Mahmut Demirkan’dan Açık Mektup ve Bir Davet

Mahmut Demirkan’dan Açık Mektup ve Bir Davet

Sayın vatandaşlarımız, bu açık mektubum ve davetim sizleredir.

Bu videomda üç konuya değineceğim.
(Video sayfanın alt kısmına eklenmiştir)

1. Bölümde : Yedi ay önce yaptığım açıklamalarımdan sonra neler yaşadığımı,

2. Bölümde : Son 15 ayda hayatımıza hakim olan kavramların gerçek anlamlarını,

3. Bölümde : Uyanış Hareketi Birliğimizi ve Teşekkür Ziyaretlerimizi anlatacağım.

1. BÖLÜM: NELER YAŞADIM?

Yedi ay önce “Sayın Yetkili!” Konu başlığı altında bir videomu ve açık mektubumu sosyal medya hesaplarımdan paylaşmıştım. Birinci videomu ve açık mektubumu okuyan ve seyredenler olmuştur.

Beni tanımayanlar ve ilk defa görenler için kısaca kendimi tanıtayım ben diş hekimi Mahmut Demirkan. Ankara’da yaşıyorum ve kendi muayenehanemde çalışıyorum.

İlk videomu Youtube Şirketi yayından kaldırdı. Bazı arkadaşlarımızın sayfalarında hala mevcut kayıtlar duruyor. Merak edenler Google dan araştırıp o ilk kayıta ulaşabilirler.

Bu açıklamalarımdan sonra hakkımda İkisi Sağlık Bakanlığı tarafından ve biri Ankara Diş Hekimleri Odası tarafından üç idari soruşturma açıldı. Ayrıca Sağlık Bakanlığının suç duyurusu üzerine savcılık makamı tarafından adli soruşturma başlatıldı. Toplamda dört adet soruşturma açıldı. Birinci soruşturmada savunmam alınmadan hakkımda Uyarı cezası verildi. Ben de İdare Mahkemesine dava açtım. Dava ve soruşturma süreçleri devam ediyor.

Aşı Deneyine Katılmak istemeyenlere “ Onlar vatan hainidir!” diyen Bingür Sönmez hakkında ve beni Sağlık Bakanlığına şikayet eden diş hekimi T.D hakkında da suç duyurularında bulundum.

Yine açıklamalarımdan dolayı sosyal medyadan bana hakaret eden şahıslar hakkında da suç duyurularında bulundum. İnceleme ve kovuşturması devam eden dosyalar mahkemeye intikal ederse davalarımız başlayacak.

Bu süreçte Viranşehir Cumhuriyet Savcısı Eyüb Akbulut’un başlattığı soruşturmaya da 200 sayfalık belge ve kanıt göndererek müdahil oldum.

Yasal haklarımı biliyorum ve bilmediklerimi öğreniyorum. Bana destek olan avukat arkadaşlarıma ve tüm arkadaşlarıma teşekkür ederim. Anayasal haklarımı sonuna kadar kullanacağım. Haksız yere, zamanımı, enerjimi, huzurumu ve paramı çalıyorlar ve inşallah haklı olduğumuz davalarımızı kazanacağız.

Mahkemeler hakkımda olumlu karar verdiği andan itibaren bana zalimlik yapan devlet memurlarına ve beni şikayet eden şahıs ve şahıslara dava açacağım çünkü benden sonra bir başkasına zarar veremesinler.

Artık yetkililerin beni dinlemediğinden eminim. 

Bu yüzden artık onlara seslenmeyeceğim. Bu ülkenin gerçek sahipleri vatandaşlardır. Vatandaş, devlettir. Vatandaşlarımıza sesleniyorum.

Vatandaşın oyları ile görevlendirdiği kişiler vatandaştan üstün değildir. Herkes eşittir.

Bir önceki videomda bir diş hekimi ve sade bir vatandaş olarak düşüncelerimi açıklamış ve yetkilileri tatlı dille ve Kuran ayetleri ile uyarmıştım.

Ne yazık ki yetkililer uyarılarımı kabul etmeyip, otoriteye itaat etmediğim için hakkımda dört soruşturma açılmasına izin verdiler.

“Sen diş hekimisin, alanının dışında bilgi veremezsin ve halkı yanlış bilgilendiremezsin. Senin amacın reklam yapmak ve halka yanlış bilgiler vererek zarar vermektir. Haddini bil” dediler.

Ben haddimi bilirim. Haddini bilmeyenlere, haddini bildirmekte bir vatandaş olarak yasal görevimdir.

Hatalı ve yanlış uygulamalara, yalanlara ve sahte salgına karşı itaatsizliğim devam ediyor, haberiniz olsun.

Öncelikle, ben ‘diş hekimi’ sıfatıyla hareket etmiyorum.

Sosyal medyadaki paylaşımlarım, konunun doğrudan uzmanları olan yerli ve yabancı bilim insanlarındandır.

Yerli ve yabancı virolog ve epidemiyologlardan Türkçe veya yabancı dilden çeviri ve alıntılar yapıyorum. Örneğin, Sucharit Bhakdi, Judy Mikovits ve diğerleri.

Ayrıca, moleküler biyolog, immünolog, kardiyolog, nörolog, vb. pek çok bağlantılı uzmanlık alanlarındaki kişilerden de alıntılar yapıyorum, buna da hakkım var.

Örneğin Wolfgang Wodarg, Andrew Kaufman, Stefan Lanka ve diğerleri

Benim yaptığıma benzer veya aynı sosyal medya paylaşımlarını başka hekimler, avukatlar, gazeteciler, sanatçılar ve her meslekten kişiler de yapmaktadır.

Bunların hiçbirine ‘sizin uzmanlık alanınız değil, susun!’ denemez!

Çünkü onlar da zaten asıl uzmanlık alanı olan kişilere dayanarak, bilimsel paylaşımlarda bulunmaktalar; yani kendi kendilerine kafalarından uydurmuyorlar.

Nasıl ki genel olarak tüm vatandaşların veya avukatların dava dilekçelerinde, Cumhuriyet Savcıların iddianamelerinde, her tür mahkeme kararlarında, avukatlar, savcılar, yargıçlar, kendi uzmanlık alanları olmasa bile, tıp, teknoloji, mühendislik, mimarlık, ticaret, ekonomi, finans, bankacılık, vb. pek çok hukuk dışı alandan bilirkişi ve uzmanların görüşlerine atıf yapabiliyorlarsa, ben de aynı şekilde başkalarına atıfla, kendi ifade özgürlüğümü kullanabilirim.

İfade edebileceklerim, doğrudan ve yalnızca kendi mesleğim icabı teknik bilgiler ile sınırlandırılamaz, bu sınırlar içinde kalmadığım için tarafıma suçlama yöneltilemez.

Kısacası:

1. Uzmanları tekrarlıyorum, kendim uydurmuyorum.

2. Bir tek ben söylemiyorum, başkaları da söylüyor. Başkalarına tanınan ifade özgürlüğü sınırları, sırf diş hekimi olmam sebebiyle aleyhime daraltılamaz; “başka herkes konuşabilir ama sen diş hekimi olduğun için konuşamazsın!” denemez!

Yaklaşık yedi aylık süreçte neler yaşadığımı kısaca anlattım. Daha sonra arkadaşlarımla birlikte yapacağımız video sohbetlerinde ayrıntılara gireceğiz.

2. Bölüm: KAVRAMLARIN GERÇEK ANLAMI

Bu üçüncü videomda sıradan bir vatandaş olarak sizlere bu ülkenin gerçek sahiplerine “SAYIN VATANDAŞLARIMIZ” diye sesleniyorum.

Bu açıklarımdan dolayı soruşturma açılır mı bilmiyorum. 

Sıradan biri olarak yani bir vatandaş olarak açıklama yapıyorum.

Şimdi size bazı kavramları hatırlatmak istiyorum. Kullanılan kelimeler yabancı ise anlayamayız. Anlamadığımızı bilemeyiz ve bilmediğimiz şeyden ise korkabiliriz ya da ayıp olmasın diye anladık numarası yaparız.

Bilmediğimizin bilinmesi yerine, başkalarına güvenip sorumluluğu onların üzerine atarız.

Ya güvendiklerimiz de bilmiyor ya da bizi kandırıyorlarsa?

İşte o zaman sorumluluk kimde olacak?

Bizde mi? Onlar da mı? Bence bizde 

Şu soruyu sormadığımız için bizde olacaktır.

Bu kullandığınız kelimenin Türkçe anlamı nedir? Türkçe ya da Türkçeye yüzyıllardır girmiş yabancı bir kelime zihinlerimizde hemen anlam bulacaktır.

Kelimenin anlamını bildiğimizde, kendimize olan güvenimiz artar.

Türkçe kökenli olmasa bile yüzyıllardır yabancı dillerden ( Arapça, Farsça ya da başka dillerden) Türkçemize kazandırdığımız kelimelerin anlamını biliriz.

Şimdi, Pandemi kelimesinin anlamı nedir?

Vatandaş olarak çoğumuzun anlamını bilmediği yabancı bir kelimedir.

Kavramlar önemlidir ve halkımızın algısında yer bulmalıdır. Yer bulamıyorsa belirsizlik vardır. Belirsizlik, bilgisizliğe ve ardından güvensizliğe dönüşebilir ve korku başlar… Zaten karşı tarafın istediği de vatandaşın korkmasıdır.

Gelin şimdi son 15 ayda bize dayatılan kelime ve kavramların gerçek anlamlarını öğrenelim.

Pandemi kelimesi yerine, Salgın demeliyiz.

Plandemi kelimesi yerine, Sahte Salgın demeliyiz.

Aşı kelimesi yerine, Sahte Aşı demeliyiz.

Halkımız sahte kelimesinin ne demek olduğunu bilir. Farsça kökenli bir kelime olmasına rağmen binlerce yıldır kültür kodumuzda bu kelimenin anlamı yerini bulmuştur.

Sahte kelimesinin anlamı; bir şeyin aslına benzetilerek yapılan, düzme, düzmece, yalan, gerçek olmayan, uydurma, yalancı, yapmacık demektir.

Sahtekar kelimesinin anlamı; sahte işler yapan, düzmeci, sahteci demektir.

Salgın kelimesinin anlamı; kısa zamanda çevredeki insan, hayvan ve bitkilerin büyük bir bölümüne bulaşan ayrıca tıbbi anlamı ise bir hastalığın ya da başka bir durumun yaygınlaşması ve birçok kimseye birden bulaşması demektir.

Bu tanımlamaya göre ülkemizde gerçekten bir salgın var mıdır?

Gerçek salgın olsaydı, yasaklara gerek kalmadan vatandaş kendini korurdu.

Halkımız, sahte peygamber, sahte din, sahte altın, sahte para, sahte çek, sahte senet, sahte doktor, sahte ilaç, sahte tapu, sahte salgın ve sahtekarlığın ne demek olduğunu bilir ve alt kuşaklarına öğretir.

