Bir önceki yazımda size araştırdığım, etkilendiğim, bilgilendiğim kaynakları paylaşacağımdan bahsetmiştim.
Sözlerine, araştırmalarına, çalışmalarına itibar ettiğim, mart ayından beri dünyada ana akım medyada yer bulamayan, ama çok izlenen, takip edilen kişileri kısaca sıralayacağım. Amacım verdiğim linklerle de, onlar ne söyleşmişler, ne gibi çalışmalar yapmışlar, nasıl biraraya gelip ortak ses olmaya çalışmışlar; işte bunları ortaya koymak.
Bu kişilerin fotoğraflarının da bu blogda yer almasına önem veriyorum. Çünkü fotoğraflar, görseller çok daha kolay hafızaya kazınıyor, hele hele tabii tekrarlanınca.
.
Önce şunu söyleyeyim, Almanca diline iyi hakim olduğumdan, uzun yıllar Avusturya ve Almanya’da yaşadığımdan, ve oralardaki gelişmeleri sürekli takip ettiğimden, biri 21, diğeri 31 yaşında olan kızlarım Alman eğitim sisteminin içinde yetiştiklerinden şimdiye kadar araştırmalarımı hep Almanca yaptım. Kısa bir süre öncesine kadar Avusturya vatandaşıydım ayrıca.
14 yıl Viyana’da yaşadım. Büyük kızım orada doğdu. 2005in aralık ayında kanserden ölen eşim Süha Şenol ile orada evlendik. Daha sonra Halle/Almanya’da yaşadık bir süre. 1998 den beri tekrar İstanbul’dayım. Farklı kültürleri,yapıları, politikaları tanıdım süreç içinde.
“Die Würde des Menschen ist unanstastbar= insanın onuru zedelenemez” Alman Anayasasının birinci maddesi, ve ben bunu hep çok önemsedim, ve konuyu hukuki, psikolojik ve sosyal boyutuyla ele almaya, irdelemeye, deşmeye çalışıyorum. Deşdikçe de, bundan bir- iki yıl önceye kadar edinmiş olduğum bilgilerde ne gibi eksikler olduğunu görüyorum.
31 ocak 2021, yani dün, Viyana’da Corona tedbirlerine karşı bir protesto vardı. İzin verilmedi protestoya. Ama yine de çok sayıda katılımcı ile protesto gerçekleşti. Polis toplananları dağıtmak istedi, fakat daha sonra bir ara polisin kasklarını indirip onlarla beraber yürüdüğünü gördük. Canlı yayından artık bunları görmek mümkün. Ana akım medyada ise Avrupa’da mayıs ayından beri süren protestolar yer bulmuyor, “protestocular için aşırı sağcılar, Naziler, komplo teorisyenleri, Covidiotlar, aşırı solcular, Reichsbürger, Aluhuttraeger, aşı karşıtları”gibi etiketlemelerle insanların Anayasal hak ve özgürlüklerine sahip çıkmaları hafife alınıyor baştan beri. (Araya karışan radikal gruplar olabilir tabii, ama bu her zaman olabilecek bir durumdur)
Viyana’da dün konuşma yapacağının duyurusu yapılmıştı çok önemsediğim Prof. Dr.Sucharit Bhakdi’nin (protesto yürüyüşüne birgün önce yasak getirilmiş, o yüzden Bhakdi de konuşma yapamamış olabilir, henüz bakamadım)
Benim bir dönem Avusturya vatandaşı olduğumdan dolayı pek de mutlu olduğum gibi, Tayland kökenli, 56 yıldır Almanya’da yaşamasına rağmen 3 sene önce Alman vatandaşı olan çok önemli bir bilim insanı Prof. Bhakdi. Mart 2020 den beri takip ettiğim, internette onlarca konuşmasını dinlediğim ,Mainz üniversitesinde çoğu virolog olan binlerce tıp öğrencisine eğitim vermiş mikrobiyolog, enfeksiyon epidemiyoloğu Prof. Dr. Sucharit Bhadi Almanya’dan ayrılmaya karar vermiş. Almanya’da demokrasinin işlemediğini, ifade özgürlüğünün kalmadığını, buna seyirci kalamayacağını söylüyor. (buna bilim özgürlüğü demek daha iyi olur, çünkü gerçek bilime, tecrübelere ve kanıta dayalı bilime değer vermiyor politikacılar ve medya)
Almanya’da 18 kasımda enfeksiyon koruma yasasındaki değiişiklik parlamentoda onay alınca, hükümet artık tek başına yetkili, ve Olağanüstü hali uzatmada da ve örneğin aşı gibi birçok başka konuda.
Almanya’daki Corona ile ilgili daha doğrusu hastalıklar ile ilgili nasıl bir sistem olduğunu söyleyeyim önce. Merkel hükümeti, Robert Koch enstitüsünün, Charite Berlin’den başvirolog, başdanışman Prof. Christian Drosten, Leopoldina-Ulusal Bilim Akademisinin danışmanlığında, onların tavsiyelerine dayanarak tedbirler, önlemler ile ilgili karar veriliyor. Ve medyada, hükümetin basın toplantılarında da onlar yer alıyor. Sağlık bakanı Jens Spahn (eğitimi sağlık üzerine değil, bankacılık üzerinedir) , Robert Koch enstitüsü(RKI) zaten hükümete bağlı, ABD nin CDC si (centers for disease for control and prevention, Hastalık kontrol ve koruma merkezi) RKI yıllardır hastalıklarla, virüslerle hastanelerden, doktorlardan detaylı veriler de orada toplanıyor, raporlar yayınlanıyor). Paul Ehrlich enstitüsünün, STIKO’nun ise aşılar, ilaçlarla ilgili büyük sorumluluğu var. (STIKO Aşılama Daimi Komitesi, Almanya’nın Berlin kentindeki Robert Koch Enstitüsü’nde, bağımsız Alman devletleri tarafından kullanılan aşılama programları için resmi öneriler sağlayan 18 üyeden oluşan bilimsel bir komitedir).
Benim dikkatimi çeken ise her yıl binlerce grip ölümünün gerçekleştiği grip sezonunda (2017-2018 25.000 ölü), covid-19 un gündeme oturduğu 2019/2020 yılında sadece 411 gripten ölüm vakası var RKI ye göre. Oysa çoğu influenza olduğu düşünülen grip sezonu ekim-mart ayları arasında, corona virüsleri ise kasım ortası ile nisan arasında. Grip aşıları da bir yıl önceki ve/veya erken en ağır vakaların yaşandığı kış grip sezonuna göre grip hasta ve ölümlerinin olduğu güney yarımküredeki ülkelerdeki verilere göre influenza virüslerine göre hazırlanıyor.
Almanya’da R- Wert dediğimiz bulaştırma değeri tüm kapanmaların, sert tedbirlerin alındığı dönemde 1 e 1 e düşüyor, yani bir kişi bir kişiye bulaştırıyor, yani tedbirler alınmadan bulaşı düşüyor ve oran küçük oynamalarla sabit kalıyor. RKI’nin web sitesinde de bu oranları günü gününe takip edebilirsiniz. Ayrıca: https://www.sulesenol.com/post/corona-influenza-vakalar-say%C4%B1lar
Nasıl oluyor da , esas influenza gripleri bitmeye yakınken ama yine gribal semptomlara yol açan Corona virüslerinin azalmasına/bitmesine 1-1,5 ay kala her yıl binlerce grip ölümü gerçekleşen Almanya’da sadece 411 grip ölüm vakası görülüyor?
Diyelim lock-down, maske, mesafe, hijyen tedbirleri işe yaradı da, covid-19 ile mücadele ederken, influenza vakaları da bitti, ama ekim 2019 dan beri gripten ölümler niye bu kadar azdı? Bu yıl niye influenza vakaları, ölümleri göremiyoruz?
Semptomu olup da, PCR pozitif çıkanlarda, başka virüs, bakteri aranıyor mu? İnfluenza virüsleri nerede? Corona virüsleri geçmiş yıllarda arandı mı?
Ya da semptomu olmayan kişilere eskiden test yapılıyor muydu örneğin influenza testi? Hatta semptomları olan kaç kişiye influenza testi yapılmasına gerek gördü doktorlar?
Tüm tıp eğitiminde önce muayene, hastayı dinleme, sonra gerekirse tahliller yapılması öğrenilmedi mi. Ve doktorun tedavi tavsiyesi, reçete yazması, ama hastanın tedavi konusunda kendi karar vermesi gerekmez mi?
PCR testleri teşhis için kullanılabilir mi?
Semptomu olmayanların hastalığı bulaştırdığı varsayımı neye dayanıyor?
Sayıları sürekli artan PCR testleri ile vakalar tespit edilerek, oluşturulan pandemide 2020 yılı Alman cumhurbaşkanı tarafından bilim liyakat nişanı da alan virolog Prof. Drosten’ın aldığı rolü, sustuğu, söylemediği, söyledikleri ile yanılttığı bilgileri de bir dahaki yazımda ele alacağım. Corona-ausschuss’dan avukat Dr. Rainer Füllmich bir müvekkili adına açtığı davanın gerekçelerin de açıklayan Prof. Drosten’a gönderilen tercüme ettiğim yazımı da ekleyeceğim.
Ama önceliğim , dediğim gibi, fikirlerine, duruşlarına, çalışmalarına büyük saygı duyduğum, ve çok şey öğrendiğim bilim insanları, düşünürler, yazarlar, gazeteciler.. ve oluşturulan birlikler.
İlk olarak Prof. Sucharit Bhakdi’yi tanıtmak isterim. Birkaç kısa Türkçe link var tabii, ama maalesef bunlar youtube gibi kanallardan kaldırılıyor. İlk türkçe videolardan https://www.bitchute.com/video/XCajxaF4qTm4/rof
Bhakdi, Almanya’da çok defa alternatif medya kanallarına(özgür medya kanalları demek daha doğru) çıktı. Avusturya’da ise Servus TV de de yer aldı. Bhakdi ilk olarak Almanya Başbakanı Angela Merkel’a yazdığı açık mektupla dikkati çekti. Prof. Bhakdi eşi Prof. Dr. Karina Reiss ile birlikte “Corona-Fehlalarm?? = Corona-yanlış alarm” kitabını yazdı, kitabın İngilizcesi de yayınlandı. https://www.youtube.com/watch?v=Pxyc3fTHi0I
Ben sadece bir arkadaşın gönderdiği birkaç sayfasını ve internetten indirdiğim başka sayfaları okudum, ama onlarca söyleşisini, konferansını izledim. Bence en önemlisi de, Macaristan’da doktorların çağrısı ile gittiği konferans, ve Bhakdi konferans sonucunda onların o zamana kadar virüs ve bulaşıcılığı ile ilgili algısının nasıl değiştiğini görmüş. Doktorların doğrudan Prof. Bhakdi gibi deneyimleri, tecrübeleri olanlardan öğrenecekleri çok şey var. Prof. Bhakdi Alman2009 H1N1 Domuz gribi zamanında (Almanya’da 255 kişi ölmüş) Dr. Wolfgang Wodarg ile birlikte hükümetlerin, Dünya sağlık örgütünün tutumunu, aşı politikalarını eleştiren eski SPD milletvekili, akciğer uzmanı, epidemiyolog, Avrupa Komisyonu sağlık komitesi nde ve ayrıca transparency görev yapmış halk sağlığı ve hijyen uzmanı . Zaten pandemi tanımı da 2009 da değiştirilmeseydi, bugün pandemi ilan edilemeyecekti. Pandemi ilan edilmesi için (Bu konu başlı başına detaylı ele alınması gerekir -Trust WHO ve Profiteure der Angst belgesellerinde de , Corona-Auschuss oturumlarında da detaylı ele alınıyor)
Ayrıca yine başka bir mikrobiyolog var ki, o da pandeminin başlangıcında yaptığı araştırmalara dayanarak covid-19un tehlikesinin ağır bir grip sezonundan daha fazla olmadığını belirtmişti. Stanford üniversitesinden Dr. John İoannidis. Dünyada, çalışmalarda en çok atıf yapılan bu bilim insanıymış kendisi , ve özellikle mevcut araştırmaları eleştirel değerlendirmeleri , düzeltmeleri ile ünlüymüş kendisi. Maalesef onun söylediklerini politikacılar değerlendirmedi. (Trump’ın son dönemde ABD de Dr. Scott Atlas onun çalışmalarının değerini ortaya koydu) https://www.youtube.com/watch?v=biC4nHPYtbA
2021 ocak ayında Stanford üniversitesinden mikrobiyolog ( aynı zamanda istatikçi) Prof. John İoannidis’in de içinde bulunduğu bir ekip, geniş kapsamlı bir çalışmada tüm kilitlenmelerin (lockdown) faydasının olmadığını ortaya koyuyor.
Bugün sadece 2 farklı ülkeden ayrı mikrobiyologdan çok kısa bahsettim. Ama onlarca tıp alanındaki bilim insanı, psikolog, filozof, yazar ve Corona-Ausschuss gibi oluşumlar tanıtılmayı bekliyor.
Sırada kimler var…Tabii ki Almanya’dan başta Dr. Wolfgang Wodarg, Prof. Hockertz, Dr. Bodo Schiffmann, Prof. Christian Schubert, Prof. Ulrike Kaemmerer, Prof. Hendrik Streeck, Prof. Klaus Püschel, Dr. Klaus Köhnlein, Dr. Margareta Griesz Brisson gibi isimler var. Ama aynı zamanda bir Türkçe isime de rastlıyoruz hem doktor hem homeopat, hem de beste yapıp şarkı söylüyor, Dr. Perin Dinekli
Avusturya’da: Dr. Raphaell Bonelli, biyolog Clemens Arvay
Düşünür, yazar, filozof: Peter Schreyer, Gunnar Kaiser, tarihçi Dr. Daniele Ganser
Ve en çok bilgi sahibi olduğum Corona Ausschuss (Corona komitesi) ve avukatları, ayrıca yine oturumlarda sıksık bağlanan Prof. Martin Schwab
Robert F. Kennedy’i, Yeni Zelandalı genç doktor Dr. Sam Bailey’i de, Pfizer’in eski başkan yardımcısı Michael Yeadon’u ise takip ediyorum,
Ayrıca tabii Great Barrington Declaration çok önemli. Almanya’da Aerzte für Aufklaerung, Anwaelte für Aufklaerung gibi oluşumlar da var.
ARKASI YARIN a
Sağlıkla, umutla kalın.
Şule Şenol 01.02.2021
Not: Benim değil, televizyona çıkan, sosyal medya hesaplarında binlerce takipcisi olan profesörlerin, bilim kurulunun, TTB nin de yukarıda verdiğim isim ve kurumları, son dönemdeki çalışmaları, tespitleri de bilmeleri halka da hükümete de sağlıklı bilgiler verebilmeleri için önemlidir.
Almanya’da Corona-Ausschuss (corona komitesi) temmuz 2020 de kurulmuştur. O zamandan beri oturumlar düzenlenmekte, canlı olarak yayınlanmakta. Oturumların çoğunu izledim, onun dışında oturumlardaki konuları, kişilerinin çoğunu mart ayından beri takip ediyorum.
Corona-Ausschuss hükümete danışmanlık yapan, Almanya’da PCR testlerini geliştiren ve yayan, virolog Prof.Drosten’ı alınan tüm yanlış politikalarda en büyük sorumlu olarak değerlendiriiyor. Ve bu bağlamda sadece Almanya’da değil başka ülkelerde de davalar açılıyor.
Aşağıda Corona-Ausschuss’da avukat Dr. Rainer Füllmich’in bir müvekkili adına Prof. Drosten’a henüz dava açmadan yazdığı (Abmahnung Prof. Drosten- diye bulabilirsiniz internette) mektubun dava gerekçelerinin kendi yaptığım tercümesini, notlarımla sunuyorum, bazı küçük hatalar,ifade bozuklukları olabilir tabii, ama mümkün olduğunca orijinal metne sadık kaldım)
Sizlerden çok önemli ricam, önce metni sonuna kadar okumanız, sonra kaynak da göstererek bu yazıyı paylaşmanız:
Saygıdeğer Prof. Drosten;
Müvekkilimiz, Green Mango Ltd. şti., Bülowstrasse 56 10783 Berlin adresindeki şirketin yöneticisi Nils Roth tarafından onun hak ve çıkarlarını temsil etmek üzere vekaletini almış bulunmaktayız. Müvekkilimiz COVID-19 pandemisini kontrol altına almak adına orantısız ve kanıta dayalı olmayan temel sonucunda oluşturulan tedbirlerden önemli ölçüde zarar gördü ve hala önemli ölçüde zarar görüyor.
Bu zarardan şahsen siz sorumlusunuz, çünkü, siyasetçilere önemli ve kararlı bir şekilde tavsiyede bulunan kişilerden biri olarak, bilerek, isteyerek (kasıtlı) yanlış gerçeklerin doğruluğunu ileri sürdünüz, yanlış iddialarda bulunmaktasınız ve – ayrıca kasıtlı olarak – önemli gerçekleri sakladınız ve saklamakta devam ediyorsunuz. Müvekkilimiz adına, sizden COVID-19 kriziyle bağlantılı olarak siyasilere danışmanlığınızdaki yaptığınız yanlış katkıyı düzeltmenizi ve daha önce meydana gelen hasarı müvekkilimize tazmin etmenizi isteyeceğiz.
Tek tek ele aldığımızda::
I. Corona Politikasının Temel Varsayımları:
Covid-19 pandemisiyle (bir pandemi ise)başa çıkmak için önlemler aşağıdaki varsayımlara dayanmaktadır.
• SARS CoV-2 yepyeni bir patojendir. Hayvanlardan insanlara sıçrayan, insan organizmasının tanımadığı, kimsenin bağışık olmadığı ve bu nedenle üssel (exponensiyal) olarak yayılabilen tamamen yeni bir patojendir. .
