilali ile gelen Cumhuriyetçiler ve Kralcılar, laikler ve dinciler çatışmaları, sonrasında etnik kökenli çatışmaları, kapitalist ve sosyalist devlet bloklarını ortaya çıkarmıştır. Hepsi kendi zamanında “yeni normal” olmuştur.

Bugünün ise “yeni normali” Devletler ve Devletlere “para karşılığı” hizmet sunan özel şirketlerin Devleti oluşturan sıradan bireyler üzerinde tam kontrol ve tam hakimiyetine götüren bir yoldur. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesindeki tüm hakların, “özel sermayenin öngördüğü şekilde” kırpıldığı, yeniden şekillendirildiği, hatta tamamen ortadan kaldırıldığı bir döneme girilmiştir. Bu yeni döneme girişte elbette sancılar olacaktır.

Tüm bu açıklamalar, Şüphelinin ifadelerinin “basit birer espri olmadığı”, daha önceden düşünülmüş, belli bir zemin yoklaması, etki – tepki mekanizmalarının değerlendirilmesi gayesi ile olduğu ortadadır.

Gerçek vatanseverler, Savcılık Makamının takdirinde olduğu üzere, “birkaç özel şahsa bağlı şirketlerin” yaptığı bilimsel çalışmalar değil, tam bağımsız bilim insanlarının yaptığı çalışmalar olacaktır. Ancak mevcut tedbirlerin her biri üzerinde ayrı ayrı tartışılmakta belli bir uzlaşı sağlanamamaktadır. Sağlık Bakanı, işbu durumun farkında olduğundan, halkı galeyana getirmemek için kelimeleri özenle seçerken Şüpheli bilerek isteyerek kasten seçtiği kelimelerle toplumu bölme, belli düşünceleri bastırma çabasına girmektedir.

Bugün Şüpheli şahsın beyanlarının tamamen karşılıksız bırakılması, yarın toplumun belli kesiminde büyük patlamalara sebebiyet verebilecektir.

Dolayısıyla, bu bir ulusal güvenlik sorunudur.

Sayın Savcım, işbu dosyayı ele alırken basit bir Şüphelinin ifadesi değil, kendi çocuklarınızın, sevdiklerinizin ve tüm dünyadaki özgür insanların yaşayacağı dünyayı şekillendirecek, kişilerin ifadesini alacaksınız.

Sayın Savcım, ya toplumun, “Alevi- Sünni” “Türk-Kürt” gibi “aşılı – aşısız” daha doğrusu “hemen itaat edenler” ve “yeni normalin asileri” gibi yeni tip bir bölünme ile karşı karşıya olduğunu sezgisel anlayışınızla göreceksiniz. Ya da bu şahısların ve kurumların davranışlarda şuanda ve geleceğe dair bir sakınca görmeyerek, Şüphelinin ifadesini dahi almadan kovuşturmaya yer olmadığı kararını vereceksiniz.

Bir olaya şahit oluruz ve o ana kaza denir. Her kaza / olay anında bir karar veririz. İşte kaderimiz o anda verdiğimiz karar ile şekillenir. İnsan ne ekerse onu biçer. Bu insanlar masum insanlar üzerine korku ile kötülük ekiyorlar. Sayıları az ve çoğunluk üzerinde hakimiyet kurmak adına korku ile kötülük ile insanları fakirlik ile korkutarak (Bakara Süresi 268. ve Hud Suresi 6. ayetlerine bakabilirsiniz) çoğunluğun içindeki sevgi ve pozitif enerjiyi korku ve negatif enerjiye değiştirmek istiyorlar.

Planları insanları köleleştirmektir. HES dijital bir tasmadır. İnsanları önce korkutuyorlar, sonra ayrıştırıyorlar, çatışma çıkartıyorlar karmaşa/ kaos çıkartarak kolluk kuvvetleri ile toplumu karşı karşıya getirmek istiyorlar. Ardından sıkıyönetim tedbirleri ile insanların özgürlüklerini ellerinden almayı planlamaktadırlar. Onların planı varsa yüce Allah’ın da bir planı vardır ve Allah hesabı çabuk görendir. (Enfal Suresi 30. Ayete bakabilirsiniz)

Ancak verilen karar ne yönde olursa olsun, bu kararın toplum üzerindeki “ağırlığını” çok da uzak olmayan bir gelecekte herkes görecektir.