Akletme yeteneğini kullanmak istemeyenler yani aptallar ise sahtekarlar tarafından kandırılır.

İnsan, bilmediği ve anlamadığı şeyden korkabilir. Bilenlere sorar, danışır ve onlar da bilmiyorsa en iyi bilenlere “Profesörlere” sorar ve aldıkları cevaplara güvenirler. Bir şeyi anlamak için bilmek gibi güvenmek te etkilidir. İşte otorite ve medya baskısı ile sahte salgın olduğuna güvendiler yani iman ettiler.

Ataları/ otoriteleri öyle yaptığı için ve akletme yeteneklerini kullanmadıkları için, onlara güvendiler.

Bakara Suresi 170. Ayette ve Kuran’da ata kavramı sadece geçmiş atalar değil aynı zamanda otoritedir. Bu konuda Otorite Dünya Sağlık Örgütü ve Türkiye temsilcileridir. Otorite “televizyon doktorlarıdır.” Otorite, sorgulamayan, sorgulatmayan sahte bilime tapan bilim insanlarıdır. Otorite ilaç ve sağlık şirketleridir. Otorite yani Ata; gerçek bilim insanlarını televizyona çıkartmayan ve farklı bakış açılarını halkın görmesine izin vermeyen medyadır. Otorite GERÇEĞİN üzerini örtenlerdir.

Otorite ve İşbirlikçileri;

  • Algı yönetimi yapıyorlar

  • Sahte Salgın deneyi yapıyorlar.
  • Maske Deneyi yapıyorlar.

  • Sosyal Mesafe Deneyi yapıyorlar.

  • İlaç deneyi yapıyorlar.

  • PCR testi deneyi yapıyorlar.

  • Aşı deneyi yapıyorlar.

  • Sahte virüs varyantı yapıyorlar. En son adı Delta varyantı .

Yine yabancı iki kelime ile korkutmaya devam ediyorlar 

İnsanlarımızın bedenlerinde deney yaptıklarını söylemiyorlar çünkü halkımız bir deneyin içinde olduğunu anladığında olaylar değişecek. Otorite ve işbirlikçileri, işte bunun olmasından korkarlar. Bu yüzden medya ve televizyon doktorlarını kullanarak yine uydurma haberler ve bilgiler ile yeni sahte salgın dalgaları ve varyantlar uyduruyorlar. Buna tam anlamı ile sahtecilik denilir.

Hayvanlar üzerinde yapılan deneyde, kullanılan hayvanlara KOBAY denilir. İnsanlar üzerinde yapılan deneylerde kullanılan insanlara ise DENEK denir. Kobay kelimesi size bir şeyler hatırlatacaktır.

Aşı deneyinde kullanılan sıvıya “AŞI” diyorlar. Kendi kendilerine , “Acil Kullanım Onayı alıyorlar.”

Ama bu tıbbi ve hukuki açıdan aşı değil ki. Sahte aşı. Çünkü üretici firmanın bu sıvıya dair aşı ruhsatı yok. Ayrıca bilimsel deneyleri tamamlanmadı.

Üretici firmalar sorumluluk almıyorlar. Devlet, sağlık bakanlığı, aşı deneyini vücudunuza zerk eden doktor, hemşire sorumluluk almıyor. Başınıza gelecek hastalıklardan, sakatlanmalardan ya da ölümden siz sorumlusunuz.

Üretici şirket iğneyi hükümete verirken sorumluluğu hükümete yükleyen kağıt imzalatıyor. Hükümet de size sorumluluğu bütünüyle size yükleten kağıt imzalatıyor. Hasta hakları yönetmeliğine aykırıdır. Hekimlik meslek etiğine de aykırıdır. İçinde yer alan maddeleri size bildirmedikleri, olmama hakkını da tanımadıkları iğnenin sorumluluğunu size yüklüyorlar.

Hukuka da aykırıdır

Vatandaşlarım, bu bir Sahte Salgındır, bunu lütfen anlayın. Çünkü Covid 19 hastalığından ölen vatandaşlarımıza kesin ölüm raporu olan yani neden öldüğünün araştırıldığı işlem olan “OTOPSİ” yapılmamıştır.

Ayrıca sahte aşı diyorum çünkü ruhsatı yok ve sahte aşıyı bedenine alanların tamamı bir deneyin içindedir. Aşı deneyine katılıp hastalananlar ya da ölenler hakkında rapor tutulmamaktadır ve aşıdan sonra hastalananlar ya da ölenlerin raporu toplum ile paylaşılmamaktadır.

Şimdi size küçük bir örnekle ne olduğunu açıklayacağım.

Akletme yeteneğinizi hemen kullanmak isteyeceksiniz. Çünkü yaradılış olarak hepimizde mevcuttur. ( Doğuştan engeli ya da hastalıkları olanlar müstesna)

Hikayemiz şöyle olsun:

Devlete ait tapu müdürlüğünde, arsa sahibi tarafından üretilmiş, devlet memurları gözetiminde tapuları verilen ve on daire yapabileceğiniz bir arsa 100.000 Türk Lirasını nakit olarak ödeyen herkese veriliyor. Arsayı görmüyorsunuz var mı, yok mu bilmiyorsunuz. Tapu var ama sahte tapu.

Kime güveniyorsunuz devlet tapu müdürlüğüne. Ancak bir sorun var. Arsaların tapu ruhsatı yok. Yani size satılacak olan arsanın tapusu sahte. Sahte tapuya müdür imza atmam diyor, arsayı satan kişi, imza atmam diyor ve sahte tapuyu yazıcıdan çıkartan ve sizin paranızı alan memur da imza atmam diyor.

Sen “bu güce güven” arkadaş deniliyor ama sorumluluk senin arsa olabilir de olmayabilir de 

Tapu sahte ben “acil tapu yazma” izni çıkarttım.

Sen yatır 100.000 TL yi ve “bu güce güven” deseler o sahte aşıya koşa koşa gidenler sahte tapulu olduğunu bile bile o arsayı alır mı?

Akletme yeteneklerini hemen kullanmak isterler. Bu iş sakat arkadaş derler.

Bir bilene de sormazlar çünkü güvenmezler mesele orada kapanır.

Peki, bu dünya hayatında küçük bir toprak parçasına bile para yatırmadan önce araştırma yapıp akletme yeteneğini kullananlar neden burada akıllarını kullanmak istemezler? Başkalarının akıllarına güvenirler?

“Ben bilmem uzman değilim, bir bilene sordum ve ona güvendim. Bu kadar insan aptal olamaz” derler.

Peki, bir insan bedeninin değeri ne kadardır. Mesela bir göz kaç lira eder? Böbrek kaç lira eder? Ya akciğerleri? Peki, vücudunun tamamı kaç lira eder?

İşte bu kadar basit bir meselede sahte tapusu olan arsayı almak istemeyen insan anında uyanır. Cebindeki 100.000 TL nin uçmasına izin vermez.

Medya ve otoritenin algı operasyonları ile pandemi kelimesi ve “acil kullanım onayı” ile ruhsatsız yani sahte aşıları yani arsaları sattılar.

Çiftlik bankı hatırlayın 

Sahtekar kelimesini vatandaşımız çok iyi bilir ve anlar.

Sahtekarlar da şöyle dermiş: “Ben her zaman sahtekarları kandırdım.”

Sahte peygamberler bile çıkmış, sahte dinlerini anlatmışlardır.

Vatandaşımız sahte kelimesinin anlamını gerçekten iyi bilir. 

İncil- Matta 7: Ağaç ve Meyvesi Bölümünü hatırlatmak isterim. Lütfen okuyun.

İşte böyle… Yaşadığımız sürece farklı bir bakış açısı sunmaya çalıştım. Uykuda yani hipnozda/ sihrin içinde olanlar inşallah uyanırlar…

Sevgili arkadaşlarım küçük bir öneride bulunmak istiyorum. Otorite ve medya korku, nefret ve ayrıştırma ekiyor. Bu akıntıya arkadaşlarımızın da katıldığına şahit oluyorum. Sahte aşı yaptıranlar hastalık yayıyor, ailemizden bile olsalar onlardan uzaklaşalım algısı yayıldı. Ben buna katılmıyorum. Daha önce yakın çevreme söylemiştim. Ayrıca aylardır birçok sahte aşı yaptıran hastalarımıza diş tedavisi yaptım yapıyorum. Allah’a şükür bir sorun yaşamadık. Klinik olarak bu bir deneydir ve kanıttır. Sevgi, barış ve cesaretle merhamet ekelim.

Sahte Salgına inandılar, sahte aşı yaptırdılar çünkü uyanmadılar henüz. Uyandıklarında bize ve merhametimize ihtiyaçları olacak. Bilinçli olarak zalimlik yapanlar müstesna diğerlerine destek olmalıyız.

Damdan düşeni damdan düşen anlar. Onlar bizi dışladılar huzurumuzu bozdular. Şimdi en çok ihtiyacımız olan sevgi, barış, cesaret ve merhamet zamanıdır. Enam 12. ve 54. Ayetleri hatırlatmak isterim.

Toplumlardan ayrılmak, izole olmak için bence çok erken çünkü o kadar büyük bir zulüm henüz yok. İçimdeki ses o duruma gelmeden ilahi bir müdahale ile konu kapanacak diyor.

Aramızdaki ayıklanma başladı yani iyiler ve kötüler, akıllılar ve aptallar ayrılacak. İnsan ne ekerse onu biçer. Sevgi, barış, cesaret ve merhamet ekelim.

Merak etmeyin Allah’ın izniyle her şey yolunda Arıları gözlemleyin. Nahl suresi 68. ve 69. Ayetleri hatırlatmak isterim. Arılar gibi çalışalım elimizden gelenin en iyisini yapalım.

3. Bölüm: UYANIŞ HAREKETİ BİRLİĞİMİZİN TEŞEKKÜR ZİYARETLERİ

Sevgili vatandaşlarımız, bu işlerden bizim çıkarımız ne diye düşünenler olabiliyor. Sizlere benim bu işten çıkarım ne anlatayım.

Öncelikle bir Müslim yani Allah’ın indirdiği o tek din olan İslam’ı seçen biri olarak Allah’a karşı sorumluluklarım var. Rabbimize güvenen bir insan ve insanlar tarafından da güvenilen bir insan olmalıyım, barış ve iyiliğe yönelik işler yapmalıyım. Kuran Kitabında geçen öğütleri yerine getirmeye çabalıyorum.

Sonra kendim için, ailem ve sevdiklerim için, uyanmış olan arkadaşlarım, tanımadığım uyanmışlar için ve son olarak da uykuda olan ve uyanmayı bekleyen iyi insanlar için çalışıyorum.

Bunlar benim görevlerim.

Peki benim kazancım nedir?

Tek kalırsam benim ve sevdiklerimin huzurunu kaçırabiliyorlar. Ne kadar çok olursak yani kalabalık olursak huzurumuzu bozamazlar. İşte bu yüzden sizlere ihtiyacımız var. İşte bizim bu işlerden çıkarlarımız bunlardır. 

