Virolog – İmmünolog: SARS-CoV2 diye bir Virüs Yok

Virolog – İmmünolog: SARS-CoV2 diye bir Virüs Yok

Viroloji ve immünoloji doktoralı, Hint asıllı akademisyen Poorniam Wagh, teknoloji, medya, çokuluslu şirketler ve dünya istihbarat birimlerinin yardımıyla dünya popülasyonunun başına örülmüş gelmiş geçmiş en kapsamlı ve koordinasyonu yüksek komploda kral çıplak diyebilen ve bu yüzden cezalandırılan şerefli akademisyenler arasındaki yerini alıyor.

Sunum yaptığı videonun kısa versiyonunu altyazılı olarak izleyebilirsiniz. Videonun uzun versiyonu yazı sonunda verilmiş olup, sunumun içeriği Wagh’ın yorumları ve bizlerin eklediği genişletilmiş açıklamalar ile birlikte birkaç bölüm halinde sitemizden sunulacaktır.

Ne dersiniz? Daha fazla kanıta ihtiyacımız var mı?
Virüs… Var mı yok mu?


Wagh’ın sunum slaytları ve videoda yapmış olduğu yorumlar ile birlikte Türkçeleştirilerek aktarılmıştır.

Wuhan ve ardından dünyanın geri kalanında kurgulanan oyunda neler yaşandı:

2019 Aralık ayında, Wuhan’da deniz ürünleri satan bir pazaryerinden alışveriş yapan 198 kişinin, yarasa-karıncayiyen virüsü olduğu iddia edilen bir virüs nedeniyle hasta düştüğü ve zatürre benzeri belirtiler sergilediği söylendi. Bu 198 kişiden ise inceleme için yalnız 1 kişinin akciğerinden sıvı aspire edildi. NİYE? Hasta grubu içerisinden yalnız 1 kişiden test numunesi alınması gayrı bilimsel olduğu kadar şüphelidir de.

Bu yaptıkları son derece anlamsız, büsbütün tuhaf. Niye 198 kişiyi de test etmiyorsunuz, sadece 1 kişiden numune alıyorsunuz? Bilimsellikle taban taban zıt bir davranış bu. Ortada viral bir salgın olduğunu iddia ediyorsanız, büyükçe bir grup insanda bu virüsü bulup göstermeniz lazım. 


Gen Diziliminde Yapılan El Çabukluğu – Tek Dokunuşla 40’tan 40,000’e Bütünleme Bilimi

Wuhan’daki hastanede bu kişinin ciğerinden çekilen sıvıda topu topu 40 baz çiftlik, inanılmaz kısa RNA iplikçik bölümü bulduklarını söylediler ve buradan bilgisayar programı marifeti ile (“in silico) NOVEL (yeni oluşumlu, daha önce hiç karşılaşmamış olduğumuz) virüs için tam 40 bin baz çiftlik bir gen dizilimi yarattılar, bunu da Blast P gibi dünya genelindeki veritabanlarına yüklediler.

Teknolojik Sihirbazlık Numarası ile Frankenstein Genom Yaratma

Hastadan alınan sıvıdan 40 baz çiftlik “virüs” RNA’sı bölümünü alınıp bilgisayara yüklenir, “alignment” (hizalama) denilen bir işleme tabi tutulur -buna De Novo sequencing process (Yeni genom dizileme işlemi) denmekte. 

Bilgisayar programından, elimizdeki 40 baz çiftlik bölümü sistemine kayıtlı diğer tüm bakteri, “virüs” gen bilgisi ile kabaca birleştirip, buradan bize  “yeni” bir yapboz resmi oluşturmasını, yani ortaya “yeni bir virüs resmi” çıkarmasını isteriz.

Bilgisayar denileni yapar ve ortaya yepyeni, ancak HAYALİ (gerçekte var olmayan) bir SARS-CoV-2 virüsü çıkar. “Çok ölümcül” olduğu söylenir(!).

Bilgisayar marifetiyle oluşturulmuş bu gen dizilimi Blast P’ye yüklenir.

Wagh, tecrübeli ve oldukça fazla sayıda gen dizilimi görmüş bir bilimci olarak dünyaya SARS-CoV-2 genomu diye tanıtılan dizilime ilk baktığında son derece tuhafına gittiğini, şaka mı bu diye düşünmekten kendini alamadığını da ifade ediyor.

2019 Aralığında birden internet, yol ortasında yığılıp kalmış, ağzından kan gelen, epileptik nöbet geçiren Çinli’lerin tuhaf ve daha sonradan sahte olduğu anlaşılan videoları ile doldu. Bunu, İran’dan gelen ve kurgusu birebir aynı videolar izledi; insanlar Tahran’da yol ortasında düşüp ölüyor, ağızlarından burunlarından kan geliyordu. Bu durumun adını Covid koymuşlardı. Batı dünyasının kalbine böylelikle salınan korku ile birlikte, başta ABD olmak üzere ülkeler askeri sıkıyönetimin medikal karşılığı olan ‘tıbbi acil durum’larını ilan etmekte gecikmediler ve bu acil durum halen kaldırılmış değil.

Aralık’ta birden ortaya çıkan bu YouTube videoları Ocak ayına gelindiğinde yine birden yok oluverdi.   

Ardından DSÖ doğrudan Victor Corman ve Christian Drosten adlı Alman iki moleküler biyoloji uzmanı ile iletişime geçerek(!) SARS-CoV-2 için PCR “test”i geliştirmelerini istiyor.

Peki ama niye PCR testi?