• Bu patojen o kadar sinsidir ki hiçbir semptomu olmayan kişiler tarafından bile başkalarına taşınabilir.
. • Tek çıkış yolu, COVID-19 (fark edilmiş veya fark edilmemiş) hastalığını bir PCR testi kullanarak teşhis etmektir.
• Devlet tutarlı bir şekilde müdahale etmezse, aşırı ölüm riski ve yoğun bakım kapasitelerinde dramatik bir aşırı yüklenme olur..
• Enfeksiyon süreci, test kapasiteleri genişletilerek izlenebilir. Buna göre, 1 milyondan fazla insan şu anda her hafta PCR ile SARS CoV2 için test ediliyor.
II. Bu varsayımların altında yatan hatalar:Beş yanlış Lockdown, iddiası:
Ancak bu varsayımlar, birbiri üzerine inşa edilen iç içe geçmiş birkaç yanlış olgu, boş bir temele dayanmaktadır.
1. İlk yanlış iddia: Temel Bağışıklık Yok
Herhangi bir kanıt olmaksızın, virüsün Wuhan / Çin'de hayvanlardan insanlara sıçradığı varsayımına dair herhangi bir kanıt bulunmamaktadır.. Böyle bir zoonozu kanıtlamak için, patojenin herhangi bir prevalansının insanlar arasında olmadığının güvenilir bir şekilde dışlanması gerekir. Bunun burada yapıldığı görülmemektedir. . Buna göre zoonoz hipotezi hakkındaki şüpheler, tamamen yepyeni bir patojen olduğu teziyle ilgili şüpheleri de beslemektedir. Kimsenin virüse karşı bağışık olmadığı iddia edildiğinde , tam olarak bu tezin doğrulanması gerekirdi. Bunun aksine, NDR podcast'inizin birkaç bölümünde,
SARS CoV-'nin 2003'teki eski SARS virüsüyle yakından ilişkili olduğunu belirttiniz (örneğin, 18 Mart 2020 podcastinde, Koronavirüs Güncellemesi No. 16, transkript s. 3).
SARS CoV-2 gerçekten tamamen yeni bir patojen olsaydı, neden (ve özellikle kilitlenmemiş yani lockdown olmamış durumlarda) bu kadar çok insanın pandemiden sağ kurtulduğunu açıklamak mümkün olmazdı - bu, duruma . Kimya Nobel ödüllü Michael Levitt ‘in etrafındaki üst düzey bir yazar grubunun olduğu dikkat çekiyor (Udi Qimron / Uri Gavish / Eyal Shahar / Michael Levitt, 20 Temmuz 2020'de Haaretz'de,). https://www.dropbox.com/s/72hi9jfcqfct1n9/Haaretz-20Jul20_ENGLISH%2012082020%20v3.pdf?%20dl%20=%200
Ayrıca enfeksiyon ölüm oranının neden şimdi açıkça normal bir grip dalgası aralığında olduğunu açıklamak da mümkün olmayacaktır.
Bu, Ekim 2020'de WHO Bülteninde çevrimiçi olarak yayınlanan John Ioannidis tarafından yapılan meta çalışmayla açıklanmıştır. (https://www.who.int/bulletin/online_first/BLT.20.265892.pdf). DSÖ bile artık dolaylı olarak ölüm oranının normal gripten daha yüksek olmadığını kabul ediyor. Orada (ilgili yorumun yapıldığı tarihte ) dünya nüfusunun% 10'unun, yani 780 milyon insanın COVID-19 ile enfekte olduğu ve yaklaşık 1.061.000 kişinin bu hastalıktan öldüğü tahmin ediliyorsa, tahmini enfeksiyon ölüm oranı% 0.14 olur.
adresindeki ikinci yayın) bir makalede buna dikkat çekmişti.
Bahsedilen araştırmacı yazarlar Udi Qimron / Uri Gavish / Eyal Shahar / Michael Levitt, katkı sundukları yayında (https://www.dropbox.com/s/72hi9jfcqfct1n9/Haaretz-20Jul20_ENGLISH%2012082020%20v3.pdf ? dl = 0), halihazırda bir ön bağışıklık sistemi olduğuna dikkat çekmekte ve bu nedenle incelenen hiçbir ülkede nüfusun% 20'sinden fazlasının SARS CoV-2 ile enfekte olmadığına dikkatinizi çekmektedirler.
Kimsenin bağışık olmadığı ve herkesin enfekte olabileceğine dair iddialar asılsızdır.
Yanlış anlaşılmamak için: COVID-19'un ciddi ve ölümcül durumlar olabileceği burada inkar edilemez. Ancak tehdidin niceliksel boyutu dramatik bir şekilde abartıldı. Bu nedenle yanıltıcı olan , üssel- exponentiel artıştan (örneğin, 18 Mart 2020 tarihli NDR podcastinde, Coronavirus Update No. 16, transkript s. 2 ve 28 Mayıs 2020 tarihli NDR podcast, Coronavirus Update No. 44, transkript s. 5) veya üssel-exponentiel bir çoğalmadan (örneğin 19 Mart 2020 tarihli NDR podcast'inde, Coronavirus Update No. 17, transkript s. 6 ve 19 Mayıs 2020 tarihli NDR podcast'inde, Coronavirus Update No. 42, transkript s. 2) bahsetmeniz yanıltıcıdır..
Virüs, hasta bir kişinin yakınında bulunanları etkileyebilir. Ancak exponential üssel-bir artış, bu etkilediği insanların tamamının veya en azından çoğunun kendi hastalanacağı anlamına gelir. İşte, tam da böyle bir durum gerçekleşmemiştir.. Bağışıklık sistemi patojenle baş edebildiğinde , daha fazla yayılma sona erer. Bu nedenle, kapatılma halinde (lockdown) değilsek hastalığın katlanarak artabileceği doğru değildir (ancak 7 Nisan 2020'de NDR podcast'inde bunu söylediniz, Coronavirus Güncelleme No. 29, transkript s.4)
2. İkinci yanlış iddia: Semptomsuz enfeksiyon riski
Kanıtsız ve korkunç derecede zayıf çalışmalarla desteklenen bu varsayım, bir kişinin COVID-19'u hiç fark etmeden kapabileceği ve virüsü, semptomsuz olduğu için olduğu gibi fark edilmeden diğer insanlara aktarabileceği yönündedir.
Bu yanlış gerçek iddiası, New England Journal'daki bir vaka sunumuyla başladı.
5 Mart 2020 tarihli Tıp (NEJM 382; 10), Sizin ve diğerlerinin anlattığı,
asemptomatik Çinli iş kadınının Münih'teki iş gezisinde şirketin dört çalışanına virüs bulaştırdığı, ve bunların daha sonra sonra COVID-19 ile hastalağına yakaklandığı idi. . Wuhan'da bu Çinli kadının daha sonra SARS CoV-2 testinin pozitif olduğu belirtildi. Dolayısıyla nihai kanıt olarak Asemptomatik insanların bulaşıcı olduğu gösterildi.. Bu vaka raporu 30 Ocak 2020'de ön baskı (preprint) olarak yayınlandı. Bundan birkaç gün sonra, 3 Şubat'ta ise, Çin'den Almanya’ya gelen bu kadının semptomları olduğunu ve
bunu sadece ilaç yardımı ile bastırdığı ile ilgili bir yazı yayınlandı (Kai Kupferschmidt, 3.2.2020'de
Bunlar, bu Çinli kadınla yapılan konuşmaların sonuçlarıydı - siz de dahil olmak üzere vaka raporunun yazarlarının ihmal ettiği konuşmalar.
Bununla birlikte, vaka raporu 5 Mart 2020'de New England Journal of Medicine'de yayınlandı.
Bu vaka raporundaki hatanın geri çekilmemesi, açık bir bilim sahtekarlığını temsil ediyor.
Bir takip çalışması olarak daha sonra, yine işbirliğinizle, 15 Mayıs 2020'de The Lancet'te yayına girdi (Lancet Infect Dis 2020; 20; 920-928) ve Münih’deki şirketteki "salgın kümesinin" epidemiyolojik olarak izlendiği, ardından Çin'den Münih'e gelen kadının gitmeden kısa bir süre önce hala COVID-19 hastası ebeveynleri ile temas halinde olduğuna dair açıklayıcı bilgileri gün ışığına çıkardı.
5 Mart 2020 tarihli vaka raporunda alıkonulmuştu. The Lancet'teki çalışma
15 Mayıs 2020, hem kendi içinde, hem de 3 şubat vaka raporu ile ilgili olarak
başka bir yerde zaten işlenmiş olan vaka raporuyla ilgili çok sayıda tutarsızlık içermektedir.
Robert Koch Enstitüsü bile , SARS CoV-2 tanımında (27 Kasım 2020 itibariyle) asemptomatik enfeksiyon riskinin yalnızca ikincil bir rol oynadığını belirtmektedir.
Bu bağlamda, yüzlerce makaleyi değerlendirdikten sonra , bir meta çalışma,nihayetinde sağlam kanıtların ortaya çıkması gerektiğine dair acil ihtiyaç gerektiğini belirtmiştir. (Oyungerel Byambasuren ve diğerleri, Kanada Tıbbi Mikrobiyoloji ve Bulaşıcı Hastalıklar Resmi Gazetesinde- Oyungerel Byambasuren et al. in Official Journal of Medical Microbiology and Infectious Disease Canada https://jammi.utpjournals.press/doi/pdf/10.3138/jammi-2020-0030
Ek olarak, Robert Koch Enstitüsü, patojenin semptomların ortaya çıkmasından 1-2 gün önce bulaştırılabileceğini düşünüyor, ancak yalnızca bir Çin çalışmasına ve Singapur'dan bir çalışmaya atıfta bulunur, ancak her ikisi de zayıf çalışma olmalarından muzdariptir, başka yaygınlıklar -prevelans olabileceği dikkate alınmamıştır. Robert Koch Enstitüsü'nün söylemediği (gizlediği) presemptomatik bulaştırma varsayımı, uzman literatüründe ciddi eleştirel saldırıya uğradı (Mark Slifka / Lina Gao, Nature Medicine,
Bern Üniversitesi'nde fahri profesör olan immünolog Beda Stadler, İsviçre Dünya Haftası'nda (Schweizer Weltwoche) çokça dikkat çeken bir makalede, virüslerin insan vücudunda kontrolsüz bir şekilde yayılabileceği, kişi farkına varmadan çoğalmanın, immünolojik olarak düşünülemez, olduğuna dikkat çekti. Enfeksiyon riskini yaratan tam da bu kontrolsüz artıştır (ikinci yayın
Bir kişinin virüsü semptomsuz geçirebileceğine dair yanlış iddia, haincedir, çünkü toplumsal yaşamı yok edici : herkes sadece kendi çevresindeki insanları
son derece tehlikeli bir virüs bulaştırıcısı olarak görüyor, buna tiksinti, saldırganlık veya
ve hep korku ve panikle karşılık veriyor. Bundan etkilenen ebeveynlerden ve öğretmenlerden okul çocuklarına yansımalar da var.
Bu yönde telkin edilen çocukların büyük davranış ve gelişimsel bozuklukları olduğu şimdiden öngörülebilir. Bundan da siz sorumlu tutulacaksınız.
3. Üçüncü yanlış iddia:PCR tabanlı teşhis
Ve semptomsuz enfeksiyon riski yalanı olmasaydı, kimsenin aklına PCR testleriyle SARS COV- teşhis etmek gelmezdi.
Gerçekte, PCR tabanlı teşhisler o kadar çok hata kaynağıyla doludur ki
bunları semptomları olmayan insanlara uygulamak düpedüz sorumsuzluktur:
• Bir PCR testi, bir yandan enfeksiyondan kurtulan cansız virüs kalıntılarını tespit edebilir
Çoğalabilen (reproduktionsfaehig) virüsler ise ayırt edilemez..
Bu durumda toplu olarak semptomsuz kişileri olarak test edilirse, bu ölümcül
sonuçlar doğurur : COVID-19 enfeksiyonlarının büyük çoğunluğunun hiçbir semptomatik sonucu olmadığından, çok sağlıklı ve çok sayıda insanı test edeceksiniz.
Bağışıklık sistemi patojenle başa çıkmış, ama sonra sadece bu
cansız parçacıklardan taşıyan. . Görülebileceği gibi bu bir hata kaynağıdır, önümüzdeki birkaç hafta ve aylarda çoğalacaktır. .Ve bu hata kaynağı, sizin
29 Eylül 2020 podcast'indeki iddia için de geçerli olmalı,
“cansız virüsler de de hala tespit edilebilir tam virüs genomuna sahip”iddiası.”.
• Hiçbir test% 100 doğru değildir. Prevalans düşükse, kullanılan test sisteminin özgüllüğündeki küçük eksiklikler, pozitif bir test sonucunun pozitif tahmin değerini fark edilir şekilde bulandırmak için yeterlidir.. Hatta Federal Sağlık Bakanı Jens Spahn, 14 Haziran 2020'deki ARD deki röportajında bizzat itiraf etti. Bununla birlikte, testler toplu olarak yapılmaya devam ediyor -COVID-19'un hala düşük prevalansına rağmen. . Tüm kullanılan test sistemleri eşit derecede spesifiktir olmamasına rağmen, - böyle bir test sistemin sahip olması gereken minimum özgüllüğün -herhangi bir yerde belirtilmemesine rağmen kullanılmasına izin verilmesinden dolayı.
Örnek teşkil eden bir olay;
Augsburg’da , 60 kişilik bir gruptan 58'inin yanlış pozitif test ettiğinin farkına varıldı. Ve bu, kilitleme kararına çok yakın Başbakanlar (eyalet başbakanları) Konferansı zamanında. Bu tür kararlar böyle bildirimlere dayanmaktadır, yanlış belirlenmiş vaka sayılarının bu nedenle geniş kapsamlı sonuçları vardır.
• Test sistemi yalnızca çok sayıda tekrarlama döngüsünden sonra çalışıyorsa,
viral yük o kadar düşük ki aktif bir enfeksiyon imkansız. Siz kendiniz
7 Mayıs 2020'deki NDR podcast'inde bir araştırmaya işaret ettiniz.
25 siklusun (döngü) üzerindeki hastaların "daha az bulaşıcı" olarak kabul edildiğini belirttiniz. Nitekim Kanada'daki araştırmacı yazarların yaptığı bir araştırma, 24 döngüden fazla çoğalabilen virüs bulamadı, detaylı olarak (Jared Bullard et al. in Clinical Infectious Diseases, https://doi.org/10.1093/cid/ciaa638).
Buna rağmen, eğer bir kez daha yenisi Vaka sayıları üst üste toplanmakta , hiçbir yerde,
pozitif test durumu, hangi kesme (cut-off) ye hangi CT değerine göre ayarlandı, kontrol edilmemektedir.(yani hangi döngü sayısında kesilmesi gerektiği) PCR testinin sonucu bu nedenle manipülasyona son derece müsaittir - ve bu nedenle, PCR testleri topluma çok sayıda vaka sayılarıyla korkutmaya yarayan "ihtiyaç duyulduğunda" siyasi etkiye açık bir araçtır. Her durumda, bir PCR testi temelinde ortaya çıkan değerler, kamusal hayatı tamamen kapatmak ve insanların özgürlük haklarına benzeri görülmemiş bir şekilde tecavüz etmek için yeterli bir dayanak değildir.
• Bir PCR testi, bir basit bir kontaminasyonu, enfeksiyondan ayıramaz.
Virüsler mukoza zarları üzerinde durduğu, hücreler vücuda girmediği sürece, kişi sadece kontamine olur, ancak enfekte olmaz.
Bu durumda virüsler çoğalmaz ve bu nedenle herhangi bir bulaştırma riski oluşturmaz. Bununla birlikte, bir PCR testinin de bu kişilerde olumlu sonuçları vardır.
2014 yılında Wirtschaftswoche ile sizle yapılan bir röportajda bizzat kendiniz, bu soruna dikkat çekmiştiniz..
• Pozitif bir PCR testinin önemi, hangi primerin ve kaç primerin arandığına bağlıdır
.Bu primer SARS-COV2 de spesivitesi ne kadar düşükse, bilgilendirici değeri de o kadar azdır.
Sonuç: Pozitif bir PCR testi her zaman pozitif bir PCR testi değildir. Test yapılan labaratuarda ne olduğunu bilmiyoruz..
Şaşırmamalı ki, Mike Yeadon, İlaç şirketi Pfizer'in eski Baş Tıbbi Sorumlusu, daha yeni bir makalede COVID-19 teşhisi için PCR kullanımına şiddetle karşı çıkıyor .
Buna rağmen , her pozitif PCR testi, Robert Koch Enstitüsünün istatistiklerinde
"yeni bir enfeksiyon" olarak görülmektedir. .Dolayısıyla bu ölçülen değişkene bağlı olarak da siyasi kararlar verilmektedir. . Diğer bir karmaşık faktör de, bir kişi hızlı bir şekilde arka arkaya birkaç kez test edilirse, her pozitif test sonucunun "yeni bir enfeksiyon" olarak deklare edilmetesidir.
Tam da bu nedenle, PCR testleri sadece bireysel teşhis için değil, aynı zamanda tarama için bile uygun değildir. Önemli olan şey esasında; nasıl birçok kişi hastalanıyor, kaç kişi hastaneye gitmek zorunda, kaç kişi yoğun bakım ünitesinde tedavi ediliyor ve kaçının entübe edilmesi gerekiyor, bunların bilinmesi.
Bu tespitlerin yapılabilmesi için gerekli ve güvenilir araç Robert Koch Enstitüsü bünyesinde bulunmaktadır ve vakaların güvenilir değerlendirmeleri yapılabilmektedir.
