AŞININ MUHTEMEL YAN ETKİLERİNE HAZIR MISINIZ?

AŞININ MUHTEMEL YAN ETKİLERİNE HAZIR MISINIZ?

Bildiğiniz gibi sonuna geldiğimiz 2020 yılı tarihde daha evvel görülmemiş bir salgın ve tedbir görünümlü faşizm yılı idi. Açık havada maske taktırmak başka türlü izah edilemez!

Trilyon dolarlık ilaç sektörünün maşası olduğu iyice ortaya çıkan dünya sağlık örgütünün (mahiyeti teşkilat kelimesinden daha uygun) toplum bağışıklığı tarifini tamamen aşıya endekslemesinden (1), üstelik aşının koruduğuna dair bilgimiz yok (2) demesinden sonra hâlâ aşı olacak kadar cesur ve/veya meraklı iseniz, karşılaşabileceğiniz durumlar hakkında kısa bir malumat vermek lazım gelir.

Evvela ‘Tarih tekerrürden ibaretdir’ ve bundan mülhem ‘Hiç ibret alınsa idi tekerrür mü ederdi’ lafzına binaen, 1960’da yaşanan respiratuar sinsityal virüs (RSV) aşısı hadisesini hatırlatmalıyız. Hayatın ilk bir yılında bilhassa erken doğan bebeklerde solunum yolu enfeksiyonlarına bağlı ölümlerin başda gelen sebeplerinden biri de RSV enfeksiyonudur. Günümüzde erken doğan bebeklere aşı yerine daha evvel de belirttiğim gibi palivizumab denilen bir monoklonal antikor yapılıyor.

İşte bu enfeksiyondan korunmak için KADİM (!) (eski yani) inaktivasyon metodu kullanılarak hazırlanan RSV aşısı uygulanan bebeklerde faciaya yol açmıştı (3). Kaynak makale asistanlığımda lösemili hastalara uyguladığımız meşhur St. Jude protokolünün neşet ettiği hastane ekibinden immünolog-vaksinolog bir hanımefendiye ait ve onbir sene evvel yazılmasına rağmen oldukça bilgilendirici. Tabii 1960’larda yaşanan trajedinin neden kaynaklandığı o devirde anlaşılamadığı gibi, bu makalede de izahat yok.

Bakterilerde, mesela tifüsde (4) çok işe yarayan ama virüslerde işe yaradığı çok şüpheli olan (5) formalin ile zaten bir canlı türü olmayan virüsün öldürüldüğü (!) farz ediliyor*. Çok şüpheli dedim çünkü, bunun tipik örneği meşhur çocuk felci aşısına bağlı ölüm ve sakatlanmaların husule geldiği Cutter kazasıdır (5).

Son günlerde çocuklarda Sars-Cov-2 enfeksiyonuna (enfeksiyon olduğu bile belli değil esasında) bağlı ortaya çıkan MIS-C (çocukda multisistemik iltihap sendromu) olup çocuk hekimlerinin aşina olduğu MAS, HLH ve Kawasaki tablosuna çok benzer ve kuvvetle muhtemeldir ki benzer genetik ve epigenetik (aşılar tabii) sebeblerle immün sistemin terörize olması ile ortaya çıkar ve ölüm ihtimali fevkalade yüksekdir (6).

Peki bütün bunlara yol açabilecek ortak mekanizma ne olabilir?
Daha evvel de belirttiğim gibi immün sistem askerî bir sistemdir ve nizami harp mantığı ile çalışır.
Bağışıklık sistemi yabancı proteinleri tanımak üzere tasarlanmış ve programlanmışdır. Sindirim ve solunum sistemi bu yabancı proteinler için doğumdan sonra profesyonelleşir (7). Deri ve kas içine yabancı antijenik proteinlerin verilmesi zayıf ve sapkın bir antikor cevabı teşkil eder yani gayr-i nizamidir.

Yakın zamanda tarif edilen antibody dependent enhancement (antikorun sebep olduğu şiddetlenme, antikor iltihabı demek daha doğru kanaatindeyim) işte tam da RSV aşısının, deng humması aşısının, grip ve diğer aşıların yol açtığı ‘aşırı iltihabi durumun’ sebeplerinden biri de budur.

Coronaloji Ed Not: Fransız İlaç ve Aşı Şirketi Sanofi Pasteur’ün 20 yılda, 2 milyar dolar harcayarak geliştirdiği Dengvaxia adlı deng humması aşısı vurulduktan sonra hayatını kaybeden Filipinli çocukların ailelerini görmekteyiz. 2016 Nisan’ında uygulanmaya başlanan ve vurulduğu 100 bin dozdan sonra 600 çocuk ölümüne yol açtığı için kullanımı durdurulan Deng aşısı, şu an piyasada olan CV-19 hastalığı için geliştirilmiş aşılarla aynı çalışma mekanizmasına sahip.

Gayr-i nizami antikorlar tabii yolla veya aşı ile giren etkenin monosit-makrofajlarda aşırı çoğalmasına ve yine aynı hücrelerin aşırı tepkisine sebep olmaktadır. RNA temelli aşılar ise etkeni bulundurmasa bile ilk veya tekrarlayan tabii karşılaşmada aynı hadiseye sebebiyet verebilir (8).

Şekilde CD32 (FcgamaIIR) olarak verilen reseptör bağışıklık sistemi hücrelerinde bulunur, inhibisyon veya aktivasyon yapabilen alt tipleri vardır ve nötralizan veya nonnötralizan özellikteki antikorları bağlar. Nötralizan antikor virüsün etkinliğine mani olurken, doğru yere bağlanamayan nonnötralizan antikor ise aksi tesir husule getirir (9).