Yaptıkları yayında Drosten ve ark., geliştirdikleri RT-PCR “testi“ için, herhangi bir kişinin vücudundan alınarak diğer hertürlü materyalden arındırılmış olarak tek başına ortaya konmuş (izolasyon ve pürifikasyonu yapılmış) ve bu şekilde kimyasal ve morfolojik yapısı tanımlanmış fiziki bir “virüs”ten değil, “in silico”, yani bilgisayar bazlı bir genomdan yola çıkarak hazırlamış olduklarını yazıyor!

Yani bu insanların SARS-CoV-2 denilen virüsü ne mikroskop altında görmüşlükleri var ne de laboratuar ortamında bununla çalışmışlıkları. Ellerinde yalnızca Wuhan’ın kendilerine ilettiği novel (yeni oluşumlu) genom bilgisi var ve bununla kalkıp RT-PCR protokolü hazırlayabiliyorlar.

Wagh’ın yorumu: Bilime daha aykırı yürütülemezdi herhalde işler!

Bilimle hiçbir şekilde bağdaşmayan bu icraatlerini yaptıkları yayında açıkça yazıyorlar da:

“Boşluk kalmamış bir hizalama elde etmek için SARS ve SARS ile bağlantılı koronavirüsleri (daha önce kendi çalışmalarımızdan elde ettiğimiz ve ayrıca literatürde geçen diğer yarasa korona virüslerini) kullandık. Teşhis amaçlı kullanılacak aday RT-PCR assay’lerimizin tasarımı, 2019-nCoV genom diziliminin tamamlanıp açıklanmasından önce hazırdı.” 

Yani, oluşturmak istedikleri yeni “virüs” için daha bilgisayar bir gen haritası oluşturmamışken, Drosten ve ekibinin teşhis amaçlı(!) kullanılacak testi hazır!

DSÖ’nün kendi elleriyle seçmiş olduğu “bilimadamları”, ortada bir virüs var mı yok mu bilmeden, görmeden, hayali virüsün bilgisayar üretimi genomuna bile sahip değilken, tüm dünyada tam da bu “virüs”ü tespit edeceği iddiası ile cihaz, protokol geliştirebiliyor. 

Wagh’ın, doktora sahibi olmanıza gerek yok, okuyan herkesin apaçık hataları görebileceği bir yayın dediği Drosten imzalı belge Avrupa’dan 15 kişilik bağımsız bir ekip tarafından da incelenerek metodolojideki 10 hayati kusur gösteriliyor. Buna rağmen, hiçbir bilimsel geçerliliği olmayan, anormal derecede fazla yanlış pozitif sonuç üreten bu kusurlu model, hastalık teşhisinde kullanılmaya devam ediyor.


Niye bu kadar çok yanlış pozitif var?

Wagh’a göre, insan vücudunda kan dolaşım sistemi ve lenfatik sistem aracılığıyla sürekli dolaşımda olan RNA ve DNA’lar bulunmakta ve Çin’liler akciğerden aldıkları sıvıda buldukları küçücük bir RNA iplikçiğini alıp, işte aradığımız katil “virüs RNA’sı” bu diyorlar.  

İnsan genomunun parçası olan bu genetik bilgi, buna sahip başka insanlarda da saptandığında, “virüs”e pozitif ilan ediliyorsunuz. Kurgu bu.

Hastayla sadece 2 dakikalık konsültasyonu olan doktorların ise bu tarz ayrıntılar umurunda olmadığı gibi, bilimdeki son gelişmelere, araştırmalara da hakim olmadıklarından, gözlerinin önündeki kurguyu anlamıyorlar dahi.

Durumun vahametini anlatan bir başka örnek daha veriyor Wagh:

2020 Şubat ayında Hintli akademisyenlerin, Çinliler’in tüm dünyaya SARS-CoV-2 genomudur diye servis ettiği dizilimin “HIV virüsü” ile hiç de “tekin olmayan” benzerlikler taşıdığı, bunun izahı mümkün olan bir durum olmadığı ve bu işte bir “bit yeniği” olduğunu ima ettikleri yayınları sahneye çıkıyor.  

Virolog Wagh’ın yorumu, korona virüs ile HIV’nin benzerlik taşımasının mümkün olmadığı, ortada gerçek bir virüs olmayıp Çinliler bilgisayar veritabanlarında kayıtlı karma genetik bilgiden kes-yapıştırla ortaya hayali bir virüse ait uydurma bir genom çıkarmış oldukları için istemeden yakayı ele verecek hataların yaşanmış olduğu yönünde.

Bu noktada konunun daha net anlaşılması için Bilimfili sitesinden “Dizilemeden Sonra Genom Nasıl Birleştirilir?” yazısında Sevkan Uzel’in anlattığı bilgilere yer veriyoruz.



Bu açığı yakalayan Hintli akademisyenler, Amerikan Mikrobiyoloji Derneği’nin baskıları neticesinde yayınlarını 1 ay içinde geri çekmek durumunda bırakılıyor. Retraction.org’da sadece özet bölümü bırakılan yayının içeriği internetten silinmiş durumda. Wagh, yasaklı bu güzelim yayının pdf’ine sahip olduğunu belirtiyor. 


Şu adresten, “Covid 19” ile ilgili yapılmış ancak geri çek(tir)ilmiş bugüne kadarki yayınları görebilirsiniz:

https://retractionwatch.com/retracted-coronavirus-covid-19-papers/


Wagh’ın “virüs” izolasyon, pürifikasyon ve karakterizasyonu ile ilgili açıklamalarının olduğu bir sonraki yayında görüşmek üzere.

