MS, ALS ve ÇEŞİTLİ NÖROLOJİK HASARLAR ALMAK, KANSER OLMAK, KISIR KALMAK VE HATTA ÖLMEK İSTİYOR MUSUNUZ? BUYRUN HPV AŞI PROGRAMLARI BEDAVA!

MS, ALS ve ÇEŞİTLİ NÖROLOJİK HASARLAR ALMAK, KANSER OLMAK, KISIR KALMAK VE HATTA ÖLMEK İSTİYOR MUSUNUZ? BUYRUN HPV AŞI PROGRAMLARI BEDAVA!

Bildiğiniz gibi İBB, 2024 Mayıs ayından itibaren 9-26 yaş aralığındaki insanlara “ücretsiz” bir şekilde uygulanacak HPV aşılama programını başlattı. Öncelikle şunu bilelim ki, “ücretsiz” diye tanıtılsa da aşılama programları ücretsiz değildir. İlaç şirketlerinden satın alınan her bir flakonun bir ücreti vardır. Sağlık Bakanlığı tarafından buna özel bir bütçe ayrılır. Yani vergilerinizden ayrılır, gizli el gibi kesenizden eksiltir. Çok daha kötüsü, kısa veya uzun vadede sağlığınızdan eksiltir.

Aşılar ücretsiz/bedava değildir; vergi, sağlık ve hatta can kaybıyla ödeme yapılır.
Ve insanları her anlamda soymak için önce bir “salgın” martavalına ihtiyaçları vardır.

Önce HPV yayılıyor diye propaganda yaptılar. Genital bölgesinde bir – iki siğil gören SMEAR testi (sürüntü alınan çubukta “etilen oksit” gibi son derece kanserojen bir madde yer alır) olmaya koştu ve alınan sürüntü ile siğillerin altında yatan esas neden/toksisite maruziyeti göz ardı edilerek HPV pozitifler artırıldı. Bir salgın propagandası, böylece gerçek bir test salgınına dönüştü, en azından böyle lanse ettiler. Bu pozitiflerin “tedavi” bazında bir anlamının olmadığını da belirtelim zira cilt lezyonlarını yakma, lazere tutma vb. işlemler dışında esas nedeni tedavi etmediklerini “HPV’nin kesin ve özel bir tedavisi yoktur” diyerek belirtmiş olurlar. Zira uzun zamandır SMEAR testine davetteki amaç da tedavi değil, “HPV hızla yayılıyor” propagandasının elini güçlendirmek ve nihayetinde “HPV’den ve onun sebep olacağı rahim ağzı kanserinden korunma” palavrasıyla aşı programını başlatmaktı.

“Fenomen” diye servis edilen boş beleş tipler, “HPV aşımı olmaya gidiyorum” diye özellikle genç kızları aşılanmaya davet etti. “Viral reklam” taktikleriyle, “sevgilim HPV aşısı hediye etti” başlıklarıyla atılan, apaçık aşı pazarlayan gönderiler Twitter ortamında milyonlarca görüntülenme aldı.

Siyasiler, doktorlar, ünlüler, sosyal medya trolleri MERCK’in sirkinde rol alan çeşitli şaklabanlar, sihirbazlar, cambazlar vb. takımıydı sanki. Özellikle kız çocuklarına ve genç kızlara yönelikti bu gösteriler. Ve hâlâ devam ediyor.

MERCK’in Gardasil zehirleri, kısa ya da uzun vade ortaya çıkması çok muhtemel olan nörodejeneratif rahatsızlıklar, otoimmün hastalıklar, kanser, kısırlık gibi çok ağır aşı sakatlanma riskleri anlatılmadan insanlara basılıyor.

Ben şimdi İBB’ye aşağıda sıralayacağım senetler için “siz bunları bilmiyor muydunuz? Hiç mi bu aşıların tehlikelerini sorgulamadınız, araştırmadınız?” diye sormayacağım. Zira bu soru, benzetme yaparsam bence, mermi dolu bir tabancayla adam öldürmeye teşebbüs eden birine, “sen bu silahın o insanı sakat bırakacağı ya da öldüreceği tehlikesini bilmiyor muydun?” gibi bir soruyla denk düşer ve dolayısıyla tamamen abesle iştigal olur. Bu sebeple muhatabım aşı olmayı düşünen ama henüz aşı almamış insanlar olacak.