Ben tarafımı belli etmek adına ve yüce Allah’a olan sorumluluk bilincim ile size bu şikayet dilekçesini hazırladım. Şahitliğimi doğru yapmak adına (Nisa Süresi 135. Ayete göre) görevimi yerine getirmenin huzur içerisindeyim. (Araf Suresi 163, 164, 165 ve 166. ayetlerine bakabilirsiniz.)

– DEĞERLENDİRME –

1. HALKI KİN VE DÜŞMANLIĞA TAHRİK VEYA AŞAĞILAMA

1.1. Şüphelinin tüm beyanı hukuka aykırı içerikte olsa da, en önemli kısmı Anayasa’nın 17. Maddesi gereği anayasal hakkını kullanan vatandaşlara “vatan haini” denmesidir.

1.2. TCK_216. Maddesi Şüpheli şahsın ifadelerine ilişkin düzenleme getirmiştir ve aynen aşağıdaki şekildedir;

Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama

Madde 216- (1) Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Halkın bir kesimini, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılayan kişi, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(3) Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılayan kişi, fiilin kamu barışını bozmaya elverişli olması halinde, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”

1.3. Bu konuda bir Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararında şu ifadelere yer verilmiştir;

5237 sayılı TCK.nın 216 ncı maddesi dahi gözetildiğinde, somut olay yönünden aynı sonuca varılmakta, iç düzenlemeler ve Anayasa’nın 90. maddesi ışığında yargı organları için tek ölçüt olan “hukuksal bakış” açısıyla eylemin TCK.nın 312/2. maddesinde tanımlanan suçu oluşturduğu ve yaptırım yönünden de orantılılığın ve ölçülülüğün gözetildiği açıktır.

Tüm bu hukuksal tesbit ve incelemeler karşısında sanığın seçtiği hedef kitle ve içerikle birlikte açıklamadaki özensizlik, aşağılayıcı üslup nazara alındığında yazının, halkın bir kesimini diğer kesime karşı kamu düzeni için tehlikeli olabilecek şekilde düşmanlığa ve kin beslemeye açıkça tahrik ettiği ve bunu yaparken de şiddet içeren ifadeler kullandığı anlaşılmakla, genele yönelik ifadeler nedeniyle devletin müdahalesini bekleyen hedef kitlenin, düzene olan saygı ve bağlılığı nedeniyle karşı tepkisini göstermemesi veya gösterememesi hatta yasal yollara başvurmaması da yakın tarihimizdeki örnekler de hatırlandığında ortaya çıkan suçu kaldırmayacağından Yerel Mahkemenin mahkûmiyet kararı yerinde görülmekle Yargıtay C.Başsavcılığının itirazının kabulüne karar verilmesi gerekmektedir.

(Yargıtay CGK, 2004/8-201 E., 2005/30 K., 15.03.2005)

1.4. Bu bilgiler ışığında bilinmelidir ki, aşı bir tıbbi müdahaledir. Tıbbi müdahalenin hukuka uygunluk şartları bellidir. Bunlar, tıbbi müdahalenin yetkili kişi tarafından yapılması, tıbbi gereklilik (endikasyon) olması, tıbbi kural ve standartlara uyulması ama en önemlisi, Hasta Hakları Yönetmeliği 24. Maddesinde düzenlenen “aydınlatılmış onamdır.”

1.5. Covid aşılarının tıbbi standartları da halen daha belli değildir. Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiği Şüphelinin tamamen haksız bir ithamda bulunduğu, insanlara hakaret ettiği, toplumun geniş kesimlerinde yankı bulan “ covid aşısı yaptırmayanlara” karşı aşağılama hareketine bayraktarlık yaptığı ortadadır.

1.6. Zorunlu aşılar ve aşıların zorunlu kılınması hakkında, Şüphelinin de işinden dolayı çok iyi bilmesi gereken yakın tarihli Anayasa Mahkemesi kararının ilgili kısmı aşağıda paylaşılmıştır,

77. Zorunlu aşı uygulamasının kanuni temeli bağlamında Halk Sağlığı Kurumu tarafından gönderilen yazı içeriğinde belirtilen 1593 sayılı Kanun’un 57. ve 72. maddeleri ile Sağlık Bakanlığının 25/2/2008 tarihli ve 2008/4 sayılı Genelge’sinin ayrıca değerlendirilmesi gerekmektedir.