Asıl dikkat çekmek istediğim nokta ise hakiki toplum bağışıklığı, mutasyon ve heterosubtipik bağışıklık sayesinde (faşist tedbirlerle değil) düşüşe geçen ve kısa süre sonra ortadan kalkacak olan bu enfeksiyon için daha evvel defalarca yaptıkları gibi ‘aşı yapdık böylece hastalığı yendik’ diyeceklerini şimdiden buraya not ediyorum.

Son bir söz de, aşı sünnetullaha uygundur diyen kardeşlerime, insan ve hayvanlara eziyet ederek elde edilen, içinde bulunması mecburi olan gayr-i nizami kimyeviler ve yukarda anlatılan yan etkileri sebebi ile uygundur denilemeyeceği kanaatindeyim. Faruk Beşer hocanın bu konudaki yazısı fevkalede mühimdir (10).

*Nasib olursa bu konuyu da ele almak isterim.

Prof.Dr. Alişan Yıldıran

(1) https://ahmetrasimkucukusta.com/2020/12/25/yazilar/tip-yazilari/koronavirus-medya/who-suru-bagisikligi-sadece-asilama-ile-saglanabilir/
(2) https://ahmetrasimkucukusta.com/2020/12/25/yazilar/tip-yazilari/koronavirus-medya/dunya-saglik-orgutu-asilarin-kovid-19a-karsi-korudugunu-gosteren-kanitimiz-yok/
(3) https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC3255794/
(4) https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/305077
(5) https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC1383764/
(6) https://en.wikipedia.org/wiki/Multisystem_inflammatory_syndrome_in_children
(7) https://en.wikipedia.org/wiki/Hygiene_hypothesis
(8) https://en.wikipedia.org/wiki/Antibody-dependent_enhancement
(9) https://en.wikipedia.org/wiki/Neutralizing_antibody
(10) https://www.yenisafak.com/yazarlar/farukbeser/tip-ve-fikih-2055960

Coronaloji Ed-Not: Yazı içindeki vurgular bize aittir.

WHO’nun Covid’e Özel Yeni Sürü Bağışıklığı Tanımı

WHO’nun Covid’e Özel Yeni Sürü Bağışıklığı Tanımı

WHO’nun 9 Haziran 2020 tarihli sürü bağışıklığı tanımı:

Sürü bağışıklığı, popülasyonun aşılama yoluyla edinilmiş yahut enfeksiyonu geçirmiş olanların kazandığı bağışıklık sayesinde enfeksiyonel bir hastalığa karşı dolaylı yoldan korunmasına denir.

Bu da, henüz enfekte olmamış yahut enfeksiyon oluşsa da bağışıklık yanıtı gelişmemiş kişilerin, çevrelerindeki bağışık kişilerin enfekte kişilerle aralarında bir bariyer görevi görerek, sözkonusu enfeksiyöz hastalıktan kendilerini koruyacağı anlamına gelir. COVID-19 hastalığı özelinde toplumda sürü bağışıklığına ulaşmak için gerekli eşik değeri henüz tam olarak bilinmemektedir.

WHO’nun 13 Kasım 2020 tarihli sürü bağışıklığı tanımı:

‘Toplum bağışıklığı’ olarak da bilinen ‘sürü bağışıklığı’, aşılamada hangi düzeye erişilirse topluluğun virüsten korunabileceğini gösteren aşılama ile ilgili bir konsepttir.

Sürü bağışıklığı insanları virüsten koruyarak sağlanır, virüsle temas ettirerek değil. Ayrıntılı bilgi için Genel Müdürlük tarafından 12 Ekim tarihinde yapılan basın açıklamasını okuyunuz. 

Dr Wolfgang Wodarg: Devlet Kendi Halkına İhanet Ediyor

Dr Wolfgang Wodarg: Devlet Kendi Halkına İhanet Ediyor

Dr. Wolfgang Wodarg, ülkenin sağlık politikalarının ilgili birimler devre dışı bırakılmak suretiyle tepeden alınan idari kararlarla şekillendirilmesini büyük skandal olarak değerlendirirken, süratle piyasaya sürülmeye çalışılan korona aşılarının potansiyel tehlikelerine dikkat çekiyor.

 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir

Somatoscope

Somatoscope

  (Bu videolar bakteri oluşum görüntülerinin tüm aşamalarını değil sadece 13 aşamasını...

Son haberler

Tedbirlerin Genelde Hukuka Ayrılığı – Av.Ahmet Yıldız

UMUMİ HIFZIZZULÜM 1-Dik durup hakkı haykıranları tenzih ederim ama memlekette doktor ve hukukçular uyumayı bırakın ayakta horlamaya devam ediyor.Ancak bu makam ve menfaat kaygısıyla sessiz kalıp Corona zulmüne ses çıkart(a)mayanlar unutmasınlar bu zulüm er geç onları...

Salgın Tedbirleri Hakkında- Prof.Dr.Mehmet Köksal

Prof.Dr.Mehmet Köksal'ın twitter hesabındaki yazı dizisinden alıntıdır: Değerli @MetinGnday Hocamın talebesi olarak, Hocamdan öğrendiklerim çerçevesinde korona salgını dolayısıyla alınan tedbirleri bir kez daha ele alalım (Yanlışım olursa Hocam @MetinGnday beni...