Videonun uzun versiyonu:


SARS-CoV-2 diye bir virüs bulunmadığı, ortada 2019 yılında ortaya çıkmış COrona VIrüsüne ait bir hastalık (yani COVID-19) olmadığı, viral bir salgın yaşanmamış olduğu yönünde sürecin başından beri görüş bildirip en ağır şekilde sansüre tabi tutulan yasaklı bilimci ve doktorların sitemizdeki yazılarına şuradan ulaşabilirsiniz:

Tıpta Dolandırıcılık ve Hile: Virüs Nerede?

Virolojinin Gözler Önündeki Büyük Sırrı – İzolasyon Yalanı

Viroloji Yalanları: Varlığı ve Hastalık Yapıcı Özelliği İspatsız Virüs – İşlenen Tıbbi & Bilimsel Suçlar

Yanlış Virüs Teorisi ve Anlamsız PCR Testi – Video

Virüs İzolasyonuna Dair Bildiri

Viroloji ve Aşı Aldatmacası — Koronavirüs Neden Bulaşıcı Değil

Sağlık Bakanlığı’na Sorduk: SARS-CoV-2 İzolatınız Nerede?

Kanadalı Doktorlar Konuşuyor / Video

Kanadalı Doktorlar Konuşuyor / Video



Kanada Sağlık Birliği adına halkı bilgilendirmek amacıyla çekilmiş video metnidir:



Covid’den Korkmamıza Gerek Yok; İşte Başlıca Gerekçeler
Kanadalı Hekimler Suskunluğunu Bozuyor

Dr. Stephen Malthouse – British Columbia

Giriş

  • Covid’den neden korkmamamız gerektiği ile ilgili başlıca nedenleri sıralayacağımız”Kanadalı Hekimler Suskunluğunu Bozuyor” başlıklı videomuza hoş geldiniz.
  • Covid veya koronavirüs kelimesini duyarduymaz elimiz kendiliğinden maskeye giderveya kendimizi & ailemizi nasıl koruruz diye bakınır olduk.
  • Kaçacağımız güvenli bir yer de yok gibi gelir oldu.
  • Oysa, Kanadalı tıp doktorları olarak şimdi size, en yüksek kalitede bilim ne diyor, bunu açıklayacağız. Şaşıracak ve sevineceksiniz diye düşünüyoruz.


Son Bilimsel Veriler

  • TV’den sürekli “vaka vaka vaka” yayınları yapılıyor ki kim duysa korkar. Fakat “vaka” dediklerinde hastalık belirtisi gösteren kişileri kastetmiyorlar herzaman.
  • Bu kişilerin önemli kısmının ya çok az bir belirtisi var, ya da hiç yok. Bir tek, pozitif çıkmış PCR testleri var. O PCR testinin hiçbir işe yaramadığı da araştırmalarla gösterilmiş durumda.
  • Testi pozitif olan hastaların ancak %3’ünde hakikaten Covid virüsü bulunuyor.
  • Ölenler oldu, evet… lâkin “vaka sayısı” verilmesi gerçek durumun yanlış aksettirilmesine neden oluyor.
  • Kanada’da Covid için haftalık vaka bildirimlerini gösteren grafiği görüyorsunuz. Ben bile korkarım valla buna bakınca! Fakat bir de haftalık ÖLÜMLERİ girelim bakalım bu grafiğe.
  • “Vaka” eğrisini takip etmesini beklediğimiz bütün o ölümler nerede?
  • Bu işte sağlam bir bityeniği var!

















  • Kanada’da 2001’den bu yana kaydedilmiş senelik ölümlere bakalım.
  • Ortada “pandemi” var demeye bin şahit ister!
  • 2020’de görülen hafif artış da muhtemelen yaşlanan nüfus nedeniyleydi.

  • İyi de hastane yoğun bakımları Covid hastaları ile dolup taşmıyor mu ki?
  • Ontario eyaleti yoğun bakım üniteleri verilerine bakacak olursak,

2020’de yoğun bakıma yatan hasta sayısı, önceki 3 seneden de az!

2017 – %86.66 
2018 – %91.21 
2019 – %83.51
2020 – %80.84 

  • CDC’nin kendi yayımladığı veriler bile Covid’in mevsimsel grip düzeyinde seyrettiğini gösteriyor.
  • Çocuklarda öylesine hafif geçen bir şey ki Covid, ölüm oranı istatistiki olarak SIFIR.
  • 50 yaşın altında, enfeksiyondan sağ kalım oranı %99.98‘in üstünde.
  • 70 yaşın üstündekiler için bu oran, %94.6.
  • Bu da, tedaviye yönelik D ve C vitamini gibi HİÇBİR erken müdahalede bulunulmadığındaki sağ kalım oranları.
  • Yani, gençseniz, hiçbir şeyden endişelenmenize gerek bile yok.
  • Yaşı olanlar, kendinizi nasıl koruyabileceğinizle ilgili müthiş önerilerimiz olacak sizlere, ki bunlar arasında aşı yok.