Uzun zamandır, grip sürveyansı alanında: Sentinel programı kullanılmaktadır. (bkz. §
13 para. 2 IfSG). Bunun, neden COVID-19 için çok daha fazla kullanılmadığı, anlaşılır gibi değildir.. Aichach-Friedberg sağlık departmanı (bu arada başka yere transfer edilen (sürülen!) başkanı Friedrich Pürner, kısa süre önce haklı olarak sentinel ağı araçlarının COVID-19 sürveyansı için de kullanılmasını istemişti.
4.Dördüncü yanlış iddia: sağlık sistemlerinin aşırı yük altında kalması
Model hesaplamaların içeriğine bakıldığında yalnızca Almanya'da milyonlarca yoğun bakım hastasının ve yüzbinlerce ölüm olacağına dair korku asla gerçeğe dönüşmedi.
Görünüşe göre politikacılar sağlık sektöründeki yaklaşan kıyamete kendileri de inanmadılar. 23 Mart 2020'deki lock-down kilitlenme başka nasıl açıklanmalı?
Esasında bizim sağlık sistemimizin aşırı yük altında kalacağından hiçbir zaman korkmamalıydık . Bunun dışında, Corona, yaz boyunca argümana dayalı temellerinden giderek daha fazla uzaklaştı. Sağlık sisteminin aşırı yüklenmesine dair hiçbirşey hissedilmiyordu.. Aksine, klinikler tedbirler nedeniyle yetersiz kullanımdan muzdaripti, çünkü diğer hastalara temel tıbbi hizmetler sağlanmadı, çünkü COVID-19 hastalarının çoğalacağı çok yoğun tedavisine ihtiyaç duyulacağı varsayımından hareket ediliyordu.. Doktorlar ve Hemşirelik personeli kısa süreli çalışmaya gönderildi.
DIVI /Deutsche Interdisziplinäre Vereinigung für Intensiv- und Notfallmedizin e.V)= Alman interdisipliner yoğun bakım ve acil tıp birliği) kaydına bakarsanız
21 Temmuz 2020 ve 21 Kasım 2020 günlük raporları karşılaştırırsanız,
21 Temmuz 2020'de Almanya'da – boş ve dolu toplam - hala 32.000'den fazla yoğun bakım kapasitesi olduğu, ama
21 Kasım 2020'de ise 28.000 yoğun bakım yatağı olduğu görülmekte.. Nasıl olur sizin önemli tavsiyeler verdiğiniz bir hükümete güvenilir?
Pandeminin ortasında tüm yoğun bakım kapasitelerinin sekizde birinden fazlasını azaltan hükümet, bizi bir salgından korumak istediğine hala inanıyor mu?
Klinikler aşırı yük alarmı verdikçe, bunun nedeni "yeni ve sinsi" bir virüs değil, klinik sistemimizin her yıl grip mevsimi bize gelir gelmez kapasite sınırlarına ulaşmasıdır:
BILD 12 Mart 2018'de manşetinde: +++ hastaneler aşırı kalabalık +++ tıp uzmanları bile enfekte +++ şimdiye kadar 39 ölü +++ grip GAU Leipzig kliniklerinde
Doktorlar: "Grip dalgası şimdiye kadar var olan tüm durumlardan çok daha kötü"
“Köln hastanelerinde yatak sıkıntısı. Birçok grip hastası olduğu için
yoğun bakım üniteleri tamamen dolu. Zaman zaman hastaneler o kadar aşırı yüklenir ki artık yeni hasta kabul edemezler. Gergin durum nedeniyle operasyonların ertelenmesi gerekiyor. "
Ve 11 Şubat 2020'de (sic!) "Pandemi" nin başlamasından kısa bir süre önce, Kuzey Almanya
Rundfunk (NDR), Bremen ve Aşağı Saksonya'daki yoğun bakım ünitelerinin felaket durumuna dikkat çekti. Önemli darboğazlar nedeniyle, hastaneler. Uzun süreler boyunca yaşanılan sıkışıklık nedeniyle hastane girişleri kapatıldı ve ve bu nedenle ambulanslarla bu hastanelere hasta götürülmemesi istendi. Durum 2018 ve 2019 arasında daha da kötüleşti.
“Darboğazların artmasının bir nedeni, elbette ki personel yetersizliği. Personel eksikliği varsa yataklar süresiz olarak kapatılır. . Panorama 3 araştırmasına göre,
bazı hastaneler mevcut yoğun bakım kapasitesinin üçte birine kadarını gerekli yoğun bakım personeli olmadığı için kullanılamıyor. Alman Hastaneler Birliği'ne göre yoğun bakımdaki yatakların dolmuş olması ülke çapında bir sorundur.
Görünüşe göre, Ocak 2019'dan mevcut olan asgari personel seviyelerin düşük olmasında bazı kliniklerde görülen sorun daha da kötüleşti. Alman Hastaneler Derneği, açık olan 17.000 pozisyonuna rağmen yeni sınırların olmasını "oldukça sorunlu" olarak değerlendiriyor. Alt sınırlar ile "ek besleme kapasiteleri iptal edildi ve tedarik darboğazları ortaya çıktı, "diyor Alman Hastaneler Birliği'nin (DKG) genel müdürü Georg Baum.
Aşağı Saksonya'dan bir hastane durumu şu şekilde tanımlıyor: "Yatakların dolumu ortaya çıkabilir ve hastalar reddedilir. Ambulanslar, bu durumda hasta kabul eden hastanelere uzun yolculuklar sonunda hastayı ulaştırmak zorunda bırakılır.
Bu gergin durumun uzantısı olarak, hastaneye uzun transfer süreleri ve acil durumlar gündeme geldiğinde , halihazırda planlanmış olan ameliyatların iptal edilmesi, söz konusu olmaktadır."
Kısaca: sağlık sistemimizin durumuna ilişkin bulgular bugüne kadar devam etti,
hiçbirşey değişmedi. Daha da kötüsü: iddia edilen bir pandemiye rağmen, yoğun bakımda kemer sıkma kursu devam ettirildi ve karşı önlemler almak yerine, sizin gibi danışmanlardan duyuyoruz ki, sadece sosyal hayatın tamamen kapatılması her derde deva olmalıdır.
Şimdi yurtdışına bir göz atalım: Sağlık sistemlerine aşırı yüklendi ve aşırı ölümler sadece her zaman zaten sorunlu olan bölgelerde meydana geldi.
Aynı sorunlarla ve yanlış siyasi kararlarla karşı karşıya kalınıldı ve ilaç kullanımındaki ciddi hatalar krizin şiddetlenmesine katkıda bulundu.
Bu özellikle İtalya için geçerlidir. Televizyondaki korku görüntüleri bunu sağladı.
Alman seyirci oradaki koşulların bir kesidini izledi.. Gerçekte, medyadaki korkutma taktikleri ve aceleci siyasi kararlar hastaların çekinerek, korkarak kliniklere gitmemesi ve ayrıca
kliniklerde ve bakımevlerinde bulunan personelinin korkup gitmesine sebebiyet verdi. . Ve bunların hepsi - şu anda orada bulunan savcılarınki gibi
Araştırmalar göstermiştir ki - Dünya Sağlık Örgütü'nün dünyanın geri kalanı için korku görüntüleri yaratmak amacıyla yaptığı hedefli bir müdahalenin sonucu (slogan: "Disiplinli Almanlar gibi verilen kurallara uymazsanız, nereye gittiğini görün”) verileri girmekten çekinmeyen bir WHO temsilcisi atayarak Pandemi planları oluşturmaktı. Bu durumları kısmen açıklayan DSÖ'den bir rapor, şu anlaşılır hale geldiği zaman geri çekildi:
2016 yılından olduğu iddia edilen pandemi planı 2006 yılından idi
5. Beşinci yanlış iddia: Çare olarak özgürlüğün kısıtlanması
Son olarak, bireysel veya toplu özgürlük kısıtlamalarının pandemiyle başa çıkmada herhangi bir olumlu etkiye sahip olduğu varsayımı hiçbir şekilde güvenilir değildir.
Aksine, durum bunun tersidir.
Bu, her şeyden önce, yaygın olarak dükkanların ve eğitim ve öğretim merkezlerinin, boş zaman geçirme, dinlence tesislerinin kapatılmasında (Freizeiteinrichtungen) kapatılmasında geçerlidir. Epidemiyolojik olarak ;Robert Koch Enstitüsü'nün R-değerinin (bulaştırma değeri)geliştirildiği 17/2020 numaralı bülteninine bakıldığında, 14. Sayfadaki 4. Resimde kapanmanın gerçekleştirildiği
Robert Koch Enstitüsü'nün bu gelişmeyi test kapasitelerinin genişletilmesi ile açıklama girişimi bir duman mumunda tükendi. Bu grafiği test sayılarıyla ilişkilendirirseniz netlik kazanırsınız (özellikle yaz aylarında gelişim için bakınız:
30 Eylül 2020 tarihli COVID-19 ile ilgili günlük durum raporu, s.10). 2020'nin başında çok az test edildi ve çok az sonuç bulundu. Mart ayının ilk yarısında, gittikçe daha fazla test yapıldı ve daha çok sonuç bulundu. Bundan sonra, sürekli olarak yüksek bir seviyede test edildi ve daima daha az bulundu.
Bu sadece şu anlama gelebilir: Mart ortasına kadar önemli sayıda bildirilmemiş vaka vardı. Virüs, biz fark etmeden Almanya'ya çoktan gelmişti. Ve biz fark ettiğimizde , hoşçakal demek üzereydi. Eylül ayına kadar 2020'de yapılan toplu testlerde, olağan hata oranı vardı. . İlkbaharda enfeksiyon sayısındaki düşüş, enfeksiyonların azalması, temasın azalmasından değil, ilkbaharda tekrar daha sıcak havaların olmasından kaynaklanıyor.
Kilitleme önlemleri bir şey getirecekse, en sert kısıtlamaları uygulayan ülkeler en büyük başarıları elde etmeliydi. Bir ülke karşılaştırmasında, ancak böyle bir korelasyon teyit edilemez. Aksine, şu anda sınırlama önlemlerinin etkisizliğini kanıtlayan çok sayıda çalışma var. Ve hatta DSÖ Ekim ayında 91 sayfalık bir taslak yayınladı ve bu taslakta bu tür önlemlerin (okulların kapanması, ilgili kişi karantinası, sosyal mesafe vb.) Griple influenza ile mücadeleye ne kadar uygun olduğunu açıkladı. Ve bunların hepsi tam da Corona için geçerli kurtuluş olamaz mı?
Haziran 2020'de Nature'da ortaya çıkan ve kilitlenmenin 3,1 milyona kadar hayat kurtardığı sonucuna varan Imperial College'ın çalışması (Seth Flaxman et
al in Nature 584: 257-261. doi: 10.1038 / s41586-020-2405-7), ilkel hatalardan muzdariptir,
Stefan Homburg ve Christof Kuhbandner Frontiers in Medicine'deki bir makalede
inanılması mümkün değildir, çünkü o zaman ne olduğunu bulmak için açık ve şeffaf olarak deneylemlendiğinde, korku tahminlerini doğrulayayım derken, varsayımlar, tezler kendini tüketiyor.
Ölüm oranının birçok ülkede, özellikle özgürlüğe toplu kısıtlamaların getirilmesinden hemen sonraki zaman pencerelerinde keskin bir şekilde arttığı dikkat çekicidir. Bunu
Bunun için COVID-19'u açıkça sorumlu tutmak için yeterli gerekçemiz yoksa, odaklanma ikincil hasaradır (Colleteralschaeden) ve özgürlüğün kısıtlamalarına yönelmeldir: demanslı insanlar bakımsızlıktan öldü.
Doğrulanabilir şekilde daha az felç ve kalp krizi oldu. Evine barikat kurmuş ve kelimenin tam anlamıyla kendi evlerinde çürüyen insanların çürümüş cesetleri bulundu. İntiharlarda önemli bir artış bildirildi. Büyük ölçekte yapılan testler ölümcül sonuçlara yl açıyor
Testlerden, Covid önlemlerinden dolayı, diğer görevlerini aksatan sağlık hizmetleri çeşitli rahatsızlıkların oluşmasını sebebiyet verdi. Böylece içme suyu kontrolü tamamen durdu; eskisinden daha fazla lejyonella (akciğer enfeksiyonuna yol açan bir bakteri)ölümü var.
Kamusal yaşamda kesintileri teşvik eden, bu tür kesintileri kararlaştıran ve uygulayan tüm ilgili kişiler, siz Prof. Drosten dahil olmak üzere binlerce canından vicdanen sorumlusunuz.
Ve yaklaşan kış gerçekten yoğun bakım tıbbıyla ilgili çok sayıda solunum yolu hastalığını gün ışığına çıkarırsa, bu COVID-19 tehlikesinden değil, . Corona politikası nedeniyle gerçekleşmektedir. Baharda da vaaz edilen sosyal mesafe, bağışıklık sistemimizi eğitmemizi engelliyor. Ve yurtiçi ve yurtdışından gelen panik raporlarının bombalanması geri kalanına katkıda bulundu:
Anksiyete, insan bağışıklık sistemi üzerinde olumsuz bir etkiye sahiptir. İmmünsüpresyon,
enfeksiyonla mücadele için hiçbir zaman uygun bir araç olmamıştır.
Bugünün bakış açısından, eğer bir kişiye kilitleme önlemleri empoze etmek istendiğinde, bu önlemlerin arkasındaki temel mantığın (flatten de curve) bu arada oluşan gerçek gelişmelerle tarafından geçersiz olduğu görülmektedir. Epidemiyolog Gérard Krause’nin belirttiği gibi:
6. Kasıtlı olarak asılsız tecrit iddialarının birbirine kenetlenmesi
Korona önlemlerinin ardındaki yalanların ne kadar bariz bir şekilde iç içe geçtiği ve birbirine bağlı olduğu dikkat çekicidir. Buna bir göz atmak önemlidir, çünkü bakıyoruz
Bu şekilde genel resimde tüm önlemlerin gerçek enfeksiyon süreci dikkate alınmadan sürdürülebilecek şekilde tasarlandığını kabul edin.
.
• Sırf çok bilmişlikten, bir kişinin başkalarına kendi hastalanmadan virüs taşıdığı, varsayıldığı için, SARS CoV-2'yi enfeksiyonunu arayan çok yüksek miktarda testler bu patojen üzerinde gerçekleştirildi:
Doktrine göre her birimiz, ölümcül virüsün taşıyıcısı olabilir.
• Şimdi, tüm solunum patojenlerinin tekrar aktif olduğu sonbahar ve kış aylarında
Hastalıklar arttığında, SARS CoV-2 çok sayıda insanı da etkileyecektir. Birçoğunda
virüsler mukoza zarlarının üzerine oturur ve vücut hücrelerine bile nüfuz etmez. Diğerlerinde virüsler vücut hücrelerine nüfuz eder, ama bağışıklık sistemi tarafından öldürülür. Bu insan grupları net çoğunluğu oluşturacak. Hepsi için pozitif test sonuçları açıklanacak - ve uzantısız enfekte olanlar için, üç ay sonra da test edilseler, bu insanlar daha sonra pozitif test edildiğinde ,onlar "yeni enfeksiyonlar" olarak listelenecek. Soğuk mevsimlerde bağışıklık sisteminin virüsü öldürdüğü kişi sayısı artıyor. Bu nedenle, pozitif test sayısı da artacaktır
sonuç olarak bazı sağlık bakım kaynaklarının kullanılmamasına rağmen
• "Yeni enfeksiyonların" eklenmesi artacak ve bu
politikacılar tarafından daha fazla kısıtlamayı haklı çıkarmak için kullanılabilir. Çünkü, daha iyi bilgiye karşın, pozitif testler yeni enfeksiyonlarla eşittir,
Bu şekilde ilan edilen "yeni enfeksiyonların" sayısındaki artış, virüsün oldukça bulaşıcı olduğu ve kimsenin bağışık olmadığı yalanını besleyerek tehdit etmekte ve .
sağlık hizmetlerinde çöküş tehdidi oluşturduğu söylenmektedir.
Bulaşma sürecinin şu anda tasvir edilme şekli, kilitlemenin asla sona ermeyeceği şekilde kasıtlı olarak tasarlanmıştır. Bu tür bir veri işleme ve veri sunumu hızlı bir şekilde durdurulmazsa, hepimiz bir sonraki adıma geçip önümüzdeki İlkbahara kadar kilitleneceğiz. . Bu ekonomik durum ile ilgili için değil sadece , aynı zamanda için
nüfustaki yalnızca yukarıdaki gibi kabataslak sayılan sağlıkla ilgili gelişmelerden etkileniyor herkes,siz bunun dışında kalamaz, ve düzeltemezsiniz..
III. Kişisel sorumluluğunuz
Yukarıda sıralanan yanlış bilgilerin önemli kısımlarını siz kendiniz kasıtlı olarak verdiniz.
1. Temel dokunulmazlık sorunu üzerine
NDR podcast'lerindeki ifadelerinizde, SARS CoV-2 ile eski SARS virüsü arasındaki genetik ilişkiye kendiniz işaret ettiniz. Bunun dışında
Nüfustaki bağışıklığın ne kadar büyük olduğu sorusu, .insan organizmasının patojeni ne kadar tanıdığına bağlıdır..
Ancak 18 Mart 2020 tarihli NDR podcast'inizde Almanya'nın
üstel büyümenin yükselen kanadında bulunduğunu iddia etmektesiniz.(koronavirüs
Güncelleme No. 16, transkript s. 2) ve diğer podcastlerdeki karşılaştırılabilir formülasyonlar
kullanmışsınız (yukarıya bakın), o zaman bu belirsiz bir iddiadır.
Siz mutlaka biliyorsunuz, virüsün yeni olması iddiası ile ilgili ve iddia edilen bağışıklık eksikliği için yüksek düzeyde kanıt sağlanması gereklidir. (yani, üstel bir yayılma için bir ön koşul). Hukuki bir bakış açısına göre, karanlıktaki iddialar koşullu niyetin gerekliliğini karşılar.