78. 1593 sayılı Kanun’un 57. maddesinde belirli hastalık türleri sayılmış, 72 maddede ise 57. maddede zikredilen hastalıklardan birinin ortaya çıkması veya ortaya çıkmasından şüphe edilmesi durumunda bir kısım tedbire başvurulacağı belirtilmiş ve söz konusu tedbirler arasında hastalara veya hastalığa maruz bulunanlara serum veya aşı uygulanması şeklindeki tedbire de yer verilmiştir. İlgili Genelge’de ise gene bağışıklama programına ilişkin ilke ve usuller belirlenerek bebeklik dönemini de kapsayacak şekilde belirli yaş grupları için çeşitli periyotlar dâhilinde bazı aşıların uygulanmasına ilişkin esas ve usuller düzenlenmiştir. Söz konusu Genelge kapsamında yer verilen aşı türlerine bakıldığında 1593 sayılı Kanun’un 57. maddesinde tahdidi olarak sayılan hastalıklar için tatbiki öngörülenlerle sınırlı bir düzenleme olmadığı anlaşılmakta; başvurucuya tatbiki öngörülen aşılanıl da 1593 sayılı Kanun’un 57. maddesinde tahdidi olarak sayılan hastalıkları tam olarak karşılamadığı, bu kapsamda 57. maddede zikredilen hastalıklardan birinin ortaya çıkması veya ortaya çıkmasından şüphe edilmesi durumunda hastalara veya hastalığa maruz bulunanlara serum veya aşı uygulanması hususunu düzenleyen 72. madde hükmünün de başvuruya konu uygulamanın kanuni dayanağı olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığı: anlaşılmaktadır.

79. Bunun yanı sıra 1593 sayılı Kanun’da münferiden çiçek aşısının mecburi bir aşı olarak öngörüldüğü ve söz konusu yükümlülüğün zaman ve kişi grupları dikkate alınarak Kanun’un 88-94. maddelerinde ayrıntılı olarak düzenlendiği görülmektedir. Bunun dışındaki aşı uygulamasının Bakanlığın ilgili Genelge’si kapsamında ve belirlenen program çerçevesinde yapıldığı görülmekle birlikte genel ve zorunlu aşı uygulamasına dayanak oluşturacak bir kanun hükmünün mevcut olmadığı: anlaşılmaktadır.

80. Halk Sağlığı Kurumu tarafından gönderilen yazı içeriğinde belirtilen ve aşı uygulamasının kanuni dayanağı bağlamında yer verilerek halk sağlığının korunması ve geliştirilmesi, hastalık risklerinin azaltılması ve önlenmesi, sağlık için risk oluşturan faktörlerle mücadele edilmesi; bulaşıcı ve bulaşıcı olmayan kronik hastalıklar ve belirli hastalık ve risk gruplan ile ilgili izleme, inceleme, araştırma, bağışıklama ve kontrol çalışmaları yapılması görevini Halk Sağlığı Kurumuna verdiği belirtilen Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin de Anayasa’nın ikinci kısmının ikinci bölümünde yer alan bir temel hakka yönelik sınırlandırma ve müdahale açısından dayanak olamayacağı açıktır.

81. Yukarıda yer verilen tespitler uyarınca başvuruya konu müdahalenin kanunilik şartını sağlamadığı anlaşıldığından söz konusu müdahale açısından diğer güvence ölçütlerine riayet edilip edilmediğinin ayrıca değerlendirilmesine gerek görülmemiştir.

82. Açıklanan nedenlerle zorunlu aşı uygulaması bağlamında başvurucunun Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

(AYM, 2014/4077 Başvuru Numaralı, 29.06.2016 Tarihli Kararı)

2. DİĞER SUÇ TİPLERİ BAKIMINDAN DEĞERLENDİRME

2.1. Şüphelinin ifadeleri aynı zamanda, TCK-115_İnanç, Düşünce ve Kanaat Hürriyetinin Kullanılmasını Engelleme, TCK-122_Nefret ve Ayrımcılık, TCK-123_Kişilerin Huzur ve Sükununu Bozma suç tiplerine de uygunluk göstermektedir. Yukarıdaki izahat nedeniyle tekrardan uzun uzun her bir suç tipine uygun hareketler ifade edilmeyecek, ilgili mevzuat hükümleri gösterilmekle yetinilecektir. Bu bakımdan Şüpheli işbu sayılan her bir işlediği suç için ayrı ayrı cezalandırılmalıdır.