Bakın bey – hanım arkadaşlarım, 9 yaş üstü evladı olan anne – babalar, bakın MERCK kendi dokümanlarında bu aşıların alımı sonrası sayısız insanda görülen raporlanan hasarları (ölüm de dahil) duyurmak zorunda kaldı:
– Kan ve lenfatik sistem bozuklukları: Otoimmün hemolitik anemi, idiyopatik trombositopenik purpura, lenfadenopati.
– Solunum, göğüs bozuklukları ve mediastinal bozukluklar: Pulmoner emboli. – Gastrointestinal bozukluklar: Bulantı, pankreatit, kusma.
– Genel bozukluklar ve uygulama bölgesine ilişkin hastalıklar: Asteni, titreme, ÖLÜM, yorgunluk, halsizlik. – Bağışıklık sistemi bozuklukları: Otoimmün hastalıklar, aşırı duyarlılık reaksiyonları anafilaktik/anafilaktoid reaksiyonlar, bronkospazm ve ürtiker.
– Kas-iskelet sistemi ve bağ dokusu bozuklukları: Artralji, miyalji.
– Sinir sistemi bozuklukları: Akut dissemine ensefalomiyelit, baş dönmesi, Guillain-Barré sendromu, baş ağrısı, motor nöron hastalığı, felç, nöbetler, senkop (tonik-klonik hareketler ve diğer nöbet benzeri aktivitelerle ilişkili senkop dahil) bazen yaralanmayla birlikte düşmeyle sonuçlanan enine miyelit.
– İstilalar: Selülit.
– Vasküler bozukluklar: Derin ven trombozu.
Kaynak: https://www.merck.com/product/usa/pi_circulars/g/gardasil/gardasil_pi.pdf

MERCK bunları duyurmak zorunda kaldı çünkü 2006 – 2007 ile piyasaya sürdüğü Gardasil ile yürütülen HPV aşı programlarından sonra yaşanan yaralanmalar, sakatlanmalar ve ölümler aşılama sonrası yaşandığı için “tipik”ti ve dolayısıyla “aşılamaya bağlı” olarak görülmesi işten değildi. Elbette yine de bu ürünün satışlarının devam edebilmesi ve ticari bir kayıp almamak için MERCK, Gardasil’in genel olarak sözde HPV’nin sebep olduğu birçok sağlık riskini önlediği ısrarında bulunarak, son derece aldatıcı, manipülatif söylemlere sarıldı.

Klinik güvenlilik çalışmalarından elde edilen veriler, Gardasil aşısının sebep olduğu sağlık hasarı ve ölüm oranlarının, “koruduğunu” iddia ettikleri hastalıkların ölüm oranlarından yüksek çıktığını kanıtlıyor.

JAMA’da yayınlanan bir makalede Slade ve ark. (2009), 1 Haziran 2006’dan itibaren 31 Aralık 2008’e dek ABD Aşı Olumsuz Olay Raporlama Sistemine (VAERS) bildirilen “12.424” raporu üzerinde incelemede bulunuyor. Gardasil alımını takiben advers reaksiyon, bunların arasında 772’si (%6,2) çok ciddiydi ve 32’si ölümle sonuçlandı. Dağıtılan 100.000 aşı dozu başına 53,9 raporluk genel raporlama oranı göz önüne alındığında, tahmini oran Gardasil’den bildirilen ciddi advers olayların oranı dağıtılan 100.000 dozda %3,34’tür.
Kaynak: https://jamanetwork.com/journals/jama/fullarticle/184421

Bu oran ABD’de rahim ağzı kanserinden ölüm oranı olarak gösterilen 100.000 kadında %2,2’e kıyasla çok daha yüksektir.
Kaynak: https://seer.cancer.gov/statfacts/html/cervix.html

