Wuhan’dan çalışma: Asemptomatik korona vakalarının bulaşıcı olduğuna dair “kanıt yok”

Wuhan’dan çalışma: Asemptomatik korona vakalarının bulaşıcı olduğuna dair “kanıt yok”

Çin’in Wuhan kentinde yapılan kitle testlerinin analizi, corona virüsünün asemptomatik taşıyıcılarının patojeni yaymadığını gösterdi. Bu, asemptomatik taşıyıcıların düşük viral yükü ile ilgili olabilir.

Wuhan'dan çalışma: Asemptomatik korona vakalarının bulaşıcı olduğuna dair "kanıt yok"

Bir çalışmada Çin’de yapılan büyük bir COVID-19 testinin sonuçları analiz edildi. Neredeyse Wuhan şehrinin tüm sakinlerinin dahil edildiği çalışmada, coronanın asemptomatik pozitif vakalarının hastalık yaydığına dair hiçbir kanıt bulunamadı.

Wuhan’da 6 yaş ve üzeri yaklaşık on milyon kişi test edildi, -bu sayı tüm şehir sakinlerinin yüzde 92’sine tekabül ediyor-.
Testte yeni semptomatik vaka kaydedilmedi , 300 tane de asemptomatik vaka tanımlandı. Bulunan asemptomatik vakaların 1,174 yakın temasının ardından yapılan testlerde herhangi bir yeni pozitif sonuca rastlanmadı.

Araştırma sonucu “Belirlenen asemptomatik pozitif vakaların bulaşıcı olduğuna dair hiçbir kanıt bulunmadığı” şeklinde duyuruldu.  İlgililer, geniş çaplı bu testin sonuçlarının, sağlık yetkililerinin karantina ve kısıtlamalar sonrası dönemde hastalık önleme ve kontrol stratejilerini ayarlamasına yardımcı olabileceğini de sözlerine ekledi.

Analiz, test sırasında yayınlanan ön sonuçları da doğruluyor. Wuhan Huazhong Bilim ve Teknoloji Üniversitesi’nden Profesör Lu Zuxun da, Haziran ayında yaptığı açıklamada, asemptomatik kişilerin virüsü başkalarına geçirdiğine dair hiçbir kanıt olmadığını öne sürmüştü.

Raporu hazırlayanlar, önceki çalışmaların asemptomatik bireylerin bulaşıcı olduğu ve daha sonra semptomatik hale gelebilecekleri yönünde olduğunu, ancak araştırmanın devamında, şehir kesin bir karantina altına alındıktan sonra testleri pozitif çıkan Wuhan sakinlerinin “düşük seviyelerde viral yüklere” sahip olduklarını ve bu nedenle hastalığı diğer insanlara yayamadıklarını bildirdiler.

Wuhan, 70 günden fazla bir süre sıkı bir şekilde karantina altına alınmıştı.  Her haneden yalnızca bir kişinin en fazla iki saat süreyle konutlarını terk etmesine izin verilmişti.

Makale, COVID-19 kısıtlamalarının etkinliği hakkında büyüyen tartışmalara bomba gibi düşüyor. Öyle ki, şehir ve hatta ülke çapında kısıtlanmalar ve maske zorunlulukları; asemptomatik insanların bile hastalığı yayabileceği ve böylece sağlık hizmetlerinin aşırı yüklenmesine sebep olabileceği argümanıyla haklı gösterildi.

Önlemleri eleştirenler, kısıtlamaların sosyal ve ekonomik maliyetlerinin, varlığı şüpheli faydalardan çok daha ağır bastığını ve asemptomatik insanların bulaşıcı olmadığını gösteren çalışmalara işaret ediyor.

Bu çalışmadaki araştırmacılar, kendilerini bu tartışmaların dışında tutmayı tercih ediyor ve her şeyi açıklığa kavuşturmak için henüz çok erken olduğunu belirtiyorlar. Wuhan’da maske takma ve sosyal mesafeyi koruma gibi önlemlerin uygulanmaya devam etmesi gerektiğini ve özellikle zayıflamış bağışıklık sistemine sahip olanlar gibi nüfusun savunmasız kesiminin tehlikelerden korunmaya devam etmesi gerektiğini savunuyorlar.

Haziran ayında, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) önceki açıklamalarını revize etti ve virüsün asemptomatik taşıyıcılarının patojeni yayabileceğini kanıtlamak için yeterli kanıt olmadığını söyledi.