Bu davada size ihtiyacımız var. Biliyoruz uyanmayan ve olayların farkında olmayan milyonlarca insanımız var. Algı yönetimi yaparak bizlerin sayısının çok az olduğunu söylüyorlar. Biz sandıkları kadar az değiliz. Her gün uyanan yüzlerce kişi sorgulamaya başladı.

Resmi rakamlara göre, ilk doz sahte aşıyı yaptıranların sayısı 35 milyon, ikinci dozu yaptıranların sayısı ise 15 milyon. Bu kadar bol malzeme varken ve bedava iken 2. Dozu yaptıranların sayısı azalmış. Uyananların mücadelesi ve sahte aşıların yan etkileri sayesinde vatandaşlarımız sorgulamaya başladılar.

Sosyal Mesafe aptallığı ile aramızı açmaya çalıştılar. En az iki metre mesafe bıraktırdılar. Atalarımız bize, çok uzakta olanla bile aramızdaki mesafenin iki adımlık yer olduğunu öğrettiler. İlk adımı atmak önemli, diğer ikinci adım ardından geliyor. İkinci adım ise atılacak tüm adımlarım tamamına verilen isim.

Kaynaşmalıyız, kucaklamalıyız, sosyalleşmeliyiz, dertleşmeliyiz, paylaşmalıyız. Merhamete, sevgiye ve adalete ihtiyacımız var. Çok uzaklarda olan arkadaşlarımıza iki adımlık mesafedeyiz. Yollara çıkmalıyız, yoldaşlar. Aramızdaki mesafe iki adımlık yol kadardır. 

Uyananlar, Uyanış Hareketi Birliğimize gönüllü olarak katılıyorlar. Bu resmi bir kuruluş değildir. Sahte salgının farkına varan, uyanan her insanın doğal olarak yaptıkları hareketleri yapan ve çoğunlukla da birbirini tanımayan milyonları içermektedir.

Uyanış Hareketini tek başlarına içlerinden gelen sesler ile başlatan ve bu davaya benden önce gönül vermiş ve benden sonra da başlayan arkadaşlarımıza, teşekkür ziyaretlerinde bulunacağız. Onlarla aramızda sadece iki adımlık mesafe var.

Hadi ilk adımı atalım.

Bu mücadelede ilk teşekkür ziyaretimizi Caycuma/Zolguldak’ta yaşayan esnaf arkadaşımız Erkan Cinbir’e ve bizlere desteğini hiç esirgemeyen sevgili arkadaşımız Yasin Bilgin’e yapacağız.

Bu iki arkadaşımızın videoları yayınlandığında verdikleri cesaret, sevgi, barış ve hukuki bilgi dolu mücadelerine hayran kalmıştık. Tutarlı bir şekilde yollarına devam ediyorlar ve ne yazık ki unutulmaya başladılar. Biz de ilk teşekkür ziyaretimizi onlara yapmaya karar verdik.

İnşallah 10 Temmuz 2021 tarihinde Cumartesi saat 13.00 te Erkan Cinbir ve Yasin Bilgin arkadaşlarımızı Çaycuma/ Zonguldak’taki iş yerinde ziyarete gideceğiz. Teşekkür ziyareti ile onları verdikleri mücadeleleri için onurlandıracağız.

Ardından Ankara’da Meryem Tokgöz, Büşra Balcı ( Sorgulayanbircan), Fatih Yerli (Küreselleşmeyehayır), Kemal Koçak ve Dr. Gülümser Heper hocamıza ve arkadaşlarımıza misafir olacağız. Onlara da teşekkür edip, onurlandıracağız.

Onurlandıracağımız birçok isim var. İnşallah hepsini tek tek gidip yaşadıkları ilde ziyaret edeceğiz.

Sizin bildiğiniz isimleri de yazın sosyal medyada mücadelemiz için çabalayan Türkiye’de ve Yurt dışında kim varsa teşekkür edelim. Çünkü onların hepsi bizim kahramanlarımızdır.

Bu küçük ama güçlü hareketler ile bireyden yani tek olmaktan birlik olmaya yani kalabalık olmaya geçiş yapacağız. Gerçek kalabalıklara

Uyananlar olarak, hepiniz bana göre kahramansınız ve cesursunuz 

Birçok paylaşım yapıyorsunuz, sizin gibi kahramanları takip ediyorsunuz, paylaşımlarımızı dağıtıyorsunuz, beğeniyorsunuz, çevrenizdeki insanları uyandırıyorsunuz o yüzden iyi ki varsınız.

Sizlere teşekkür ediyorum ve onur duyuyorum. Bu davada aynı yolda yürüyoruz yani Yoldaşız ve artık yüz yüze tanışalım, kucaklaşalım ve Arkadaş olalım gerçek arkadaş.

Herkes kendi ilinde, ilçesinde ve mahallesinde tanışsın.

Enerjimizi sevgi, cesaret ve barışa odaklayacağız. Medya ve otorite korku ve nefret ekerek aşılı ile aşısız insanlar arasında ayrım yapıyor. Bu oyuna gelmeyelim. Hepimizi kucaklayalım.

Sahte aşı yaptırmak isteyenlere ya da yaptıranlara da saygı duyalım. Yaşam haklarını savunalım. Onları asla dışlamayalım. Uyandıkları zaman bize ihtiyaçları olacak. Her insan hata yapabilir.

Nesrin Durgut arkadaşımızın söylediği gibi “zalimler kalabalıklardan korkar. Ayağa kalktık ve GELİYORUZ.”

Bizler sadece Allah’tan korkarız.

Bizim birbirimizi tanımaya, sevmeye, sevilmeye, birlik olmaya yani kalabalık olmaya ihtiyacımız var. Enerjimizi buna odaklayalım. En ufak fırsatta yüz yüze tanışalım en az 2 kişi olalım.

10 TEMMUZ 2021 DE ÇAYCUMA DA BULUŞALIM.

Ayrıntıları sosyal medya hesaplarımızda paylaşacağız.

ANKARA dan yeterli sayıya ulaşırsak otobüs kalkacaktır. Hepinizi tüm illerden, Çaycuma’ya ve Ankara’ya bekliyoruz. Arkadaşlarımıza sosyal medyadan sanal desteklerimizi verdik şimdi sıra gerçek desteklerimizde.

Bu davada mücadele eden, hiç kimseyi tek başına bırakmayacağız inşallah.

Hepsini yaşadıkları illerde ziyaret edip onları onurlandıracağız.

Tüm övgüm bilmediklerimi bana öğreten yüce Allah’adır.

Yunus Emre’nin söylediği gibi,

Gelin tanış olalım

İşi kolay kılalım

Sevelim sevilelim

Dünya kimseye kalmaz.

Selam, sevgi ve cesaret ile…

Mahmut Demirkan 3 Temmuz 2021 Ankara

VİDEO:

https://youtu.be/u9YgPlz2oPI

Kanadalı Doktorlar Konuşuyor / Video

Kanadalı Doktorlar Konuşuyor / Video



Kanada Sağlık Birliği adına halkı bilgilendirmek amacıyla çekilmiş video metnidir:



Covid’den Korkmamıza Gerek Yok; İşte Başlıca Gerekçeler
Kanadalı Hekimler Suskunluğunu Bozuyor

Dr. Stephen Malthouse – British Columbia

Giriş

  • Covid’den neden korkmamamız gerektiği ile ilgili başlıca nedenleri sıralayacağımız”Kanadalı Hekimler Suskunluğunu Bozuyor” başlıklı videomuza hoş geldiniz.
  • Covid veya koronavirüs kelimesini duyarduymaz elimiz kendiliğinden maskeye giderveya kendimizi & ailemizi nasıl koruruz diye bakınır olduk.
  • Kaçacağımız güvenli bir yer de yok gibi gelir oldu.
  • Oysa, Kanadalı tıp doktorları olarak şimdi size, en yüksek kalitede bilim ne diyor, bunu açıklayacağız. Şaşıracak ve sevineceksiniz diye düşünüyoruz.


Son Bilimsel Veriler

  • TV’den sürekli “vaka vaka vaka” yayınları yapılıyor ki kim duysa korkar. Fakat “vaka” dediklerinde hastalık belirtisi gösteren kişileri kastetmiyorlar herzaman.
  • Bu kişilerin önemli kısmının ya çok az bir belirtisi var, ya da hiç yok. Bir tek, pozitif çıkmış PCR testleri var. O PCR testinin hiçbir işe yaramadığı da araştırmalarla gösterilmiş durumda.
  • Testi pozitif olan hastaların ancak %3’ünde hakikaten Covid virüsü bulunuyor.
  • Ölenler oldu, evet… lâkin “vaka sayısı” verilmesi gerçek durumun yanlış aksettirilmesine neden oluyor.
  • Kanada’da Covid için haftalık vaka bildirimlerini gösteren grafiği görüyorsunuz. Ben bile korkarım valla buna bakınca! Fakat bir de haftalık ÖLÜMLERİ girelim bakalım bu grafiğe.
  • “Vaka” eğrisini takip etmesini beklediğimiz bütün o ölümler nerede?
  • Bu işte sağlam bir bityeniği var!

















  • Kanada’da 2001’den bu yana kaydedilmiş senelik ölümlere bakalım.
  • Ortada “pandemi” var demeye bin şahit ister!
  • 2020’de görülen hafif artış da muhtemelen yaşlanan nüfus nedeniyleydi.

  • İyi de hastane yoğun bakımları Covid hastaları ile dolup taşmıyor mu ki?
  • Ontario eyaleti yoğun bakım üniteleri verilerine bakacak olursak,

2020’de yoğun bakıma yatan hasta sayısı, önceki 3 seneden de az!

2017 – %86.66 
2018 – %91.21 
2019 – %83.51
2020 – %80.84 

  • CDC’nin kendi yayımladığı veriler bile Covid’in mevsimsel grip düzeyinde seyrettiğini gösteriyor.
  • Çocuklarda öylesine hafif geçen bir şey ki Covid, ölüm oranı istatistiki olarak SIFIR.
  • 50 yaşın altında, enfeksiyondan sağ kalım oranı %99.98‘in üstünde.
  • 70 yaşın üstündekiler için bu oran, %94.6.
  • Bu da, tedaviye yönelik D ve C vitamini gibi HİÇBİR erken müdahalede bulunulmadığındaki sağ kalım oranları.
  • Yani, gençseniz, hiçbir şeyden endişelenmenize gerek bile yok.
  • Yaşı olanlar, kendinizi nasıl koruyabileceğinizle ilgili müthiş önerilerimiz olacak sizlere, ki bunlar arasında aşı yok.