Dr. Patrick Phillips – Ontario

ASEMPTOMATİK BULAŞ

  • Nisan’da Covid hakkında pek bir şey bilinmiyordu. Öyle olunca da bol keseden ekstra tedbire baş vurulmak durumunda kalındı.
  • O arada sağlıklı insanların etrafına hastalık bulaştırabileceği fikri de benimsendi. Asemptomatik hastalık bulaşması denilen şeydi bu ki düşüncesi bile korkutucu hakikaten.
  • Ve fakat artık 10 milyondan fazla çalışılmış vaka var elimizde ve hem Wuhan’dan gelen hem de Florida Üniversitesi’nin ortaya koyduğu deliller, a-semptomatik ve pre-semptomatik hastalık bulaşının yok denecek kadar az olduğunu gösteriyor.
  • Oyunun kaderini değiştirecek bulgudur bu.
  • Hayatımızı geri alabiliriz demektir bu ve viral enfeksiyonu olan hastalarıma hep verdiğim tıbbi tavsiyeye,
  • “hastaysan evde yat-dinlen” düsturuna geri dönebiliriz demektir.
  • Hasta olan evde kalır, geri kalanlar hayatını yaşamaya devam eder.

Dr. Caroline Turek – Ontario

T-HÜCRESİ İMMÜNİTESİ

  • Size harika haberlerimiz var! Birçoğumuzun T hücrelerimizdeki çapraz reaksiyon sayesinde SARS-CoV-2’ye zaten bağışık olduğumuzu biliyor muydunuz?
  • T hücresi bedenin enfeksiyonla savaşta kullandığı bağışıklık sistemi hücrelerinden.
    Pandemi başında, SARS-CoV-2’ye yeni oluşumlu bir koronavirüs dendi, bu da hiçbirimizin buna bağışıklığı olmadığı, hepimizin de enfeksiyon riski altında olduğumuz anlamına geliyordu.
  • Oysa dünya genelinden immünolog ve virologların ortaya koyduğuna göre, popülasyonun %30 ila %50’sinin, T hücreleri sayesinde halihazırda bu virüse karşı bağışıklığı bulunuyormuş.
  • Bağışıklık nereden ileri geliyor derseniz, koronavirüslerle önceki temaslarımıza bağlı olarak geçirdiğimiz sıradan nezlelerden.
  • Covid’e bağışık mıyız diye anlamak için yapılan testlerle ilgili sorun şu: bunların çoğu serumdan bakılan antikor testleri, ancak bundan T hücrelerdeki yanıt durumunu göremiyoruz.
  • Antikor seviyeleri zamanla düşüş gösterse de, T hücrelerimizce korunmaya devam ederiz.
  • Birçoğumuzun, Covid’e karşı zannettiğimizden çok daha güçlü koruması var esasında, bunu da T hücrelerimize borçluyuz.
  • Harika haber bu, çünkü “toplum bağışıklığı”na zannettiğimizden çok daha yakınız demektir.

Dr. Neda Amani, MD – Ontario

ÇOCUKLAR ve COVID-19

  • Çocukların nasıl da “süper virüs yayıcısı” olduğu anlatıldı duruldu bize. Korkudan ödümüz kopmuş şekilde bu yüzden okulları kapadık, çocuklarımızın güzelim yüzlerini maskeyle örttük ve birbirleriyle görüşüp oynamasına izin vermedik.
  • Çoğu öğretmen sınıfa adım atmaya dahi korkuyor. Oysa bilim bunların HİÇBİRİNE gerek olmadığını gösteriyor.
  • Çocuklar Covid-19 oldu diyelim, hiç semptom dahi vermeyebiliyorlar, hadi verdiler diyelim, çoğu kez hafif oluyor bunlar.
  • Pandemiyi yayan ve taşıyan da çocuklar değil.
  • Epidemiyolojik veriler hastalığın çocuklarda, erişkinlere göre çok daha hafif geçtiğini gösteriyor.
  • Tüm Kanada’da, pandemi başından beri 19 yaş altında yalnız 4 kişi var COVID tanısı ile ölen.
  • 8 m i l y o n çocuk ve ergenden 4’ü sadece.
  • 2018-2019 grip sezonunda bile 10 çocuğun gripten ölmüş olduğu unutulmamalı. Gribin yarattığı senelik ölümler COVID-19’dan fazladır.
  • Hakem kontrolünden geçerek yayımlanmış birçok araştırma gösteriyor ki, çocukların, bilhassa 10 yaş altındakilerin COVID bulaşında önemli bir rolü yok
  • İngiltere, Avustralya, İsviçre, Fransa ve Norveç’te yapılmış araştırmalar, okullarda çocuktan çoğuğa ve çocuktan erişkine hastalık bulaşının minimum düzeyde olduğunu göstermekte.
  • Lancet’ten bir yayın, okulların kapatılmasının tıbben geçerli HİÇBİR nedeninin bulunmadığını gösterdi.
  • Alman ebeveynler ve çocukları ile yürütülen bir diğer araştırma çocukların büyükleri değil, tam tersine, daha ziyade büyüklerin çocukları enfekte ettiğini ortaya koydu.
  • Giderek artmakta olan bilimsel kanıtlar ışığında korkuyu yenip çocuklarımızın yeniden çocuk gibi yaşamalarına izin vermemiz gerekir.
  • Okula da gidebilirler, arkadaşlarıyla biraraya gelip oyun da oynayabilir, sevdikleri şeyleri de yapabilirler.
  • Çocuklarımıza hayatlarını, çocukluklarını geri vermenin zamanıdır.

Dr. Dorle Kneifel – British Columbia

HASTALIĞI ÖNLEME

  • Bu koranavirüsten korkmuyorum, sizin de korkmanıza gerek yok.
  • Binlerce, onbinlerce yıldır bu tür respiratuar virüslerle evrilerek geldik bugünlere. Bu sayede de muazzam akıllı ve sofistike bir bağışıklık sistemine kavuşmuş olduk.
  • Besleyici yiyecekler yediğimizde bağışıklık sistemimizi desteklemiş, kuvvetlendirmiş oluruz.
  • Fiziksel aktivitede bulunduğumuzda, doğada vakit geçirip yaşamın bizi desteklediğini hissettiğimizde bağışıklık dirayetimiz de artar.
  • D vitamini bağışıklık sistemimiz için KRİTİK önemde bir besin öğesidir.