Kaynak:

https://de.rt.com/international/109526-studie-aus-wuhan-kein-beweis/https://de.rt.com/international/109526-studie-aus-wuhan-kein-beweis/

Okumaya Devam Et

Sansürlenmeye Çalışılan Maske Deneyi

Sansürlenmeye Çalışılan Maske Deneyi

Yayına girmesi dünyanın en büyük üç tıp dergisi tarafından engellenmeye çalışılan Danimarka çalışması Kasım itibariyle Annals of Internal Medicine dergisinde yerini almış bulunuyor.  

Özellikleri:

  • Tıbbın altın standart olarak belirlediği randomize kontrollü deney olması
  • Maskenin gerçek yaşam koşullarında COVID-19’a karşı etkinliğini değerlendiren ilk ve şu ana kadar tek çalışma olması
  • 2020 mart ayı itibariyle alelacele literatüre doluşturuluveren kalitesiz, ağır kusurlu, gözleme yahut matematik modellemeye dayalı maske çalışmalarının aksine, COVID-19’a yol açtığı iddia edilen Sars-CoV-2 virüsü özelinde yapılmış ilk, en büyük katılımlı ve prospektif (ileriye dönük) maske deneyi olması
  • Kanadalı bilimadamı Denis G. Rancourt’un detaylı analiziyle ortaya koyduğu gibi, maskenin viral enfeksiyon riskine etkisini çalışmış diğer tüm randomize deneylerde ortaya çıkan sonucu, yani maskenin enfeksiyon riskini istatistiki olarak manalı bir oranda azaltmadığı sonucu ile birebir örtüşüyor olması
  • Hayatı kilit alma operasyonalrının simgesi olarak toplumlara dayatılmakta olan ve beraberinde türlü sağlık sorunlarını da getiren maske takma dayatmasının bilimsel temelden yoksun olduğunu göstermesi.

Bu çalışmayı yayımlamayı bilinmeyen nedenlerle reddeden, ancak maske ile ilgili sene başından beri yapılmış her yayını tüm kusurlarına rağmen derhal yayımlamış, Hidroksiklorokin ilacı üzerine düzenlenmiş ancak sahte olduğu daha sonradan alaşılarak geri çekilmek zorunda kalınmış en az 2 klinik deneyin yayımcısı The Lancet, NEJM gibi dergilerin yanısıra, elbette ilaç endüstrisinin ABD’deki kalesi JAMA (Amerikan Tabipler Birliği Dergisi), bugüne kadar COVID-19 ve maske kullanımı üzerine yapılmış en önemli çalışmanın aylarca kamuoyundan saklanmasına aracılık etmiş oluyorlar.

Çalışma metni, bulgular, rakamlar incelendiğinde sonuç gayet net ve ortada olmasına rağmen, “aşı bilimi”nden aşina olduğumuz üzere, çalışmalarını yayımlatabilmek için yazarların sonuç bölümünde bazı kelime oyunlarına başvurmak, matematik ve mantığa aykırı da olsa resmi bilim ulemasının onayını alabilmek için maske kullanımının enfeksiyonu aynı anda hem arttığı hem azalttığı gibi söylemlere başvurmak zorunda kalmaları ise dikkat çekici. 

Deneyde, 6000’in üzerinde katılımcı iki gruba ayrılarak, bir gruba toplum içinde maske taktırılıyor, diğer grup (çalışmanın düzenlendiği Nisan ayında Danimarka’da zaten halka maske takmaları yönünde bir tavsiyede bulunulmamış olduğundan) her zamanki gibi maskesiz yaşamlarına devam ediyorlar.

Deneyin başında antikor testi, PCR ve doktor muayenesi yöntemleri ile tüm katılımcıların COVID-19 enfeksiyonu olmadığı teyit ediliyor ve 1 aylık süre sonunda testler yeniden gerçekleştirilerek katılımcıların kaçta kaçının COVID-19 pozitif olduğuna bakılıyor. Maske takmış ve takmamış iki grup arasında belirgin bir fark oluşup oluşmadığı üzerinden de, maskenin bu “virüs”e karşı etkinliği anlaşılmaya çalışılıyor.

Sonuç:

“Maske takmanın COVID-19 ile ilgili alınan resmi halk sağlığı tedbirleri arasında olmadığı ve maske takmanın toplumda yaygın bir pratik de olmadığı bir ortamda halk arasında yürüttüğümüz ve rastgele atanmış kontrol grubu ile kıyaslamanın yapılmakta olduğu bu deney, ev haricinde toplum arasına karışıldığı zamanlarda cerrahi maske takmanın, maske takmamaya göre SARS-CoV-2 enfeksiyonu insidansında istatistiksel öneme sahip bir azalma yaratmadığını göstermiştir.”