Sizin temel bağışıklığın bilinip yayılması için halkın - sağlam temelli – umuduna dayalı hiçbirşeyi araştırmamış olmanız. dikkat çekicidir..Bu her şeyden önce sürü bağışıklığı için geçerlidir (örneğin bkz.
24 Haziran 2020 tarihli NDR podcast'i, Coronavirus Güncelleme No. 49, transkript s.9: Bize
Sürü bağışıklığı hala çok uzakta; 5 Mayıs 2020 tarihli NDR podcast, Koronavirüs Güncelleme No. 38, transkript s. 2 : Halkın:% 70'inin sürü bağışıklığına ulaşmak için bağışık olması gerekir,ve o zaman bile enfeksiyonlar durmaz, bu sadece zirveydi, ancak - sonuçta kabul edilir ki - diğer faktörlere de bağlı olarak % 70'in altında elde edilebilir; 20 Nisan 2020 tarihli NDR podcasti, Coronavirus Güncelleme No. 33: sürü bağışıklığına hiç de yakın yaklaşmadık). ama aynı zamanda T-hücre bağışıklığı için: Burada farklı araştırma sonuçlarına atıfta bulunuyorsunuz, ancak bir T-hücresi bağışıklığının % 30'luk bir
diğer insan korona virüsleriyle önceki karşılaşmalardan oluştuğu görüşünü doğru bir sav olmadığını söylüyorsunuz (Ş.Ş. notu: Prof. Drosten başka konukların da nisan ayındaki o başka bir televizyon programında, Çocuklarda bulaştırmanın az olduğunu, bunun nedeninin de belki daha önce geçirmiş oldukları Corona virüsünden dolayı olabileceğini belirtmişti
(13 Ekim 2020 tarihli NDR Podcast, Coronavirus Güncelleme No. 60, transkript s.7). Aynı noktada (ibid. Transkript s. 2) immünolojik olarak virüse karşı korumalı olmadığımızı iddia ediyorsunuz.
Sizin savunduğunuz bulgular dışındakini göz ardı edip, temel bağışıklığın uzun zamandır var olduğunu görmezden geliyorsunuz.
Semptomsuz bulaştırma tehlikesi
Bu noktada, özellikle ciddi ve önemli bir suistimale dayalı bir yanlış davranış yükü altındasınız . Açıkça söylemek gerekirse: Çin kaynaklı semptomsuz olduğu iddia edilen enfeksiyon kaynağının aslında çok semptomatik olduğunu kendiniz anladıktan sonra,
sadece siz ve ortak yazarlarınız için bunu açıklayarak verilen reaksiyon yeterli olurdu, ve bahsedilen örnek olay incelemesini hemen geri çekmiş olmalıydınız. . Bu çalışma New England Journal of Medicine'de Editöre mektup olarak gitmeyip, yayınlanmamalıydı.
Çalışma şu anda 1000'den fazla kez alıntılanmıştır. Yani bu şekilde gerçek kanıtlara dayalı olmayan bilgilerin yayılmasına yardımcı oldunuz.
Görünüşe göre, insanların SARS CoV.-2 ile semptomsuz birbirlerine bulaşabilecekleri şeklindeki kasıtlı yanlış iddianıza veda etmemişsiniz.
herkesin diğerine böyle bakması gerektiğini söylediniz;
“kişi kendisi enfekte olmuş gibi davranır ve başkalarını kendisinden korumak ister; aynı zamanda diğerinin enfekte olduğunu ve kendinizi ondan koruduğunuzu varsaymalıdır.” Bu şekilde, toplumda giderek artan bir şekilde saldırganlığa ve vahşete yol açan bir zihin tavrına sahip olunmasını körüklediniz: herkes herkesi yalnızca virüs taşıyıcısı olarak görür. Ve açıkça bunun doğru olduğunu düşünüyorsunuz.
3.PCR testine dair
Yakın zamana kadar, bir PCR testi kullanarak COVID19 teşhisi konusundaki mevcut uygulamayı savunuyordunuz. Laboratuvar tıbbına çok aşinasınız, bu zaman zarfında
PCR testinin. Çoğalabilen virüsler ve cansız virüs parçaları, ve bulaşma ile enfeksiyon arasında ayrım yapamayacağını bilmeniz gerekirdi. NDR podcast'inde gerçi CT değeri ile bağlantılı olarak
1 Eylül 2020 tarihli (Koronavirüs Güncelleme No. 54, transkript s. 15),
Test sonucunun önemi viral yüke bağlı olduğunu belirttiniz.. Bununla birlikte, test reaktiflerinin ve makinelerin kalitesinde farklılıklar olduğundan, üst limit olarak Ct = 30'un ayarlanmasına karşı çıktınız. Siz de böylelikle Kabul ediyorsunuz bir
pozitif test sonucu başka pozitif test sonucuyla aynı değildir. Bu sonuca göre;
Böyle bir testin sonucuna göre teşhis konulamaz. .
Ama sizin o zaman peki eylüldeki ifadeleriniz ne olacak?
2020'den 7 Mayıs 2020'ye (Koronavirüs Güncelleme No. 39, transkript s. 3)
Ct = 25'i “sihirli sınır” olarak savunan bir çalışmaya işaret etmemiş miydiniz?
Aşağıdaki düşünce biçimiyle de yanlış pozitif orandan şüphe uyandırıyorsunuz
Çoğu zaman ikinci bir test yapılır ve bu nedenle özgüllük
% 99,99 olur , yanlış pozitif sonucu neredeyse imkansızdır, bu şekilde siyaseti ve halkı kasıtlı olarak yanlış yönlendiriliyorsunuz. Çünkü ikinci testin yapılmasının sebebi tam olarak yanlış pozitif sonucu elemek istediğiniz içindir. Bunun anlamı:
İkinci test negatifse, test sonucu da negatiftir veya anlamlı değildir, ancak hiçbir şekilde pozitif değildir. Ancak bundan kaçınılmaz olarak şu ortaya çıkar: İkinci test
yanlış pozitifse, tüm test yanlış pozitiftir. Ve aynı zamanda; birinci test yanlış ise
ve ikincisi gerçek pozitifi gösteriyorsa aynı durum sözkonusudur. Bunun için her iki testin de pozitif olması gerekir ki tüm test sonucu pozitif olsun. . İşte bu yüzden her iki testin de gerçekten pozitif olması gerekiyor ki, böylece tüm test sonucu gerçekten olumlu olarak kabul edilebilir.
4.Kilitleme(lockdown) önerileriniz
Zaten 18 Mart 2020'de podcastde (Coronavirus Güncelleme No. 16, transkript s. 2)
siz şiddetli ve keskin bir müdahale olmasını talep ettiniz. (ki bu sadece politik bir müdahale olacak)
SARS CoV-2'nin iddia edilen üstel yayılma oranın durdurımak için bunun gerekli olduğunu belirttiniz. Ve 28 Ekim 2020'de ikinci kilitlemeye karar verilmeden kısa bir süre önce,
27 Ekim 2020 tarihli NDR podcast'inizde (Koronavirüs Güncelleme No. 62):
vaka sayısı göz önüne alındığında politikacılara geçici bir tecrit önlemi alınmasını önerdiniz
(ibid. transkript s. 5); bu sadece belirli sayıdaki vakada uygulanır, dediniz.
(ibid. transkript s. 6). Bunu yaparken, bugünün ilkbahardaki lockdownlarla düşük insidans rakamlarına dikkat çektiniz, Robert Koch Enstitüsü'nün figür ve grafiklerinin bile bu analizi desteklemediğini çok iyi bilmenize rağmen,
Bu "vaka sayıları ", teşhis amaçlı uygulanan PCR testleri sonucundan başka bir şey değildir, değeri yoktur ve önemli bir kısmı gittikçe daha fazla test edilmesinden dolayı ortaya çıkmaktadır..
Son birkaç haftada pozitif test sonuçlarının test sonuçlarının yükselmesi , manipülasyona yatkın Ct değeri açısından hiçbir şey açıklamıyor. 7 Mayıs 2020 deki Podcast'te kendi sunumunuzda, gerekli döngü sayısı arttıkça bir PCR testinin anlamlılığının ne kadar azaldığını tam olarak bildiğiniz, görülmektedir. Yine de vlaaka sayılarının ne şekilde oluştuğunu sorgulamadan ikinci bir kapanmayı önerdiniz.
Yani siz çok iyi biliyorsunuz ki, işletmelerin varoluş tehdidi oluşturan kapanması, saf hava rezervasyonlarına göre??(tercümeyi beceremedim) -yani sayılar temelinde,-- hiçbir şekilde (tamamen bilim dışı olarak görülmelidir) bariz hata kaynaklarından arındırılamaz. Aynısı
özgürlük üzerindeki diğer kısıtlamalar - sokağa çıkma yasağı getirilmesi ve .
"Corona alarm seviyesi " kırmızıya döndüğünde, daha sıkı maske gereksinimi için de geçerlidir. Ve bu istenmeyen gelişmeleri durdurmaya çalışmadınız , aksine cesaretlendiriniz.
Zaten siz bilerek yanlış bir şekilde pozitif bir testi yeni bir enfeksiyonla eşitlediğiniz için, bu ifade yalnızca sizin düşüncenize göre, böyle bir denklemi tercih ettiğinizdendir.
Ama bu şekilde "yeni enfeksiyonlar" - yani pozitif test sonuçlarının sayısındaki artışın tüm enfeksiyon süreci ile ilgisi yoktur.
Genel olarak, gerçek oldukça farklı: Virüs değil, yalnızca hava rezervasyonları katlanarak yayılıyor. Virüsün kendisi tüm alana yayılamaz - tam olarak çünkü yayılma uzun süredir ilerledi ve temel bağışıklık popülasyonda uzun süredir mevcuttur.
Korona önlemlerinin ikincil hasarı mutlaka biliyorsunuz..Bununla birlikte, önlemlerin insan yaşamına yönelik diğer tehditlere karşı tartışmaları önemsemeden, 27 Ekim 2020'de yeni bir kilitlenme önerdiniz ve kişisel olarak Corona önlemlerinin neden olduğu tüm hasarlardan müştereken sorumlusunuz.
14 Mayıs 2020 tarihli NDR podcast'inde (Koronavirüs Güncelleme No. 41, transkript s. 4) o kadar alaycı bir değerlendirme ile ifade ettiniz ki, onu burada tam olarak aynı metni yeniden yayınlıyoruz.
"Bu birkaç on binlerce kişinin ölümü , şiddetli bir grip mevsimi gibi bir şey olurdu.
.Ancak bunun, diğer yıllara kıyasla önemli ölçüde daha yüksek bir ölüm oranıyla karşılaştırılacağına inanıyorum. Bu, sağlığa olan ikincil zarar, çünkü insanlar hastalıktan dolayı hastaneye gitmiyor. Bu, tüm senaryolarda mevsimsel griple bir karşılaştırma yapamayacağımız anlamına gelir, ancak bunlar doğrudan virüsün neden olduğu saf vakalardır. Ve bu aşırı ölüm oranıyla yaptığımız şey değil, gribe oranla önemli ölçüde daha yüksek bir ölüm oranına sahip oluruz. " (“yani mevsimcel influenzadan çok daha tehlikelidir” demiş Drosten. daha önce de influenza tanındığı, hafife alındığı için, bu virüsüun de influenza gibi görülmesinin tehlikeli olabileceğinin, bundan dolayı insanların teste, hastaneye gitmekten çekineceğini belirtmiştir.Corona Ausschuss’un oturumlarında Dr. Wolfgang Wodarg’ın ve diğer uzmanların da belirttiği gibi. Kış grip vakalarının büyük bir kısmı influenzadandır, ama aynı zamanda corona virüsleri de üst solunum yolu hastalıklarına yol açmada yoğundur. (%7-17 çocuklarda- Glasgoz’daki istatistiklere göre. Aynı zamanda virüslerin eşzamanlı olarak vücutta var olduğu. Yani influenza ve corona virüsleri eşzamanlı olabilir.
Şimdiye kadar genelde corona virüslerinin fazla tehlikeli olabileceği düşünülmediğinden- genelde göğüse inmiyormuş, boğaz, gırtlaktan aşağı inip çoğalmıyormuş. –Corona-Ausschuss’ds Tayland’da hekimlik yapan Dr. Ly’in söylediklerini de ayrıca tercüme edeceğim)
Basit bir dille: Sadece ikincil hasar olduğunu bilmiyorsunuz, ona sahip oluyorsunuz
Ayrıca korona önlemleri nedeniyle ölenlere corona ölümleri olarak nitelendirilmesi cüretinde bulunuyorsunuz.
8 Aralık 2020 tarihli Leopoldina (hükümete danışmanlık yapan bilim eğitim kurumudur; ) https://www.leopoldina.org/leopoldina-home/ kurumunun bildirisinin imzacıları arasındasınız.
Bildiriye göre Noel'den sonra sıkı bir kilitlenme önerilir. İddia edilen eylem ihtiyacının açıklaması bile, tüm ortak imzacılar gibi, kendinizi kanıta dayalı bilimin ilkelerinden tamamen uzaklaştırdığınızı gösteriyor:
"Son 7 günde koronavirüs yol trafik kazalarıyla nedeniyle 2019'a kıyasla daha fazla insan öldü
.
Belirleyici faktör "ile" edadıdır "An" = den, dan . edatı kullanılmaz.
corona ile öldü, corona’dan öldü ayrımının yapılması baştan beri istenmektedir, Hamburg’da Robert Koch enstitüsü önermemesine rağmen otopsiler gerçekleştiren Prof. Püschel, da bunu sıkça dile getirmiştir. “Corona, Fehlalarm” kitabının yazarı mikrobiyolog, enfeksiyon empidemiyoloğu Prof. Sucharit Bhakdi de mart ayında Başbakan Angela Merkel’a yazdığı açık mektupta bunu dile getirmiştir.Bununla birlikte, makalenin yazarları ölümler hakkında konuşurken SARS CoV-2'nin nedenselliğinin kanıtlanmamış olduğunu söylüyorlar. Metnin geri kalanıyla bağlantılı olarak .Bu paragrafta - klinikler kapasiteleri sınırında, sağlık otoriteleri aşırı yüklenmiş vb. – gibi bir çerçeveleme ile , sorunun kliniklerde COVID-19 ile ilgili olduğu algısı da oluşturuluyor. bir şeyler yapmak. Durumun böyle olmadığına daha önce değinilmişti, mektubun 4'ü bölümünde değinilmişti. Böyle bir yaklaşım, uzman siyasi tavsiye gerekliliğinden ışık yılı uzakta. Makalede Almanya ve İrlanda arasındaki "yeni enfeksiyonlar" karşılaştırılmakta ve , bu yine pozitif PCR testlerine dayanmaktadır ve test sonuçlarını yorumlamak için yeterli veri olmadan hiçbir ifade etmemektedir, ayrıca enfeksiyon süreci hakkında hiçbir şey söylemiyor.
Podcast'te geçici bir mini lockdown sözde faydalarını öne çıkardınız.
27 Ekim 2020 (Coronavirus Güncelleme No. 62, transkript s. 5 f.):
Böyle bir önlem, topraklama yapmak için bir devre kesici olduğunu kanıtlayabilir
virüse kaybetti. O zaman bile herkes için net olmalıydı
orada kalmazdı - tam da çünkü kitle testlerinden eklenen vaka sayısı her zaman gerçeğe karşılık gelmeye bile başlamayan bir enfeksiyon sürecini simüle edecektir. Şimdi, Leopoldina makalenize göre, 10 Ocak 2021'e kadar sıkı bir tecrit, kurtuluşu getirecektir. Şimdi bunu kimin yapması gerekiyor?
Yapay olarak oluşturulan enfeksiyon sayılarının 11 Ocak 2020'den itibaren tekrar düşeceğine
İnanılacak mı? Robert Koch Enstitüsü, 45/2020 Sayılı Epidemiyolojik Bülten'de yayınladı.
(orada s. 20) haftalarca ve artan bir eğilimle, değerlendirilmemiş smear örneklerinin laboratuarlarda biriktiğini kabul etti - ki bu, semptomsuz insanların anlamsız toplu testleri göz önüne alındığında pek de şaşırtıcı değil. Bu testlerin sonuçları istenilen herhangi bir zamanda pozitif test sonuçları üretmeye devam etmek için da kullanılacak, ve bundan yola çıkarak
nüfusu ve Alman ekonomisini zora sokan nihai yıkım sürüklenilecek.
8 Aralık 2020 tarihli Leopoldina belgesini birlikte imzaladınız. Siz de
içerikten tamamen sorumlusunuz . Kilitleme önerileri şöyleydi:
Gerçek olsun, haftalarca süren yoksunluktan sonra insanlara kurtuluş sözü vermeyi asla amaçlamadı. (Bu belge, tüm tedbirler için temel teşkil etmektedir. Leopoldina’nın bu tutumunu protesto ederek Tübingenli Prof. Thomas Aigner Leopolda’daki görevinden istifa etmiştir.Leopoldina’nın hükümet içindeki uzantıları da Corona-Ausschuss’da dile getirilmiştir)
Sizler hepimizi çıkmaza sürüklüyorsunuz - dünya çapında, sadece Almanya'da değil -
Kasıtlı olarak ahlaka aykırı zarar anlamında kasıtlı olarak yanlış tavsiyelerinizle , kalıcı olarak kilitlenme hedefleniyor ve bu nedenle ceza ve medeni hukuk kapsamında tazminat talep edilecektir.
Sayfa 16/18
5. Nedensellik ve isnat
Bu tür bir hasar için kişisel sorumluluğunuzu kabul etmemeniz, mümkün değil. .
Siz değil, ama seçilmiş politikacılar ve buna uygun olarak resmi yetkililer, tüm bu mahkumiyet tedbirlerine karar verdiler, diyebilirsiniz. .