Türk Hukukunda Aydınlatılmış Onam

İnsanının yaşama hakkı ve vücut bütünlüğü en temel haklardan olup, bu konuda İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi başta olmak üzere birçok uluslararası düzenleme ve iç hukuk düzenlemesi mevcuttur. İç hukukumuzda bu konuda en önemli düzenleme olan Anayasanın 17/2 maddesi...

Corona Sürecindeki Hikayelerine Talibiz

Bizimle konu hakkındaki her türlü duygu, düşünce ve yorumunu paylaşarak bu platforma sen de katkı sağlayabilirsin.

Bize Katıl

Yabancı dilden Türkçe’ye çeviri konusunda destek olmak ya da kendi alanın çerçevesinde paylaşımlarımıza katkı sağlamak istersen, bize yazabilirsin.

Bizi takip et

Güncel paylaşımlardan haberdar olmak ister misin?

Ukrayna Uyanıyor

Ukrayna Uyanıyor

Ukrayna uyanıyor!

Koronavirüsün altın çağında, kısıtlamalar, karantinalar, dünya çapında 5G kullanımı ve zorunlu aşılamanın getirilmesi gibi uygulamalara tüm dünya direniş göstermeye başlıyor.

Ukrayna da bu olaylara direniyor. Tıpkı kelebeğe dönüşmeye çalışan küçük hücrelerin, tırtıl hücrelerine karşı yorulmadan savaşması gibi, giderek daha fazla insan yeni bir çağın geldiğini fark ediyor ve savaşıyor. – çabalarımızın birleşme zamanı, kötülüğe karşı zafer zamanı. Yeni bir dünyanın şafağı çok uzun sürmeyecek. Zira hakikatin aydınlığı gün geçtikçe daha çok ortaya çıkıyor.

Ukrayna’da birkaç ay süren kısıtlamalara, zorunlu aşılara, okulların online sisteme geçmesine, 5G’ye ve zorunlu ilaçlara karşı yüzlerce gösteri düzenlendi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir

Somatoscope

Somatoscope

  (Bu videolar bakteri oluşum görüntülerinin tüm aşamalarını değil sadece 13 aşamasını...

Son haberler

Tedbirlerin Genelde Hukuka Ayrılığı – Av.Ahmet Yıldız

UMUMİ HIFZIZZULÜM 1-Dik durup hakkı haykıranları tenzih ederim ama memlekette doktor ve hukukçular uyumayı bırakın ayakta horlamaya devam ediyor.Ancak bu makam ve menfaat kaygısıyla sessiz kalıp Corona zulmüne ses çıkart(a)mayanlar unutmasınlar bu zulüm er geç onları...

Salgın Tedbirleri Hakkında- Prof.Dr.Mehmet Köksal

Prof.Dr.Mehmet Köksal'ın twitter hesabındaki yazı dizisinden alıntıdır: Değerli @MetinGnday Hocamın talebesi olarak, Hocamdan öğrendiklerim çerçevesinde korona salgını dolayısıyla alınan tedbirleri bir kez daha ele alalım (Yanlışım olursa Hocam @MetinGnday beni...

Türk Hukukunda Aydınlatılmış Onam

İnsanının yaşama hakkı ve vücut bütünlüğü en temel haklardan olup, bu konuda İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi başta olmak üzere birçok uluslararası düzenleme ve iç hukuk düzenlemesi mevcuttur. İç hukukumuzda bu konuda en önemli düzenleme olan Anayasanın 17/2 maddesi...

Corona Sürecindeki Hikayelerine Talibiz

Bizimle konu hakkındaki her türlü duygu, düşünce ve yorumunu paylaşarak bu platforma sen de katkı sağlayabilirsin.

Bize Katıl

Yabancı dilden Türkçe’ye çeviri konusunda destek olmak ya da kendi alanın çerçevesinde paylaşımlarımıza katkı sağlamak istersen, bize yazabilirsin.

Bizi takip et

Güncel paylaşımlardan haberdar olmak ister misin?

Wodarg/Yeadon Dilekçesi: Koronavirüs Aşı Deneyleri Derhal Durdurulsun

Wodarg/Yeadon Dilekçesi: Koronavirüs Aşı Deneyleri Derhal Durdurulsun

Dr. Wolfgang Wodarg

1 Aralık 2020 tarihinde Alman göğüs hastalıkları uzmanı ve eski halk sağlığı dairesi başkanı Wolfgang Wodarg ve Pfizer’ın eski Ar-Ge başkanı Dr. Michael Yeadon, Avrupa İlaç Dairesi’ne dilekçe ile başvurarak, SARS-CoV-2 için yürütülmekte olan tüm aşı deneylerinin, ancak bilhassa BioNtech/Pfizer aşı deneylerinin (EudraCT numarası 2020-002641-42) derhal durdurulması yönünde talepte bulunmuşlardır.

Dr. Wodarg ve Dr. Yeadon, aşı ve oluşturulmuş deney düzeneği ile ilgili olarak, gitgide artan sayıda saygın bilimadamınca işaret edilmekte olan ciddi güvenlik açıklarını gidermeye muktedir bir deney düzeneği geliştirilinceye dek, çalışmalara katılan gönüllülerin sağlık ve yaşamlarını korumak amacıyla deneylerin askıya alınması gerektiğini savunuyor.

Deneylerle ilgili bir başka sorunlu nokta da, böylesi ciddi bir çalışmada doğru sonuç vermediği bilinen PCR testinin kullanılıyor olması. İki uzman, PCR yerine Sanger sekanslama yönteminin kullanılması gerektiğinin altını çiziyor. Aşının Covid-19’dan korumadaki başarısına dair güvenilir açıklama yapmanın başka türlü imkanı bulunmadığını belirtiyorlar. Piyasadaki PCR testlerinin kalite bakımından oldukça geniş bir skalaya sahip olduğundan, bu şekilde ne hastalık riski ne de aşının varsa bir faydasını güvenilir şekilde değerlendirmek mümkün olmadığndan, bu şartlar altında tutup aşının insan üzerinde denenmesinin de ahlaki olmadığını vurguluyorlar.