Özetle maske takmak, tıpkı viral enfeksiyonlarda maske takmanın önleyiciliğini araştırmış diğer randomize kontrollü yayınların çıkardığı sonuç gibi, “Sars-CoV-2 virüsü”ne karşı da herhangi bir koruyucu etkiye sahip değil.

Bu deneyle bilinen gerçekler bir kez daha teyit edilmiş, bugüne kadar neden her sene gribal enfeksiyonlara karşı kimsenin maske takmamış olduğunu yeniden hatırlatmış oluyor.

Gözden kaçmaması gereken bir diğer önemli sonuç da, deney süresince takibi yapılan kişiler arasında %98-99’unun bizzat bağışıklık sisteminin kendilerini “virüs”ten koruyarak, test sonuçlarının negatif çıkmış olması.

Sansürlenmek istenen gerçekler, özetle bunlar.

https://www.acpjournals.org/doi/10.7326/M20-6817

 

 

 

 

Okumaya Devam Et

Portekiz Mahkemesine göre PCR Testleri Bilimsel Güvenilirlikten Yoksun, Buna Dayanılarak Yapılan Karantina Uygulaması Hukuken Geçersiz

Portekiz Mahkemesine göre PCR Testleri Bilimsel Güvenilirlikten Yoksun, Buna Dayanılarak Yapılan Karantina Uygulaması Hukuken Geçersiz

Portekiz’de görülen bir davada mahkemenin aldığı karar bildirgesinde, PCR testi sonuçlarına çeşitli nedenlerle güvenilemeyeceği ve sırf PCR testi sonucuna dayanılarak insanların karantina gerekçesiyle dolaşım özgürlüklerinin engellenemeyeceği ifade edildi.

Yapılan açıklamada Jaafar ve ark.’nın 2020 yılına ait bilimsel çalışmalarına atıfta bulunularak, testin çıkaracağı sonucun cihazın çalıştırıldığı devir sayısına ve numunedeki viral yüke bağlı olarak değişeceği vurgulanarak, buradan hareketle şunlar söyleniyor: 

“Kişiye uygulanan PCR testi 35 devir ve üstünde çalıştırıldığında pozitif sonuç vermişse, bahsi geçen kişinin enfekte olma ihtimali %3’ün altında, bu sonucun hatalı pozitif olma olasılığı ise %97’dir.”

Mahkeme ayrıca, Portekiz’de yapılmakta olan PCR testlerindeki devir sayısının bilinmediğini de ifade ediyor.

Türkiye’de kullanımda olan PCR testlerinin marka, hazırlanma tarihi, üretildiği ülke, yapılan devir sayısı ve testlerde hangi gen dizilimlerinin kullanıldığı yönünde kamuoyuna yapılmış bir bilgilendirme bulunmamaktadır.

Davaya konu olan karantina uygulaması, ülkeye turist olarak gelen dört kişiden birinde PCR testinin pozitif çıkması üzerinde, bölge sağlık müdürlüğünce kişilerin otelde alıkonulması şeklinde cereyan ediyor. 

Mahkemenin, Bölge Sağlık Müdürlüğü’nün aldığı sağlık tedbiri kararını bozma gerekçesi ise şöyle:

“PCR testlerinin güvenilirliği ile ilgili bilirkişilerce dillendirilen bunca soru işareti ve yanı sıra, testin analiitik parametlereleri ile ilgili bunca bilinmezlik varken, kişide herhangi bir enfeksiyon veya risk olduğuna dair doktor görüşü veya teşhisi de bulunmadığından, mahkemenin sayın C’nin gerçekten Sars-CoV-2 virüsü taşıyıcısı, A, B ve D’nin de temastan dolayı yüksek risk kategorisinde olup olup olmadığını belirleme imkanı bulunmamaktadır.”

Bu noktada PCR’ın icat edilme nedeni ve asıl işlevinin, genetik materyal kopyalamak ve çoğaltmak olduğu unutulmamalıdır. Bu cihaz tıbbi tanı ve tetkik amacıyla kullanıma uygun değildir.

Okumaya Devam Et

PCR Test Sonuçları %100 Güvenilmezdir

PCR Test Sonuçları %100 Güvenilmezdir


“Sürüntü testleri %100 güvenilmezdir çünkü ortada izole edilmiş bir virüs yok,” diyor Prof.Dr. Stefano Scoglio 12 Eylül 2020 tarihli bir söyleşisinde. Kasım 2020 itibariyle de İtalya’da 30 farklı yerel mahkemede PCR testi sonuçları üzerinden alınan kararlarla uygulamaya konulan pandemi tedbirlerinin hukuksuzluğu savı üzerinden devlete dava açmış bulunuyor.