Ama daha çok bu hasar tutarlı bir şekilde işiniz olarak size atfedilmeli. Tavsiyelerinizin siyasi karar vericiler üzerinde belirleyici bir etkiye sahip ve bu karar vericilerin sizi
bu nedenle, SARS'ın riskini kendileri göremeyecekleri için sizi danışman olarak seçtiler ki,
CoV-2'yi doğru şekilde değerlendirilsin. Kesin, doğru bilgi vermek, her siyasi danışmanın görevi.
Korona durumuyla ilgili yanlış iddialarınızın etkisini gösteriyor.
özellikle mahkemeler söz konusu olduğunda: ağzınızdan çıkanlar incelenmeden kabul edilmiş. 28 Temmuz'da, SARS CoV-2'nin gerçekten önemli bir yaygınlığının olmadığı bir zamanda, OVG Münster Oberverwaltungsgericht Münster (13 B 675 / 20NE) hala bize tamamen ölçülmeden, sağlık sistemlerinin aşırı yüklenmesini önlemek önemlidir, sonucuna vardı.
4.Aralık 2020, OVG Bremen (1 B 385/20) bizi, semptomsuz olarak enfekte kişilerin özellikle tehlikeli olduğuna bir kez daha inandırmak istedi. Bu iki örnek iç karartıcı bir bulguyu göstermektedir:
Hiç kimse - şimdiye kadar - genel nüfusu ve özellikle kilitleme politikasının altında yatan yanlış bilgilendirmeden korumadı.
Ve bu yanlış bilgilerden, yöneticilerin tavsiyelerden sorumlu olan sizsiniz.
Hem cezai hem de medeni olan en çok, kişisel olarak en çok sorumlu olan sizsiniz. .
Yukarıda açıklanan hasara ilişkin kişisel sorumluluğunuz vardır, bu yargısal delil toplama sırasında - politik karar vericilerin korona krizini hedefli bir şekilde kötüye kullanıp enfeksiyondan korunma kisvesi altında bir gündemi Agenda uyguladığı ortaya çıksa bile, ki bunun (iddia edilen) bir pandeminin kontrol altına alınmasıyla hiçbir ilgisi yoktur ve bu karar vericiler, mesleki uzmanlıklarını yalnızca gerçek niyetlerini gizlemek için yaptıkları işi görünürde meşrulaştırmak için kullanırlar. Çünkü bu durumda yukarıda belirtilen asılsız iddialarda bulunarak
§ 830 Abs. 2 BGB, § 27 Abs. 1 StGB'den çok sayıda kişinin zarara
İnsanlara - ve ayrıca müşterimizin hakkaniyetsiz zararına – katkıda bulundunuz . Bu katkının, olanlar üzerinde büyük etkisi oldu.
Çünkü
İnsanlar yalnızca hükümetlere ve yetkililere güvendi çünkü
risk değerlendirmesinin bilimsel olarak sağlam olduğuna inanıyorlardı. Ve bu
İnanan insanlar tam olarak bu yüzden bu güvene yatırım yaptı (tam doğru kelimeleri bulamadım) .
Nihayetinde, sağlık yetkililerinin kitle testlerinin yapılıp, sonuçların ortaya çıkması ve temas takibine artık ayak uyduramayınca ve böylece federal hükümete kaldıraç aracılığıyla bir bahane sunulması sizin tavsiyeniz nedeniyle Temel Yasanın 35. maddesinin Bundeswehr'i (askeriye) temasları takip etmede kullanmak ve böylece ek olarak halkı korkutmak yoluna gidiliyor. Bundeswehr'in klasik müdahale yönetimi alanındaki bu konuşlandırılmasının hiçbir şekilde Temel Yasaya bağlı olmaması gerçeğinin yanı sıra, önerileriniz çok büyük bir senaryoyu destekledi, büyük endişeye nedenoldu. Federal hükümet, Bundeswehr'in konuşlandırılmasıyla ne kadarileri gidecek? Bugün insanları takip eden aynı askerlerin (yani enfekte olduğu iddia edilen kişilerle iletişim kurduğu iddia edilen kişiler), federal hükümetin kışkırtmasıyla yarın insanlara daha da kötü saldırılar gerçekleştireceği niyetinden endişelenmeli miyiz?
IV. Hukuki Sonuçlar
Şimdi el yazısı ile ve ayrıntılı olduğunu iddia etmeden öğrendiğimize göre, tavsiyenize göre, ilaç dışı müdahalelerin neden olduğu zararı listeledik.
Politikaya Corona krizi neden oldu, şimdi müvekkilimizin durumuna bir bakalım
Politikacılara kasıtlı olarak bilimsel temelsiz önerilerde bulunarak veya etkili bir konumdan bu tür önlemler için kampanya yaparak kasıtlı olarak ahlaka aykırı sittenwidrig bir zarara neden oldunuz ve bu nedenle müşterimize
§ 826 BGB, zaten meydana gelen zarardan sorumlusunuz.. Ayrıca siz
kişisel olarak dünyaya verdiğiniz yanlış bilgileri düzeltmek ve bu şekilde müvekkilimizin daha fazla zarar görmesini önlemek için.
Zaten meydana gelen hasar birkaç yüz bin avroyu buluyor. Ve üzerinde
müşterimizin karaoke barının açılmasına izin verilmeyen her gün
hasar bu devam ediyor. Müşterimiz adına
50.000 € tutarında kısmi bir meblağ talep ediyoruz. Müvekkilimizin bu tutarı elimize ödemesi için antetli kağıtta belirtilen banka hesabı müvekkilimize, yetki alma yetkisi bir avukat tarafından sigortalanmaktadır. Tarihine kadar ödemenizi bekliyoruz
22.12.2020
Müvekkilimiz, bunun ötesine geçen iddialarda bulunma hakkını saklı tutar
başlangıçta talep edilen miktarı aşabilir.
Siyasetten sorumlu kişilere ve kamuoyuna yapılan aşağıdaki ifadeleri de düzeltmenizi rica ediyoruz:
• SARS CoV-2'nin bunu yapabileceğine inanmak için hiçbir neden olmadığını netleştirin.
kontrol edilemeyen sayıda ölüme ve yoğun bakım hastalarına neden olur!
New England Journal of Medicine, Jan.
Dahil olduğunuz ve asemptomatik bir enfeksiyon riskini kanıtlaması beklenen Mart 2020, yanlış veri tabanına dayanmaktadır ve bu nedenle
çoktan geri çekilmeliydi!
• Pozitif bir PCR testinin aktif enfeksiyonu tespit etmediğini açıkça belirtin
ve bu nedenle tek başına bir COVID-19 teşhisi koymak için uygun değildir!
• Toplu özgürlük kısıtlamalarının, yayılmanın yayılmasını kontrol altına almak için herhangi bir şey yapacaklarını garanti etmediğini açıkça belirtin.
bariz bir şekilde büyük ikincil hasara neden olur!
Ayrıca gelecekte sizden aksi yönde herhangi bir beyanda bulunmaktan kaçınmanızı rica ediyoruz. Siyasetçilere artık bilimsel olarak yetersiz bilgi verilmemelidir. Ve halk artık bu tür bilgilerden dolayı rahatsız edilmemelidir.
22.12.2020
Bu mektuba ekli sona erme ve vazgeçme beyanını ve yükümlülük beyanını sunun.
COVID-19'un kasıtlı olarak yanlış risk değerlendirmesini sürdürdüğünüz her gün, işleri yalnızca daha da kötüleştirdiğinizi anlayın -
Bu ülkedeki sayısız insan için, ama aynı zamanda kendiniz için. Çünkü biz bu olacağız
Mektubu müşterileri temsil etmek isteyen tüm meslektaşlara ulaştırmak,
Corona önlemleri sonucunda zarar gören Yukarıda yapılan talebimize uymazsanız, yasal bir anlaşmazlık kaçınılmaz olacaktır. Bu anlaşmazlığın bir parçası olarak, tecrit ile ilgili tüm gerçekler, adli delillerin konusu olacak.
Daha fazla soru için hazırız.
Saygılarımla.
Dr.Rainer Füllmich
Not; Bu durumla ilgili Prof. Drosten avukatları kanalıyla harekete geçmiştir.
Ayrıca Prof. Drosten’ın hazırladığı PCR testleri, Dünya Sağlık Örgütü tarafından tavsiye edilmiş, Almanya dışında başka ülkelerde de bu testler kullanılmış. Bu testlerin 45 döngüye göre ayarlandığı, ve özellikle 30 döngüden sonra yanlış pozitif sonuç verdiği ortaya çıkmıştır.
Prof. Drosten’ın ayrıca PCR testleri kitlerine de temel teşkil eden yayın kurulunda olduğu bilim dergisinde yayınlanan araştırma raporuna göre, 22 bilim insanı bu çalışmada birçok hata olduğunu bulmuşlardır.
Bonn Üniversitesinden Prof. Drosten’ın Charite Berlin’e atanmasıyla boşalan yere Prof. Hendrik Streeck geçmiştir ,Heinsberg araştırmasını yapmıştır(yüzeylerden virüsün bulaşmadığını ve ölüm oranının Johns Hopkins’in bildirdiğinden çok daha düşük olduğunu, sadece virologların değil, yoğun bakım uzmanlarının, sosyologların, birçok uzmanın birlikte çalışması gerektiğini, monotematik yaklaşılmaması gereğini dile getirmiştir.
Prof. Drosten ise, Prof. Streeck araştırmanın ara sonuçlarını basına açıkladığı için eleştiride bulunmuştur. Robert Koch Enstitüsü ve Prof. Drosten, gerek Prof. Püschel’in gerekse Prof. Streeck’in araştırmalarına konulan tavır ile adeta araştırmaların önünü kapamıştır.
Ayrıca Almanya’da çok iyi işleyen sentinel sisteminden de yararlanılmamıştır. Corona ile ilgili (Corona’dan, Corona ile gibi, ya da hastalık nasıl geçiriliyor) bilgilerin datalarının tutulması gereğini, ve bunu mevcut yapıyla kolay yapılabileceğini savununan sağlık müdürü görevden alınıp başka bir göreve gönderildi)
Son blok yazılarımda bu konular, çeşitli grafiklerle ele alınmıştır.Faydalınılacak linkler de bulunmaktadır.. https://www.sulesenol.com/egitim
Corona-Ausschuss’dan birkaç avukatın da Dr. Rainer Füllmich’in de bulunduğu, “die Basis” adında bir parti kurulmuştur. Ayrıca küçük küçük partiler kurulması hedeflenmektedir, bu alanda “team Freiheit” partisi örnektir.
Weimar mahkemesinden Corona tedbirlerinin ORANTISIZ, ZARAR VERİCİ, İNSAN ONURUNU zedeleyici olduğuna dair detaylı gerekçeli karar vardır .Fakat bu tek bir hakimin verdiği karar olduğu için muhtemelen emsal karar teşkil etmesi olasılığı düşüktür. Maalesef Almanya’da birçok anayasal hak askıya alınmıştır.
Hukukçular çeşitli şekilde bir araya gelip, Almanya’da tedbirlere itiraz etmekte, kamuoyunu aydınlatmaktadır. Aerzte für Aufklaerung avukatların birararaya gelmesi ile oluşmuştur. Şimdilik 150 avukat aktiftir.
Ayıca sadece Almanya’da değil, ABD ve Kanada’da, Avusturalya’da da davalar açılmaktadır. Kaliforniya’da da avukatlık yapan Dr. Rainer Füllmich ABD’de Robert F.Kennedy jr. un kurduğu Childrens Health Defance ile birlikte çalışmaktadır.
Corona-Ausschuss’da konuşulanları, raporları, haber ve makale şeklinde de yayınlayan, bazı haberlerin birçok dile çevrildiği sayfayıkurulduğu günden beri takip ediyorum. Şimdi de türkçe tercüme desteği vermek için yazdım.İlgilenenler Türkçeye çeviri desteği için başvurabilirler. https://2020news.de/
Not: Dr. Rainer Füllmich’in Prof. Drosten’a yazısının tarihi 15.12.2020 dir. Tercümeyi ben gönüllü olarak bir araştırmacıya yaptım, yeni davalar için temel teşkil etmesi için benden istedi. Fakat başta bu konuyla ilgili çalışan doktorlar, bilim kurulu, hukukçular olmak üzere, Almanya, Avusturya, İsviçre gibi ülkelerde olan bitenden, araştırma, rapor ve davalardan haberdar olması lazım, ilgilenenlerle öğrendiğim diğer bilgileri de seve seve paylaşırım. Birçok bilgi de zaten bloğumda var.
Coronaloji.com ve coronagercegi.com gibi siteler de önemli paylaşımlarda bulunuyor, ama çok daha fazla bilginin, kaynakları ile birlikte gerekli yerlere ulaşması için çaba sarf etmeliyiz. Bu da bizim sorumluluğumuz.
Muhterem okuyucular, bildiğiniz gibi çocuk sağlığı ve hastalıkları ihtisasımı Hacettepe ekolünün kurduğu Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde yapmak nasib oldu.
İlk başladığımda başasistan olup nöbet listesini hazırlayan, Allah selamet versin değerli ağabeyim Yakup Aslan, elime aylık nöbet listesini verdiğinde, listenin çömez kısmında adımın yukardan aşağıya 16 defa yer aldığını gördüm ve sordum, gün aşırı nöbet bu muymuş? Nöbet ertesi izinliyim değil mi? Hoh hoh diye güldü, ‘nöbetten sonraki gün de çalışmaya devam edeceksin’!
Anabilim dalı başkanımız ise o dönem ülkemizin en genç ve alımlı profesörü olan muhterem hocam Hilal Mocan idi ve başlıkdaki akademik kariyerin en mühim unsuru olan ‘Publish or Perish’ sözünü de ondan öğrenmiştim.
AŞILARLA HASTALIKLAR ORTADAN KALDIRILDI (MI?)
Bunları neden anlatdığıma gelince, yıllardır, aşıların nasıl olup da yenidoğmuş bir bebeğe daha anasını emmeden yapıldığının akademik arka planını okurken, karşıma çıkan ve aslında koca bir yalandan başka bir şey olmayan ‘AŞILARLA HASTALIKLAR ORTADAN KALDIRILDI’ aforizmasıdır.
Çiçeğin sadece 20. Asırda 300 milyondan fazla insan öldürdüğünü bizatihi hadisenin kahramanları olan Koprowski ve Henderson tarafından uydurulmuş dur (1). Wiki’deki o meş’um resimdeki (Resim) bahtsız Bangladeş’li müslüman çocuk kuvvetle muhtemeldir ki bir interferonopati olup, Fenner’in kitabında (2) okuduğumu ve eradikasyon programı için uygulanan aşıdan sonra gelişdiğini anlatsam herhalde inanmazsınız (linkde pdf’si var).
Resim: Çocuğun bütün vücudunu kaplayan çiçek lezyonlarına rağmen, malnutrisyon ve ateş emaresi dalgınlık görünmüyor.
Esasen bir akademisyen olarak konuyu iyice tekamül ettirip öyle kaleme almayı düşünüyordum, ama gidişat benden evvel bombanın patlayacağını hissettiriyor, bu sebeple perish yerine publish’i tercih edip bu yazıyı dikkatinize sunuyorum ya nasib! Bu noktada 2120 civarında kıyametin kopacağını iddia eden arkadaşlara naçizane hatırlatmak isterim, gaybı yalnız Hz. Allah cc bilir.
Biliyorsunuz bir yılı aşkın bir süredir, tarihde daha evvel hiç yaşanmamış bir salgın ve buna bağlı sosyoekonomik hadiseler yaşanıyor. Evvela ard arda SARS, MERS, ZIKA, H1N1 gibi salgınlardan sonra bu defa daha ciddî bir etki husule getiren SARS-Cov-2 sebebi ile evlere kapanmak zorunda kalındı.
Haziran 2020’de de Dünya Ekonomik Forumunda ‘Great Reset-büyük sıfırlama’ gündeme getirildi (3). Bir taşla kuş katliamı yapmayı iyi bilen bir mekanizma mazlumları daha da ezerek borçlarını sıfırlamayı açıkça bu salgın yardımı ile yapılacak herhalde.
ABD’de çalışan Türk kökenli bir virologun SARS-Cov-2’de insan eli ile HIV sekansı konulamayacağını iddia ettiğini de görünce de iyice canım sıkıldı. Değerli okuyucular şu anda biyoteknolojinin ulaştığı yeri tahayyül bile edemezsiniz, virüs mühendisliği buna tipik örnektir (4).
ÇİÇEK (SMALLPOX)
Gelelim daha evvel de bahsetmek istediğimi yazdığım Smallpox yani kadîm ‘çiçek’ hastalığına!
Baltimore tasnîfine göre bir dsDNA virüsü olup tehlikeli olan tipi variola’dır (majör), minoru diğer poxvirüslar husule getirir, ve umumiyetle virüs tiplendirmenin yapılamadığı eski zamanlarda salgınlar minör tipinde idi (5). Jenner’in meşhur aşısı ise cowpox/horsepox, tetanoz ve diğer pek çok şeyin karışımı bir çorba idi (6).
Bizatihi kanun zoru ile uygulanan aşının bilhassa İngiltere’de çiçek salgınları yaptığını daha evvel yazmıştım, Osmanlı döneminde kazıklı humma denilen tetanozun da muhtemelen ilk defa çiçek aşılarından sonra görülmesi de, aşı denilen çorbaların insanlara uygulanmasından kaynaklanmada idi (6, 7).
Mikrop Avcıları
Burada kısa bir parantez açalım; altı numaralı kaynak ülkemizde unutulmuş bir kitaptır. ‘Mikrop Avcıları’ 1926’da mikrobiyolog Paul de Kruif tarafından 13 meşhur mikrop kâşifinin hikayesi anlatılmaktadır, son bir kaç tanesini yazar şahsen tanıdığını yazmışdır. Bu kitaptan yeni haberim oldu ve hemen okudum. Aşı çorbasını (!), meşhur Pasteur ve Koch’un aşı denemelerinin kötü neticelerini vs okuyun, tavsiye ederim. Tabii kitabı ancak sahaflarda bulabilirsiniz.