Dr. Mike Yeadon

Dilekçede, geçmişte hayvanlar üzerinde yapılmış koronavirüs aşı deneylerinden gayet iyi bilinen riskler de şu şekilde özetleniyor:

  • Aşılamayla oluşan “nötralize etmeyen antikorlar”, denek daha sonra gerçek (“vahşi”) virüsle karşılaştığı takdirde bağışıklık sisteminin aşırı tepki vermesine yol açabiliyor. Antikor bağımlı amplifikasyon (antibody-dependent amplification, ADE) olarak tabir edilen bu durum, kedilerde yapılan koronavirüs aşılama çalışmalarından gayet iyi bilinmektedir de. Bu deneylerde, aşıyı başta gayet iyi tolere etmiş tüm kediler daha sonra vahşi virüsle temasta ölmüştür.
  • Aşılama ile SARS-CoV-2 “virüs”ünün “spike” proteinlerine karşı antikor yanıtı sağlanmaya çalışılmaktadır. Halbuki, bu proteinler arasında bulunan sinsitin homolog proteinleri, insan da dahil olmak üzere memeli canlılarda plasenta gelişimi için elzem proteinlerdir. SARS-CoV-2 için vurulacak aşının bağışıklık sisteminden sinsitin-1’e yönelik saldırı tetiklemeyeceği mutlak surette garanti altına alınmalıdır, aksi takdirde aşıyı olmuş kadınlarda geri döndürülüp döndürülemeyeceği belli olmayacak şekilde kısırlık hasıl olabilir.
  • BioNTech/Pfizer’ın mRNA aşısında polietilen glikol (PEG) bulunmaktadır. Bu maddenin insanların %70’inde antikor oluşumuna yol açtığı bilinmektedir, bu da aşı olunduğu takdirde çok sayıda insanda alerjik reaksiyon, hatta bazılarında ölümcül reaksiyonlar gelişebileceği anlamına gelir.
  • Bu kadar kısa tutulmuş deneylerle aşının etkisinin uzun vadede ne olacağını kestirmek hayli güçtür. Domuz gribi aşılaması sonrası yaşanan narkolepsi vakalarında olduğu gibi, aşıya verilecek acil durum ruhsatı ile birlikte milyonlarca sağlıklı insan kabul edilemez bir riskle karşı karşıya bırakılmış olacaktır. Tüm bu risklere rağmen BioNTech/Pfizer’ın, 1 Aralık 2020 itibariyle aşısına acil durum ruhsatı almak üzere başvuruda bulunmuş olduğu görülmektedir.

Bütününe şu adresten erişebileceğiniz dilekçede değinilen sorunlarla ilgili uzmanların endişesini paylaşan Avrupa vatandaşlarının Avrupa İlaç Dairesi’ne iletilmek üzere aşağıdaki email adreslerine şu hazır dilekçe formunu imzalayıp göndermeleri rica olunmaktadır:

Alıcı: [email protected], [email protected], [email protected]
Konu: Co-signing the petition of Dr. Wodarg, Germany, and Dr. Yeadon, UK, (submitted on 1-Dec-2020)

Dear Sir or Madam, I am hereby co-signing the petition of Dr. Wodarg and Dr. Yeadon to support their urgent request to stay the Phase III clinical trial(s) of BNT162b (EudraCT Number 2020-002641-42) and other clinical trials. The full text of the petition of Dr. Wodarg and Dr. Yeadon can be found here: https://2020news.de/wp-content/uploads/2020/12/Wodarg_Yeadon_EMA_Petition_Pfizer_Trial_FINAL_01DEC2020_EN_unsigned_with_Exhibits.pdf

I hereby respectfully request that EMA act on the petition of Dr. Wodarg and Dr. Yeadon immediately.

Regards,

AD/SOYAD

Sağlık Bakanlığı’na Sorduk: SARS-CoV-2 İzolatınız Nerede?

Sağlık Bakanlığı’na Sorduk: SARS-CoV-2 İzolatınız Nerede?

1 Aralık 2020 itibariyle dünya genelinde 39 resmi kurum ve kuruluşa, CV-19 hastalığına yol açtığı iddia edilen ve SARS-CoV-2 ismiyle atıfta bulunulan virüsün, iddia edildiği üzere bu virüs dolayısıyla hasta düşmüş birinden alınıp laboratuvar ortamında izolasyon/saflaştırma prosedürlerinin gerçekleştirilmiş olduğunu gösteren bir yayın, herhangi bir resmi kayıt veya rapor sunmaları için yapılan başvuru sonuçsuz kaldı diyor bu site ve Bilgi Edinme Hakkı kanunu çerçevesinde yapılmış tüm başvurular ve bunlara verilen resmi cevapları şurada yayınlıyor.  

Biz de bunlara, Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı’nın yanıtsız bıraktığı 40. sorguyu ekliyoruz.

Diğer tüm ülkelerde kurumlardan ellerinde istenilen nitelikte bir belge olmadığı yönünde bir yanıt gelirken, T.C. Sağlık Bakanlığı’na bağlı kurum, yapılmış resmi sorguya yine bir soruyla karşılık vermeyi tercih ederek, açıkça istenilen bilgiyi vermekten kaçınıyor. 