Dr. Patrick Phillips – Ontario

ASEMPTOMATİK BULAŞ

  • Nisan’da Covid hakkında pek bir şey bilinmiyordu. Öyle olunca da bol keseden ekstra tedbire baş vurulmak durumunda kalındı.
  • O arada sağlıklı insanların etrafına hastalık bulaştırabileceği fikri de benimsendi. Asemptomatik hastalık bulaşması denilen şeydi bu ki düşüncesi bile korkutucu hakikaten.
  • Ve fakat artık 10 milyondan fazla çalışılmış vaka var elimizde ve hem Wuhan’dan gelen hem de Florida Üniversitesi’nin ortaya koyduğu deliller, a-semptomatik ve pre-semptomatik hastalık bulaşının yok denecek kadar az olduğunu gösteriyor.
  • Oyunun kaderini değiştirecek bulgudur bu.
  • Hayatımızı geri alabiliriz demektir bu ve viral enfeksiyonu olan hastalarıma hep verdiğim tıbbi tavsiyeye,
  • “hastaysan evde yat-dinlen” düsturuna geri dönebiliriz demektir.
  • Hasta olan evde kalır, geri kalanlar hayatını yaşamaya devam eder.

Dr. Caroline Turek – Ontario

T-HÜCRESİ İMMÜNİTESİ

  • Size harika haberlerimiz var! Birçoğumuzun T hücrelerimizdeki çapraz reaksiyon sayesinde SARS-CoV-2’ye zaten bağışık olduğumuzu biliyor muydunuz?
  • T hücresi bedenin enfeksiyonla savaşta kullandığı bağışıklık sistemi hücrelerinden.
    Pandemi başında, SARS-CoV-2’ye yeni oluşumlu bir koronavirüs dendi, bu da hiçbirimizin buna bağışıklığı olmadığı, hepimizin de enfeksiyon riski altında olduğumuz anlamına geliyordu.
  • Oysa dünya genelinden immünolog ve virologların ortaya koyduğuna göre, popülasyonun %30 ila %50’sinin, T hücreleri sayesinde halihazırda bu virüse karşı bağışıklığı bulunuyormuş.
  • Bağışıklık nereden ileri geliyor derseniz, koronavirüslerle önceki temaslarımıza bağlı olarak geçirdiğimiz sıradan nezlelerden.
  • Covid’e bağışık mıyız diye anlamak için yapılan testlerle ilgili sorun şu: bunların çoğu serumdan bakılan antikor testleri, ancak bundan T hücrelerdeki yanıt durumunu göremiyoruz.
  • Antikor seviyeleri zamanla düşüş gösterse de, T hücrelerimizce korunmaya devam ederiz.
  • Birçoğumuzun, Covid’e karşı zannettiğimizden çok daha güçlü koruması var esasında, bunu da T hücrelerimize borçluyuz.
  • Harika haber bu, çünkü “toplum bağışıklığı”na zannettiğimizden çok daha yakınız demektir.

Dr. Neda Amani, MD – Ontario

ÇOCUKLAR ve COVID-19

  • Çocukların nasıl da “süper virüs yayıcısı” olduğu anlatıldı duruldu bize. Korkudan ödümüz kopmuş şekilde bu yüzden okulları kapadık, çocuklarımızın güzelim yüzlerini maskeyle örttük ve birbirleriyle görüşüp oynamasına izin vermedik.
  • Çoğu öğretmen sınıfa adım atmaya dahi korkuyor. Oysa bilim bunların HİÇBİRİNE gerek olmadığını gösteriyor.
  • Çocuklar Covid-19 oldu diyelim, hiç semptom dahi vermeyebiliyorlar, hadi verdiler diyelim, çoğu kez hafif oluyor bunlar.
  • Pandemiyi yayan ve taşıyan da çocuklar değil.
  • Epidemiyolojik veriler hastalığın çocuklarda, erişkinlere göre çok daha hafif geçtiğini gösteriyor.
  • Tüm Kanada’da, pandemi başından beri 19 yaş altında yalnız 4 kişi var COVID tanısı ile ölen.
  • 8 m i l y o n çocuk ve ergenden 4’ü sadece.
  • 2018-2019 grip sezonunda bile 10 çocuğun gripten ölmüş olduğu unutulmamalı. Gribin yarattığı senelik ölümler COVID-19’dan fazladır.
  • Hakem kontrolünden geçerek yayımlanmış birçok araştırma gösteriyor ki, çocukların, bilhassa 10 yaş altındakilerin COVID bulaşında önemli bir rolü yok
  • İngiltere, Avustralya, İsviçre, Fransa ve Norveç’te yapılmış araştırmalar, okullarda çocuktan çoğuğa ve çocuktan erişkine hastalık bulaşının minimum düzeyde olduğunu göstermekte.
  • Lancet’ten bir yayın, okulların kapatılmasının tıbben geçerli HİÇBİR nedeninin bulunmadığını gösterdi.
  • Alman ebeveynler ve çocukları ile yürütülen bir diğer araştırma çocukların büyükleri değil, tam tersine, daha ziyade büyüklerin çocukları enfekte ettiğini ortaya koydu.
  • Giderek artmakta olan bilimsel kanıtlar ışığında korkuyu yenip çocuklarımızın yeniden çocuk gibi yaşamalarına izin vermemiz gerekir.
  • Okula da gidebilirler, arkadaşlarıyla biraraya gelip oyun da oynayabilir, sevdikleri şeyleri de yapabilirler.
  • Çocuklarımıza hayatlarını, çocukluklarını geri vermenin zamanıdır.

Dr. Dorle Kneifel – British Columbia

HASTALIĞI ÖNLEME

  • Bu koranavirüsten korkmuyorum, sizin de korkmanıza gerek yok.
  • Binlerce, onbinlerce yıldır bu tür respiratuar virüslerle evrilerek geldik bugünlere. Bu sayede de muazzam akıllı ve sofistike bir bağışıklık sistemine kavuşmuş olduk.
  • Besleyici yiyecekler yediğimizde bağışıklık sistemimizi desteklemiş, kuvvetlendirmiş oluruz.
  • Fiziksel aktivitede bulunduğumuzda, doğada vakit geçirip yaşamın bizi desteklediğini hissettiğimizde bağışıklık dirayetimiz de artar.
  • D vitamini bağışıklık sistemimiz için KRİTİK önemde bir besin öğesidir.

    C vitamini, çinko, magnezyum desteği yaptığımızda bağışıklık sistemimizi tam teçhizat donatmış, harekete geçmeye hazır hale getirmiş oluruz.
  • Popülasyonun besleyici değeri olmayan yeme alışkanlıkları ve yaygın D vit eksikliğine rağmen koronavirüsle karşılaşan çoğu kimse için hastane yatışı gerekmemekte, hastalığı evde kendi kendilerine atlatmaktadırlar.
  • Ben kendim 11 ay önce geçirdim COVID-19’u ve viral belirtiler başlar başlamaz da HERZAMANKİ çarelere başvurdum.
  • Semptomlar gidene kadar hergün 60 bin IU’luk D vitaminimi aldım. 2 günde geçti.
  • Şu anda burada, sizinle konuşalabiliyor olmam gösteriyor ki BEDENLERİMİZ NE YAPMASI GEREKTİĞİNİ GAYET İYİ BİLİYOR.

Dr Bill Code – British Columbia

TEDAVİ YÖNTEMLERİ

  • Kanada’da 40 yılın üzerinde hekimlik yapmış biriyim. Bunun da en az 30 yılı anestezi uzmanlığı ile geçti.
  • Anestezistler hekimler arasında klinik farmakologlar olarak kabul görür, bunun da nedeni, ilaçların risk/fayda oranından anlamamızdır.
  • Eskiden beri güvenle kullanılagelmiş ilaçlar, Covid gibi yeni bir problemde fazlasıyla işe yarayabilir.
  • Bu bilgiden hareketle, literatürü de gözden geçirmiş biri olarak ben hastalarımı Covid-19’un hemen başında Quercetin, çinko, C vitamini, D vitamini ile tedavi ediyorum.
  • Reçete ettirebilenlere de hidroksiklorokin (5 gün boyunca 400 mg/gün) ve azitromisin (5 gün boyunca 500 mg/gün) öneriyorum.
  • Ayrıca, Covid sonrası ortaya çıkan belirtilerde Ivermectin‘in (1. gün ve 3. günde alınmak üzere kilogram başına 0.2 mg; yani 60 kg’lık biri için ,12 mg) işe yaradığını gördüm.
  • Gerekli durumlarda hastaya burundan oksijen veriyoruz, buna da, edinmenizi tavsiye ettiğim oksimetrenizdeki değere göre karar veriyoruz.
  • Baktığım tüm hastalarda bu rejimen gayet işe yaradı, hastaneye yatması gereken kimse de olmadı.
  • Kendim geçtiğimiz kasımda {2020] Covid-19 geçirdim. Listesini verdiğim bu ajanları (bu dozlarda) bizzat kendim kullandım ve 7 ila 10 günde ayağa kalkmamı sağladılar.
  • Özetle diyeceğim o ki, şu korkuyu bir geride bırakın.
  • İyi değil bu.
  • İyileşmek için yapabileceğimiz ÇOK şey var, yedekte de hastane seçeneği var zaten.

Dr. Stephen Malthouse – British Columbia

“VARYANLAR”

  • Korkudan ödünüz patlasın diye icat edilmiş şu şeyi duymuşsunuzdur: Her Allahın günü saat başı TV’lerden pompalanıp duran şey hani…. Tehlikeli virüs varyantlarından bahsediyoruz, evet.
  • Alın size şaşıracağınız bir şey: Dünyanın emeği verilerek [zar-zor] hafif değişime uğramış bir varyant yaratılabilmiş durumda. Nerede? Fare deneyinde!
  • Bu “varyant”ların TEKİ bile insanda bulunmuş değil bugüne kadar.
  • Bu fare deneyini takiben birtakım matematik modellemeler ve kod yazılımları ile yapılmış yayınlar çıktı, hiçbiri gerçek yaşamda gözlemlenmiş bir duruma dair değildi.
  • Varyantın yayılımı ve ne şiddette bir hastalık yaratacağı ile ilgili TAHMİNDEN öte bir şey değildi bu yayınlar.
  • İnsanda yapılmış gerçek manada bir araştırma yok ortada.
  • Televizyondan duyduğunuz her şeyin temeli işte bu!
  • Virüsler zamanla kendiliğinden değişime gider ve yeni suşlar gelişir.
  • Virüs dediğimiz şey insan hücresi olmadan yaşayamayacağına göre yaşam ortamını ortadan kaldırmanın saçmalığından hareketle, bunun giderek daha az zararlı hale geleceğini anlayabiliriz.
  • Bir virüs çok daha çabuk yayılabiliyor hale gelip de doğru dürüst hasta dahi edemeyecek hale dönüşüyorsa, işler “toplumsal bağışıklığa” doğru gayet güzel ve olağan seyrinde ilerliyor demektir.
  • Durum Covid virüsü için de farklı değil.
  • Bunca zamandır virüsler üzerine yapılmış tüm çalışmalar da AYNEN böyle olacağını gösteriyor zaten: virüsler DAİMA insana, insanlar da DAİMA virüslere adapte olur!
  • Artık hepimiz bir sakinleşebiliriz. Çünkü VİRÜS denilen şeyler zaman içinde İLLE daha az tehlikeli hale gelir.