Yazarın önemli bir hususiyeti ise, daha evvel Rockefeller Tıbbının hikayesini anlatmış olduğum yazılarda bahsettiğim meşhur Flexner raporunu yazan adamla çatışması neticesinde çalıştığı Rockefeller Institute’den istifa edip bu kitabı kaleme alması (8,9). Acaba müteveffa, Landsteiner ve polio hikayesinin aslını biliyor olmasın?
Kitabın ehemmiyetini ise ‘mikrobiyal moleküler patojenez’in babası kabul edilen Stanley Falkow’un mikrobiyolog olmasına yol açması göstermekdedir (10).
HENDERSON VE BREMAN
Meş’um Dünya Sağlık Örgütü (!) halen hayatta olan (92 yaşında, nasıl bu kadar yaşıyorlar acaba, Hayflick’e sormak lazım) elemanı Joel Breman’a yazdırdığı ve altına bizim haberimiz olmadan alıntı bile yapılamaz dediği ve dünya tarihinde ilk defa bir hastalığın eradike edildiği yani, kökü kazındı denilen yazısında eradikasyonun hikayesi anlatılmakda (11). İlginenlerin, bilhassa enfeksiyoncu ve mikrobiyologların (ki, onları ne kadar sevdiğimi yıllar evvel anlatmışdım (12)) okumasını tavsiye ederim.
Bu yazıda açıkça smallpox’un hayvan rezervuarı olmadığı, insandan insana geçdiğini, kronik taşıyıcılık durumu olmadığını, aşısının sıcakta dayanıklı olduğunu, hastaların kolaylıkla klinik belirtiler sayesinde takib edilebildiği için eradike edilme hedefine çok uygun olduğu belirtilmiş (11).
Daha mühimi 1967’de 131bin rapor edilmiş vaka (ölüm değil, ki bunların ekserisi varola minör olmalı) halbuki kendileri sadece o yıl için (tekrar ediyorum 1967 için) 10-15 milyon olduğunu tahmin ettiklerini söylüyor. Yukarda 20. Asır için 300 milyon ölü rakamını hatırladınız değil mi? Yılda 15 milyon vaka x 100 yıl= 1.5 milyar vaka, %30’u 300 milyon ölü, hesapları bu. Şimdi de makaledeki kesin rakamlara göre kendimiz hesaplayalım, hastalığın eradike edildiğinin iddia edildiği yıl 1980 olduğuna göre 80 yıl x 131000 vaka=10.480.000 total, azami %30’u ölmüş olsa (variola major) topu topu 3 milyon 144 bin gariban Afrika’lı eder. Yani karşımızda 100 kat şişirilmiş bir vâkıa var….
Makalede söz edilmeyen veri ise şu; toplam 300 milyon dolar mukabilinde 2.4 milyon aşı kullanılmış, Yani sadece 2.4 milyon insan aşılanmış ve bir aşının maliyeti 100 doların üzerinde (bugün 1000 dolar civarında) (13). Yine küçük bir hesap yapalım, transmisyonu önlemek maksadı ile kullanılan ring vaksinasyon için hastanın yakınındaki asgari 20 kişiyi aşılama gerektiğine göre (2), on yıllık programda toplam hasta sayısı 120bin civarında, %30’u toplam kesin ölüm sayısı 4600 civarında demekdir, ne kadar da bulaşıcı bir hastalıkmış!
Aynı makalede resimler çok kötü kalitede ve yerimiz mahdud olduğu için resimleri vermeden bahsetmek istiyorum, isterseniz bakabilirsiniz. Şekil 3’de; 1960’da vak’a sayısı 280475, 1974’de ise 218367 (küsuratı bile var) olarak verilmiş. Alınan örnek ve pozitif virüs sayısı ise şekil dörtte; 1967’de 182/74, 1977’de 3931/269 olarak verilmiş, alınan örnek artmış ama hiç düşme yok. Son vakanın görülme yılı da 1977 olarak veriliyor. İki sene beklenmiş ve ardından eradikasyon müjdesi verilmiş (11).
Aslında bu konuda bir kitap yazılır, meğer yazılmamış iyi mi?
AIDS: THE CRIME BEYOND BELIEF
(AIDS, inanılmaz suç) (14).
Kanada’lı baba-oğul yazarların 2007’de yayınladıkları bu kitap hacimli, iyi bir araştırma ile yazılmış kaynak eser mahiyetinde ve acilen lisanımıza kazandırılması gerektiği kanaatindeyim.
Wikipedia’da yazar tafsilatlı bir şekilde anlatıldığı halde bu kitabından hiç bahsetmemesi dikkate değer (15). Baba Scott bir öğretmen, fakat, iyiliksever birisi olup, dejeneratif hastalıklar ve mikoplazma alanında kendini yetişdirmiş, hatta bir üniversiteye kabul edilmiş. Kitabın ithaf edildiği Harold W. Clark ise yaradılışçı (evrim aleyhdarı) ve yine mikoplazma konusunda uzman bir kişi (16). Yazarlar kitabı sunarken, evvela mikoplazmanın ne olduğunun anlaşılması gerektiğine dikkat çekiyorlar.
Mikoplazma ve Leonard Hayflick
İlk defa Hayflick tarafından yeni bir tür olduğu tescillenen, bilinen en küçük ve virüslerde olmayan self-replicating (kendini çoğaltma) hususiyetine sahip organizmadır. Kanser, otoimmünite gibi hastalıklara yol açabildiği gibi, hücre kültürlerinde ve aşılarda yaygın olarak bulaşık vaziyette bulunur (17, 18).
Hayflick ise halen 90 küsur yaşında olup, yine hala çalışan bir bilim adamıdır. Mikoplazmayı keşfetmesinden başka, hücreleri canlı olarak takîb etmeyi temin eden invert (ters) mikroskobu îcad etmiş, aşıların maymun böbreklerinde üretilmesi mecburiyetini ortadan kaldıran ‘insan diploid hücre kültürü WI-38’ (Wistar Institute 38. Deneme, isveçli bir kadının hücrelerini muvafakatini almadan üretmiş, diğer hücre serileri gibi bu da immortal-ölümsüz olup, bu kültürde üretilen aşıyı olan herkese o kadıncağızın DNA’sını ekmiş olursunuz), normal diploid hücrelerin ölümlü olduğu, ancak belirli bir sayıda bölünebileceği (Hayflick limit) gibi fevkalade mühim keşifleri var (17).
Mevzu-u bahis kitaba devam…
Baba oğul Scott’lar bu kitabda resmî belgelere dayanarak, olayları kronolojik şekilde ele alıp, Amerika Birleşik Devletleri’nin ilmi, siyasi ve iktisadi imkanlarını kullanan bir yapının (Derin devlet?) gayet organize bir şekilde, DSÖ dahil pek çok kurumun belli bir hedefe yönelik olarak, 20. Asrın başından beri manipüle edildiğini anlatıyor. Oldukça hacimli olan bu kitabı burada özetlemek mümkün olmadığına göre, güvenilirliğini tesbit edip, konumuzla alâkasını vurgulamak kifâyet edecekdir ümidindeyim.
Çiçek (smallpox) virüsünün eradike edildiği palavrası ile ilgili olarak, DSÖ’nün (derin devlet) mutemet elemanı Donald Ainsle Henderson’un bu görev için bilhassa yetiştirildiğini, bunun denemesinin Punta Gorda’da sivrisineklerle nörolojik bir salgın çıkarılması ile başarıldığını anlatıyor (sayfa 227-231).
Mutemedin Punta Gorda’daki nöromiyasteni salgını ile ilgili makalesini okuyabilirsiniz (19).
Bu eradikasyon bahânesi ile herşeyden habersiz Afrikalı’lar üzerinde Kissinger’ın NSSM 200 (National Security Study Memorandum) mucibince nüfusu kontrol maksadı ile denemeler yapıldığını söylüyor (Sayfa 261). Acaba doğru mu?
Henderson’la muhtemelen aynı ekipten olan ve yine 96 yaşında ölen Hillary Koprowski’nin Afrika’da 1950-1961 yıllarında polio aşısı çalışmalarının AIDS ile bağlantısı iddiası bilinmektedir (20).
Yine muhtemelen aynı ekipten (NIH bağlantısı sebebi ile), aynı yıllarda, aynı kıtada Nobel ödüllü PEDOFİL Carlton Gajdusek uydurma Kuru hastalığını araştırırken Simian virüs ile AIDS bağlantısını keşfetmiş (21).
Rockefeller Enstitüsü’nün araştırmacılarından Bijorn Sigurdson’un 1940’larda keşfettiği Visna virüs (daha sonra Simian immunodeficiency virüs adı verildi)’ün mikoplazma ile entegrasyonunun yine aynı ekipten Robert Gallo’nun (1984’den beri NIAID’nin başkanlığını yapan, bugün ki SARS-Cov-2’deki tutumu tepki çeken Dr. Anthony Fauci’nin yakın arkadaşı) 1980’de AIDS etkeni olduğu ileri sürülen HIV retrovirüsünü keşfettiği ilan ediliyor (Luc Montaigner ile çekişmesi de ilginç) (22). ‘Patient Zero’ ile de 1984’de AIDS salgını patlak veriyor, üstelik muhtemelen hepatit B virüsünün ortaya çıkması ve homoseksüalite ile de alakası buradan geliyor (23).
Kitapda ABD’nin ilk katolik başkanı olan John Fitzgerald Kennedy’ye yapılan suikastın da yine bu biyolojik silahların üretilmesi ile ilgili projeleri kabul etmediği için yapıldığı da anlatılıyor, CIA ‘in Special Virus Cancer Program (SVCP)’ının ancak suikastden sonra Lyndon Johnson’ın başkan olması ile hayata geçirilebildiğini belirtiyor. Suikast ne zamandı? Eradikasyon programının tekrar başlatıldığı 1963 de mi? Kızamık ve hemen ardından kızamıkçık aşısı dünyada ilk defa ABD’de hangi yılda başlatılmıştı, 1963 olmasın? SVCP ile ilgili bilgileri linkdeki çalışmadan bulabilirsiniz (24).
Kennedy suikastine karışan David Ferry’nin, zamanın en meşhur kanser araştırmacısı Dr. Mary Sherman cinayeti ile alâkası ne idi? Dr. Sherman’ın kanser yaptığı bilinen SV40 (yine simian virüs) ile bulaşık polio (unutmuş olabilirsiniz çocuk felci) ile bağlantısı ne idi. Patronu Dr. Alton Ochsner’in kendi torununa verdiği polio aşısı ile ölümüne yol açtığı doğru mu idi (25, 26).
Merak ediyorsanız verdiğim kaynakları tek tek kontrol edin lütfen….
Yalnız dikkat edin, sonra size ‘Aşı Karşıtı’ (ne demekse) demesinler!
Son bir not, SARS-Cov-2 virüsü ve aşısından bilerek veya bilmeyerek yeterli sonuç alamadıkları, bu ikisi ile elde ettikleri immün sistem etkilerini kullanarak, elde bulundurdukları variola major (Ölümcül çiçek) virüsünü de yaymayı deneyebileceklerini, muhakkak ve tez zamanda Millî İstihbarat Teşkilatı’na bağlı Tıbbi İstihbarat ve Takib birimi teşekkül edilmesi gerektiğini acizane hatırlatırım.
Sondan başlayalım, farklı bir şeyler söyleyenleri kategorik olarak uydurmasyon ‘karşıt’ kelimesi ile etiketliyorlar, merak ediyorum bu kelimecik zihinlerinde nasıl bir çağrışım yapıyor?
Herhalde ‘aleyhdar’ı demek istiyorlar, muhalif, muârız ve zıt için de aynı kelimeyi kullanan boş inançlarını mutlak hakikat zanneden bu okumuş cehaletine ancak üzülüyorum.
Farklı görüşleri, fikirleri teâtî ederek makul ve mantıklı, toplumun menfaatine olanı düşünmeden ‘Aşı zorunlu olsun, yapdırmayanların sigorta ödemeleri yapılmasın’ gibi akıl, mantık ve vicdanla ve dahi etdikleri Hipokrat yemini ile bağdaşmayacak, tahakkuk edemeyecek iddialarda bulunuyorlar.
Anlaşılacağı gibi mevzuumuz mahut ‘koronavirüs ve aşı planı’….
Daha evvelki yazımızda (1) konuya temas etmiş ve enfeksiyon/fatalite (ölümcüllük) oranı çok düşük bir hastalık için geri alınması mümkün olmayan ve panzehiri olmayan, içinde ne olduğu tam olarak bilinemeyecek olan bir enjeksiyon yerine, ağır hastalar için poliklonal (İVİG) veya monoklonal (REGENERON) antikorların yan etkisi olmaksızın uygulanabileceğini, bu sebeple aşının yaygın uygulanmasının gereksiz ve tehlikeli olabileceğini arz etmişdik.
Yaygın aşı uygulamasının gereksiz hatta zararlı olabileceğine dair not düşmek lazım geldi.
Başlayalım;
Bir: Daha evvel hiç aşı üretmemiş, çalışdığı konu olan kanser üzerine hiç bir başarısı olmayan, kullandığı mRNA teknolojisinin yan etkileri bilinmeyen, etkisi eski konjuge aşılar gibi son derece düşük, muhataralı bir aşıyı tercih etmeyerek hükümet doğru olanı yapmışdır.
İki: Bir buçuk milyar nüfuslu bir ülkenin kendisinin hemen hiç uygulamadığı, etkinliği şüpheli, daha evvel hiç uygulanmamış bir aşıyı, nisan ayında üretilmesi beklenen yerli aşılar gelene kadar uygulanacağını söylenmesi zaman kazanma stratejisi olmalıdır.
Üç: Her iki aşının da etkisi serumda virüse karşı antikor seviyesini arttırmaya yönelik olup, güçlü ve devamlı bir hücresel hafıza husule getirmeleri ihtimali çok düşükdür.
Dört: Salgın pek çok ülkede olduğu gibi ülkemizde de bilhassa havanın soğuk olduğu dönemde iki pik yapmışdır. Pikin inişe geçdiği durumda yaygın aşılamanın tabii olarak husule gelmiş toplum bağışıklığını bozacağı açıkdır.
Beş: Herd immünitenin aşılarla ortaya çıkdığına dair gerçek ve güvenilir çalışma olmadan, enfeksiyon/fatalite oranı çok düşük bir ‘enfeksiyon’ için yaygın aşı koruyucu tababete uygun değildir.
Altı: Herd immünitenin kendiliğinden ortaya çıkacağını iddia eden ve bunu yaşayarak ortaya koyan İsveç (Dr. Anders Tegell) göz ardı edilemez.
Yedi: Çocukluk çağı aşı takviminin en katı ve geniş şeklini uygulayan bir ülkede çocuklara aşı yapılmayacağını söylemek en azından bir çelişki değil midir? Bu durumda çocukları koruyacağı iddia edilen aşılar neden erişkinlere yapılmamakdadır?
Sekiz: İngiltere vatandaşlarına D vitamini dağıtarak doğru olanı yapıyorken, ülkemizde D vitamini kısıtlaması neden yapılmakdadır?
Dokuz: Mutasyon geçirdiği gösterilen bir grip virüsüne aşı yapılacaksa, grip aşıları gibi her sene yapılması gerekeceği neden vatandaşa anlatılmamakdadır?
On: Bağışıklık sistemini etkilediği aşikâr olan bir enfeksiyonda hastalara İVİG uygulaması kolay, maliyeti uygun , enfeksiyonun uzamasını, tekrarlamasını önleyerek yatak ve yoğun bakım doluluğunu azaltacaktır.
Bu paylaşımla viroloji ve aşı uygulamasının özü nedir, aşı paradigması neye dayanmaktadır, bunu inceleyeceğiz. Viroloji ve aşı bilmi tamamıyla tek bir önerme üzerine kurulu; virüslerin hasta edici enfeksiyöz ajanlar olduğu. Bu teori olmasa insanlar aşıyı gerekli ve işe yarar bir şey olarak algılamayacaklar dahi. Virüs teorisi olmasa, bütün aşı paradigması kağıttan kule gibi dağılıp gidiverecek. Burada, virolojinin üzerinde yükseldiği teorilerin gerisindeki yalandan bilimi, bu sözdebilimle ilgili birçok problemi ifşa edeceğim size.
Öncelikle, virüsler yaşayan canlılar değildir, canlı mikrop değillerdir yani. Ne solunum sistemleri vardır ne hücrelerinin çekirdeği ne de bir sindirim sistemleri bulunur. Hayatta olmadıkları gibi bulaşma özellikleri de yoktur. Koronavirüsten bu kadar korkmanın ise hiç gereği yok. Virüs ve bakteriler ile ilgili bildiğinizi zannettiğiniz her şeyi atın çöpe gitsin. Yalan dolandan başka bir şey değiller çünkü.
Viroloji bilminin konusu virüstür, bunu çalışır, lakin virüs aktivitesini gösteren video kaydına rastlayamazsınız (2018’de HIV virüsüne ait olduğu söylenen bir video kaydı gündeme geldi, ancak onda da virüs teorisinin ancak bir %20’lik bölümünü haklı çıkarır aktivite var.) İnternette gördüğünüz virüs videoları 3 boyutlu animasyon ve modellerden ibarettir. Bilim Ansiklopedisi, üzerinde çalışılacak virüsü alabilmek için laboratuvarların, özel olarak imal edilmiş müthiş güçlü santrfüjler kullandıklarını söyler. Virüsler öyle ufak şeyler ki, ortalama boyları ancak 0.1 mikron kadar.