    C vitamini, çinko, magnezyum desteği yaptığımızda bağışıklık sistemimizi tam teçhizat donatmış, harekete geçmeye hazır hale getirmiş oluruz.
  • Popülasyonun besleyici değeri olmayan yeme alışkanlıkları ve yaygın D vit eksikliğine rağmen koronavirüsle karşılaşan çoğu kimse için hastane yatışı gerekmemekte, hastalığı evde kendi kendilerine atlatmaktadırlar.
  • Ben kendim 11 ay önce geçirdim COVID-19’u ve viral belirtiler başlar başlamaz da HERZAMANKİ çarelere başvurdum.
  • Semptomlar gidene kadar hergün 60 bin IU’luk D vitaminimi aldım. 2 günde geçti.
  • Şu anda burada, sizinle konuşalabiliyor olmam gösteriyor ki BEDENLERİMİZ NE YAPMASI GEREKTİĞİNİ GAYET İYİ BİLİYOR.

Dr Bill Code – British Columbia

TEDAVİ YÖNTEMLERİ

  • Kanada’da 40 yılın üzerinde hekimlik yapmış biriyim. Bunun da en az 30 yılı anestezi uzmanlığı ile geçti.
  • Anestezistler hekimler arasında klinik farmakologlar olarak kabul görür, bunun da nedeni, ilaçların risk/fayda oranından anlamamızdır.
  • Eskiden beri güvenle kullanılagelmiş ilaçlar, Covid gibi yeni bir problemde fazlasıyla işe yarayabilir.
  • Bu bilgiden hareketle, literatürü de gözden geçirmiş biri olarak ben hastalarımı Covid-19’un hemen başında Quercetin, çinko, C vitamini, D vitamini ile tedavi ediyorum.
  • Reçete ettirebilenlere de hidroksiklorokin (5 gün boyunca 400 mg/gün) ve azitromisin (5 gün boyunca 500 mg/gün) öneriyorum.
  • Ayrıca, Covid sonrası ortaya çıkan belirtilerde Ivermectin‘in (1. gün ve 3. günde alınmak üzere kilogram başına 0.2 mg; yani 60 kg’lık biri için ,12 mg) işe yaradığını gördüm.
  • Gerekli durumlarda hastaya burundan oksijen veriyoruz, buna da, edinmenizi tavsiye ettiğim oksimetrenizdeki değere göre karar veriyoruz.
  • Baktığım tüm hastalarda bu rejimen gayet işe yaradı, hastaneye yatması gereken kimse de olmadı.
  • Kendim geçtiğimiz kasımda {2020] Covid-19 geçirdim. Listesini verdiğim bu ajanları (bu dozlarda) bizzat kendim kullandım ve 7 ila 10 günde ayağa kalkmamı sağladılar.
  • Özetle diyeceğim o ki, şu korkuyu bir geride bırakın.
  • İyi değil bu.
  • İyileşmek için yapabileceğimiz ÇOK şey var, yedekte de hastane seçeneği var zaten.

Dr. Stephen Malthouse – British Columbia

“VARYANLAR”

  • Korkudan ödünüz patlasın diye icat edilmiş şu şeyi duymuşsunuzdur: Her Allahın günü saat başı TV’lerden pompalanıp duran şey hani…. Tehlikeli virüs varyantlarından bahsediyoruz, evet.
  • Alın size şaşıracağınız bir şey: Dünyanın emeği verilerek [zar-zor] hafif değişime uğramış bir varyant yaratılabilmiş durumda. Nerede? Fare deneyinde!
  • Bu “varyant”ların TEKİ bile insanda bulunmuş değil bugüne kadar.
  • Bu fare deneyini takiben birtakım matematik modellemeler ve kod yazılımları ile yapılmış yayınlar çıktı, hiçbiri gerçek yaşamda gözlemlenmiş bir duruma dair değildi.
  • Varyantın yayılımı ve ne şiddette bir hastalık yaratacağı ile ilgili TAHMİNDEN öte bir şey değildi bu yayınlar.
  • İnsanda yapılmış gerçek manada bir araştırma yok ortada.
  • Televizyondan duyduğunuz her şeyin temeli işte bu!
  • Virüsler zamanla kendiliğinden değişime gider ve yeni suşlar gelişir.
  • Virüs dediğimiz şey insan hücresi olmadan yaşayamayacağına göre yaşam ortamını ortadan kaldırmanın saçmalığından hareketle, bunun giderek daha az zararlı hale geleceğini anlayabiliriz.
  • Bir virüs çok daha çabuk yayılabiliyor hale gelip de doğru dürüst hasta dahi edemeyecek hale dönüşüyorsa, işler “toplumsal bağışıklığa” doğru gayet güzel ve olağan seyrinde ilerliyor demektir.
  • Durum Covid virüsü için de farklı değil.
  • Bunca zamandır virüsler üzerine yapılmış tüm çalışmalar da AYNEN böyle olacağını gösteriyor zaten: virüsler DAİMA insana, insanlar da DAİMA virüslere adapte olur!
  • Artık hepimiz bir sakinleşebiliriz. Çünkü VİRÜS denilen şeyler zaman içinde İLLE daha az tehlikeli hale gelir.