Avustralya’da 2007 yılında (Gardasil piyasaya çıktıktan hemen sonra) 100.000 kişide %7,3 oranında yıllık olumsuz ilaç reaksiyonu oranı bildirildi. Bu oran 2003 yılından bu yana en yüksek oran olup, 2006 yılına göre artışı temsil etmektedir. Avustralya Sağlık ve Yaşlanma Bakanlığı’nın İlaç Yan Etkileri Sistemi veri tabanının analizine göre, bu artışın “tamamen” Nisan 2007’de genç kadınlara yönelik üç dozluk HPV aşılama programının ülke çapında uygulanmasının ardından gelen raporlara bağlı olduğu; o yıl bildirilen 1.538 ilaç yan etkisinin 705’inin Gardasil aşısından kaynaklandığı belirtiliyor.
Kaynak: https://www1.health.gov.au/internet/main/publishing.nsf/Content/cda-cdi3204a.htm

HPV aşıların tüm bunlara nasıl neden olduğunu bilmek ister misiniz?

1- Alüminyum Toksisitesi

CERVARIX – 0.5ml doz başına 500mcg
GARDASIL Quadrivalent – 0.5ml doz başına 225mcg
GARDASIL 9 – 0.5ml doz başına 500mcg
GARDASIL 2 – 0.5ml doz başına 500mcg alüminyum içerir.

Ayrıca Polisorbat 80 ve Sodyum Borat içeriklerinin miktarını da görebilirsiniz: https://www.ema.europa.eu/en/documents/assessment-report/gardasil-9-epar-public-assessment-report_en.pdf

İnsanlara söylemedikleri bir gerçek vardır ki oral yolla alınan alüminyum ile kas içinden doğrudan sistemik dolaşıma giren alüminyumun toksisite tehlikesinin tamamen farklı olacağıdır. Aşıların alüminyum içeriğini masumane göstermek için genellikle “yediğimiz içtiğimiz gıdalarda da eser miktarda yer alabilirler” gibi bir savunmaya girişirler. Oysa sindirim yoluyla emilen alüminyum çözünmüş iyonik formdadır ve bu da böbrekler aracılığıyla hızla vücuttan uzaklaştırılabilir. Aşılardaki alüminyum adjuvan iyonik maddelerde çözünmeyen nanopartiküller formundadır ve vücuttan atılması neredeyse imkansızdır.

Aşı savunucuları aşının güvenli olduğunu iddia etmek için neden bu tip ağır metallerin oral alımıyla pek de büyük bir sıkıntı yaşanmayacağını söylüyor ve sadece oral yolla alımı araştırmalarına başvuruyor? Çünkü alüminyumun doğrudan kan dolaşımına enjekte etmenin güvenli olduğunu gösteren hiçbir çalışmaları yok!
Kaynak: https://vaccinepapers.org/debunking-aluminum-adjuvant-part-1/

Alüminyum aşılarla birlikte enjekte edildiği takdirde kan – beyin bariyerini aşar ve sayısız nörolojik hasara sebebiyet verir. Bu çalışmayı başucu edinmelisiniz. Bakın ne deniyor: “Farklı beyinlere translokasyonlarının ardından nanomateryaller (alüminyum vb.) beyinde birikmeye başlar. Bu aşırı ve uzun süreli birikim nedeniyle nöronal dokularla etkileşim ile nanomateryaller orta ila ciddi nörotoksisitenin gelişmesine yol açabilecek nörodejeneratif bozukluklar meydana getirir. (örn. Alzheimer hastalıkları, Parkinson hastalığı, motor nöron hastalığı, spinal müsküler atrofi yani SMA vb.)
Kaynak: https://drive.google.com/file/d/1u20R8fOGLMtXuARpZofONpYDBWO6Mulr/view

Alüminyum adjuvanlar ‘zararsız tuzlar’ değil! Aşıların ‘iyi niyetli’ bileşenleri olmaktan kesinlikle çok uzaklar.”
Kaynak: https://aacijournal.biomedcentral.com/articles/10.1186/1710-1492-10-4