TCK-115_İnanç, Düşünce ve Kanaat Hürriyetinin Kullanılmasını Engelleme

(1)Cebir veya tehdit kullanarak, bir kimseyi dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya veya değiştirmeye zorlayan ya da bunları açıklamaktan, yaymaktan meneden kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

TCK-122_Nefret ve Ayrımcılık

(1) Dil, ırk, milliyet, renk, cinsiyet, engellilik, siyasi düşünce, felsefi inanç, din veya mezhep farklılığından kaynaklanan nefret nedeniyle;

a) Bir kişiye kamuya arz edilmiş olan bir taşınır veya taşınmaz malın satılmasını, devrini veya kiraya verilmesini,

b) Bir kişinin kamuya arz edilmiş belli bir hizmetten yararlanmasını,

c) Bir kişinin işe alınmasını,

d) Bir kişinin olağan bir ekonomik etkinlikte bulunmasını, engelleyen kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

TCK-123_Kişilerin Huzur ve Sükununu Bozma

(1) Sırf huzur ve sükûnunu bozmak maksadıyla bir kimseye ısrarla; telefon edilmesi, gürültü yapılması ya da aynı maksatla hukuka aykırı başka bir davranışta bulunulması halinde, mağdurun şikayeti üzerine faile üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir.

2.2. Diğer bir husus ise Şüphelinin kendini kanun koyucu ve/veya yürütme yerine koymasıdır. Şüphelinin kullandığı “Ama kurallar koyacağız, nasıl sokağa çıkma yasağının kuralı var, aşıda da kural koyacağız. Devlet dairelerine giremeyecekler, otobüslere binemeyecekler, toplu taşımadan faydalanamayacaklar.” İfadeleri bunu göstermektedir. Yine bu ifadeler, doğrudan doğruya, “aşılı – aşısız” ayrımının yapılmasına ve halkın birbirine düşman etme amacı taşımaktadır.

2.3. Şüpheli gibi kişiler tarafından, “toplumun yeni yeni sosyal sınıflara ayrılarak, terörize edilmesi, tıbbi müdahaleleri reddedenlerin düşman olarak gösterilmesi, vatandaşlar arasında kin ve nefret tohumlarının ekilmesi asla kabul edilemez. En azından Anayasası’nda; demokratik, sosyal ve hukuk devleti ilkelerine yer vermiş bir Devlet vatandaşları arasında.

2.4. Sayın Savcılık yapacağınız soruşturmanın sonucunda, tıbbi bir müdahale hakkında aklında soru işareti olan masum vatandaşları “vatan haini” olarak niteleyen Şüphelinin bu ifadeleri ile gerçek niyetinin ne olduğu ve neyi amaçladığı ortaya çıkacaktır. Her şeyden daha önemli insan sağlığını korumakla görevli, toplumun değerli mesleklerinden birini icra eden doktorların, tüm sağlık çalışanlarının ve Covid Aşısına karşı fikrini beyan eden herkesin, Şüphelinin ifadeleri nedeniyle halk önünde itibarsızlaştırılması kabul edilemez.

Bu suç duyurusu hem şahsım ve vatandaşlarımız adına olduğu kadar, aynı şekilde hem de “meslek itibarı zedelenen” tüm sağlık çalışanları adınadır.

Sebepler : 5237 Sayılı TCK, 5271 Sayılı CMK ve sair ilgili mevzuat.

Deliller :

1. Şüphelinin Fox TV kanalında yer alan ifadeleri

2. Bilirkişi İncelemesi

3. Her türlü kanuni delil

Netice ve Talep :

Yukarıda arz ve izah olunan ve Savcılık Makamının re’sen gözeteceği nedenlerle,

şüphelinin ifadeleri nedeniyle ortaya çıkan her bir suç tipine göre ayrı ayrı cezalandırılmasına,

muhakeme masraflarının şüpheli/sanık üzerinde bırakılmasına,

karar verilmesini saygılarımla arz ve talep ederim. (Tarih)

Şikayetçi

İsim Soyisim

İmza

belgeyi indirmek için tıklayınız

BOŞ İNANÇ, BİLİM VE AKIL ‘KARŞITLIĞI’-Prof.Alişan Yıldıran

BOŞ İNANÇ, BİLİM VE AKIL ‘KARŞITLIĞI’-Prof.Alişan Yıldıran

Prof. Dr. Alişan Yıldıran‘ ın yazısı:

Dr. Alişan Yıldıran Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları doktoru

 

Sondan başlayalım, farklı bir şeyler söyleyenleri kategorik olarak uydurmasyon ‘karşıt’ kelimesi ile etiketliyorlar, merak ediyorum bu kelimecik zihinlerinde nasıl bir çağrışım yapıyor?