Virüsü Gözlemlemek için Yapılan Şey Hatalı
Virüse hücre kültürlerinde / deney kabında bakılıyor:
Hücre kültürleri kendi doğal ortamının dışına alınmış ve laboratuvar ortamında kontrollü koşullar altında yaşatılmaya, büyütülmeye çalışılan yapılar. Yaşam ortamından çıkarılmış hücreler toksik birtakım sıvılar içinde bekletilmek suretiyle suni olarak hayatta tutulurken elbette normal hücresel aktiviteleri de zarar görüyor. Böylesi steril bir ortamda hücre haliyle, insan vücudunda olsa kendini temizlemek için yararlanabileceği tüm o proseslerden de mahrum kalıyor.
O prosesler şunlar:
Fagositoz(ve kapsadığı tüm prosesler)
Bakteriyel
Fungal
Parazitik
Viral(virüs)
Fagositoz proseslerle hücre atıkları ile ölü veya ölmek üzere olan işi bitmiş dokular absorbe edilip vücuttan dışarı atılmak üzere toparlanır. Bu şekilde çeri-çöpü toplayan ekseriya bakteriler olur, çöpçü (scavenger / leş yiyici) gibi çalışırlar. Özel durumlarda mantar ve parazitler göreve çağrılır ve bu süreçte destek olarak az da olsa virüsler de devreye girebilir. Bu proseslerin hepsi, virüsler hariç, canlıdır. Deney kabının yapay ortamında serumlarla hayatta tutulurken sağlığını yitiren hücrelerde dejenerasyon (bozulma/çözülme) başladığında ise viral hademeler ön plana çıkar.
Virüs kendi kendine çoğalan bir şey değildir. Deney kabı hücre yaşatacak fertilitedeyken (düzgün besi ortamı varken) buraya virüs koyduğunuzda, ortamda başka viral protein oluşmadığını görürsünüz. Ne zaman ki kaba hücre eklenir, virüs denilen protein yapıları o zaman artışa geçer. Hücrenin normal yaşam alanı deney kabı olmadığından, böylesi sağlıksız bir ortamda hücrede oluşan kir-pis-çöpü toparlamak virüse düşer. Hücre, içinde olduğu bu toksik ortamda kendini temizlemek için virüs yapmak zorundadır, çünkü doğal ortamında (vücutta) sahip olduğu ekipman burada yoktur. Bunun nedenini birazdan açıklayacağız.
Not: Ölmüş yahut ölmekte olan dokunun toksisitesi, hücresel atık ve kirler canlı mikrop tarafından yendiğinde o mikrobu da zehirleyip öldürecek denli yüksekse, o zaman bu dokuları çözüp ortadan kaldırmak [cansız] virüse düşer.
Viral Aktivite Ne Zaman Ağırlık Kazanır? (Virüsler Ne Zaman Ön Plana ÇIkarlar?)
Dediğimiz gibi, vücutta süregiden temizlik proseslerine küçük miktarlarda virüsün eşlik ettiği hep olur. Ve fakat, diğer prosesler (bakteri, mantar, parazit vs), aşağıda sayacağımız etmenlerden dolayı ölüp çokça devre dışı kaldıysa, işte o zaman virüsler sayıca artarak iyiden iyiye ağırlık kazanır:
Çevresel toksisite (zehirlenme)
Kirlilik
Ağır kimyasal maruziyeti
Kötü hava kalitesi
Kötü su kalitesi
Kötü gıda kalitesi
Vitamin-mineral eksiklikleri
Yanlış yiyecek seçimleri
Antibiyotik ve ilaçla verilen tıbbi tedaviler
Bedende toksisite fazlaysa, toksik ve ölü maddeyi, dokuyu temizlemek üzere leş yiyici/çöpçü olarak bunları yemeye girişen bakteriler de zehirlenerek ölecektir. Yukarıda saydığımız nedenlerin etkisiyle bedendeki sistemik toksisite (zehrin tüm beden yükü), yaşayan bakteri ve diğer tüm canlı mikropları kırıp sayıca azaltığında, beden kendini temizlemek için mikroplarının yerine bu defa virüslerin yardımına başvurur. Basit nezle gibi hafif yöntemlerin (çoğunlukla bakteriyeldir) iş görmeye yetmediği zamanlarda beden, virüs olarak bilinen cansız protein solventlerin (yapı maddesi protein olan çözücü, eritken madde) yardımını alır. Tek mantıklı açıklamanın neden bu olduğunu da anlatacağım.
Virüsler bedenden atılması gereken maddeleri minik parçalara ayrıştıracak şekilde çözmeye yarar ki daha sonra bunlar mukus membranlardan, ciltten veya bağırsak kanalından dışarı verilebilsin. Doku ve sıvıları fagosit, parazit, bakteri ve mantarın başa çıkamayacağı kadar zehir yüklenmiş olan bir hücre arınıp temizlenmek, yenilenip tamir olmak için virüsü kendi üretir. Bilmin yanlış ve ispatsız iddiası odur ki, virüsler vücuda dışardan girip hücrelerin RNA veya DNA’sını ‘ele geçirmek’te ve burada çoğalıp çoğalıp ne hücresi olduğuna bakmadan önüne gelene saldırmaya başlamakta. Böyle olsa virüs hiç durmadan çoğalır ve bedende saldırmadığı sağlıklı hücre kalmazdı, ama durum bu değil. Bir akyuvar tipi olan antikorlarca virüs aktivitesi kontrol ediliyor. Virüslerin dışarıdan hücre içine geçip burayı istila ettiğini gösteren tek video kaydı yok, sadece bu teoriyi anlatan 3 boyutlu çizim ve animasyonlar var.
Virüs Gerçekte Nasıl Oluşuyor (basit gösterimi):
Virüsün nasıl yapıldığını yukarıdaki şekilde görüyorsunuz. En basit haliyle anlatımıdır bu. Bilmin virüslerin kendi kendine çoğaldığı iddiası yanlıştır. Virüsü yapan bizzat hücredir. Sağlıklı hücrenin ürettiği virüs dikkat ederseniz o hücreye zarar da vermemekte, hücreyi yok etmemektedir. Hücre tarafından kendisine verilen RNA ve/veya DNA yardımıyla gidip bedendeki belirli maddeleri eritip çözecektir şimdi. Bu böyle olmasa virüs kendini üreten hücreyi de öldürür atardı, ancak böyle bir şey sözkonusu değil. Virüs hücreden dışarı verilmekte, çıkarken hücrede oluşan kısmi tahribat ise hücreyi öldürecek çapta olmamakta. Bu işlemden sonra hücre kendini tamir edebilmekte. Bedenin hücreleri kendilerini ve eraflarını arındırmak için bireysel olarak değil, tek vücut halinde (birlikte) hareket edip yeni ve aktif hücre oluşumuna imkan sağlayıp yer açıyor. Altında ezildiği sistemik toksisiteden dolayı, normal detoksifikasyondan sorumlu ve eli daha hafif olan (canlı) mikropları dahi yemeye gittikleri dokudan ölü çıkıyorsa, beden artık bu noktada sahneye cansız viral proteinlerini çıkarmak zorunda kalıyor ve virüs aktivitesi ancak bu koşullarda artıyor.
Virüsün Ortaya Çıkış Aşamaları:
Yaşayan bir bedenin her hücresinde taşıdığı ve o hücrenin ne tip protein üretmesi gerektiğini belirleyen genlerin bir bölümü olan viral proteinler göreve çağrılır.
Hücre içinde duran viral proteinler hücrenin çekirdeğine geçer. Virüsler tamamıyla hücre içinde imal edilerek son hallerine getirilir ve hücreden RNA/DNA kodu (sekans/dizilim) şeklinde talimatlarını almış olurlar.
Çekirdekten çıkan virüsler hücre dışına çıkıncaya dek hücre sitoplazmasında dururlar.
Hücre virüs yapısını gövdesinden dışarı atar, bunu yaparken hafif zarar görür ancak bu kendisi için ölümcül değildir.
Virüsler 72 saatte bir değiştirilir. Üretilen ilk virüs kopyalarının [replika(syon)] 72 saat sonunda hükmü kalmaz [kullanılıp tüketilmiştir] ve bu ilk suştan kalan işi tamamlamak üzere hücreler tamamen yeni bir parti virüs daha yapar ve bu döngü temizlik tamamlanıncaya dek böyle sürer gider.
Virüs Yapım Süreci Neye Benziyor – Virüsün Gerçek Çalışma Mekanizması
Virüs sağlıklı ve sağlam hücreyi enfekte etmez. Ölü ve çürüyüp bozunmakta olan doku ve hücreyi eritip ortadan kaldırmaya gider ki yerine yeni hücre gelebilsin, yeni hücre sağlıklı bir ortamda yaşayabilsin.
Şu benzetmeyi düşünün: Leşi sinek bürür ama onu öldürmüş olan sinek değildir. Ölmüş ve işi bitmiş maddeyi yıkımlamakla görevli çöpçüler/leşçillerdir bunlar. Virüs ve bakteriler de vücutta tamı tamına böyle çalışır işte. Dünya yüzünde çöpü atığı temizleyecek leşçillerin olmadığı düşünün, toksisiteden nefes dahi alamayacak hale gelirdik. Vücutta da aynı temizlik ve geri dönüşüm prosesleri mikroskobik düzeyde gerçekleşmekte. Gelin görün ki, doğaya bakarak gördüğümüz bu hakikatin aksini söyleyen bir bilim var bugün karşımızda. Oysa bunun aksi mümkün dahi olamaz çünkü dışımızda doğa nasıl işliyorsa, içeride de bedenimiz bunun bir mikrokozmosu olarak öyle işler. Aksini düşünmek, gözümüzle gördüğümüz tabii işleyişi inkar etmekle bir olur ve saçmadır.
Dediğimiz gibi, bedenin bütününü tutmuş (sistemik) toksisiteden dolayı normal temizlik süreçleri hademelerdeki can kaybı ve sayısal azalmaya bağlı olarak aksadığında, hücreler yaşamsal faaliyetlerini yerine getirememeye başlar. Kurtuluş mücadelesi için ortak hareket etmek durumunda olan hücreler, ölmüş veya ölmeye yüz tutmuş hücreleri yıkımlayıp parçalarına ayrıştırmak, hücre atıklarını, doku ve yabancı madde artıklarını temizlemek üzere hep bir elden çözücü/eritici protein yapılar (virüs) yapmaya başlarlar. Virüsler hücre içinde yapılırlar ve bir bütün olarak hücre dahilinde hazır hale getirilirler. Bunun için hücrede halihazırda var olan viral protein ve genom işe koşulur ve üretilen virüse konak hücre tarafından RNA/DNA kodu gömülür (yerleştirilir) ve tüm bunlar doğrudan doğruya hücre içinde gerçekleşmektedir. Hücre daha sonra virüsü dışarı verir ve taşıdığı genetik koda göre de akyuvarlar (antikor) denetiminde intikal etmesi gereken yere gider ve işini görür. Bu sayede virüsler bedende gayet kontrollü ve düzenli biçimde çalışmalarını sürdürür. Bu iki fonksiyon birbirinden bağımsız hareket etmez, tek bir ünite olarak çalışırlar. Hücre virüsü dışarı verdiğinde hafif zarar görür ancak dağılmaz. Sayıları artan virüsler sağlıksız, ölmüş hücre ve dokuları çözüp eritir, yabancı doku, atık ve hücre artığı varsa bunları ortadan kaldırır. Bu süreç, ortamdaki toksisiteye bağlı olarak belirli bir zaman alır. Atıkların temizlenip çerin-çöpün vücuttan atılması sürecini ise bizler grip veya nezle belirtileri olarak hissederiz. Virüslerin kıyıp minicik parçalara ayırdığı pislikleri sümük (mukus) akıtarak, ciltten atarak ve bağırsak yoluyla dışkılayarak atar kurtuluruz. İşlem bittiğinde vücut daha da güçlenmiş olur, kişi vücudunu kirletip zehirlemeye devam etmediği müddetçe de gücünü korur. Bedeni zehirlemeye devam ettiği müddetçe ise bu tarz ekstrem detoksifikasyon süreçlerini hep yaşar.
Viral Gerçekler:
Virüsler ciltten veya gözden içeri giremez. Mukus membranlar dışarıdan gelecek virüs gibi az sayıda yabancı proteini tutacak, immün sistem de bertaraf edecek şekilde çalışır.
Yaradan da vücuda virüs almayız, çünkü vücut dışarı doğru kanar, içe doğru değil.
Virüsün, deney kabı solüsyonları veya canlı beden haricinde bir yerlerde “var olması” mümkün değildir.
Kendisini üretecek ve kodunu verecek konak hücre olmadan virüsün iş görmesi mümkün değildir ve kendi kendini kopyalamaz, kopya konak hücre tarafından yapılıp çoğaltılır.
Virüsler hücre “enfekte” etmez, “istila” da etmez. Bir defa, canlı değiller ki bunları yapsınlar. Virüsler hemen hiçbir zaman gidip canlı, yaşar haldeki dokuyu çözmez, tabii polio ve dejeneratif sinir sistemi hastalıklarında olduğu gibi metal zehirlenmesi durumu yoksa.
Virüslerin temel işlevi, işi bitmiş ölü maddeleri çözmek, eritip ayrıştırmaktır.
Üzerinde çalışılan dokunun durumuna göre vücut hücreleri, virüsün farklı alt tiplerini (suşlar) imal edecektir.
İnsan vücuduna özgü 320.000 viral suş bulunmakta ve ihtiyaç anında üretmek için her hücre kendi bünyesinde viral protein bileşenlerini taşımakta.
Hangi ölü doku ve atığı yıkımlayacaksa ona göre bir RNA/DNA koduna sahip oluyor virüsler. O yüzden virüslerin protein yapıları oldukça spesifik ve kendine has.
Öksürme, hapşırma ve tükürmeyle kişiden kişiye virüs geçmiyor. Salya ve tükürüğümüz ile mukus membranlarımızda bu tür partiküller rahatlıkla yıkımlanabiliyor. Ciltten virüs geçişi de sözkonusu değil çünkü virüsler ölü deri katmanlarını geçemez.
Vücuda virüs almanın doğal olmayan tek yolu var, doğrudan enjekte etmek (aşı) veya hastaya virüs taşıyıcısı birinden alınmış kanın verilmesi. Ancak böyle durumlarda da vücut bunu görüp, kurtulunması gereken yabancı bir doku olarak algılıyor. Kendi ürettiği bir şey olmadığından vücut bu virüsün ne zaman nereye gidip iş göreceğini bilmiyor, şifresini (RNA veya DNA’dan oluşan genetik kodunu) çözecek anahtarı da olmadığından ne zaman aktive olacağını çözümleyemiyor. Hal böyleyken, bu virüsten kurtulmak lazım diye düşünüyor. Yaşayan mikroplarla iş çözülemezse, farklı güçlerde protein solventler (virüsler) imal edilip atıktan kurtulmaya bakılıyor.
Virüsler, çevresel nedenlerle vücutta oluşan toksisitenin ürünüdür. Hayvanlarda virüsler döngüler halinde ortaya çıkar. Virüsler kanda ve dokuda bulunan atık maddeleri yıkımlar. Yıl içinde mevsim geçişlerindeki iklim ve hava sıcaklığı değişimlerinde beden temizlik amacıyla ne var ne yok bütün toksinlerini kana boca eder. Ancak bu toksinlerin bazıları (örn. cıva, formaldehid ve diğer kimyasal yan ürünler) öylesine zehirlidir ki, bunları temizlemekle yükümlü canlı mikroplar da pisliği yerken ölmekten kurtulamaz. Bu durumda, vücudun temizlik gerektiren yeri neresiyse oradaki hücreler cansız proteinlerini üretmeye başlar. Bu toksik maddeler virüslerce yıkımlanıp ayrıştırılarak vücuttan atılmaları sağlandıktan sonra da vücut homeostaza (denge hali) ulaşır.
Virüslerin biyolojik silah olarak kullanılabilmesinin tek yolu var, o da enjeksiyon. Net. Kullanımdaki rutin aşılara bu tür viral suşlar eklenmesi mümkün, evet, olmaz dememek lazım, ancak dediğimiz gibi, vücut kendi yapmadığı harici viral suşları tanımıyor. Yine de, vücuda zerk edilecek insan elinden çıkma maddeler çeşitli derecelerden doku sterilizasyonu ve adjuvan kullanımı marifetiyle, insanda ekstrem reaksiyonlar oluşturacak şekilde dizayn edilebilir.
Virüsler türler arası geçiş yapamaz, yani hayvandan insana geçiş diye bir şey olmaz. İnsanın hayvanda görülen bir tür grip geçirmesi mümkün değildir: A. Çünkü virüsler bulaşıcı değildir ve B. Çünkü hayvan RNA/DNA’sı insan RNA/DNA’sı ile uyumlu değildir. Hayvan dokusunu insan kanında görmenin tek yolu vardır, o da hayvan dokusunu vücuda enjeksiyonla vermek; sindirim sistemini doğrudan atlatıp, dokular kana ulaşacak şekilde vücuda tanıtmış olursunuz. Domuz, kanatlı hayvan veya ona benzer bir hayvan dokusu insan vücudunda ancak bu şekilde çıkar. İnsan yiyecek olarak hayvan eti tükettiğinde yediği, insan dokusuna dönüştürülür. İnsan hücrelerinden ne hayvan hücresi ürer ne de hayvan virüsü. Virüs yapıyorsak bu, insan virüsüdür. Hayvan virüsü insan hücrelerini ‘ele geçirebiliyor’ olsaydı dahi, insan hücresinin tutup hayvan virüsü üretmesi imkansız.
Hakim tıp anlayışının sıkı sıkıya bağlı olduğu ‘Mikrop Teorisi’ ile Antoine Béchamp’ın ‘Ortam Teorisi’ arasındaki önemli farkları göstermek istiyorum sizlere:
MİKROP TEORİSİ
ORTAM (Ekoloji) TEORİSİ
◈ Hastalığın kaynağı dışarıdaki mikroplardır.