13.10 2020 Tarihli Sorgu:

Sorgunun Açık Metni:

Talep Edilen Belgeler:

TC Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü Mikrobiyoloji Referans Laboratuvarları ve Biyolojik Ürünler Dairesi Başkanlığı da dahil olmak üzere, Sağlık Bakanlığı’nın bilgisi ve yetki alanı dahilindeki tüm birimler için geçerli olmak üzere, hastadan alınan numuneye genetik materyal karışmasına neden olabilecek başka hiçbir hiçbir kaynak (vero hücreleri olarak adlandırılan maymun böbreği hücreleri, insan karaciğer veya akciğer kanser hücreleri gibi) kullanılmaksızın, doğrudan hastadan temin edilmiş numuneden izolasyonu gerçekleştirilmiş  SARS-CoV-2 virüsüne dair tüm dokümantasyon. 

Önemli: Burada “izolasyon” kelimesinden kasıt, virüsün başka her şeyden ayrılarak, tek başına gösterilmiş olmasıdır. “SARS-CoV-2 izolasyonu” dendiğinde kastedilen, bir şeyin kültürlenmesi yahut bir amplifikasyon testi (örn. PCR cihazı) marifetiyle ölçüm alma veyahut da bir şeyin gen diziliminin ortaya çıkarılmış/yapılmış olması, değildir.

Sağlanacak belgelere doğrudan erişim sağlayabileceğimiz şekilde, eğer ortada yapılmış bir yayın varsa yayının başlığı, yazar isimleri, yayımlanma tarihini, yayımlanmış olduğu tıp dergisinin ismi gibi bilgilerin açıkça belirtilmiş olmasını rica ediyoruz.

14.11.2020 tarihinde, Mikrobiyoloji Referans Laboratuvarları ve Biyolojik Ürünler Dairesi Başkanlığı tarafından verilen yanıt: 

Cevabı ver(emeye)n kurum, daha Ocak ayında, tıpkı ünlü Alman virolog Prof. Christian Drosten gibi, daha ortadaki salgının koronavirüs kaynaklı olup olmadığı dahi teyit edilmemiş ve Çin’de virüs izolasyonu gerçekleştirilmemişken bu “yeni” virüse ait genleri aratarak çalışacak bir tetkik kiti oluşturduklarını iddia ve ilan ederek, normal şartlarda skandal sayılması gereken ve şu anda da Alman viroloğun tam da bu nedenlerden dolayı dava edilmekte olduğu çıkışı gerçekleştirmiş Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü Mikrobiyoloji Referans Laboratuvarları ve Biyolojik Ürünler Dairesi Başkanlığı ve bu dairenin o zamanki başkanı Prof. Dr. Selçuk Kılıç.

2020 başından sonuna kadar Sars-CoV-2 virüsü iddiasıyla ortaya çıkan küresel irtikap şebekesinin icraatlerine yakından bakalım.

ÇİN, ALMANYA VE TÜRKİYE EKSENİNDE OLAYLARIN GELİŞİM SIRALAMASI

30 Aralık 2019: Çinli göz doktoru Li Wenliang, WhatsApp uygulaması üzerinden doktor arkadaşlarına hastanesinde SARS pozitif 7 hasta olduğunu iletir. 

31 Aralık 2019: Başkent Pekin, Wuhan’a incelemelerde bulunmak üzere bir grup virolog gönderir.

1 Ocak 2020: Berlin Tıp Fakültesi’ne bağlı Charité Viroloji Enstitüsü başkanı ve devlet baş danışmanı Prof. Christian Drosten bu haberi alır almaz SARS virüslerinin tetkiki için diagnostik cihaz geliştirmeye girişir, halbuki henüz Çin’den gelen bildirimin ne doğruluğu resmi kaynaklarca teyit edilmiştir ne de olay yerine gönderilen virolog ekip bulgularını yayımlayabilmiştir. Yayımlanmış çalışmalarında geçen şu ifadeler hayli ilgi çekici olacaktır:

Çalışmanın Amacı: “Elimizde virüs materyali olmadan, halk sağlığı laboratuvar ortamlarında kullanıma yönelik güçlü tanı metodolojisi geliştirip üretmeyi amaçlamaktayız.”

Ve

“Bu defaki 2019-nCoV’da ise, virüs izolatı veya enfekte hastalardan alınmış numuneler henüz uluslarası halk sağlığı camiasının eline geçmemiştir. Burada, 2019-nCoV taraması ve spesifik konfirmasyonu için virüs izolatı yahut hastalardan alınmış orijinal numuneler olmadan tasarımını gerçekleştirmiş olduğumuz tanı prosedürünün kurulum ve validasyonunu bildirmekteyiz. Tasarım ve validasyon 2003 SARS-CoV ile yakın genetik akrabalık sayesinde mümkün olabilmiş ve sentetik nükleik asit teknolojisi de gelişimine yardım etmiştir.”

Drosten bunun dışında, yayındaki bildiriminden anlaşıldığı kadarıyla, Çin’de sosyal medyada SARS benzeri bir tabloya yol açan bir virüs bulunduğu yönündeki bildirimlere itibar ederek, bu olsa olsa SARS ile ilintili bir koronavirüstür şeklinde fazlasıyla isabetli bir tahmin yürütüyor ve bu varsayımla, 1 Ocak 2020 itibariyle, ne olduğu hiçbir şekilde konfirme olmayan bu yeni virüse tanı kiti geliştirebilirim diye gen bankasından eski SARS ile alakalı gen sekanslarının tümünü indiriyor. 