Herhalde ‘aleyhdar’ı demek istiyorlar, muhalif, muârız ve zıt için de aynı kelimeyi kullanan boş inançlarını mutlak hakikat zanneden bu okumuş cehaletine ancak üzülüyorum.

Farklı görüşleri, fikirleri teâtî ederek makul ve mantıklı, toplumun menfaatine olanı düşünmeden ‘Aşı zorunlu olsun, yapdırmayanların sigorta ödemeleri yapılmasın’ gibi akıl, mantık ve vicdanla ve dahi etdikleri Hipokrat yemini ile bağdaşmayacak, tahakkuk edemeyecek iddialarda bulunuyorlar.

Anlaşılacağı gibi mevzuumuz mahut ‘koronavirüs ve aşı planı’….

Daha evvelki yazımızda (1) konuya temas etmiş ve enfeksiyon/fatalite (ölümcüllük) oranı çok düşük bir hastalık için geri alınması mümkün olmayan ve panzehiri olmayan, içinde ne olduğu tam olarak bilinemeyecek olan bir enjeksiyon yerine, ağır hastalar için poliklonal (İVİG) veya monoklonal (REGENERON) antikorların yan etkisi olmaksızın uygulanabileceğini, bu sebeple aşının yaygın uygulanmasının gereksiz ve tehlikeli olabileceğini arz etmişdik.

Yaygın aşı uygulamasının gereksiz hatta zararlı olabileceğine dair not düşmek lazım geldi.

Başlayalım;

Bir: Daha evvel hiç aşı üretmemiş, çalışdığı konu olan kanser üzerine hiç bir başarısı olmayan, kullandığı mRNA teknolojisinin yan etkileri bilinmeyen, etkisi eski konjuge aşılar gibi son derece düşük, muhataralı bir aşıyı tercih etmeyerek hükümet doğru olanı yapmışdır.

İki: Bir buçuk milyar nüfuslu bir ülkenin kendisinin hemen hiç uygulamadığı, etkinliği şüpheli, daha evvel hiç uygulanmamış bir aşıyı, nisan ayında üretilmesi beklenen yerli aşılar gelene kadar uygulanacağını söylenmesi zaman kazanma stratejisi olmalıdır.

Üç: Her iki aşının da etkisi serumda virüse karşı antikor seviyesini arttırmaya yönelik olup, güçlü ve devamlı bir hücresel hafıza husule getirmeleri ihtimali çok düşükdür.

Dört: Salgın pek çok ülkede olduğu gibi ülkemizde de bilhassa havanın soğuk olduğu dönemde iki pik yapmışdır. Pikin inişe geçdiği durumda yaygın aşılamanın tabii olarak husule gelmiş toplum bağışıklığını bozacağı açıkdır. 

Beş: Herd immünitenin aşılarla ortaya çıkdığına dair gerçek ve güvenilir çalışma olmadan, enfeksiyon/fatalite oranı çok düşük bir ‘enfeksiyon’ için yaygın aşı koruyucu tababete uygun değildir.

Altı: Herd immünitenin kendiliğinden ortaya çıkacağını iddia eden ve bunu yaşayarak ortaya koyan İsveç (Dr. Anders Tegell) göz ardı edilemez.

Yedi: Çocukluk çağı aşı takviminin en katı ve geniş şeklini uygulayan bir ülkede çocuklara aşı yapılmayacağını söylemek en azından bir çelişki değil midir? Bu durumda çocukları koruyacağı iddia edilen aşılar neden erişkinlere yapılmamakdadır?

Sekiz: İngiltere vatandaşlarına D vitamini dağıtarak doğru olanı yapıyorken, ülkemizde D vitamini kısıtlaması neden yapılmakdadır?

Dokuz: Mutasyon geçirdiği gösterilen bir grip virüsüne aşı yapılacaksa, grip aşıları gibi her sene yapılması gerekeceği neden vatandaşa anlatılmamakdadır?

On: Bağışıklık sistemini etkilediği aşikâr olan bir enfeksiyonda hastalara İVİG uygulaması kolay, maliyeti uygun , enfeksiyonun uzamasını, tekrarlamasını önleyerek yatak ve yoğun bakım doluluğunu azaltacaktır.