HEPİMİZ İÇİN BU İŞTEN ÇIKIŞ YOLU

  • Duruma bütün olarak baktığınızda, COVID’den korkMAMAK için pekçok neden var elimizde.
  • COVID ile ilgili mevcut kanıtlara samimiyetle bakıp, korkudan da sıyrıldığımızda hayatı yeniden TAM manasıyla yaşamaya, ailemizin ve toplumun keyfi yerinde bir üyesi olmaya başlayabiliriz.
  • Eve kapanıp saklanmaya, diğer insanlardan kaçınmaya filan gerek yok.
  • İnsan sosyal bir varlıktır, tecrit halinde sonu pek iyi olmaz.
  • Hücre hapsi de, korku da bağışıklık sisteminize zarar verir.
  • Günde 4 kucaklaşma, minimumda yapılması gereken hakikaten de budur.
  • O yüzden, beslenmenize dikkat edin ve kışın bağışıklık sisteminizi optimize etmek için D vitamini almayı ihmal etmeyin.
  • Kanadalı erişkinlerde günde 4 bin IU D-vitamini karardır.
  • Aylık kan tahlili de yaptırararak doğru dozda mısınız değil misiniz anlayabilirsiniz.
  • D vitamini güvenlidir, ucuzdur; COVID de dahil olmak züere, virüs kaynaklı solunum yolları rahatsızlıklarına karşı direnci artırdığı bilimsel olarak gösterilmiştir.
  • Unutmayın: ASIL VİRÜS KORKUDUR.
  • İnsanın doğru düşünemez hale getirir.
  • Artık TV’yi kapatıp, aklınızı kullanmayı öğrenmenin vaktidir.
  • Ne doktorun söylemesine gerek var bunu ne de üstün bir bilimadamı filan olmanız lazım anlamak için.
  • Çıkın evinizin önüne bir bakın etrafa, gerçekte ne olup bittiğini gözünüzle görün.
  • Deliller açık ve net.
  • Küçücük COVID virüsünden korkmanıza gerek yok.




Diş Hekimi Mahmut Demirkan, Yetkililere Sesleniyor.

Diş Hekimi Mahmut Demirkan, Yetkililere Sesleniyor.

Sağlıkçılara uygulanan aşı dayatmasına karşı çıkan Mahmut Demirkan, kendisinin, iş arkadaşlarının ve ailesinin aşı olmayacağını belirttiği konuşmasında, yetkililere, sağlık çalışanı meslektaşlarına ve bu uygulamalardan rahatsız olan herkese sesleniyor.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir

Son haberler

COVID aşıları mRNA-LNP mi? Grafen oksit-LNP mi?

Aşıların içinde grafen oksit ve nanometaller olduğunu bağımsız araştırmacılar sayesinde başından beri biliyoruz, etkilerini de az çok kestiriyorduk. İçerikte adjuvan olarak PEG (polietilen glikol) ve aşı platformu olarak lipid nanopartiküller (LNP ) kullanıldığı ise...

Corona Sürecindeki Hikayelerine Talibiz

Bizimle konu hakkındaki her türlü duygu, düşünce ve yorumunu paylaşarak bu platforma sen de katkı sağlayabilirsin.

Bize Katıl

Yabancı dilden Türkçe’ye çeviri konusunda destek olmak ya da kendi alanın çerçevesinde paylaşımlarımıza katkı sağlamak istersen, bize yazabilirsin.

Bizi takip et

Güncel paylaşımlardan haberdar olmak ister misin?

ABD’den CV-19 Aşısına Bağlı Doktor Ölümü – Pfizer

ABD’den CV-19 Aşısına Bağlı Doktor Ölümü – Pfizer

Gregory Michael, Kadın Doğum Uzmanı, yaş 56. Aşı destekçisi, olduğu CV-19 aşısı: Pfizer.


Miami Beach’teki Mount Sinai Tıp Merkezi’nde çalışmakta olan 56 yaşındaki kadın doğum uzmanı hekim, olduğu Pfizer aşısından sonra geliştirdiği ağır reaksiyon sonucu hayatını kaybediyor.

Eşi tarafından ‘son derece sağlıklı’ olarak nitelendirilen merhum, aşıların yararına şahsen inanan bir doktor olarak özellikle aşıyı olmayı tercih edenlerden. 

“Pandemi” süresince çalışmayı aksatmadan sürdüren doktor 18 Aralık tarihinde kendi hastanesinde aşılanıyor. 3 gün sonra el ve ayaklarında çıkan çok yoğun peteşiler* yüzünden yine kendi hastanesinin acil servisine başvuruyor.

Peteşi: Derialtı kan damarlarından sızan kanın, deri üzerinde oluşturduğu nokta şeklinde morumsu kırmızı lekelerden her biri.

İlk iş olarak alınan Tam Kan Sayımı’nda, normalde mikrolitre kan başına 150.000 ila 450.000 aralığında olması gereken platelet* sayısı ‘0’ çıkıyor.

Platelet:  Kan pulcuğu; trombosit. Kanda trombosit sayısının düşüklüğüne trombositopeni denir. Trombositopeni; kemik iliğinde yeterince platelet üretilmemesinden, otoimmün hastalıklardan veya “virüs”lerden kaynaklanabilir. Trombosit sayısı 50.000’in altına düştüğünde hayati tehlike gelişebilir.

Kendisine bu noktada, CV-19 aşısına bağlı reaksiyon sebebiyle gelişmiş ‘Akut ITP’ (Akut İmmün Trombositopenik Purpura) tanısı konularak yoğun bakıma alınıyor. Uzman bir ekip tarafından 2 hafta boyunca süren gayretler platelet sayısını yükseltmeye yetmiyor. Ülke genelinden uzmanlar dahil oluyor sürece, fakat ne yapılırsa yapılsın platelet sayısı bir türlü artmıyor.

Tüm süreçte doktorun bilincinin ve enerjisinin yerinde olduğunu ifade eden eşi, son çare olarak başvurulacak ameliyata 2 gün kala, eşinin azalan plateletlerden dolayı geçirdiği hemorajik inme sonucu dakikalar içinde hayata veda ettiğini belirtiyor.    

Eşi aşının yan etkileri olduğunun ve aşının herkese göre olmadığının bilinmesi gerektiği için bu paylaşımı yaptığını, yaşadıkları bu acı kaybın başkalarının bilgilenmesine hizmet etmesini istediğini söylüyor.


Idiopatik / İmmün Tromboistopenik Purpura (ITP), bebek, çocuk ve erişkinlere vurulan pekçok aşının tanınmış yan etkilerinden. Anne-babaların ve herhangi bir aşıyı olmayı düşünen erişkinlerin fikir sahibi olabilmesi için literatürden bazı örnekler verelim:

Türkçeye çevrilmiş bulunan Miller’ın Eleştirel Aşı Literatürü Derlemesi adlı kitaptan aktarıyoruz:

Trombositopeni

Bu bölüme dahil edilen araştırmalar KKK aşılamasının, iç kanamaya neden olan ve hayati tehlike oluşturabilen ağır bir tip otoimmün hastalık olan idiopatik [sebebi bilinmeyen] trombositopenik purpura (İTP) gelişim riskini ciddi biçimde artırmakta olduğu yönünde güçlü kanıtlar ortaya koymakta. Aşılama yapılmadan önceki evreyle kıyaslandığında çocukların KKK aşılamasını takip eden 6 haftalık süre içinde tam 7 kat daha fazla İTP geliştirdiği görülüyor. Çocuklarda İTP riskinde bir diğer ciddi artış da boğmaca, suçiçeği ve hepatit A aşılarından sonra yaşanıyor. Aşılama sonrası gelişen ağır İTP vakalarında mide-bağırsak yolu ve akciğer kanaması yaşanabiliyor. Bir araştırmada, hastalığı aşılama sonrası geliştirmiş çocuk hastaların yaklaşık %10’unda İTP’nin 6 ayın üzerinde devam ettiği görülüyor.

MMR / KKK (Kızamık-Kabakulak-Kızamıkçık) AŞISI

Miller E, Waight P, ve ark. İdiopatik trombositopenik purpura ve KKK aşısı. Arch Dis Child, Mart 2001; 84(3): 227-29. PMID: 11207170

“Araştırmamıza göre KKK aşısı ve idiopatik trombositopenik purpura (İTP) arasında neden-sonuç ilişkisi bulunmaktadır.”

• 12-23 aylık çocuklar, kontrol süreci olarak belirlenen dönemle karşılaştırıldığında, KKK aşılamasını takip eden 2 ila 4 haftalık süreçte 6 kat daha fazla İTP geliştiriyor (Rölatif İnsidans, Rİ=5,80).

Bu çalışmaya göre karma kızamık aşılamasını takibeden 6 hafta içinde vurulan her 22.300 doz aşıdan 1’inde trombositopeni geliştiği tespit edilmiş. Trombositopeni vakalarının 3’te ikisi aşıdan sonraki ilk 6 hafta içinde geilşirken, 3’te 1’lik kesimi 6 haftadan sonra kendini gösteriyor.  

Merck’e ait karma kızamık aşısının prospektüs bilgisinde trombositopeniye ayrı bir bölüm ithaf edilmiş.

HEPATİT A AŞISI

Jariwala S, Vernon N, Shliozberg J. Henoch-Schönlein purpura after hepatitis A vaccination. Ann Allergy Asthma Immunol. 2011 Aug;107(2):180-1. 

O’Leary ST, Glanz JM, McClure DL et al, The risk of immune thrombocytopenic purpura after vaccination in children and adolescents. Pediatrics. 2012 Feb;129(2):248-55

SUÇİÇEĞİ AŞISI

Merck’ün Varivax aşsının FDA bilgilendirme formunda ITP, yan etki olarak bildirilmektedir.

HEPATİT B AŞISI

Smyk, D. S., Sakkas, L. I., Shoenfeld, Y., & Bogdanos, D. P. (2015). Hepatitis B Vaccination and Autoimmunity. In Vaccines & Autoimmunity (pp. 147-161). John Wiley & Sons.

Hepatit B aşısını takiben oluşmuş türlü otoimmün hastalıklar üzerine yapılmış araştırmalar ile literatürdeki olgu sunumlarını inceleyen 2015 yılına ait bu çalışma, hepatit B aşısı ile vaskülit (kan veya lenf damarı iltihabı), kronik artrit, lupus, multipl skleroz (MS), miyelit (omurilik iltihabı) ve trombositopeni/pansitopeni arasında bağlantı bulunduğu sonucuna varmıştır.

Pansitopeni: Kanda her çeşit hücrenin azalması; eritrosit, lökosit ve trombosit sayısının normalin altına düşmesi.

MENENJİT AŞISI

Myers TR, McNeil MM, Ng CS et al. Adverse events following quadrivalent meningococcal CRM-conjugate vaccine (Menveo®) reported to the Vaccine Adverse Event Reporting system (VAERS), 2010-2015. Vaccine. 2017 Mar 27;35(14):1758-1763

HPV AŞISI

Otoimmün trombositopeni, aşının yan etkileri arasında yer alıyor. 