“Çok sayıda bağımsız araştırma ve çalışma aşı ile gelen alüminyumun biyolojik fonksiyonları önemli derece etkilediğine ve nörodejeneratif ve otoimmün hastalıklara sebebiyet vereceğine dair güvenilir kanıtlar sunmaktadır.”
Kaynak:
https://www.researchgate.net/publication/311824598_Aluminum_in_Childhood_Vaccines_is_Unsafe

“Hem hayvanlarda hem de insanlarda alüminyum zehirlenmesinin yaygın semptomları şunları içerir: ilerleyici demans, öğrenme görevlerinde performansta azalma, konuşma bozuklukları, psiko-motor kontrol kaybı, seğirmeler, titremeler, nöbetler, davranış değişiklikleri (paranoya, kafa karışıklığı, psikoz), ektrem sağlık sorunları ve ölüm.”
Kaynak: https://www.researchgate.net/publication/49682395_Aluminum_and_Alzheimer’s_Disease_After_a_Century_of_Controversy_Is_there_a_Plausible_Link

“Dikkat çekici bir şekilde, son araştırmalar alüminyumun benzer seviyelerde olduğunu göstermektedir. Aşılarda rutin olarak bulunan alüminyumlar motor nöronların ölümüne neden olabilir ve beyinde bozulmalara neden olabilir. Yapılan deneylerde farelerde motor fonksiyon ve uzaysal hafıza kapasitesinde ciddi azalmalar tespit edildi.”
Kaynak: https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/19740540/

Yukarıdaki deneysel verilerle tutarlı olarak, bir dizi nörodejeneratif komplikasyon ve hastalık, Alzheimer, Parkinson hastalığı, Amyotrofik Lateral Skleroz (ALS), Multipl skleroz (MS), Körfez Savaşı Sendromu (GWS), SMA, otizm ve epilepsi alüminyuma maruz kalmayla ilişkilendirilmiştir.

Ayrıca Gardasil HPV aşısı ile aşılama sonrasında motor nöron hastalığı ve multipl skleroz (MS) vakaları rapor edilmiştir.
Kaynak: https://www.medscape.com/viewarticle/711461?form=fpf

“Patolojik özellikler klinik tablo ile aşılama arasındaki zamansal ilişkiyi desteklemektedir… …Hastamız 2 ay sonra semptomları başlayan 3 doz Gardasil aldı. Agresif immünsüpresyon tedavisine rağmen zayıflığı aralıksız ilerledi ve zayıflığının başlamasından 21 ay sonra solunum yetmezliğinden öldü.”

2- Sodyum Borat Toksisitesi

Gardasil aşıları, sodyum borat (70 ug/mL) içerir. Ulusal Sağlık Enstitüleri Tıp Kütüphanesi 2005 tarihli listesine göre artık yüksek toksisitesi nedeniyle tıbbi ürünlerde yaygın olarak kullanılmamaktadır.

Sodyum borat zehirlenmesinin belirtileri şunlardır: Çöküş, nöbetler, koma, ölüm, kas spazmları, donukluk, uyuşukluk, dolaşım depresyonu, merkezi sinir sistemi depresyonu, böbrek hasarı, bulantı, kusma, ishal, ateş, düşük kan basıncı…
Kaynak: https://medlineplus.gov/ency/article/002485.htm

Ayrıca, 2010’da Avrupa Diagnostik Üretim Birliği (EDMA) toplantısında, Yüksek Önem Arz Eden Madde (SVHC) aday listesine birkaç yeni ekleme yapıldı. Kimyasallar Yönetmeliği 2007’nin (REACH) Kaydı, Değerlendirilmesi, Yetkilendirilmesi ve Kısıtlanması tartışıldı REACH’in bir parçası olarak tamamlanan kayıt ve incelemeye sodyum tetraborat aşırı toksik madde olarak eklendi.
Kaynak: https://www.echa.europa.eu/documents/%2010162/d5b8d2be-a60d-4415-a0d1-2eced202c926

Ama sodyum borat, MERCK’in Gardasil aşısında, 70 mcg gibi bir ölçüde, doğrudan kan dolaşımına enjekte edilmek üzere yer alıyor. Neden?