Gerçekler aşıya, Hayat ise eve SIĞMAZ……

(1) https://ahmetrasimkucukusta.com/2020/11/15/misafir-yazar/covid-19-asisi-devsirme-ve-kobay/

Okumaya Devam Et

Pamira Bezmen ile Röportaj

KORONAVİRÜSÜN SEYİR DEFTERİ RÖPORTAJ DİZİSİ İlaç ve kimya firmalarında üst düzey görevlerde çalıştıktan sonra, kurumsal hayatı tamamen bırakan ve...

Ukrayna Uyanıyor

Ukrayna uyanıyor! Koronavirüsün altın çağında, kısıtlamalar, karantinalar, dünya çapında 5G kullanımı ve zorunlu aşılamanın getirilmesi gibi...

Yeni Dünya Düzenine Zorla Geçiş

Bunlar Da İlginizi ÇekebilirSon haberlerCorona Sürecindeki Hikayelerine Talibiz Bizimle konu hakkındaki her türlü duygu, düşünce ve yorumunu...

CV-1984 Senaryosu / Rockefeller Vakfı

Belgenin başlığı, Teknoloji ve uluslarararası kalkınmanın geleceği ile ilgili senaryolar. Belgenin hazırlanış amacı şöyle belirtiliyor. Teknoloji ve...

Korkular

Korkuları anlamak- Corona zamanında “Bizim davet eden, esinlendiren, cesaret veren, harekete geçen, geçiren topluluklara ihtiyacımız var” demektedir...

Covid-19 Hakkında 5 Gerçek Bilgi

Önemli Gerçekler COVID-19, toplumun bir bölümü için gerçekten de korkunç bir hastalık olabilir; fakat, eğer haber başlıkları sizin tek bilgi...

KIZAMIKÇIK, COVİD VE TALİDOMİD FACİÂSI-Alişan Yıldıran

KIZAMIKÇIK, COVİD VE TALİDOMİD FACİÂSI-Alişan Yıldıran

Evvelâ bir BUGÜN çıkan haber

‘…DSÖ Avrupa Bölgesi’nin resmi kurulu olan Bölgesel Doğrulama Komitesi tarafından 2017-2019 yılları arasında kızamıkçık virüsü dolaşımının üç yıl art arda kesilmesi nedeniyle Türkiye’de kızamıkçığın tamamen yok edilmiş olduğu’ beyan edilmiş… (1).

Aynı gün başka bir haber:

‘Türkiye’nin Çin’den aldığı Kovid-19 aşısının 11 Aralık olarak planlanan ilk teslimatı ‘Çin’deki prosedürler’ nedeniyle yeni yıla kaldı’ (2). Hani şu ÇİN’de uygulanmayan ve Bill Gates’in virüsün ortaya çıkmasından evvel fonladığı şirketin üretdiği aşı (3).

İki haberin aynı gün çıkması iyi bir pazarlama tekniği gibi görünüyor…

Tutarsız açıklamalarını (4) gördükçe kendisi için çok üzüldüğüm (!) beyefendi yine doğrular ile yanlışları harmanlayıp kendisini hala patron hatta hükümetin sahibi görerek bir açıklama yapmış:

‘Bizim amacımız nüfusun en az yüzde 60’ının bağışık hale gelmesi. Diyelim ki yüzde seksen etkili bir aşı uyguladık. Dolayısıyla Türkiye nüfusunun neredeyse yüzde seksenini aşılamanız lazım. Bu aşılar bilimsel etik kurallara göre çocuklarda uygulanamıyor. Türkiye nüfusunun yüzde 20’sinin çocuk olduğunu düşündüğümüzde, neredeyse bütün erişkinlere bu aşıyı yapmak zorundasınız. Aşı karşıtlığı ve aşıya karşı olan güvensizlik de göz önünde bulundurulduğunda orada çok ciddi bir mücadele olacak. Diyelim ki yüzde 30 insan aşı yaptırmadı; salgını aşı ile kontrol altına alamazsınız’ (5).

Yüzde seksen! Zaman ve imkân sebebi ile ASLA ulaşılamayacak bir hedef. Ülkemizde çocuk olarak kabul edilen 18 yaş altı nüfus %30’dur (6). Yapılan anketlere göre aşı yapdırmak isteyenlerin oranı %15 gibi oldukça düşük (7). Grip aşısındaki durum da bunu açıkça gösteriyor 600 bin sağlıkçının sadece 55 bini bu aşıyı yapdırmış (8). Zaten bu sebeble toplumun %98’inin aşılandığı ve bağışık olduğu da bir illüzyondur, çocuklara aşı yapılarak herhangi bir enfeksiyon etkenine karşı bağışıklık temin etmek mümkün DEĞİLDİR! Aşı oldukdan bir hafta sonra antikor seviyesinin bir mikdar artması ile sevindirik olan arkadaşa buradan selam gönderiyorum :).