HEPİMİZ İÇİN BU İŞTEN ÇIKIŞ YOLU

  • Duruma bütün olarak baktığınızda, COVID’den korkMAMAK için pekçok neden var elimizde.
  • COVID ile ilgili mevcut kanıtlara samimiyetle bakıp, korkudan da sıyrıldığımızda hayatı yeniden TAM manasıyla yaşamaya, ailemizin ve toplumun keyfi yerinde bir üyesi olmaya başlayabiliriz.
  • Eve kapanıp saklanmaya, diğer insanlardan kaçınmaya filan gerek yok.
  • İnsan sosyal bir varlıktır, tecrit halinde sonu pek iyi olmaz.
  • Hücre hapsi de, korku da bağışıklık sisteminize zarar verir.
  • Günde 4 kucaklaşma, minimumda yapılması gereken hakikaten de budur.
  • O yüzden, beslenmenize dikkat edin ve kışın bağışıklık sisteminizi optimize etmek için D vitamini almayı ihmal etmeyin.
  • Kanadalı erişkinlerde günde 4 bin IU D-vitamini karardır.
  • Aylık kan tahlili de yaptırararak doğru dozda mısınız değil misiniz anlayabilirsiniz.
  • D vitamini güvenlidir, ucuzdur; COVID de dahil olmak züere, virüs kaynaklı solunum yolları rahatsızlıklarına karşı direnci artırdığı bilimsel olarak gösterilmiştir.
  • Unutmayın: ASIL VİRÜS KORKUDUR.
  • İnsanın doğru düşünemez hale getirir.
  • Artık TV’yi kapatıp, aklınızı kullanmayı öğrenmenin vaktidir.
  • Ne doktorun söylemesine gerek var bunu ne de üstün bir bilimadamı filan olmanız lazım anlamak için.
  • Çıkın evinizin önüne bir bakın etrafa, gerçekte ne olup bittiğini gözünüzle görün.
  • Deliller açık ve net.
  • Küçücük COVID virüsünden korkmanıza gerek yok.




KIRK KATIR MI, KIRK SATIR MI? ALMAN MI, ÇİNLİ Mİ?

KIRK KATIR MI, KIRK SATIR MI? ALMAN MI, ÇİNLİ Mİ?

Prof.Dr. Alişan Yıldıran

Bu yazıyı dün arzetdiğimiz ‘Aşı ve antikor bağışıklık anlamına gelmez’ başlıklı yazımıza zeyl olarak yazmak iktiza etdi (1).

Daha evvel söylediğimiz gibi bir makaleyi bihakkın mütalaa etmek saatlerce sürebilir, hatta tamamına vâkıf olamayabiliriz de.

O yazıda bir magazin haberi olarak verilen çalışma ile mRNA aşısının ikinci dozunu 3 hafta değil de 3 ay sonra yapıldığında elde edilen aşıya özgü antikor cevabının buna değeceğini ‘preprint’ makalenin ortak yazarı olarak söyleyen kişi, boğmaca aşısı çalışmaları olan bir halk sağlığı uzmanı olan Gayatri Amirthalingam (2).

Daha evvel okuduğumda ‘preprint’ kelimesi dikkatimden kaçmış, yani bahsedilen çalışma dün verdiğim (3) çalışmanın muhtemelen devamı olan başka bir çalışma olmalı!. Hemen ‘preprint’ makale sitesi ‘MedRxive’e ‘second dose amirthalingam’ ile soralım; cevap oniki adet makale var. Aradığımız çalışmaya benzeyen yalnızca ikisi, bunların da birisi derleme olduğu için geriye kalan tek çalışmanın başlığı şu “Antibody Responses After a Single Dose of ChAdOx1 nCoV-19 Vaccine in Healthcare Workers Previously Infected with SARS-CoV-2” (4). Eee, nereye gitdi bizim mRNA aşısının ikinci dozu?!…. Muhtemelen bu fakir bulamamış olmalı, her ne hâl ise.

O halde, elimizdeki antikor çalışmasından biraz daha istifade edelim, çünkü dikkate değer ve söylenmesi gereken bulguları var (3).

Makalenin başlığı ‘Ocak-Şubat 2021’de İngiltere’de, 70-80 yaş arası kişilerin Pfizer/BioNTech COVID-19 aşısına verilen güçlü antikor cevabı’.

Özeti ise şöyle; COVID-19 aşılarına verilen immün cevabı değerlendirmek için Londra’da 70 yaş üstü 185 erişkinin serumları toplanmış. Tek doz Pfizer/BioNtech aşısı, Roche Spike antikor ölçümü kullanılarak daha evvel etkenle karşılaşmamış kişilerde aşıdan üç hafta sonra %94’ünde seropozitiflik (anti-spike antikor varlığı) belirlenirken, iki doz ile çok yüksek antikor seviyeleri elde edilmiş ki bunlar, PCR ile doğrulanmış hafif-orta hastalık geçirenlerin nekahat safhasındaki serumlarındaki antikor seviyesine göre anlamlı şekilde daha yüksek imiş. Bu bulgular İngiltere’nin ilk doza ağırlık verip, ikinci dozu gecikdirme yaklaşımını desteklemekde imiş.