İşte Scoglio’nun “Uydurma pandemi, yeni bir icat olarak asemptomatikliğin patolojikliği ve Covid 19 testinin geçersizliği” başlıklı çalışması ve sonraki araştırmalarında ortaya koyduğu gerçekler:

  1. SARS-CoV2 virüsü izole edilmemiş olduğundan, PCR testi sonuçlarının doğruluk oranını saptamak için kullanılabilecek bir altın standart da yoktur. O yüzden bu testlerle elde edilecek sonuçlar tümüyle geçersizdir.

    VİRÜS İZOLASYONU OLDUĞUNU KABUL ETSEK BİLE; 

  2. Kullanımda 100’ün üzerinde sürüntü test kiti var ve bunların tekinin bile resmi verifikasyon ve validasyonu yok. 
  3. Cihazların %99’unda hangi gen dizilimlerinin bulunduğu bilinmiyor.
  4. Almanya’dan Prof. Drosten’ın araştırma ekibi, kullanımda başı çeken test kitinde Çin laboratuvarlarından kendilerine gönderilmiş ve bilgisayarda bir araya getirilmiş gen dizilimi olduğunu kabul etmiş bulunuyor. 
  5. Virüs izole edilmiş varsayılsa bile sistem doğru sonuç almaya değil, pozitif sayısını artırmaya yönelik kurulmuş bir sistem.  
  6. 2020’nin Nisan ayına kadar PCR testlerinde her 3 gen de (E geni, N geni ve RdRp2 geni) aranmakta, kişiden alınan numunede bu 3 gen de bulunduğu takdirde pozitiftir denmekteydi. Kişide enfeksiyon kabiliyetine sahip, bütünlüğü bozulmamış tam bir virüs var diyebilmek için bu 3 genin birden mevcudiyeti aranmakta, bu da pozitiflerde suni yükselmelerin önüne geçmekteydi.

    İtalya’da Sağlık Bakanlığı’nın yayımladığı 2 Nisan tarihli bir genelgeyle getirilen yeni düzenlemeyle, SARS-CoV2’ye ait olduğu ileri sürülen hedef genlerden yalnız birinin mevcudiyeti pozitiflik için yeterli kabul edilmeye başlandı. İlk baştaki yöntemle ilerlenmiş olsa, bugünkü asemptomatik pozitif yığınlarının oluşması söz konusu olamazdı.

Sağlık Bakanlığı, virüs dolaşımının en yoğun seyrettiği kırmızı bölgelerde tek gen bulunsa yeter şeklinde mantık yürütüyor. Bilimsel açıdan ise bu tam bir saçmalık, zira virüsün en yoğun görüldüğü yerlerde üç geni birden bulmak çok daha kolay olmalı. 

7. Dünyanın önde gelen uzmanları PCR testlerinden anlamlı bir sonuç alabilmek için, cihaza yaptırılan devir sayısının 20 ila 30 arasında kalması gerektiğini söylüyor. Frankfurt il sağlık idaresinde yapılan açıklama, 25 devrin üstünde gerçekleştirilen PCR test sonuçlarının hükümsüz olduğu yönünde. İtalya’da ise laboratuvarlar 32 devir ve üstünde çalıştırıyor cihazı, hatta 50 devre çıkanlar da var. Bu durumda PCR testlerinden çıkan sonuçların hiçbir bilimsel ehemiyeti kalmamaktadır. 30 devrin üstünde, çıkacak sonuç otomatikman negatif sayılmalıdır. Milan’daki San Raffaele Hastanesi’nde Mikrobiyoloji Anabilim Dalı başkanlığını yürütmek olan. Professor Massimo Clementi’nin de katıldığı üzere, şayet sağduyulu bir biçimde devir sayısı 30, bilemediniz 35’i aştığı noktada sonuç negatif kabul edilse, pandemi hemen yarın bitmiş olurdu.

8. Gen bankası GISAID’de bugüne kadar SARS-CoV2 mutasyonu olduğu iddiasıyla 150.000 farklı gen dizilimi girilmiş bulunuyor. Virüs bu denli hızlı mutasyona uğruyorsa, 3 ay önce hazırlanmış PCR testi ile bugün dolaşımdaki virüsü aramak mantık dışıdır. Virüsün her ülkeye ve coğrafyaya göre değişiklik gösterdiği iddia edildiğinden, menşei farklı bir ülke olan test kitlerinin yine herhangi bir geçerliliği olmayacaktır.