Bingür Sönmez Hakkında Suç Duyurusu Dilekçesi

Bingür Sönmez Hakkında Suç Duyurusu Dilekçesi

Sevgili arkadaşlar merhaba,

Yüce Allah’tan 2021 yılının “Özgürlüğe Uyanış” Yılı olmasını istiyorum. İnşallah olur.

Sizi “Uyanış Hareketine” katılmaya davet ediyorum. Şimdi tepkimizi göstermezsek, ileride göstereceğimiz tepkiler de işe yaramayacaktır.

Maske konusunda olayı tam olarak anlamadığımız ve dünyadan gelen bilgilere ulaşamadığımız için korku içinde kabullendik. Sonra maskenin bir “çöplük / pislik”  olduğunu ve virüslere karşı bizi korumadığını hatta öldürdüğünü öğrendiğimizde, yasaklar geldi sesimizi çıkartamadık. Artık maske takmayanlara öcü gözüyle bakar olundu. Maske takmayan binlerce kişiye ceza kesildi.

HES kodunu harika bir buluş olarak sundular ve HES kodu olmaz ise seyahat edemezsiniz, uçağa binemezsiniz “güvenliğiniz” bizim ve toplum için çok değerli dediler anlamadık. Bizi ve toplumu düşündüklerini zannettik. Şimdi HES kodu olmayanları resmi dairelere, şehir içi ulaşıma, hastanelere, muayenehanelere bile almıyorlar. AVM’lere almıyorlar. Yakında mahallemizdeki küçük marketlere de almadıklarında şaşırmayacağız.
Şimdi sırada o “muhteşem covid aşıları” geliyor. Aşı olmayanın HES koduna aşısız olduğu kaydedilecek ve bir de bakmışız ki artık sokağa bile çıkmamıza izin verilmeyecek. Ya şimdi eylem yapacağız ya da sıramızı bekleyeceğiz…

Bize dokunmayan yılan yaşasın diyenler, o yılanın daha güçlenerek saklandıkları yerde onları da bulacağından habersiz özgürce yaşayacaklarını zannediyorlar. O kaçınılmaz son ile bir gün kendileri de karşılaşacaklar.

Bizleri önce korkuttular sonra da güvenliğimiz için yavaş yavaş özgürlüğümüzü elimizden aldılar.

Bu bir ulusal güvenlik sorunudur. Uyanmak isteyenlere selam olsun… 

Her gün birer birer uyanan insanlar birlik olacak ve toplumsal hipnoz ile uykusunda olan sevdiklerini küresel güçlerin senaryosunu yazdığı oyundan uyandıracak. Haklı mücadelemizde tek kalırsak bizleri otorite sindirebilir ama birlik olup sayımızı artırırsak bize zarar veremezler. Kendi özgürlüğümüz ve sevdiklerimizin özgürlüğü için uykuda olan insanları uyandırmalıyız. Uyanmak istemeyen ölü canlara da yapacak bir şeyimiz yok.
Biz ancak diri canları uyarabiliriz / uyandırabiliriz. (Fatır Suresi 19.20.21.22. ayetlere bakınız)

Bir elin nesi var iki elin sesi var. Belki çoğunluk( %90) hemen uyanmayacak ama uyanan azınlığın (%10) manevi gücü diğerlerinin de uyanmasına yardım edecektir.

Covid Aşısı olmak isteyenler olabilir ve onların yaşam haklarına saygı duyuyoruz. Biz olmak istemiyoruz ve bizim de yaşam haklarımıza saygı duyulmasını istiyoruz. Bizim yaşam alanlarımızı ve anayasal haklarımızı sınırlamaya kimsenin hakkı yoktur.

İnsanların en temel ihtiyacı “hayatta kalma ihtiyacıdır.” En temel içgüdü hayatta kalmaktır. İnsanların hayatta kalabilmeleri için, bir işi olması, çalışabilmesi, üretebilmesi ve iş yapması gerekir. İhtiyacı olan parayı kazanabilmesi gerekir. Para kazanabilmesi için işe gidebilmesi, bir işinin olması, otobüse, uçağa binebilmesi, bankaya girebilmesi, markete ve hastaneye girebilmesi ve hatta resmi dairelere girebilmesi gerekir ki yaşayabilsin.

Covid aşısı olmak istemeyenlerin en temel ihtiyacı olan “ hayatta kalma, yaşama ihtiyacını” ellerinden alacaklarını söyleyen etiketli meşhur hekimler ile başlayan saldırı dalgası, gazeteciler ve diğer şahıslar ve kurumlar ile de davam ediyor ve böyle giderse etmeye devam edecektir.

Herkes sınırlarını / haddini bilmelidir.
Haddini/ Sınırlarını bilmeyen Bingür Sönmez isimli şahıs FOX televizyon kanalında şöyle konuşmuştu

Muhtemelen ocak ayı içerisinde herkese aşı yapılacak. Ama ‘Ben aşı yaptırmam’ diyenler birer vatan hainidir. Onlara kız bile vermeyeceğiz. Resmi daireye bile giremeyecekler. Okula gidemeyecekler. İnsan vücudunun dokunulmazlığı nedeniyle mecbur etme şansımız yok, kanun çıkarıp ‘Herkes yapacak’ deme şansımız yok. Ama kurallar koyacağız, nasıl sokağa çıkma yasağının kuralı var, aşıda da kural koyacağız. Devlet dairelerine giremeyecekler, otobüslere binemeyecekler, toplu taşımadan faydalanamayacaklar. Başka çaremiz yok.”

Bu şahıs ve buna benzer şahıs ve kurumlar kendileri gibi düşünmeyen insanlara hakaret etmiştir ve etmeye devam edeceklerdir. Bizler birlik olursak bu saldırıları yapamazlar.

31.12.2020 tarihinde bu şahıs hakkında Ankara Batı Adliyesine suç duyurusu dilekçemi verdim. İnşallah inceleme başlatılır ve bu şahıs hakkında dava açılır. 

Sizi haklı mücadelemize davet ediyorumGelin canlar birlik olalım. Birlikten kuvvet doğar. 

Örnek dilekçe ile lütfen sizde bu şahıs hakkında bulunduğunuz ilçe mahkemelerine suç duyurusunda bulunun. Yüzlerce insandan gelen dilekçeler ile savcılık makamları harekete geçecektir. Adalet inşallah sağlanacaktır. Birlik olmazsak bu insanlar bize tek kaldığımızda zarar verebilir. Birlik olup bizlere yapılan haksızlıklara anında yasal yolları ve haklarımızı kullanarak, cevap verirsek bu saldırıları yapamazlar.

Küresel güçlerin elinde olan Ana Akım Medyada bizim fikirlerimize yer vermiyorlar. Sosyal medyada yayınladığımız videoları kaldırıyorlar, sayfalarımızı kapattırıyorlar. Sadece bunlara bakarak bile aslında nasıl bizlerden KORKUYORLAR anlaşılabilir. Toplumsal uykuda olan insanların uyandırılmasını istemiyorlar.

Madem salgın var madem bu hastalık çok tehlikeli karşı görüşlerin de dinlenmesi gerekmez mi? Sözde “Bilim Kurulu” ve destekçilerinin çıktığı TV programlarına bizim gibi düşünen bilim insanlarını ya da bu konuda araştırma yapmış sade vatandaşları çıkartmıyorlar.

Gerçek bilim, sorgulayan insanların yapacağı bilimdir. Sorgulamamıza izin verilmiyorsa bu yalan bilimdir. Kendilerine ve bilimlerine güvenseler bizim gibi düşünenlerin fikirlerine de izin verecekleri programlar yaparlar ve işte o zaman halkımız gerçeği kendisi anlayacaktır.

Gerçekler; kolay, basit ve anlaşılırdır. Yalanlar ise zor, karmaşık ve anlaşılmazdır. 

Buradan yola çıkarak erdemli yaşayan 7 yaşındaki bir çocuk ile 70 yaşındaki olgun bir insan bile gerçeğin ne olduğunu hemen anlayabilir. Bu insana yüce Allah tarafından armağan edilmiş “Furkan” yani gerçek ile yalan arasındaki farkı anlayabilme yeteneğidir. ( Enfal Suresi 29. Ayete bakınız)

Toplumsal hipnoz ile uyutulan ( televizyonlar, haberler, siyaset, spor, şans oyunları, diziler ve diğerleri) insanın kafası önce saçma sapan bilgiler ile karıştırılmaktadır. Sunulan hastalık hakkında karmaşık, zor ve anlaşılamayan bilgiler medya tarafından korku ve o korkuyu destekleyen bilim insanları ile halka aktarılmaktadır. Karşı görüşlere yer verilmeden korku ekme işlemi devam etmektedir.

Onları ektiği korkuya karşılık biz cesaretle SEVGİ ekeceğiz. İnsan ne ekerse onu biçer…
Allah’ın izni ile biz bu işi sevgi ile çözeceğiz.

Erdemli yaşayan her insan iki farklı görüşü dinleyerek ya da seyrederek hemen gerçeğin ne olduğunu anlayabilir. Bu yaradılış hediyesi Furkan, insanlığın kurtuluşudur.

Tüm övgü, bize bilmediklerimizi öğreten yüce Allah’adır.

Selam ve sevgi ile…

Diş Hekimi Mahmut Demirkan

Ankara

Örnek Dilekçeye aşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz.

Bingur-Sonmez-Hakkinda-Suc-Duyurusu-Ornek-Dilekce

İndir

(Bağlı Olduğunuz Adliyenin İsmi) … ADLİYESİ CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI’NA,

Tarih: 31.12.2020

Şikayet Eden : … (TC: )

Adres:

Şüpheli : Prof. Dr. Bingür Sönmez / İstanbul

Konu : Şüphelinin katıldığı bir televizyon programında kullandığı ifadeler

Suç Tipleri : TCK-115_İnanç, Düşünce ve Kanaat Hürriyetinin Kullanılmasını Engelleme

TCK-122_Nefret ve Ayrımcılık

TCK-123_Kişilerin Huzur ve Sükununu Bozma

TCK-216_Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama

Açıklamalar :

– OLAYIN GEÇMİŞİ –

Sayın Savcım,

Şüpheli Prof. Dr. Bingür Sönmez, FOX TV adlı televizyon kanalında katıldığı programda, Corona Virüsü aşılarına ilişkin açıklama yaparken aynen şu ifadeleri kullanmıştır;

Muhtemelen ocak ayı içerisinde herkese aşı yapılacak. Ama ‘Ben aşı yaptırmam’ diyenler birer vatan hainidir. Onlara kız bile vermeyeceğiz. Resmi daireye bile giremeyecekler. Okula gidemeyecekler. İnsan vücudunun dokunulmazlığı nedeniyle mecbur etme şansımız yok, kanun çıkarıp ‘Herkes yapacak’ deme şansımız yok. Ama kurallar koyacağız, nasıl sokağa çıkma yasağının kuralı var, aşıda da kural koyacağız. Devlet dairelerine giremeyecekler, otobüslere binemeyecekler, toplu taşımadan faydalanamayacaklar. Başka çaremiz yok.”