Gardasil aşılarının pazarlaması sonrası gözetim verileri, Gardasil aşılaması sonrası aşağıdaki olumsuz olayların yaygın bir modelinin olduğunu göstermektedir:
Gardasil aldıktan sonra reaksiyonlar: ani bayılma, bayılma, nöbetler, pulmoner emboli, nefes almada zorluk, felç, kas spazmları, hafıza kaybı, kafa karışıklığı, konuşma bozuklukları, davranış değişiklikleri, yorgunluk, göğüs ağrısı, aritmiler, kusma ve ishal, baş dönmesi, baş ağrıları, mide bulantısı, üst solunum yolu hastalıklarının görülme sıklığının artması, görme sorunları, ışığa aşırı duyarlılık sinirlilik, depresyon ve adet döngüsündeki değişiklikler.

3- Polisorbat 80 Toksisitesi

Gardasil aşıları, ani hasarlara neden olduğundan şüphelenilen iyonik olmayan bir deterjan olan polisorbat 80 (100 ug/mL) içerir. Bilinç kaybı, aritmiler, göğüs ağrısı, bulantı, baş ağrıları, kusma ve ishal, baş dönmesi, kafa karışıklığı, solunum düzensizlikleri gibi pek çok sağlık sorunundan sorumludurlar.

Bu çalışma polisorbat 80’in klinik olarak anlamlı konsantrasyonlarda (10-30 ug/mL) -Düşünün ki Gardasil’deki miktardan 10-3X daha az olmasına rağmen- in vitro koşullar altında hidrojen peroksitin sitotoksisitesini artırdığını göstermektedir. Sonuçlar polisorbat 80’in hücrelerin oksidatif strese duyarlılığını artırabileceğini göstermektedir.
Kaynak: https://sci-hub.se/10.1016/j.tox.2004.07.020

Polisorbat 80, yapılan birçok çalışmada belirtildiği gibi doğurganlığı da etkileyebilir.

“Neonatal dişi sıçanlar doğumdan sonraki 4 ila 7. günlerde polisorbat 80’e (ticari adı Tween 80) maruz bırakıldı. Polisorbat 80 bu sıçanlarda olgunlaşmayı hızlandırdı, östrus döngüsünü uzattı ve kalıcı vajinal östrus görüldü. Rahim ve yumurtalıkların bağıl ağırlığı azaldı. Uterusun epitelyal astarının skuamöz hücre metaplazisi ve rahimdeki sitolojik değişiklikler kronik östrojenik uyarının göstergesiydi. Yumurtalıklar yoktu, corpora lutea ve dejeneratif foliküllere sahipti.
Kaynak: https://sci-hub.se/10.1016/0278-6915(93)90092-d

(2007’den sonra -Gardasil aşılarının piyasaya çıkış tarihi- ABD’de kadınlarda doğurganlığın kayda değer ölçüde azaldığını gösteren grafik)

Polisorbat 80 gibi iyonik olmayan yüzey aktif maddelerin biyolojik sistemlerde kullanılması ilaç dağıtımına yardımcı olur (ilaçlar daha biyolojik olarak kullanılabilir) çünkü hücre zarlarına nüfuz etme etkisine sahiptir. Ancak, Polisorbat 80, bir ilacı biyolojik olarak daha kullanışlı hale getirmenin yanı sıra, potansiyel olarak toksik hale de getirebilir ve getiriyor da. Sodyum borat ve alüminyum gibi bileşenler de biyolojik olarak daha kolay kullanılabilir, dolayısıyla etkili bir şekilde tek doz uygulanmasıyla bile bunlarla ilişkili olan toksisite eşik seviyelerini düşürebilir. Daha basit ifadesiyle polisorbat 80, kendisi de bir toksisiteye sebep olmakla birlikte diğer toksik malzemelerin hücreye nüfuz etmesini kolaylaştırır ve toksisite yükünü artırır.

Üç potansiyel toksik bileşiğin (alüminyum, sodyum borat ve polisorbat 80) hayvanlara veya insanlara enjeksiyon yoluyla birlikte uygulanmasının sistemik etkilerini, güvenilirliğini değerlendirmeye yönelik çalışmalar şimdiye dek hiçbir zaman yapılmadı!