“1 devir olmuş 10 olmuş 40 olmuş, hiç mühim değil. PCR testinde devir sayısının da hiçbir anlamı yok, zira ortada virüsün mevcudiyetine dair kanıt yok!” – Prof. Dr. Stefano Scoglio 

 

Okumaya Devam Et

AKCİĞER

AKCİĞER

İlk haber: Türkiye’nin Gögüs Hastalıkları otörü tarafından geldi:

“Son aylarda solunum sıkıntısı şikayeti ile müracaat eden hasta sayısında ciddi bir artış var.” Dedi üstat.

Yerinde bir tespit.

Beklenen bir tespit.

Neden? diye soruldu zat-ı muhteşem’e..

“Psikolojik.” Dedi. İyi mi!..

“Psikolojik” teşhisi, çaresiz (yeteneksiz) klinisyenin (hekimin) çaresiz çıkış (sorumluluktan kaçış) kapısıdır.

“Ben bilmiyorum, ben beceremedim, benim bu konudaki bilgim eksik..” Demek yerine ızdırap çeken hastaya ” psikolojik” deyip atmak hekimin “acizliğidir”.

Bir hastanın yakınmalarını “psikolojik bir temele” bağlamadan önce hekimin asli görev ve sorumluluğu bu şikayete neden olabilecek bütün hastalıkları araştırmak ve neticede hiçbir açıklayıcı, objektif veri yok ise bu kanaate varmaktır.

Ki finalde konulan “ psikolojik” teşhisi tüm araştırmalara rağmen soyut, subjektif olarak kabul edilir.

Ama ağzı büzüseci pozitif bilim insanları geçen zaman zarfında “boş” durmayıp ha bire araştırma yapıyorlar.

Son çalışmalar gelmekte olan bir felaket konusunda bizleri uyarıyor!..

Özellikle çocuklarımızda olmak üzere,

Toplumda akciğerler adeta “alarm” veriyor.

Astım hasta sayısında çok ciddi artış var.

KOAH hastalarında çok ciddi ölüm ve hastanelere yatarak tedavi ihtiyacı olan hasta yüklenmesi var.

Üstelik sebep Covid-19!da değil.

İnsanların Akciğerleri “bilinmeyen” bir maddeye karşı “tepki” veriyor.

Bu tepki o kadar kuvvetli ki yirmi yıl sigara içen insanın akciğerlerinin verdiği tepkiden daha şiddetli.

Bilim insanları henüz bu tepkinin sebebini açıklayamıyor.

Sebebi açıklamak için önce Covid-19’a sığındılar.

“Asemptomatik hastalarda da akciğer yıkımı var dediler.”

Ama bu iddia’nın gerçek olmadığı kısa sürede ortaya çıktı.

Tazecik akciğerler “bilinmeyen?” bir sebep ile reaksiyon göstererek yıkılıyorlar!..

Sebep belli.

Hangi sentetik madde’den üretildiği ve hangi kimyasal maddeleri içerdiği toplumdan bir “sır” gibi gizlenen yüz maskeleri…

Küçücük bebeklerimiz ve çocuklarımızın solunum sisteminin giriş kapısına taktığımız “o” öldürücü “şeyler”
Lütfen ve lütfen..

Özellikle bebek ve çocuklarınıza evde tozutmayan kumaşlardan ve iyi oksijen alabilecekleri gözenekli, gevşek materyallerden maskeler yapın.

Siz ve çocuklarınız sadece kanunen mecbur oldukları ortamlarda ve mümkünse kısa süreli bu maskeleri kullanın.

Akciğerlerde meydana gelen “hasar” tıp dünyasının yeni yeni dikkatini çekmeye başladı.

Tıp dünyası bu akciğer yıkımının gerçek sebebini bulup sizleri uyarana kadar geçen sürede “iş işten geçmiş olabilir”.

Maske, kullanımı arttıkça, yaygınlaştıkça daha ağır hastalığa sebep olan çok ciddi enstrumandır.

Daha ağır hastalanmanıza sebep olmak ile kalmaz.

Kalıcı, ağır akciğer hasarı ortaya çıkarır.

Tıp insanlarının bu gün yaşadığı kafa karışıklığı ileride sizin karşınıza “net” bir hastalık olarak çıkar.

Ve tıp asla “özür dilemez.”

Dr.Bilgehan Bilge 11.11.20

Bunlar Da İlginizi Çekebilir

Son haberler

Kanadalı Doktorlar Konuşuyor / Video

Kanada Sağlık Birliği adına halkı bilgilendirmek amacıyla çekilmiş video metnidir: Covid'den Korkmamıza Gerek Yok; İşte Başlıca GerekçelerKanadalı Hekimler Suskunluğunu Bozuyor Dr. Stephen Malthouse – British Columbia Giriş Covid'den neden korkmamamız gerektiği ile...