Şüphelinin bu ifadeleri internet ortamında hızlı bir şekilde yayılmış ve kendisine Sosyal Medya üzerinden gelen tepkiler üzerine, Hürriyet Gazetesi’ne şu açıklamaları yapmıştır;

Pandemi döneminde herkesin aşı olması gerekir. Devlet herkesin aşılaması için bir kanun yapamaz. Ama aşıya zorlayabilir. Toplumun yüzde 70-80’i aşılanmadan aşı başarılı olamaz. Bunu anlatmak için televizyon programına katıldım. Aslında kimseye vatan haini demek istemedim. Aşı olmanın bir vatanseverlik olduğunu vurgulamak istedim. Bunun dışında diğer sözlerimi espri olarak söyledim. Açıklamalarım amacından saptırıldı. Kimseyi vatan hainliği ile itham etmiyorum. Ama aşı kampanyasına katılmak bir vatandaşlık görevidir. Bakanlığımızın da bu konuda çok katı kurallar koymasını bekliyorum.”

Şahsın özrü kabahatinden büyüktür. Milletin aklı ile dalga geçerek, milleti tekrardan aşağılama cesaretini göstermiştir.

Bu nedenle Şüphelinin sosyal medya üzerinde eleştirilmesi, bu eleştiri nedeniyle Şüphelinin yine alenen aşağılama ve ayrımcılık içeren ifadelerinin veya işbu suç duyurusuna cevaben yapacağı benzer savunmaların bir değeri yoktur ve olmayacaktır.

Sayım Savcım, bu şahıs TCK-115, TCK-122,TCK-123, TCK-216. Maddelerine göre suç işlemiştir.

Bu tarz konuşmaların toplumu “aşı olmak isteyenler ve aşı olmak istemeyenler” şeklinde ikiye böldüğü, ayrıştırdığı ve kutuplaştırdığı açıktır.

Bu tarz konuşmaları yapan şahıslar veya kurumlar hakkında gerekli tedbirler şimdiden alınmaz ise toplumda kin ve nefret duyguları körüklenecektir. Bu durumun da toplumu şiddete sevk edeceği açıktır.

Dolayısıyla, bu bir ulusal güvenlik sorunudur.

Sayın Savcılık Makamının da malumu olduğu üzere özellikle; Avrupa’nın Almanya, Fransa ve İngiltere gibi çeşitli ülkelerinde ve yine Amerika ve Kanada gibi gelişmiş (somut olay bakımından aşı geliştiren ülkelerde) sağlık tedbirlerinin “bağımsız olduğu” çeşitli nedenlerle kabul edilemeyen bilim kurulu ve resmi makam kararları sıklıkla protesto edilmektedir. (Aşı geliştirdiğini iddia eden Rusya ve Çin, yönetim tiplerinden dolayı protestolara sahne olamamaktadır.)

İşbu durum Sağlık Bakanının bilgisi dahilindedir. Bu nedenle tüm basın açıklamalarında, aşının zorunlu olmayacağını, ikna yolunun esas olduğunu ifade edegelmiştir. Buna rağmen, Şüpheli gibi “itibarlı” etiket sahibi şahıslar tarafından toplumdaki henüz ikna olmamış kişiler ayrıştırılmakta, ötekileştirilmektedir. Söz konusu tedbirlerin uygulamada yol açtığı sıkıntılar sıklıkla medyanın da gündemine girmektedir. Örneğin, tek başına maskesiz olarak araç süren sürücüye kesilen cezanın orantılılık ilkesine aykırı olduğu, elde edilmesi hedeflenen menfaat ile öngörülen tedbirin dengeli olmadığı resmi makamlar tarafından da ifade edilmiştir.

Şüpheli şahıs ve benzer nitelikte açıklamalar yaparak toplumu bölmeyi hedefleyen, aklındaki soru işaretlerini henüz giderememiş masum vatandaşları ikinci sınıf vatandaş yerine koyarak “bölücük faaliyetleri” yürüten “asıl amacını gizleyen / kripto ” şahısların asıl amaçlarının kovuşturulması en azından soruşturulması bu nedenle elzemdir.

Savcılık Makamının yine malumu olduğu, Resmi makamlarca da çeşitli düzeylerde dillendirilen ve Ana Akım Medya tarafından sürekli ifade edildiği şekliyle “yeni normal” aynı zamanda yeni bir toplum düzenini ifade etmektedir. Dünya Sağlık Örgütü eskiye dönüşün mümkün olmadığını, yeni salgınlara daima hazır olunması gerektiği yönünde açıklamalar yapmaktadır.

“Yeni Normal”, yeni bir toplum demektir. Dünya siyasal ve hukuki tarihinde bilinmektedir ki, Zaman içerisinde birçok dönüş yaşanmıştır. Orta Çağda feodalitenin yıkılmasından başlayarak, Fransız İhtilali ile gelen Cumhuriyetçiler ve Kralcılar, laikler ve dinciler çatışmaları, sonrasında etnik kökenli çatışmaları, kapitalist ve sosyalist devlet bloklarını ortaya çıkarmıştır. Hepsi kendi zamanında “yeni normal” olmuştur.

Bugünün ise “yeni normali” Devletler ve Devletlere “para karşılığı” hizmet sunan özel şirketlerin Devleti oluşturan sıradan bireyler üzerinde tam kontrol ve tam hakimiyetine götüren bir yoldur. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesindeki tüm hakların, “özel sermayenin öngördüğü şekilde” kırpıldığı, yeniden şekillendirildiği, hatta tamamen ortadan kaldırıldığı bir döneme girilmiştir. Bu yeni döneme girişte elbette sancılar olacaktır.

Tüm bu açıklamalar, Şüphelinin ifadelerinin “basit birer espri olmadığı”, daha önceden düşünülmüş, belli bir zemin yoklaması, etki – tepki mekanizmalarının değerlendirilmesi gayesi ile olduğu ortadadır.

Gerçek vatanseverler, Savcılık Makamının takdirinde olduğu üzere, “birkaç özel şahsa bağlı şirketlerin” yaptığı bilimsel çalışmalar değil, tam bağımsız bilim insanlarının yaptığı çalışmalar olacaktır. Ancak mevcut tedbirlerin her biri üzerinde ayrı ayrı tartışılmakta belli bir uzlaşı sağlanamamaktadır. Sağlık Bakanı, işbu durumun farkında olduğundan, halkı galeyana getirmemek için kelimeleri özenle seçerken Şüpheli bilerek isteyerek kasten seçtiği kelimelerle toplumu bölme, belli düşünceleri bastırma çabasına girmektedir.

Bugün Şüpheli şahsın beyanlarının tamamen karşılıksız bırakılması, yarın toplumun belli kesiminde büyük patlamalara sebebiyet verebilecektir.

Dolayısıyla, bu bir ulusal güvenlik sorunudur.

Sayın Savcım, işbu dosyayı ele alırken basit bir Şüphelinin ifadesi değil, kendi çocuklarınızın, sevdiklerinizin ve tüm dünyadaki özgür insanların yaşayacağı dünyayı şekillendirecek, kişilerin ifadesini alacaksınız.

Sayın Savcım, ya toplumun, “Alevi- Sünni” “Türk-Kürt” gibi “aşılı – aşısız” daha doğrusu “hemen itaat edenler” ve “yeni normalin asileri” gibi yeni tip bir bölünme ile karşı karşıya olduğunu sezgisel anlayışınızla göreceksiniz. Ya da bu şahısların ve kurumların davranışlarda şuanda ve geleceğe dair bir sakınca görmeyerek, Şüphelinin ifadesini dahi almadan kovuşturmaya yer olmadığı kararını vereceksiniz.

Bir olaya şahit oluruz ve o ana kaza denir. Her kaza / olay anında bir karar veririz. İşte kaderimiz o anda verdiğimiz karar ile şekillenir. İnsan ne ekerse onu biçer. Bu insanlar masum insanlar üzerine korku ile kötülük ekiyorlar. Sayıları az ve çoğunluk üzerinde hakimiyet kurmak adına korku ile kötülük ile insanları fakirlik ile korkutarak (Bakara Süresi 268. ve Hud Suresi 6. ayetlerine bakabilirsiniz) çoğunluğun içindeki sevgi ve pozitif enerjiyi korku ve negatif enerjiye değiştirmek istiyorlar.

Planları insanları köleleştirmektir. HES dijital bir tasmadır. İnsanları önce korkutuyorlar, sonra ayrıştırıyorlar, çatışma çıkartıyorlar karmaşa/ kaos çıkartarak kolluk kuvvetleri ile toplumu karşı karşıya getirmek istiyorlar. Ardından sıkıyönetim tedbirleri ile insanların özgürlüklerini ellerinden almayı planlamaktadırlar. Onların planı varsa yüce Allah’ın da bir planı vardır ve Allah hesabı çabuk görendir. (Enfal Suresi 30. Ayete bakabilirsiniz)

Ancak verilen karar ne yönde olursa olsun, bu kararın toplum üzerindeki “ağırlığını” çok da uzak olmayan bir gelecekte herkes görecektir.

Ben tarafımı belli etmek adına ve yüce Allah’a olan sorumluluk bilincim ile size bu şikayet dilekçesini hazırladım. Şahitliğimi doğru yapmak adına (Nisa Süresi 135. Ayete göre) görevimi yerine getirmenin huzur içerisindeyim. (Araf Suresi 163, 164, 165 ve 166. ayetlerine bakabilirsiniz.)

– DEĞERLENDİRME –

1. HALKI KİN VE DÜŞMANLIĞA TAHRİK VEYA AŞAĞILAMA

1.1. Şüphelinin tüm beyanı hukuka aykırı içerikte olsa da, en önemli kısmı Anayasa’nın 17. Maddesi gereği anayasal hakkını kullanan vatandaşlara “vatan haini” denmesidir.

1.2. TCK_216. Maddesi Şüpheli şahsın ifadelerine ilişkin düzenleme getirmiştir ve aynen aşağıdaki şekildedir;

Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama

Madde 216- (1) Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Halkın bir kesimini, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılayan kişi, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(3) Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılayan kişi, fiilin kamu barışını bozmaya elverişli olması halinde, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”

1.3. Bu konuda bir Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararında şu ifadelere yer verilmiştir;

5237 sayılı TCK.nın 216 ncı maddesi dahi gözetildiğinde, somut olay yönünden aynı sonuca varılmakta, iç düzenlemeler ve Anayasa’nın 90. maddesi ışığında yargı organları için tek ölçüt olan “hukuksal bakış” açısıyla eylemin TCK.nın 312/2. maddesinde tanımlanan suçu oluşturduğu ve yaptırım yönünden de orantılılığın ve ölçülülüğün gözetildiği açıktır.