Bağımsız kuruluşlar tarafından gerçekleştirilmiş tek bir çalışma yoktur ki MERCK’in bu aşılarının güvenli olduğunu belirtebilsin!

MERCK ürünlerinin testini yine kendisi yapıyor ve FDA önüne konulan test sonuçlarını onaylıyor.

Bugün dünya çapında 9-26 yaş arası özellikle kızlar Gardasil aşılama yoluyla bir deneye tabi tutuluyor. Sayısız insan aşılanma akabinde aşı yaralanmalarıyle boğuşuyor ve can veriyor.

Gardasil, tüm zamanların en büyük tıbbi skandalı haline gelecektir, çünkü bir noktada, kanıtlar, bu aşının rahim ağzı kanserine kesinlikle hiçbir etkisi olmadığını ve hayatları mahveden, hatta öldüren çok sayıdaki olumsuz etkisinin, üreticilerine kar sağlamaktan başka bir amaca hizmet etmediğini kanıtlayacak şekilde bir araya gelecektir.” – Dr Bernard Dalbergue

Bernard Dalbergue bunu Gardasil aşıları piyasaya çıktıktan kısa bir zaman sonra söylemişti.

Tüm kanıtlar, kendisini artık doğruluyor.

Tüm bu kanıtlar, sadece HPV aşılarının değil, bebeklik ve çocukluk aşıları da dahil tüm aşıların tehlikelerini de ortaya koymaktadır.

Şimdi size soruyorum, tüm bu kanıtlara rağmen hâlâ o zehirleri kan dolaşımınıza almak istiyor musunuz? Anne ve babalar, bebeğinizin ve çocuğunuzun sağlığını ve hayatını, ilaç şirketlerinin menfaatine değişmek istiyor musunuz?

Onlar kazanırken, siz her anlamda kaybetmek istiyor musunuz?

Tüm bu kanıtlara rağmen…

Tercih sizin.


Gül TEMEL
22 Eyl 2024

Aşılarda Kullanılan Maddeler / Aşı Etken Maddeleri

Aşılarda Kullanılan Maddeler / Aşı Etken Maddeleri

Not: ‘Ebeveyn Aşı Kılavuzu’ yazısından alınmıştır.

Vücudun doğal savunma sistemlerini, en büyük organımız olan cildi, mukozaları, solunum ve sindirim sistemlerini atlayarak doğrudan kas içine zerk edilerek buradan dokulara ve kana geçmesi sağlanan aşı içeriğinde antijenler, koruyucular, adjuvanlar, stabilizatörler, antibiyotikler, tamponlar, seyrelticiler, emülgatörler ve inaktive edici kimyasallar kullanılmakta ve bunun yanısıra aşı geliştirilirken virüs veya bakteri için besiyeri ya da medyum olarak kullanılan insan ve hayvan doku ve hücrelerinden aşılarda kalıntılar bulunmaktadır.

Aşı üreticileri fikri mülkiyet kanunları uyarınca aşıların tam formülünü açıklamak zorunda değiller ve içerikte istedikleri an değişiklik yapma hakkında sahipler; yani ebeveynler çocuklarının vücuduna tam olarak ne verildiğini aslında hiçbir şekilde bilmiyorlar.


Amerikan hükümeti ve aşı politikalarını belirleyen merci olan CDC aşılarla ilgili problemler, yaralanmalar, hastalık ve ölüm bildirimi için tamamen aşı üreticilerinin deney/test ve bildirimlerini baz almakta, bu durum tıpkı adam öldürme suçundan yargılanan sanığa aynı zamanda hakim rolünün verilerek kendi kaderini belirlemesine imkan sağlamaya benzemektedir. Bugün aynı zamanda ekonomik ve politik ajandalara da sahip aşılara onay veren kuruluş, Amerikan İlaç ve Gıda Dairesi (FDA), aşılara kitlelere vurulmak üzere onay vermeden önce kendi bünyesinde aşılar üzerinde hiçbir test uygulamamakta, yalnızca üreticinin deney ve test sonuçlarını incelemektedir.