KIRK KATIR MI, KIRK SATIR MI? ALMAN MI, ÇİNLİ Mİ?

- Prof.Dr. Alişan Yıldıran Bu yazıyı dün arzetdiğimiz ‘Aşı ve antikor bağışıklık anlamına gelmez’ başlıklı yazımıza zeyl olarak yazmak iktiza etdi (1). Daha evvel söylediğimiz gibi bir makaleyi bihakkın mütalaa etmek saatlerce sürebilir, hatta tamamına vâkıf...

AŞI ve ANTİKOR BAĞIŞIKLIK ANLAMINA GELMEZ!

Çocuk İmmünoloji-Allerji Uzmanı, Prof.Dr. Alişan YıldıranAllah Teâlâ ARK hocada razı olsun, sayesinde, hem hadiselerden haberimiz oluyor, hem de bizim erişemediğimiz yerlere münasib cevapları, münasib şekilde veriyor (1). Üzücü olan husus şu ki, memleketimizin...

Corona Sürecindeki Hikayelerine Talibiz

Bizimle konu hakkındaki her türlü duygu, düşünce ve yorumunu paylaşarak bu platforma sen de katkı sağlayabilirsin.

Bize Katıl

Yabancı dilden Türkçe’ye çeviri konusunda destek olmak ya da kendi alanın çerçevesinde paylaşımlarımıza katkı sağlamak istersen, bize yazabilirsin.

Bizi takip et

Güncel paylaşımlardan haberdar olmak ister misin?

Okumaya Devam Et

Literatür

Literatür

 BUYURUN LİTERATÜRE!..

Sizlere söz verdim bir kere.

Günlük hayatta kullanmaya zorlandığımız maskelere “bilim” ne gözle bakıyor?

– Bu maskeler , bu tip bir virüse karşı ne derece koruyucu?

– Maske kullanmanın faydasızlığı dışında ne gibi zararları var?

Bu iki ana başlık halinde bu güne kadar yapılmış bilimsel araştırmaları liste halinde yayınlayacağım.

Hepsini yayınlamam imkansız. Çünkü yüz binlerce yayın var.

Genellikle karşıma çıkan ilk elli makale içerisinden en çok atıf alan ve saygın dergilerde yayınlananlara ağırlık veriyorum.

Ama inanın ki bu yaptığım işin ne derece “gereksiz” olduğunu, zaman kaybı olduğunu her seferinde kendime kızarak söylüyorum.

İnsanın solungacının olmadığını, dünyanın güneş etrafında döndüğünü, taşın sert olduğunu, ateşin insanı yakacağını ispat etmek gibi “gereksiz” .

Maske konusunda en fanatik tarafların bile artık kabul ettiği bir gerçek var üstelik.

“Maskelerin bu virüs için koruma sağlamadığını, özellikle günlük hayatta en sık kullanılan cerrahi maskelerin “ciddi oranda” virüs geçirdiğini artık kabul etmeyen yok gibi..”

“Ama şu teselliyi ortaya koyuyorlar: Maske takarak,kısmen de olsa daha az virüse maruz kalıyoruz. Daha az virüs demek, daha hafif hastalık demek..”

Bu gerçek anlamda beyhude bir teselli..

Unuttukları çok ciddi bir gerçek var.

O da maskenin üzerinde biriken virüs yükü!..

Bu tehlikeden bahseden hiç yok.

Maskenin zorunlu olduğu tarihten itibaren hastalığı ağır geçiren insan sayısında ciddi artışın sebebini bile açıklamaktan aciz durumdalar.

Özellikle orta yaş ve gençlerde ortaya çıkan ve yükselen “ağır hastalık tablosunun” sebebi ne?

Maske üzerinde biriken “virüs dozu” olmasın sakın?..

Hiç maske takmayan ülkeler ve bizdeki gibi uzun zamandır “zorunlu” maske takan ülkeler arasında “zorunlular” aleyhine gelişen ikinci dalga ve ağır hasta sayısındaki artış bile uyanmalarını sağlamıyor.

İşi düğüne, derneğe bağlamış durumdalar.

Neyse biz Amerikayı yeniden keşfetmek adına literatür verelim.

“Not: Google Academic adlı bir ara arama motoru var internette. Bu konuda daha fazla bilgi isteyen arkadaşlar bu kanaldan pek çok bilimsel araştırmaya ulaşabilir. Surgical mask anahtar cümlesi ile ilk etapta 400.000 (dört yüz bin) çalışma çıkacak karşınıza. Ben ilk yirmi kadar çalışmanın başlık ve link’ini veriyorum. Bu çalışmalar maskelerin verimliliği ile ilgili. Vakit bulursam bir sonraki yazım “zararları” ile ilgili çalışmalar içerecek. Haydi hepimize kolay gelsin.)