Tüm bu hukuksal tesbit ve incelemeler karşısında sanığın seçtiği hedef kitle ve içerikle birlikte açıklamadaki özensizlik, aşağılayıcı üslup nazara alındığında yazının, halkın bir kesimini diğer kesime karşı kamu düzeni için tehlikeli olabilecek şekilde düşmanlığa ve kin beslemeye açıkça tahrik ettiği ve bunu yaparken de şiddet içeren ifadeler kullandığı anlaşılmakla, genele yönelik ifadeler nedeniyle devletin müdahalesini bekleyen hedef kitlenin, düzene olan saygı ve bağlılığı nedeniyle karşı tepkisini göstermemesi veya gösterememesi hatta yasal yollara başvurmaması da yakın tarihimizdeki örnekler de hatırlandığında ortaya çıkan suçu kaldırmayacağından Yerel Mahkemenin mahkûmiyet kararı yerinde görülmekle Yargıtay C.Başsavcılığının itirazının kabulüne karar verilmesi gerekmektedir.

(Yargıtay CGK, 2004/8-201 E., 2005/30 K., 15.03.2005)

1.4. Bu bilgiler ışığında bilinmelidir ki, aşı bir tıbbi müdahaledir. Tıbbi müdahalenin hukuka uygunluk şartları bellidir. Bunlar, tıbbi müdahalenin yetkili kişi tarafından yapılması, tıbbi gereklilik (endikasyon) olması, tıbbi kural ve standartlara uyulması ama en önemlisi, Hasta Hakları Yönetmeliği 24. Maddesinde düzenlenen “aydınlatılmış onamdır.”

1.5. Covid aşılarının tıbbi standartları da halen daha belli değildir. Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiği Şüphelinin tamamen haksız bir ithamda bulunduğu, insanlara hakaret ettiği, toplumun geniş kesimlerinde yankı bulan “ covid aşısı yaptırmayanlara” karşı aşağılama hareketine bayraktarlık yaptığı ortadadır.

1.6. Zorunlu aşılar ve aşıların zorunlu kılınması hakkında, Şüphelinin de işinden dolayı çok iyi bilmesi gereken yakın tarihli Anayasa Mahkemesi kararının ilgili kısmı aşağıda paylaşılmıştır,

77. Zorunlu aşı uygulamasının kanuni temeli bağlamında Halk Sağlığı Kurumu tarafından gönderilen yazı içeriğinde belirtilen 1593 sayılı Kanun’un 57. ve 72. maddeleri ile Sağlık Bakanlığının 25/2/2008 tarihli ve 2008/4 sayılı Genelge’sinin ayrıca değerlendirilmesi gerekmektedir.

78. 1593 sayılı Kanun’un 57. maddesinde belirli hastalık türleri sayılmış, 72 maddede ise 57. maddede zikredilen hastalıklardan birinin ortaya çıkması veya ortaya çıkmasından şüphe edilmesi durumunda bir kısım tedbire başvurulacağı belirtilmiş ve söz konusu tedbirler arasında hastalara veya hastalığa maruz bulunanlara serum veya aşı uygulanması şeklindeki tedbire de yer verilmiştir. İlgili Genelge’de ise gene bağışıklama programına ilişkin ilke ve usuller belirlenerek bebeklik dönemini de kapsayacak şekilde belirli yaş grupları için çeşitli periyotlar dâhilinde bazı aşıların uygulanmasına ilişkin esas ve usuller düzenlenmiştir. Söz konusu Genelge kapsamında yer verilen aşı türlerine bakıldığında 1593 sayılı Kanun’un 57. maddesinde tahdidi olarak sayılan hastalıklar için tatbiki öngörülenlerle sınırlı bir düzenleme olmadığı anlaşılmakta; başvurucuya tatbiki öngörülen aşılanıl da 1593 sayılı Kanun’un 57. maddesinde tahdidi olarak sayılan hastalıkları tam olarak karşılamadığı, bu kapsamda 57. maddede zikredilen hastalıklardan birinin ortaya çıkması veya ortaya çıkmasından şüphe edilmesi durumunda hastalara veya hastalığa maruz bulunanlara serum veya aşı uygulanması hususunu düzenleyen 72. madde hükmünün de başvuruya konu uygulamanın kanuni dayanağı olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığı: anlaşılmaktadır.

79. Bunun yanı sıra 1593 sayılı Kanun’da münferiden çiçek aşısının mecburi bir aşı olarak öngörüldüğü ve söz konusu yükümlülüğün zaman ve kişi grupları dikkate alınarak Kanun’un 88-94. maddelerinde ayrıntılı olarak düzenlendiği görülmektedir. Bunun dışındaki aşı uygulamasının Bakanlığın ilgili Genelge’si kapsamında ve belirlenen program çerçevesinde yapıldığı görülmekle birlikte genel ve zorunlu aşı uygulamasına dayanak oluşturacak bir kanun hükmünün mevcut olmadığı: anlaşılmaktadır.

80. Halk Sağlığı Kurumu tarafından gönderilen yazı içeriğinde belirtilen ve aşı uygulamasının kanuni dayanağı bağlamında yer verilerek halk sağlığının korunması ve geliştirilmesi, hastalık risklerinin azaltılması ve önlenmesi, sağlık için risk oluşturan faktörlerle mücadele edilmesi; bulaşıcı ve bulaşıcı olmayan kronik hastalıklar ve belirli hastalık ve risk gruplan ile ilgili izleme, inceleme, araştırma, bağışıklama ve kontrol çalışmaları yapılması görevini Halk Sağlığı Kurumuna verdiği belirtilen Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin de Anayasa’nın ikinci kısmının ikinci bölümünde yer alan bir temel hakka yönelik sınırlandırma ve müdahale açısından dayanak olamayacağı açıktır.

81. Yukarıda yer verilen tespitler uyarınca başvuruya konu müdahalenin kanunilik şartını sağlamadığı anlaşıldığından söz konusu müdahale açısından diğer güvence ölçütlerine riayet edilip edilmediğinin ayrıca değerlendirilmesine gerek görülmemiştir.

82. Açıklanan nedenlerle zorunlu aşı uygulaması bağlamında başvurucunun Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

(AYM, 2014/4077 Başvuru Numaralı, 29.06.2016 Tarihli Kararı)

2. DİĞER SUÇ TİPLERİ BAKIMINDAN DEĞERLENDİRME

2.1. Şüphelinin ifadeleri aynı zamanda, TCK-115_İnanç, Düşünce ve Kanaat Hürriyetinin Kullanılmasını Engelleme, TCK-122_Nefret ve Ayrımcılık, TCK-123_Kişilerin Huzur ve Sükununu Bozma suç tiplerine de uygunluk göstermektedir. Yukarıdaki izahat nedeniyle tekrardan uzun uzun her bir suç tipine uygun hareketler ifade edilmeyecek, ilgili mevzuat hükümleri gösterilmekle yetinilecektir. Bu bakımdan Şüpheli işbu sayılan her bir işlediği suç için ayrı ayrı cezalandırılmalıdır.

TCK-115_İnanç, Düşünce ve Kanaat Hürriyetinin Kullanılmasını Engelleme

(1)Cebir veya tehdit kullanarak, bir kimseyi dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya veya değiştirmeye zorlayan ya da bunları açıklamaktan, yaymaktan meneden kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

TCK-122_Nefret ve Ayrımcılık

(1) Dil, ırk, milliyet, renk, cinsiyet, engellilik, siyasi düşünce, felsefi inanç, din veya mezhep farklılığından kaynaklanan nefret nedeniyle;

a) Bir kişiye kamuya arz edilmiş olan bir taşınır veya taşınmaz malın satılmasını, devrini veya kiraya verilmesini,

b) Bir kişinin kamuya arz edilmiş belli bir hizmetten yararlanmasını,

c) Bir kişinin işe alınmasını,

d) Bir kişinin olağan bir ekonomik etkinlikte bulunmasını, engelleyen kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

TCK-123_Kişilerin Huzur ve Sükununu Bozma

(1) Sırf huzur ve sükûnunu bozmak maksadıyla bir kimseye ısrarla; telefon edilmesi, gürültü yapılması ya da aynı maksatla hukuka aykırı başka bir davranışta bulunulması halinde, mağdurun şikayeti üzerine faile üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir.

2.2. Diğer bir husus ise Şüphelinin kendini kanun koyucu ve/veya yürütme yerine koymasıdır. Şüphelinin kullandığı “Ama kurallar koyacağız, nasıl sokağa çıkma yasağının kuralı var, aşıda da kural koyacağız. Devlet dairelerine giremeyecekler, otobüslere binemeyecekler, toplu taşımadan faydalanamayacaklar.” İfadeleri bunu göstermektedir. Yine bu ifadeler, doğrudan doğruya, “aşılı – aşısız” ayrımının yapılmasına ve halkın birbirine düşman etme amacı taşımaktadır.

2.3. Şüpheli gibi kişiler tarafından, “toplumun yeni yeni sosyal sınıflara ayrılarak, terörize edilmesi, tıbbi müdahaleleri reddedenlerin düşman olarak gösterilmesi, vatandaşlar arasında kin ve nefret tohumlarının ekilmesi asla kabul edilemez. En azından Anayasası’nda; demokratik, sosyal ve hukuk devleti ilkelerine yer vermiş bir Devlet vatandaşları arasında.

2.4. Sayın Savcılık yapacağınız soruşturmanın sonucunda, tıbbi bir müdahale hakkında aklında soru işareti olan masum vatandaşları “vatan haini” olarak niteleyen Şüphelinin bu ifadeleri ile gerçek niyetinin ne olduğu ve neyi amaçladığı ortaya çıkacaktır. Her şeyden daha önemli insan sağlığını korumakla görevli, toplumun değerli mesleklerinden birini icra eden doktorların, tüm sağlık çalışanlarının ve Covid Aşısına karşı fikrini beyan eden herkesin, Şüphelinin ifadeleri nedeniyle halk önünde itibarsızlaştırılması kabul edilemez.

Bu suç duyurusu hem şahsım ve vatandaşlarımız adına olduğu kadar, aynı şekilde hem de “meslek itibarı zedelenen” tüm sağlık çalışanları adınadır.

Sebepler : 5237 Sayılı TCK, 5271 Sayılı CMK ve sair ilgili mevzuat.

Deliller :

1. Şüphelinin Fox TV kanalında yer alan ifadeleri

2. Bilirkişi İncelemesi

3. Her türlü kanuni delil

Netice ve Talep :

Yukarıda arz ve izah olunan ve Savcılık Makamının re’sen gözeteceği nedenlerle,

şüphelinin ifadeleri nedeniyle ortaya çıkan her bir suç tipine göre ayrı ayrı cezalandırılmasına,

muhakeme masraflarının şüpheli/sanık üzerinde bırakılmasına,

karar verilmesini saygılarımla arz ve talep ederim. (Tarih)

Şikayetçi

İsim Soyisim

İmza

belgeyi indirmek için tıklayınız