Anlaşılması için hemen ilave edelim, çalışma sadece bir ay içinde, küçük bir grupda sadece antikorlara çeşitli şekillerde bakılarak yapılıyor, aşılananlara PCR ve aşıdan evvel antikor testi yapılmıyor. Aşının etkinliği anti-spike antikoru ile, hastalığın geçirilip geçirilmediği ise virüsün çekirdeğine (nükleokapsid) karşı antikorların seviyesi ile ölçülüyor. Bildiğimiz kadarı ile mRNA aşısı insan hücresine anti-spike antikor üretme emri vermek üzere kodlanan bir aşı idi, o halde hastalığı geçirmediği ve başka bir aşı yapılmadığı bilinen kişilerde virüsün çekirdek antikorlarına bakarak daha evvel vahşi virüs ile karşılaşanların dışlanması hedeflenmiş, aferin!

Tek doz aşı yapılan 99 kişinin serumları 0, 18 ve 33. Günlerde, iki doz olan 86 kişide ise 21 ve 25. Günlerde toplanmış, böylece virüs çekirdek antikoru pozitif bulunan on kişinin verileri değerlendirmeden çıkarılmış, haberde verilen 175 kişiyi bulduk yani. Demek ki, Nature’deki magazin haberi RF tıbbının üstâdı olduğu algı yönetiminin tipik bir numunesi imiş (2, 5).

Gelelim bulgulara (şekil);

Şekilde Roche N virüs çekirdek antikoru negatif ve pozitif olan bir ve iki doz aşı yapılan kişiler, convalescent (nekahat) ise aşısız hastalık geçiren kişilerin serum antikor seviyelerini gösteriyor. Burada dikkat edilmesi gereken bir nokta daha var o da geometrik ortalamaların kullanılmış olması, ancak nekahat için de aynı metod kullanılmış, cihazın kullandığı birim verilmemiş. Şimdi nekahatdeki 100 kişide ortalama 31 iken, hastalık geçirmemiş, bir doz aşılılarda 27 ve 20, iki doz aşılılarda 740 ve 640 bulunmuş. Yani ikinci dozda 20 kat daha yüksek serum seviyesine çıkılmış. Zurnanın zırt dediği yer ise her ne kadar 10 kişi ile sınırlı olsa da birinci doz aşıda 23bin ve 5bin; ikinci doz aşıda 18bin ve 150 (?).



Yani olması gerekenin nerede ise bin katı*.

Makalenin geri kalanını bırakalım ve bu serum seviyesinin ne olduğunu izah edelim. İnsan kanını santrifüje etdiğiniz zaman geride kalan hücresiz kısmına serum denilir ve hayatî proteinleri taşır, bunlardan birisi de antikorlardır (immünglobulinler). Bunların mikdarı yaşa göre belli seviyeleri tutturmalıdır, aksi halde hastalığa işaret edebilirler. Serumda bir antikorun böyle yüzlerce kat yükseldiği duruma ise HİPERGAMAGLOBULİNEMİ denilir. Multipl myelom bunun tipik örneğidir, bu seviyenin onda birini pek geçmez. Aşıların etki ve yan etki mekanizmalarını arz etmişdim (6-8). mRNA aşısının myelom yani hipergamaglobulinemi yapabileceğini yazmışdım. Buraya hemen bir tesbit daha yapalım, bu kadar yüksek serum immünglobulin seviyesi kılcal damarlar mesela koronerler için bilhassa yaşlılarda akut inme ve kalp krizi sebebi olabilir! Bu durum kırk katır ise, kırk satır yani Çinli’nin ne marifeti olabilir? Daha evvel bir röportajımızda verdiğimiz bilgiyi yazıya dökelim (9).


Bundan sadece 30 sene evvel, aşı kâşiflerinin en meşhuru, 40 kadar aşı gelişdiren ve ömrünü en büyük aşı firması olan Merck’e vakfetmiş Dr. Maurice Hilleman’ın itiraf mahiyetinde olan makalesinde günümüzdeki Çin aşısı gibi hücre kültüründe üretilen aşıların yabancı genetik materyal ve üretildiği hücre kültürüne ait yabancı virüslerle kaynadığını ve bu durumun KANSEROJEN olduğunu yazmış. Hilleman bir felaket olan, Enders ve ark kızamık aşısı gelişdirdiği primer (ilkel) kültürlerden sonraki gelişmiş hücre kültürlerinin de bir genetik çorba olduğunu, bir ‘tek hücre fenomeni’ olan kanserin çevresel tetikleyicisinin bu aşılar olduğunu söylemiş (10). Bugün bu durumun hâlâ devam etdiğinin en mühim delili ise mRNA aşıları değil midir?

Ne dersiniz? Kırk Katır mı, Kırk Satır mı?

Duyamadım orucu bozmaz mıymış?

  1. https://ahmetrasimkucukusta.com/2021/05/16/misafir-yazar/asi-ve-antikor-bagisiklik-anlamina-gelmez/
  2. https://www.nature.com/articles/d41586-021-01299-y
  3. https://www.eurosurveillance.org/content/10.2807/1560-7917.ES.2021.26.12.2100329?crawler=true
  4. https://www.medrxiv.org/search/second%252Bdose%252Bamirthalingam
  5. https://ahmetrasimkucukusta.com/2021/05/15/yazilar/tip-yazilari/kovid-asisi/ikinci-dozun-gecekmesi-antikor-seviyesini-3-5-misli-artiriyor/
  6. https://vitamingiller.com/covid-19-asisi-devsirme-ve-kobay/
  7. https://ahmetrasimkucukusta.com/2020/12/27/misafir-yazar/asinin-muhtemel-yan-etkilerine-hazir-misiniz/
  8. https://ahmetrasimkucukusta.com/2020/12/12/misafir-yazar/bos-inanc-bilim-ve-akil-karsitligi/
  9. https://www.glutensizdunya.com/prof-dr-alisan-yildiran-ve-asi-gercekleri/
  10. https://onlinelibrary.wiley.com/doi/abs/10.1002/jmv.1890310104

*Merak edenler için sual; neden tekrarlayan mRNA dozu artan protein üretimine sebeb oluyor? Muhtemelen her dozun enfekte edip ele geçirdiği hücre mikdarı, yani kimerik popülasyon artdığı için olmalı!