      • Effectiveness of N95 respirators versus surgical masks against influenza: A systematic review and meta‐analysis
        Youlin Long ,Tengyue Hu ,Liqin Liu ,Rui Chen ,Qiong Guo ,Liu Yang ,Yifan Cheng ,Jin Huang ,Liang Du
        First published: 13 March 2020
        https://doi.org/10.1111/jebm.12381
        The use of N95 respirators compared with surgical masks is not associated with a lower risk of laboratory‐confirmed influenza. It suggests that N95 respirators should not be recommended for general public and nonhigh‐risk medical staff those are not in close contact with influenza patients or suspected patients.
        Cerrahi maskeler ile karşılaştırıldığında N95 solunum cihazlarının kullanılması, laboratuvar tarafından onaylanmış grip riskinin daha düşük olmasıyla ilişkili değildir. N95 solunum cihazlarının, influenzalı hastalar veya şüpheli hastalarla yakın temasta bulunmayan genel halk ve yüksek riskli olmayan sağlık personeli için önerilmemesi gerektiğini önermektedir.

 

  • SARS-CoV-2’yi Bloke Etmede Cerrahi ve Pamuklu Maskelerin Etkinliği:Kontrollü Bir Karşılaştırma
    Seongman Bae, MD,Min-Chul Kim, MD,Ji Yeun Kim, PhD,Hye-Hee Cha, BSJoon Seo Lim, Doktora
    https://doi.org/10.7326/M20-1342
    Sonuç olarak, hem cerrahi hem de pamuklu maskeler, SARS-CoV-2’nin COVID-19’lu hastaların öksürüklerinden çevreye ve dış maske yüzeyine yayılmasını önlemede etkisiz görünmektedir.

 

  • N95 Solunum Cihazları ve Cerrahi Maskeler Tarafından Sunulan Solunum Performansı: Bakteriyel ve Viral Parçacık Büyüklüğü Aralığını Temsil Eden NaCl Aerosol ile İnsan Denek Değerlendirmesi
    Shu-An Lee , Sergey A. Grinshpun , Tiina Reponen
    Mesleki Hijyen Yıllıkları , Cilt 52, Sayı 3, Nisan 2008, Sayfa 177–185,
    https://doi.org/10.1093/annhyg/men005
    Bu çalışmada test edilen N95 solunum cihazlarının ve cerrahi maskelerin çoğunun, koronavirüs ve grip virüsü boyutlarını içeren yaklaşık 0,04 ila 0,2 μm arasındaki partiküllere karşı en kötü performans gösterdiği gözlemlendi.
  • Face Seal Leakage of Half Masks and Surgical Masks
    TIMO TUOMI Pages 308-312 Published online: 04 Jun 2010
    · https://doi.org/10.1080/15298668591394879
    Surgical mask filter and fit performance
    https://doi.org/10.1016/j.ajic.2007.07.008
    Sonuç
    Bu cerrahi maskelerin hiçbiri, solunum koruma cihazları olarak kabul edilebilecek yeterli filtre performansı ve yüze oturma özellikleri sergilemedi.
  • A study of disposable surgical masks
    · Author links open overlay panelPaul O.MadsenM.D.1Renate E.MadsenM.D.1
    · Show more
    https://doi.org/10.1016/0002-9610(67)90168-7

 