O halde daha evvel de yapdıkları gibi (Şekil) aşı illüzyonunun bozulmasını önlemek, aşı satmak, toplumu kontrol etmek, diğer ürünlerin satışını arttırmak maksadı ile bir hikaye olmalı ki, salgın bitdiğinde sadece bir kaç yüz bin aşı yapıldığı halde, ‘bakın toplumu aşıladığımız için salgın bitdi’ diye üfürebilmek mümkün olsun.

Şekil. ABD ve İngiltere’de kızamığa bağlı ölümlerin aşı ile ilgisinin olmadığı açıkça görülüyor (9).

Leicester & Smallpox

Gelelim kızamıkçık hikayesine…

Basit bir çocukluk döküntülü hastalığı olup, yegane riski genç yaşda hamile kalan kadınların fetuslarında nadiren doğuşdan defektlere sebep olabilen ki, muhtemelen bu kadınlarda primer veya sekonder immün defektler olmalıdır, bu aşı (karma aşı olarak) hiç bir tetkik yapılmadan uygulanmakdadır. Muhtemelen yan etkileri ve teratojenik (yapılmasına gerekçe gösterilen etken!) de etkileri  daha fazladır. Tam da burada ülkemizde talidomid faciasının yaşanmasına mani olan merhum Süreyya Tahsin Aygün’ü hatırlatalım (10).

İşte bu menhus hastalık artık ülkemizde elimine edilmiş yani hiç görülmüyormuş…

Acaba?! Çalışdığım müessese Orta Karadeniz Bölgesinin referans merkezidir ve yıllık poliklinik sayısı bir milyon civarındadır. İstatistik bürosundan akut kızamıkçık enfeksiyonu için iyi bir diagnostik değeri olan anti-rubella IgM pozitif çıkan hastaların on yıllık dökümünü istedim.  Buna göre on yılda yaklaşık 28 bin anti-rubella IgM pozitif hasta görülmüş. Bunların sadece yüksek pozitif olanları ise 170 kişi ve bu 170 kişiden sadece dördü ölmüş ve bunların hepsi 50 yaş üstünde. Yüksek pozitif hastaların 33 tanesi 2020 yılında tesbit edilmiş. Yani bu hastalık en azından bu bölgede elimine EDİLEMEMİŞ. Sakın bana IgM’nin aşı sebebi ile artmış olduğunu söylemeye kalkmayın.

Son söz DSÖ’nün ipi ile kuyuya inilmez….

Kaynaklar:

1. https://www.sozcu.com.tr/2020/gundem/son-dakika-bilim-kurulu-sonrasi-bakan-kocadan-kritik-asi-aciklamasi-6170547/

2. https://www.evrensel.net/haber/421336/cinden-11-aralikta-gelmesi-planlanan-asilar-yeni-yila-kaldi

3. https://www.sec.gov/Archives/edgar/data/1084201/000114420411022647/v218786_ex99-1.htm

4. https://vitamingiller.com/ulkemizde-asilamanin-patronu-kimdir/

5. https://www.yenicaggazetesi.com.tr/prof-dr-mehmet-ceyhan-asi-karsitlarina-isyan-etti-tarikat-ve-cemaatlere-fena-catti-320017h.htm

6. https://www.nufusu.com/turkiye-nufusu-yas-gruplari

7. https://www.oncusehir.com/covid-19-asisi-anketinden-dikkat-ceken-sonuclar/63964/

8. https://www.haberturk.com/yazarlar/nagehan-alci/2899434-fahrettin-koca-asi-dusmanlari-da-asi-olmak-isteyecek-bundan-emin-olun

9. https://childhealthsafety.wordpress.com/us-uk-measles-1901-1965/

10. https://www.turktoyu.com/komutan-veteriner-ve-kok-hucre-arastirmacisi-ord-prof-dr-tahsin-aygun

Okumaya Devam Et

Virüs İzolasyonuna Dair Bildiri

Virüs İzolasyonuna Dair Bildiri (VİB) Izolasyon: Ayırma, ayrı tutma; etrafındakilerden soyutlanıp bir başına kalma; başka şey veya insanlardan ayrı...