◈ Hastalığın kaynağı kendi hücrelerimIzin ürettiği mikroplardır.
◎ Mikroplardan kaçınmak gerekir.
◎ Bu hücre-içi mikroorganizmalar normalde vücudun metabolik süreçlerini yürütmeye yardım ederler.
◈ Mikrobun fonksiyonu sabittir, değişmez.
◈ Bu organizmaların işlevi diyelim konak organizma öldüğünde veya yaralandığında, organizmanın kimyasal veya mekanik yıkım (katabolizma) süreçlerine yardımcı olmak üzere değişir.
◎ Mikroorganizmaların şekli ve rengi sabittir, değişmez.
◎ Mikroorganizmalar içinde bulundukları ortama (besiyeri, medium) göre şekil ve renk değiştirir.
◈ Her hastalığı yapan belli bir mikroorganizma vardır.
◈ Her hastalığı yapan belirli bir durum (condition) vardır.
◎ Hastalık gelişiminde ana neden mikroorganizmalardır.
◎ Konakçı organizma sağlığını yitirdikçe mikroorganizmalar “patojenik” (hastalık yapıcı) hale geçer. Hastalanmada ana etmen konakçının kondisyonudur.
◈ Hastalık herkesi “vurabilir”.
◈ Sağlıksız koşullar olmadan hastalık oluşmaz.
◎ Hasta olmamak için [dışarıdan gelecek mikroba karşı] savunma kalkanları oluşturmalıyız.
◎ Hasta olmamak için sağlıklılık hali yaratmalıyız.
◈ Net bir biçimde aşılamadan yanadır
◈ Net bir biçimde aşı aleyhtarıdır
◎ Mikrozima varlığını inkar eder
◎ Mikrozima varlığını kabul eder
◈ Hücreyi yaşamın temel birimi kabul eder
◈ Hücreden daha küçük yaşam birimi olduğunda ısrar eder, adına mikrozim der [microzyme; mycrozymas]
Tablo için kaynak: Seun Ayoade. The Differences Between Germ Theory & Terrain Theory, JOJ Nurse Health Care. 2017; 4(2): 555631.
Coronaloji-Ed Not: Pharma esareti altında tutulan anaakım tıbbın mikroskobi teknikleri oldukça arkaiktir ve ancak ölü doku ve hücreler ile mikroorganizmaların ölü halini inceler. Diğer kanatta gerçek bilimsel araştırmalar ve keşifler yapmakta olan ve esasında 250 sene önceki gerçek bilimadamlarının buluşlarını yeniden keşfedip kitlelere duyurmaya çalışırken engellenen uzmanlar ise, faz-kontrast mikroskopi tekniği kullanarak bugünkü “modern tıbbın” mikrobiyoloji bilgilerini tamamıyla geçersiz kılacak “pleomorfizm” fenomenini göstermektedirler. Aşağıdaki videoda Dr. Robert O. Young’ın kanda gerçek zamanlı mikroskobi kaydında, çubuk şeklindeki bakterinin dakikalar içinde önce alyuvara, daha sonra da Y şeklinde bir maya mantarına dönüşmesini izleyeceksiniz. Unutmayınız, bu şekilde bir video kaydıyla hücrenin virüs tarafından “enfeksiyon”u bugüne kadar gösterilmiş değildir, internet ortamında konuyla ilgili tek bulabileceğimiz videolar özel grafik tasarımları ile hazırlanmış animasyonlardır.
Dr. Young’ın mikropların hastalık yapıp yapmadığı ile ilgili açıklaması ise şöyle:
“Mikroplar kirli, asidik ortamın biyolojik dönüşüm ve evolüsyonudur aslında. Toksik ve asidik ortamın belirtisi olarak meydana gelen hücre bozunmasının tezahürüdür, o yüzden hastalık YAPMAZLAR. Bu videomuzda akyuvarların hayalet bir virüs, maya mantarı yahut bakteriye karşı savaşa kalkan ordu dolusu asker filan değil, kan ve diğer sıvıların çöp toplayıcısından başka bir şey olmadıklarını kendi gözlerinizle göreceksiniz. İnsan bedeninde iç ortamın alkalinitesini korumak dışında BAĞIŞIKLIK adına girişilen bir savaş vs. gibi bir eylem sözkonusu değildir; tek yapılan, kirin-pisin toplanması ve temizliktir.”
Koronavirüs, kendilerini sistemik toksisiteden arındırmak amacıyla akciğer hücreleri ile solunum yollarına ait bölgede yer alan hücrelerin ürettiği bir virüs.
Bu tarz bir nezle virüsünün ortaya çıkış ve çalışma şekli ise şöyle:
– Koronavirüs MERS-CoV (2019-nCoV), solunum sistemi ile ilgili grip benzeri bir tür akut sendrom (SARS). SARS’ın oluşma nedeni, insan elinden çıkma çevresel toksisite.
Havadan soluyarak akciğer ve solunum sistemine gönderdiğimiz toksik kimyasallar > Bu toksik partiküller gider akciğer yüzeylerine ve ciğerin alveollerine yerleşir, ancak yapıları ve toksisiteleri itibarıyla normalde olması gerektiği gibi yaşayan mikroplarca çözülüp ortadan kaldırılamazlar > Bu durumda, solunum sistemi hücreleri solvent olarak kullanmak üzere proteinden özel, cansız birtakım yapılar (virüs) yaparak ortama salar, bunların görevi ciğerlerden sökülemeyen bu maddeleri eritip atmaktır > Bu proseste çoğunlukla hafif grip benzeri belirtiler ortaya çıkar; öksürük ve ateş, temizlik ve iyileşme sürecini başlatır. Öksürme hareketi solunum sistemine kan ve besin maddelerinin ulaşmasını sağlar.
Toksik maddelerin ciğerlerden sökülmesi sırasında oluşan belirti tablosu, SARS’ı oluşturur. Bu tarz toksik maddeler yakılan plastikler, formaldehit ve fabrikaların çevreye saldıkları son derece zehirli çok sayıda atık kimyasalın havaya karışması ile akciğerlerimize ulaşır. Bünyesi zayıf yaşça daha ileri insanlar solunum sistemlerinde daha ileri düzeyde viral detoksifikasyon gerçekleşmesine de açık hale gelirler ve ölümlerin ağırlıklı kısmı da bu kesimdendir. Bu tür bir hastalık Çin gibi nüfusun çok yoğun olduğu ve insanların hergün bu tür havayı solumak zorunda kaldığı yerlerde milyonlarca insanda başgösterebilir. Bu, hastalığın bulaşıcı olduğu anlamına gelmez, ki değildir.
4 Adımda Koronavirüs Oluşumu:
Havadaki toksik kimyasallar solunmak suretiyle akciğer ve solunum sistemine alınır.
Toksik partiküller ciğer yüzeylerine ve alveollere konar, ancak ihtiva ettikleri zehirden dolayı canlı mikroplarca oradan sökülmesi mümkün olmaz.
Ardından solunum sistemi hücreleri, tamamlanmamış işe koşabilmek için çözücü yapıda özel proteinler (virüs) üretir ki ciğerlerdeki bu maddeler yıkımlanıp atılabilsin.
Ortaya hafif grip benzeri belirtiler çıkar, öksürük ve ateş gözlemlenir, bunlar iyileşmeye götüren temizliği başlatıcı unsurlardır.
Aşağıdaki resimlerde geçtiğimiz ay süresince Çin’deki hava kirliliği seviyelerindeki değişimi görülüyor, virüs vaka oranlarının da bu süreçte aynı biçimde düşüş gösterdiğini hatırlatalım:
Virüsün Bedende Ne işi Var (özet):
Daha önce de bahsettiğimiz gibi vücudumuzdaki ölü hücreleri, hücresel atıkları ve yabancı çer-çöpü yiyip temizlemekten sorumlu canlı mikrop ordumuz (mantar, parazit, bakteri) ve fagositoz gibi proseslerimiz var. Fakat yaşanan toksisitenin yoğunluğundan, hademeliğe giderken zehirden kendi de can vermeyecek mikrop kalmayınca bu defa bedenin hücreleri kendi aralarında karar alıp bu pisliği temizleyecek virüs diye bilinen cansız solventler imal etmeye başlıyorlar. Bu solventlerin görevi toksik doku ve hücrelere ulaşıp bunları parçalamak ve cilt, mukus ve boşaltım kanalları yardımıyla vücuttan dışarı atılmasını sağlamak.
Hücrenin imal ettiği virüs, görev yerine gitmesi için hücre dışına verilirken hücre yapısı bundan hafif zarar görüyor, ancak bu hücreyi öldürecek denli büyük bir hasar olmuyor. Hücre dışına çıktıklarında ise bir eşlikçileri var virüslerin; bunların bedende yeniden dengeyi sağlayabilmek için gidip sorunlu dokuyu ve ortalığa saçılmış çeri-çöpü temizlemesine göz-kulak olmak üzere bedenin antikor olarak bilinen akyuvarları gözetmen olarak sürece katılıyor.
Virüsler dikkat edersek içinde üretildiği ve kopyası çıkarılmak suretiyle çoğaltıldığı hücreyi dahi öldürmezken bilim bize bunların başka hücreleri enfekte ettiğini ve hiçbir ayrım gözetmeksizin bedende hücre yok ettiğini söylüyor. Bu bildirimin ise ne bir kanıtı var ne de mantıklı tarafı. Böylesi bir teorinin elbette doğru olma ihtimali yok çünkü o zaman virüsün bedende nedensizce önüne gelen canlı hücreye saldırması, bedende sağ hücre bırakmaması ve her seferinde tuttuğu bedeni öldürüp atması gerekir, ancak böyle bir şey olmuyor biliyoruz ki. Virüsler hemen her seferinde sadece ölmüş veya ölmekte olan hücreye gidip parçalıyor, vücuttaki atıkları hedef alıyor.
Virüsün canlı dokuya saldırıyormuş gibi göründüğü tek durum, dokuya işlemiş metallerin bulunduğu durumlardır ve örneğin polioda virüsler belkemiği yapısı içine girerek buradaki dokuyu temizlemek zorundadır. Metal vücuttan atması zor bir şey olduğu için de virüslerin bunları yerinden sökmek için canlı dokuyu yıkımlamak zorunda kalması da doğaldır. Ve virüs vücudu kirleticiden temizlemek için görevini yaparken ortaya çıkan bu durum, virüs sanki vücudun aleyhine çalışıyormuş yanılsamasını doğurur. Oysa gerçekte, virüs bedenin sistemik toksisite halini gidermeye, onu iyileştirmeye çalışıyordur. Vücutta çok çeşitli nedenlerden dolayı metal birikir, bunlardan biri de aşı adjuvanlarıdır.
Sonuç:
Vücudun özbakım işleyişinin başka izahı yok. Akla yatkın tek açıklama bu. Bilim gerçeği 200 yıldır gizlemekteyse de, ta 1800’lerde Antoine Béchamp gibi bilimadamları yürüttükleri deneylerle virüslerin içinde yaşadıkları ortama bağımlı, çöp temizliğine yarayan cansız ajanlar olduğunu, dışarıdan değil içeriden geldiklerini belgelemiştir.
Virüsler temizliğe yarayan proteinlerden başka bir şey değil. Aynı şey kanser için de geçerli. Kanser de bedenin temizlemede başa çıkamadığı, yetişemediği ölü hücreleri daha sonra çaresine bakmak (daha sonra gereği gibi çözüp, eritip vücuttan atmak) üzere kozalayıp tümör halinde paketlemesinden ibaret.
Beden harikulade bir yapı ve durum her ne olursa olsun bir iyileşme yolu arayıp buluyor. Başı derde girdiğinde kısa devre yapmaktan çekinmiyor, kestirme birtakım yollar icat ediveriyor. Modern bilmin bu kadar büyük kitleleri kendi bedenlerinin nasıl çalıştığı, nasıl iş gördüğü ile ilgili bunca yanıltığını, salt korku ve panik yarattığıyla kalıp minvalde de suyun başını tutmuşlara olağanüstü servetler kazandırdığını görmek acı. Yaratılan korku kendi bedenimize, komşumuza ve tabiata karşı güvensizlik oluştururken, sanki hastalık karşısında çaresizmişiz, işler bizim kontrolümüzün dışındaymış ve sadece kurumsal tıp bizi bizden kurtabilirmiş algısı yaratıyor.
Güç odaklarının böylesi bir kaostan çıkarı ne olabilir sizce? Bu konuyu biraz düşünün. Yaratılan bu kafa karışıklığı koronavirüs “salgın”ını ve tamamen kurgulanmış ve abartılabildiği kadar abartılmış bu olayı çevreleyen korku ve kaos ortamını doğurdu. Bu virüs kullanılarak polis devletinin temelini oluşturan uygulama ve kanunların yolu yapılmakta ve çoğunluk virüslerin ve hastalık denen şeyin ne olduğu ile ilgili örülen yalan ağlarını yırtıp atıp gerçeklere uyanmadıkça baskı rejimi de giderek ağırlaşacak.
Kaynakça:
The Poisoned Needle: Suppressed Facts About Vaccination, 1956, by Eleanor McBean M.D., N.D. (aşıların ve manipüle edilmiş istatistiki bilginin tehlikelerini ortaya koyduğu, polio’nun nasıl ortaya çıktığını anlattığı, virüs ve hastalığın ne olduğunu anlattığı kitap.)
Béchamp Or Pasteur? A Lost Chapter in the History of Biology by E. Douglas Hume, 1923
The Blood and Its Third Element by Antoine Béchamp, 1912
Immunization: The Reality Behind the Myth, by Walene James, 1942 (Béchamp’ın bakteri ve virüsler ile ilgili ‘Ortam Teorisi’ni anlatan kitap)
The Dream & Lie of Louis Pasteur, R.B. Pearson, 1942 (İlk olarak 1942’de ‘İntihalci Sahtekar Pasteur! – Mikrop Teorisi’ni Patlatıyoruz’ (‘Pasteur Plagiarist Imposter!-the Germ Theory Exploded’) ismiyle yayımlanmış kitap. Louis Pasteur’ün profesör Antoine Béchamp’ın çalışmalarındaki fikirleri aşırarak çarpıtışını anlatıyor. Yazar, bedendeki bakterilerin hastalığın nedeni değil, sonucu olduğu görüşünde; aşıların sağlığa zararlı, en iyi halde etkisiz, Pasteur’ün de kendisinin ve takipçilerinin ortaya çıkardığı aşıların yarattığı zarar ve ziyandan bihaber olduğu inancında.)
“Mikrop dediğin hiçbir şeydir. Ortam ise her şey.” — Claude Bernard 1813-1878 (modern fizyolojinin kurucusu kabul edilen bilimadamı)
“Hastalığın asıl kaynağı bizde, daima içimizdedir” — Profesör Pierre Antoine Bechamp, 1883.
Bu makalenin yazarına ulaşmak isteyenler için kaynak:
Jeff G. — Viral Misconceptions – Presentation on The True Nature of Viruses
COVID-19, toplumun bir bölümü için gerçekten de korkunç bir hastalık olabilir; fakat, eğer haber başlıkları sizin tek bilgi kaynağınız ise toplumun çoğunun virüsten korkacak pek bir şeyi olmadığını öğrenmek sizi şaşırtabilir. Korkutucu haberlere rağmen epidemiyoloji, mikrobiyoloji ve viroloji alanlarındaki uzmanların bu önemli gerçeklerle ilgili sunacağı yeterli kanıtları var.
1 Virüs, vakaların en az %80’inde ya hiçbir semptom göstermiyor ya da hafif soğuk algınlığı benzeri tablo oluşturuyor. COVID-19 için enfeksiyondan ölüm oranı %0.15 – %0.2 aralığında. Bu oran onu ölüm oranı %0.1 – %0.2 aralığındaki mevsimsel gribe yaklaştırıyor.
Çocukların üzerine yıldırım düşme ihtimali, COVID-19’dan ölme ihtimalinden daha yüksektir. Yetişkinlerin bir araba kazasında ölme ihtimali de daha yüksektir. Toplumun çoğunun COVID-19’dan ölme riski yoktur. Çalışmalar nüfusun %99.94’ünün COVID-19’dan hayatta kaldığını ve uzun bir süre için ona dirençli olacağını gösteriyor.
2 COVID-19’dan risk altında bulunan bireyler açık bir şekilde belirlidir ve hedeflenen önlemlerle korunmalıdır. Çocuklar bu hastalığa yatkın olmadıkları gibi virüsü de yaymazlar.
Fakat, COVID-19 yaşlı ve hassas bireyler için ölümcül olabileceğinden onları korumak önemlidir. Bu, hastanelerde oluşan aşırı yoğunluğun giderilmesine de yardımcı olacaktır.
3 Sokağa çıkma yasakları, toplum bağışıklığını engelleyecek ve sorunu uzatacaktır. Hassas bireyleri izole etmek ve toplumun geri kalanının güvenli mesafelere uygun olarak hayatlarını devam ettirmesi, grip benzeri virüslerle baş etmede tarihsel olarak kanıtlanmış bir metoddur.
4 Medyanın panik ve histeri yoluyla korku aşılaması daha çok insanın ölmesine neden oluyor. Çoğu, evlerinden çıkmaya korktuğu için tıbbi yardım almayı reddediyor. Diğerleri ise yürürlüğe konan yeni prosedürler yüzünden uygun tıbbi bakıma ulaşamadılar.
5 Yüz maskelerinin, COVID-19 dahil solunum yolu virüslerinin neden olduğu enfeksiyonları engellediği yönünde güçlü bir tıbbi kanıt yoktur. Bu, devletin işletmelere yönelik kılavuzlarında bile belirtilmiştir.
COVID-19 tipi sosyal mesafe, tarih boyunca ispatlanmış hasta insanları izole etme uygulamasından çok uzaktır. Bu tedbirlerin hastalığın yayılımını engellediğine dair hiçbir bilimsel kanıt yoktur.