WHO’nun Yeni Oluşumlu 2019-nCov için 1 no’lu Durum Raporu’nda verilen bilgiye göre, Çinli yetkililer 7 Ocak 2020 tarihinde izolasyonu gerçekleştirilmiş yeni tip bir koronavirüs bulunduğunu açıklıyor ve 12 Ocak 2020’de de Çin, virüse özel tanı kitleri geliştirilebilsin diye  bu yeni koronavirüsün genetik sekansını (gen dizilimini) dünya kamuoyu ile paylaşıyor.  

WHO’nun bu bildirimindeki iddia şu: SARS-CoV-2 diye bir virüs izole edilmiştir (yani üzerinde çalışma yürütülmek üzere saflaştırılmıştır) ve bu şekilde tek başına ortaya konduktan sonra da içindeki genetik bilgi alınarak tek tek genlerin sıralanışı ortaya konmuştur.    

Halbuki ortada bir(kaç) sorun var.

Birincisi, Wuhan virüsüdür denilerek komple gen dizilimi çıkarıldığı iddia edilen sekansların daha sonra birçok defa güncellendiğini görüyoruz. Kaynak dizilimdeki bu güncellemelerin, (daha ortada komple gen dizilimi dahi yokken hazırlanmaya başlanmış) PCR’ların güvenilirliği açısından manası nedir, bilim kurulumuza değerlendirmeleri için soru olarak yöneltiyoruz.

İkincisi, SARS-CoV-2 için virüs izolasyonu tarif eden bilimsel yayınların yazarlarına tek tek ulaşılıp, laboratuvarda elde ettikleri yapıların elektron mikroskobu ile aldıkları görüntülerinde acaba saf halde virüs yapıları mı görülmekte olduğu sorulduğunda hiçbiri “evet” diyemiyor. 

İzolasyon adı altında yayımlanmış çalışmalarda, fotoğrafladıkları yapının bir virüse ait olduğunu kesin biçimde ispat edecek tek işlem olan ”saflaştırma”nın yapılmamış olması ve elbette yayımlanmış bütün bu deneylerin hiçbirinin kontrol düzeneği bulunmaması, bilimsel aldatmaca gibi vahim bir sonuca kapıyı ardına kadar aralamış oluyor. 

İşte çalışma yazarlarının, virüs izolasyonuna vermiş oldukları yanıtların bir özeti:

  1. Yayın: Leo L. M. Poon; Malik Peiris. “İnsan sağlığını tehdit eden yeni bir insan koronavirüsü ortaya çıkmış bulunuyor” Nature Medicine, Mart 2020

Çalışma kadrosundan soruya yanıt veren kişi: Malik Peiris

Tarih: 12 Mayıs 2020

Yanıt: “Şekilde virüs enfekte hücreden çıkarken görülmektedir. Saflaştırılmış hali değildir.”

İngilizcesi: “The image is the virus budding from an infected cell. It is not purified virus.”

  1. Yayın: Myung-Guk Han ve ark. “Kore’de COVID-19’lu hastadan izole edilmiş koronavirüsün tanımlanması”, Osong Public Health and Research Perspectives, Şubat 2020

Yanıt veren kişi: Myung-Guk Han

Tarih: 6 Mayıs 2020

Yanıt: “Saflaştırmanın derecesini kestiremiyoruz çünkü hücrelerde kültürlenmiş virüsü saf hale getirip konsantre ederek çalışmıyoruz.”

İngilizcesi: “We could not estimate the degree of purification because we do not purify and concentrate the virus cultured in cells.”

  1. Yayın: Wan Beom Park ve ark. “Kore’deki SARS-CoV-2’li ilk hastadan virüs izolasyonu”, Journal of Korean Medical Science, Şubat 24, 2020

Yanıt veren kişi: Wan Beom Park

Tarih: 19 Mart 2020

Yanıt: “Saflaştırma derecesini gösterecek şekilde elektron mikrografisi almadık.”

İngilizcesi: “We did not obtain an electron micrograph showing the degree of purification.”

  1. Yayın: Na Zhu ve ark., “2019’da Çin’deki Pnömonili Hastalarda Tespit Edilen Yeni Tip Koronavirüs”, 2019, New England Journal of Medicine, Şubat 20, 2020

Yanıt Veren: Wenjie Tan

Tarih: 18 Mart 2020

Yanıt: “Yayında çökelti halindeki virüs partiküllerini gösterdik, saflaştırılmış hallerini değil.”

İngilizcesi: “[We show] an image of sedimented virus particles, not purified ones.”

Wuhanlı bilimadamlarının, yayınlarında keşfetmiş oldukları yeni virionlar olarak (üstünde “spike” adı verilen çıkıntılar bulunan ve “virüs” RNA’sı taşıyan protein topçukları) lanse ettikleri elektronmikrografi görüntüleri ise yine kanıt teşkil etmiyor, zira vücudumuzda endositik veziküller ve eksozomlar başta olmak üzere bunlarla tıpatıp aynı görüntüde başka birsürü vezikül taşımaktayız.

 

 

 

(Solda) Sars-CoV-2’ye aittir denilen virion, (Ortada) Ekstraselüler Vezikül, (Sağda) Eksozom

Buradaki üçüncü sorun ise, virüs izolasyonu olmadan ve altın standart belirlenmeden tanıya yönelik hiçbir testin geliştirilemeyecek olması.  