Bugünün aşıları yakalanmak istemediğimiz hastalıkların “canlı” (tıbbi paradigma “vücutta üreme kabiliyetine sahip” organizma olarak kabul ediyor) versiyonlarını içermelerinin yanısıra GDO; enfekte inek, domuz, tavuk ve maymun hormonları; H1N1 gibi test edilmemiş virüs kombinasyonları; alüminyum; cıva; emülgatörler; çeşitli hayvanlardan, sivrisineklerden ve hastalıklı insanlardan hibrid bakteriler kullanılmaktadır.

Aşağıda aşı içeriğinde yer alan maddeler kısaca tanıtılacaktır:

ANTİJENLER: İmmün yanıt indüklemek için aşılarda kullanılan ana bileşen olup mikropların zayıflatılmış hali ya da hastalık yapıcı organizmanın fragmanı olarak aşıda bulunurlar: virüsler (polio-çocuk felci), bakteriler (Bordetella pertussis-boğmaca) ve toksoid (Clostridium tetani-tetanoz) bunlara örnek olarak verilebilir.

BESİYERİ/MEDYUM (Büyüme Ortamı): Virüslerin üretilebilmesi için bir medyuma/besiyerine ihtiyaç vardır. En sık kullanılan besiyerleri civciv embriyosu fibroblastları; civciv böbrek hücreleri; fare beyni; Afrika yeşil maymununun böbrek (Vero) hücreleri; ve insan diploid (fötal doku) hücreleri (MRC-5, RA 27/3, WI 38).

KORUYUCULAR: Aşilarda Mikrobiyal kontaminasyonu önlemek için kullanılıyor. Thimerosal (cıva), gelişimsel toksin olarak kabul edilmiştir; yani doğuştan gelen özürlere, düşük doğum ağırlığına, biyolojik bozukluklara, çocuk büyüdükçe ortaya çıkacak psikolojik veya davranışsal bozukluklara yol açtığı bilinmektedir. Hamilelikte maruz kalınması durumunda fötüsün gelişiminde aksaklıklar oluşabilir ve hatta ölümle sonuçlanabilir.

KAYNAK: 

  • 2008 Neuroendocrinology Letters: “Thimerosal has been recognized by the California Environmental Protection Agency, Office of Environmental Health Hazard Assessment as a developmental toxin. This implies that Thimerosal may produce birth defects, low birth weight, biological dysfunctions, or psychological or behavior deficits that become manifest as the child grows. Maternal exposure during pregnancy may disrupt the development or even cause the death of the fetus. … It is clear from these data that additional ND research should be undertaken in the context of evaluating mercury-associated exposures, especially from Thimerosal containing Rho(D)-immune globulins administered during pregnancy.
  • The Material Safety Data Sheet (MSDS) on Thimerosal, “Exposure to mercury in-utero and in children may cause mild to severe mental retardation and mild to severe motor coordination impairment.” 

    (“Anne karnında veya çocuklukta maruziyet durumunda hafif ve/veya ağır zihinsel özürlülük ile hafif ve/veya motor koordinasyonu bozukluklarına yol açabilir.”)

Thimerosal’in toksikolojik incelemesine bakıldığında ise insanlarda kronik etkisinin somatik hücrelerde gen mutasyonuna sebebiyet verici olduğu ve böbrekler, karaciğer, dalak, kemik iliği, merkezi sinir sistemine zarar verebileceği yönündedir. Hayvanlarda yapılan deneylerde kanser yapıcı etkisi saptanmış, ancak insanlar üzerinde karsinojenite çalışmaları yapılmamıştır.

KAYNAK: The Material Safety Data Sheet (MSDS) on Thimerosal, “Toxicological Information – Chronic Effects on Humans: Mutagenic for mammalian somatic cells. May cause damage to the following organs: kidneys, liver, spleen, bone marrow, central nervous system (CNS). Special Remarks on Chronic Effects on Humans: May cause cancer based on animal data. No human data found.”


Benzetoniyum klorür‘ün endokrin, cilt ve duyu organı toksini olduğu şüphesi bulunmaktadır.

2-phenoxyethanol‘un, embriyonik ve fötal gelişim ile canlıların üreme sistemlerinde toksik etkisi olduğundan şüphelenilmektedir; kimyasal yapı olarak antifrizle benzeşmektedir.