AŞI ve ANTİKOR BAĞIŞIKLIK ANLAMINA GELMEZ!

AŞI ve ANTİKOR BAĞIŞIKLIK ANLAMINA GELMEZ!

Çocuk İmmünoloji-Allerji Uzmanı, Prof.Dr. Alişan Yıldıran

Allah Teâlâ ARK hocada razı olsun, sayesinde, hem hadiselerden haberimiz oluyor, hem de bizim erişemediğimiz yerlere münasib cevapları, münasib şekilde veriyor (1).

Üzücü olan husus şu ki, memleketimizin bilimsel, akademik seviyesi, bırakın bilimsel çalışma yapmayı ve yayınlamayı, makale okumanın, takib etmenin bile bilinmediğini telkin etmekde…

Mevzu-u bahis makaleye geçmeden evvel, konu hakkında bir iki kelime ile okuyucuların bilgi sahibi olması lazım; sahibi big pharma ile arası iyi bir tıp fakültesinde çalışan bir emekli enfeksiyon hocası, bir kaç gün evvel RF tıbbının meşhur dergisi Nature’ün magazin versiyonunda çıkan bir habere pek sevindirik olmuş; “COVID-19 aşılarının ikinci dozunu geç yapmak (3 hafta yerine 11-12 hafta) yaşlılarda daha yüksek antikor cevabı oluşturdu. İmmunolojik süreçlere göre beklenen bir durum olmasına rağmen konu ülkemizde yersiz şekilde günlerce tartışıldı.” Beyefendi ARK hocanın fevkalade yerinde tenkid ve suallerine ise “Deontolojik ve etik üsluptan yoksun bir tartışmanın tarafı olmam” diyerek cevabı olmadığını izhar ediyor. Konunun ehemmiyeti şu, beyefendinin muhterem reis-i cumhur hazretlerinde fevkalade tesiri var.

Bir mRNA aşısının, klasik aşılardaki primer, sekonder antijenik karşılaşma ile alakası olmadığını bilmediğini de gösteriyor (Şekil 1. meşhur Siegrist’in klasikleşmiş yazından alınmışdır) (2).


Yaşlı kişilerde antikor seviyesinin mRNA aşı dozunun üç ay sonra yapılması ile daha yüksek antikor seviyesi elde edilmesinin, timusu olmayan bu kişilerde T hücreleri ile değil muhtemelen B hücreleri ile ve nötralizan değil non-nötralizan yani faydalı değil, tehlikeli (antibody dependent enhancement) alakalı olabileceği için, bu bulguyu gerekli tetkikler yapılmadan aşı lehine yorumlamak vicdan azabına bağlı olmalıdır.

Gelelim bahsedilen araştırmaya; araştırma Eurosurveillance’da rapid communication olarak yayınlanmış, yani muhtemelen acil kullanım onayı denilen hukuksuz belgeyi alma maksadı güdülmüş (3). Araştırmacılar bir halk sağlığı ekibi, amaçları da şu; ‘pahalı ve uygulanması zor olan bu aşının mümkün olduğu kadar çok kimseye hiç olmazsa bir doz yapalım da kimse açıkda kalmasın, ne kadar da insanî ve de ilmî!

Çalışmada T hücre cevapları ile ilgili bir değerlendirme yapılmamış, sadece antikor seviyeleri PCR testi pozitif olan medyan yaşı 50 olan 285 kişinin nekahat devresindeki antikor cevapları ile mukayese edilmiş. İstatistik kısmı da tatminkâr değil ama fakiri aşar.

Bu vesîle ile RF tıbbının klasik mavrasını tekrar hatırlatmak isterim, doku içine bir antijen verilmesi ile elde edilen serumda antikor seviyesinin yükselmesi o antijene karşı bağışıklık olduğunu değil, sadece o antijenin tanındığını gösterir.

Antikorlar ile ilgili tıp doktorlarına bir tüyo daha vereyim; serumda IgGAME’nin ölçülmesi, onların efektif (işe yarar) olduğunu izhar etmez. Primer immün yetmezliklerin büyük bir kısmında serum immünglobulinleri ekseriya normaldir. Hatta serum immünglobulinlerinin düşük olmasının yaygın değişken immün yetmezlik kriterleri arasından çıkarılması gerekdiği, çünkü bu hastalık spektrumunun sadece B hücre değil, T hücre defektlerine de bağlı olduğu, hatta bu hastalığın artık bir kombine immün yetmezlik olarak kabul edilmesi gerekdiğni de ifade etmeliyim.

O saçma turkuaz tablo ile bilim yapılmaz değerli kardeşim.

(1) https://ahmetrasimkucukusta.com/2021/05/15/yazilar/tip-yazilari/kovid-asisi/ikinci-dozun-gecekmesi-antikor-seviyesini-3-5-misli-artiriyor/
(2) https://www.who.int/immunization/documents/Elsevier_Vaccine_immunology.pdf?ua=1
(3) https://www.eurosurveillance.org/content/10.2807/1560-7917.ES.2021.26.12.2100329?crawler=true