Fakat bunlar, “tecrübeli” virolog Drosten için engel teşkil etmiyor ve Çin’den kendisine virüs izolatı iletilmemiş ve virüs henüz Avrupa’ya dahi ulaşmamışken, sosyal medya duyumları üzerine yöneldiği koronavirüs hedefi de daha sonra “doğrulanmış”ken, gen bankalarından seçip düzenlediği kes-yapıştır gen dizilimi bölümleri ile bize yeni virüsü saptayacak PCR protokolünü oluşturuveriyor.

Prof. Christian Drosten, 2003’te ortaya çıktığı iddia edilen SARS ile ilintili koronavirüsü de ilk keşfedenlerden biri olarak viroloji dalına ismini yazdırıyor. Ancak 2003 tarihli yayınında, o zamanki SARS virüsü bulgularının da yine aynı şekilde gerçek manada saflaştırma yapılmadan ve kontrol düzeneği olmadan yayımlanmış olduğu çeşitli kritiklerce belirtilmiş durumda. Kendisi 2009 yılındaki domuz gribi yanlış alarmında da devlet danışmanı olarak Pandemrix aşısının derhal uygulanmaya başlanması gerektiği ve aşı için tüm kuralların rafa kaldırılması lazım geldiğini ifade ederek devletin milyonlarca avroluk zarara uğramasından ve daha sonra bu aşının yol açtığı narkolepsi vakalarının ortaya çıkması ile çok sayıda kişinin ömür boyu sürecek feci bir hastalığın pençesine düşmesinden sorumlu bilimadamıdır. Prof. Drosten’ın üniversitesi Berliner Charité, en son 2020 Mart ayında Biil & Melinda Gates Vakfı’ndan 249.550 dolarlık hibe almıştır.

 

 

 

KAYNAK

 

 

 

Almanya’nın CDC’si olarak görev yapan Robert Koch Enstitüsü’nün 2019 Kasım ayında “çiçek aşısının ortaya çıkış ve geçirmiş olduğu evolüsyonu” araştırmak üzere B&M Gates Vakfı’ndan almış olduğu 253,000 dolarlık bağış bildirimi
KAYNAK

Tarih 21 Ocak 2020. Çin CDC’sinin yeni virüs ile ilgili ilk yayınından 3 gün önce Alman virolog Drosten, Avrupalı diğer devletlerin Halk Sağlığı Daireleri ile ortaklaşa olarak, “Gerçek zamanlı RT-PCR cihazı ile 2019’da ortaya çıkmış yeni koronavirüsü (2019-nCoV) saptama” protokolünü hazır hale getiriyor.

23 Ocak 2020: Hakemli dergi Eurosurveillance, yazarları arasında bizzat kendi editörlerinin bulunduğu (çıkar ihtilafı 1), diğer bazı yazarların da çıkacak PCR testini geliştiren firmalarla maddi ilişki içinde olduğu (çıkar ihtilafı 2) bu çalışmayı tam 24 saat içerisinde değerlendirip yayına verererek tarihe geçiyor.

Kasım ayı içerisinde, Corman-Drosten Çalışması olarak bilinen bu yayınla ilgili 10 hayati hatayı ortaya koyarak, dergiden yayını acilen geri çekmelerini talep eden 22 uzmanın değerlendirmesini buradan okuyabilirsiniz.

Çeşitli uluslardan bir araya gelerek bu tarihi fiyaskoyu (bilimsel sahtekarlık olarak okuyunuz) açığa çıkaran ekibin değerlendirme ve bulguları doğruysa, bunun implikasyonları korkunç demektir. Zira WHO’nun ucuz, hızlı ve güvenli diye dünya genelinde ülkelere kullanmak üzere önerdiği ve bugün kullanımdaki kitlerin %70’inin sahip olduğu protokol Drosten’ınki. 

Özetlersek;

  • Bugüne kadar kimse SARS-CoV-2 virüsünü gerçek manada gösterilebilmiş değil,
  • Tüm dünyada uygulamaya konulan pandemi tedbirlerinin dayandırıldığı pozitif vaka sayısını üretimeye yarayan test protokolünün geliştiricisi Prof. Christian Drosten bilimsel sahtekarlık ve dolandırıcılık suçlaması ile dava edilmek üzere.
  • Prof. Drosten gibi Türkiye’de de henüz virüsün adı konulmadan ve mevcudiyeti ispatlanmadan test kiti geliştirdiğini kabul ve ikrar etmiş uzmanlar var.
  • Gen bankasına kayıtlı dizilimler üzerinden hayali virüs için bilgisayar marifetiyle oluşturulmuş genetik materyalin yalnız çok küçük ve hemen tüm canlılarda olan bölümleri üzerinden arama yapılıyor,
  • Drosten tarafından geliştirilen protokolde aramanın kaç devirde sonlandırılacağı da belirtilmediğinden bu rakam 40-45’lere kadar çıkıp hiçbir geçerliliği olmayan yanlış pozitifler üretiyor ve üretilen bu yanlış-pozitifler üzerinden sahte ve gerçekte olmayan bir salgın varmış gibi gösteriliyor,
  • Bu yalanlar salgını sürerken de insanlık yeni dünya düzenine kademe kademe geçiriliyor.

Ve şimdi Alman avukat Reiner Fuellmich ve ekibi tarafından Prof. Christian Drosten ve WHO’ya karşı dava açılmaya hazırlanıyor

Bizde ise, Anadolu Ajansı’ndan Yeşim Sert Karaaslanın 08 Nisan 2020 tarihli haberinden öğrendiğimize göre, Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü Daire Başkanı ve Koronavirüs Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Selçuk Kılıç daha Ocak ayının ilk haftasından, Çin’in ancak 12 Ocak’ta tam genom bilgisini dünya ile paylaştığı yeni “virüs” için tanı kiti geliştirmeye başlamış. Kiminle? Bioeksen firması ile. 