    • https://doi.org/10.1016/j.ajic.2010.06.002
      Sonuç: Havalandırılmış bir alanda, kaynakta takılan bir maske ile ekshale edilen partiküllerin saptırılması, alıcıdaki herhangi bir maskeden çok daha yüksek düzeyde koruma sağlamıştır. Kaynakta veya alıcıda maske filtrasyonu maruziyetin azaltılmasında önemli bir rol oynamadı.
    • Sağlık personelini şiddetli akut solunum sendromundan korumak: birden fazla cerrahi maskenin filtrasyon kapasitesi
      Yazar bağlantıları yer paylaşımı panelini açar JL Derrick C.D. Gomersall
      https://doi.org/10.1016/j.jhin.2004.10.013Bu, birden fazla cerrahi maske takmanın in vivo filtrasyon etkinliğini belirlemek için altı gönüllüde bir, iki, üç ve beş cerrahi maskenin çapraz bir denemesiydi. Maskelerin içindeki ve dışındaki ortam partikül sayılarındaki farkı ölçmek için bir Portacount kullandık. Beş cerrahi maskenin en iyi kombinasyonu, 13,7’lik bir uyum faktörüne sahipti; bu, yarım yüz maskesi için gereken minimum 100 seviyesinin çok altındadır.
      Birden fazla cerrahi maske, ortam partiküllerini zayıf bir şekilde filtreler. Alternatif olmadığı sürece N95 maskelerin yerine kullanılmamalıdır.
  •  Cerrahi maskelerin influenza bioaerosollerine karşı etkinliği
    C. Makison Booth M. Clayton B. Crook J.M. Gawn
    https://doi.org/10.1016/j.jhin.2013.02.007
    Çoğu cerrahi maske , solunum koruyucu cihazlar (RPD’ler) olarak kullanım için onaylanmamıştır. Bir grip salgını durumunda , saklama ve uygunluk testi gibi lojistik ve pratik uygulamalar, RPD’lerin kullanımını büyük miktarlarda bulaşıcı biyo-aerosol üretme olasılığı yüksek olan belirli yüksek riskli prosedürlerle sınırlayacaktır. Çalışmalar, bu tür durumlarda artan sayıda cerrahi maskenin giyildiğini, ancak bulaşıcı aerosollere karşı bir cerrahi maske ile kullanıcıya sağlanan korumanın iyi anlaşılmadığını göstermiştir.
    N95 Solunum Cihazları ve Cerrahi Maskeler Tarafından Sunulan Solunum Performansı: Bakteriyel ve Viral Parçacık Büyüklüğü Aralığını Temsil Eden NaCl Aerosol ile İnsan Denek Değerlendirmesi

 

 

  • METHOD FOR EVALUATING EFFECTIVENESS OF SURGICAL MASKS
    V. W. Greene, D. Vesley

 

A study of disposable surgical masks
Paul O.MadsenM.D.1Renate E.MadsenM.D.1
https://doi.org/10.1016/0002-9610(67)90168-78

 

  • Maruz kalma riskinin belirlenmesi: Cerrahi maskeler ve solunum maskeleri
    Yazar bağlantıları yer paylaşımı panelini açar.
    Keith T. Diaz MD Gerald C. Smaldone MD, PhD

 

https://doi.org/10.1016/j.ajic.2010.06.002
Sonuç: Havalandırılmış bir alanda, kaynakta takılan bir maske ile ekshale edilen partiküllerin saptırılması, alıcıdaki herhangi bir maskeden çok daha yüksek düzeyde koruma sağlamıştır. Kaynakta veya alıcıda maske filtrasyonu maruziyetin azaltılmasında önemli bir rol oynamadı.

Dr.Bilgehan Bilge.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir

Son haberler

Kanadalı Doktorlar Konuşuyor / Video

Kanada Sağlık Birliği adına halkı bilgilendirmek amacıyla çekilmiş video metnidir: Covid'den Korkmamıza Gerek Yok; İşte Başlıca GerekçelerKanadalı Hekimler Suskunluğunu Bozuyor Dr. Stephen Malthouse – British Columbia Giriş Covid'den neden korkmamamız gerektiği ile...

KIRK KATIR MI, KIRK SATIR MI? ALMAN MI, ÇİNLİ Mİ?

- Prof.Dr. Alişan Yıldıran Bu yazıyı dün arzetdiğimiz ‘Aşı ve antikor bağışıklık anlamına gelmez’ başlıklı yazımıza zeyl olarak yazmak iktiza etdi (1). Daha evvel söylediğimiz gibi bir makaleyi bihakkın mütalaa etmek saatlerce sürebilir, hatta tamamına vâkıf...

AŞI ve ANTİKOR BAĞIŞIKLIK ANLAMINA GELMEZ!

Çocuk İmmünoloji-Allerji Uzmanı, Prof.Dr. Alişan YıldıranAllah Teâlâ ARK hocada razı olsun, sayesinde, hem hadiselerden haberimiz oluyor, hem de bizim erişemediğimiz yerlere münasib cevapları, münasib şekilde veriyor (1). Üzücü olan husus şu ki, memleketimizin...

Corona Sürecindeki Hikayelerine Talibiz

Bizimle konu hakkındaki her türlü duygu, düşünce ve yorumunu paylaşarak bu platforma sen de katkı sağlayabilirsin.

Bize Katıl

Yabancı dilden Türkçe’ye çeviri konusunda destek olmak ya da kendi alanın çerçevesinde paylaşımlarımıza katkı sağlamak istersen, bize yazabilirsin.

Bizi takip et

Güncel paylaşımlardan haberdar olmak ister misin?

Okumaya Devam Et