WHO’nun Covid’e Özel Yeni Sürü Bağışıklığı Tanımı

WHO’nun Covid’e Özel Yeni Sürü Bağışıklığı Tanımı

WHO’nun 9 Haziran 2020 tarihli sürü bağışıklığı tanımı:

Sürü bağışıklığı, popülasyonun aşılama yoluyla edinilmiş yahut enfeksiyonu geçirmiş olanların kazandığı bağışıklık sayesinde enfeksiyonel bir hastalığa karşı dolaylı yoldan korunmasına denir.

Bu da, henüz enfekte olmamış yahut enfeksiyon oluşsa da bağışıklık yanıtı gelişmemiş kişilerin, çevrelerindeki bağışık kişilerin enfekte kişilerle aralarında bir bariyer görevi görerek, sözkonusu enfeksiyöz hastalıktan kendilerini koruyacağı anlamına gelir. COVID-19 hastalığı özelinde toplumda sürü bağışıklığına ulaşmak için gerekli eşik değeri henüz tam olarak bilinmemektedir.

WHO’nun 13 Kasım 2020 tarihli sürü bağışıklığı tanımı:

‘Toplum bağışıklığı’ olarak da bilinen ‘sürü bağışıklığı’, aşılamada hangi düzeye erişilirse topluluğun virüsten korunabileceğini gösteren aşılama ile ilgili bir konsepttir.

Sürü bağışıklığı insanları virüsten koruyarak sağlanır, virüsle temas ettirerek değil. Ayrıntılı bilgi için Genel Müdürlük tarafından 12 Ekim tarihinde yapılan basın açıklamasını okuyunuz. 

Pamira Bezmen ile Röportaj

Pamira Bezmen ile Röportaj

KORONAVİRÜSÜN SEYİR DEFTERİ RÖPORTAJ DİZİSİ

İlaç ve kimya firmalarında üst düzey görevlerde çalıştıktan sonra, kurumsal hayatı tamamen bırakan ve doğal yaşamı seçen Pamira Bezmen‘i şimdilerde bir aktivist olarak tanımlamak mümkün.

Gelin bu sürece bir de,hem ilaç şirketlerinde yılları geçmiş bir bilirkişi, hem bir sanatçı, hem de aktif olarak bu süreçte direnmeyi seçmiş bir aktivist gözüyle bakın.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir

Somatoscope

Somatoscope

  (Bu videolar bakteri oluşum görüntülerinin tüm aşamalarını değil sadece 13 aşamasını...

Son haberler

Tedbirlerin Genelde Hukuka Ayrılığı – Av.Ahmet Yıldız

UMUMİ HIFZIZZULÜM 1-Dik durup hakkı haykıranları tenzih ederim ama memlekette doktor ve hukukçular uyumayı bırakın ayakta horlamaya devam ediyor.Ancak bu makam ve menfaat kaygısıyla sessiz kalıp Corona zulmüne ses çıkart(a)mayanlar unutmasınlar bu zulüm er geç onları...

Salgın Tedbirleri Hakkında- Prof.Dr.Mehmet Köksal

Prof.Dr.Mehmet Köksal'ın twitter hesabındaki yazı dizisinden alıntıdır: Değerli @MetinGnday Hocamın talebesi olarak, Hocamdan öğrendiklerim çerçevesinde korona salgını dolayısıyla alınan tedbirleri bir kez daha ele alalım (Yanlışım olursa Hocam @MetinGnday beni...

Türk Hukukunda Aydınlatılmış Onam

İnsanının yaşama hakkı ve vücut bütünlüğü en temel haklardan olup, bu konuda İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi başta olmak üzere birçok uluslararası düzenleme ve iç hukuk düzenlemesi mevcuttur. İç hukukumuzda bu konuda en önemli düzenleme olan Anayasanın 17/2 maddesi...

Corona Sürecindeki Hikayelerine Talibiz

Bizimle konu hakkındaki her türlü duygu, düşünce ve yorumunu paylaşarak bu platforma sen de katkı sağlayabilirsin.

Bize Katıl

Yabancı dilden Türkçe’ye çeviri konusunda destek olmak ya da kendi alanın çerçevesinde paylaşımlarımıza katkı sağlamak istersen, bize yazabilirsin.

Bizi takip et

Güncel paylaşımlardan haberdar olmak ister misin?