Bir kamu/özel işbirliği harikası olan “yerli kit”lerimizin geliştiricisi firma yetkilileri ve sayın bilim kurulu üyemize sormak isteriz: Virüs izolasyonu veya genom bilgisi olmadan yepyeni, daha öncekilere hiç benzemeyen tuhaf belirtilere yol açtığı iddia edilen gizemli bir virüs için tanı kiti nasıl geliştirilebiliyor? Hatta Prof. Drosten ile birlikte yerli uzmanlarımızın cevaplaması gereken soruları şu şekilde genişletebiliriz de:

  • Prof. Drosten ve Prof. Kılıç, kendilerine (daha sonra) Çinli virologlar tarafından açıklanmış gen sekansları üzerine inşa ettikleri test prosedürüne geçmeden önce, bu genetik kodların virüs kökenli olup olmadığını kontrol etmişler midir yoksa Çin tarafından sağlanan bilgi hiçbir kontrolden geçmeden doğru mu kabul edilmiştir?
  • Ortaya çıkardıkları test kitlerinde tanımlanmış gen sekanslarının virüs kökenli olup olmadığını kontrol için bilimsel metodolojinin olmazsa olmaz kuralı olan kontrol deneyi yürütmüşler midir yoksa bu kural çiğnenmiş midir?
  • Bu yetkililer, yeni tip virüse ait olduğunu öne sürdükleri ancak virüsün kendisini gösteremedikleri şu durumda, elde etmiş oldukları gen sekanslarının bitkiler de dahil olmak üzere her canlının metabolizmal süreçlerinin doğal bir parçası olarak üretilen ve hastalık sürecinde bu üretimin hızlandığı da bilinen kendi genlerimize ait dizilimler olup olmadığını anlayacak şekilde kontrol deneyi yürütmüşler midir?
  • Prof. Drosten’ın 10 geni olduğu belirtilen koronavirüsün sadece 2 genindeki oldukça kısıtlı bölümleri saptamaya yarayan test prosedürüne bakarak, aktif ve hastalık yapan bütün bir virüsün mevcudiyeti anlaşılabilir mi? Prof. Kılıç’ın geliştirmiş olduğu test kitinin ise Temmuz ayında ortaya çıktığı üzere sadece tek gen üzerinden çalıştığını ve sayın uzmanımızın aynı zamanda devletin koronavirüs bilim kurulunda yer aldığını hatırlarsak, bilimsel olarak izahı mümkün olmayan bu durumun Sağlık Bakanlığı tarafından nasıl onay verilerek hayata geçirilebilmiş olduğunu sormak ve acilen kamu erişimine açık hale getirmeleri gereken Prof. Kılıç ve ekibine ait bilimsel yayınları (tabii varsa) bizzat incelemek isteriz.

WHO’nun Mart’ta pandemi ilanı ile birlikte ülkelere “Test, test, test!” emri vermesi üzerine bu şekilde daha virüsün yüzü bile görülmeden hazırlanmış tanı kitleri ile işe koyulan uzmanlarımız, birileri (doğruluğu ve güvenilirliği bir o kadar şaibeli) bir başka “uluslararası” test kiti ile karşılaştırıp yerli kitimizin “doğruluğunu” %40 olarak tespit edince (belli ki yeterince pozitif vaka üretemiyor diye) Sn. Selçuk Kılıç, Türkiye’de 20 Temmuz itibarıyla yapılmış toplam 4 milyon 273 bin 377 test sonra görevinden alınıyor. Koronavirüs bilim kurulunda da yer almakta olan profesörümüzün, tanı kitini üreten firma ile doğrudan maddi ilişkisi olup olmadığı herhalde Sağlık Bakanlığı’nca değerlendirilmiş, Alman avukat sn. Fuellmich gibi tüketici haklarını savunacak Türk avukatlar da bilimsel geçerliliği olmayan ve yanılma payı bunca yüksek bir kitin daha ilk başta gerekli kontrollerini yapmayarak kullanımına onay vermiş Sağlık Bakanlığı ile birlikte, 7 ay boyunca bu kusurlu testi kullanımda tutarak 4 milyonu aşkın uygulamadan dolayı haksız kazanç sağlamış kişi, kurum ve kuruluşlar hakkında hukuki işlemlerin başlatılması için harekete geçmiştir?  

İşte Prof. Dr. Selçuk Kılıç’ın basın organlarınca kamuya servis edilen açıklamaları:

 

 

 

KAYNAK

TÜRKİYE CUMHURİYETİ SAĞLIK BAKANLIĞI’NA SESLENİYORUZ

Ankara Üniversitesi’nden Prof. Dr. Aykut Özkul, Erciyes Üniversitesi’nden Prof. Dr. Aykut Özdarendeli ve Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü Mikrobiyoloji Referans Laboratuvarları ve Biyolojik Ürünler Dairesi Eski Başkanı Prof. Dr. Selçuk Kılıç‘ın virüs izolasyonuna dair yapmış oldukları akademik yayınların bilimsel geçerliliğinin sınanabilmesi için Sağlık Bakanlığı tarafından ivedilikle kamuoyuyla paylaşılması gerekmekte, resmi kurumlarımızın basit bir soruya sadece yarım günde verilebilecek cevap için 30 günlük resmi yanıt verme süresinin dolmasını bekleme ve soruya tehditkar biçimde soru ile yanıt verme taktiğine başvurmamaları gerekmektedir.

Saygılarımızla.

Okumaya Devam Et