Fenol; kan, gelişim, karaciğer, böbrek, sinir sistemi, üreme sistemi, solunum sistemi, cilt ve duyu organı toksinidir.

ADJUVANLAR: “Bağışıklığı” kuvvetlendirmek (antikor üretimini arttırmak) için kullanılırlar. En yaygın olarak kullanılanı alüminyum tuzlarıdır. Skualen (squalene) antrax aşısında kullanılmıştır ve “Gulf War Syndrome” ile ilgisi olabileceği düşünülmektedir.

*Aşılarda alüminyum kullanımı ile ilgili bilimsel bulgular için buraya bakınız.

STABİLİZATÖRLER: Kimyasal reaksiyon oluşumunu engeller, aşı içeriğinin birbirinden ayrışmasını veya flakon yüzeyine yapışmasını önler. Stabilizatör olarak genellikle fötal sığır (buzağı) serumu kullanılır. Monosodyum glutamat (MSG), ısı, ışık, asidite veya nem maruziyetinde aşının değişmeden kalmasını sağlar. İnsan serumu albumini canlı virüslerin stabilizasyonunda kullanılır. Aşıları donarak kurumaya veya ısıya karşı koruyan domuz jelatini ağır alerjik reaksiyonlara yol açabilmektedir.

ANTİBİYOTİKLER: Aşıların üretim ve saklanma süreçlerinde bakteri oluşumu engeller. Neomycin bir gelişimsel toksin olup aynı zamanda nörotoksik özelliğinden de şüphelenilmektedir. Streptomycin‘in kan, cilt ve duyu organı toksini olduğundan şüphelenilmektedir. Polymyxin B‘nin, karaciğer ve böbreğe toksik etkisinden şüphelenilmektedir.

KATKI MADDELERİ (Tamponlar, seyrelticiler, emülgatörler, eksipiyanlar, kalıntılar, solventler, vb): Aralarından sodyum klorür gibi bazıları muhtemelen zararsız olup, yumurta proteini ve maya ağırreaksiyonlara yol açabilmektedir. Ammonyum sülfat’ın karaciğer, sinir ve solunum yolları toksini olduğu şüphesi bulunmaktadır. Gliserin’in, kan, karaciğer ve sinir sistemine toksik etkisinden şüphelenilmektedir. Sodyum Borat; kan, endokrin, karaciğer ve sinir sistemi üzerinde, Polisorbat 80 (Tween 80) ise deri ve duyu organları üzerinde toksik etkiye neden olabilir. Hidroklorik asit, şüpheli bir karaciğer, immün, locomotor, solunum, cilt ve duyu organı toksinidir. Sodyum hidroksit, solunum, cilt ve duyu organı toksini olma özelliği taşımaktadır. Potasyum klorür şüpheli bir kan, karaciğer ve solunum yolları toksinidir.

İNAKTİVASYON KİMYASALLARI: Aşıları kontamine edebilecek istenmeyen virüs ve bakterileri öldürür. Formaldehid (veya formalin)’in, kansere yol açtığı bilinmekte ve aynı zamanda karaciğer, immün, sinir, üreme, solunum sistemleri ile cilt ve duyu organları toksini olma şüphesi taşımaktadır; mumyalama sıvılarında kullanılmaktadır. Glutaraldehid, gelişim, immün, üreme, solunum sistemleri ile cilt ve duyu organı toksini olma şüphesi taşımaktadır. Polioksitilen ‘inise bir endokrin toksini olduğundan şüphelenilmektedir.

KİRLETİCİLER/KONTAMİNASYON: 

Bilimsel literatür incelendiğinde insanlar, ev hayvanları ve tarım hayvanlarına yönelik aşılarda ciddi miktarlarda virüs, bakteri, bunların komponentleri, toksinler, ayrıca yabancı hayvansal proteinler ile kanserojen protein ve DNA’larının bulunduğu görülmekte ve aşılardaki kontaminasyon sorunu halkın ya da medyanın idrak ettiğinden çok daha önemli bir sorun olarak bilimadamlarının karşısında durmaktadır.

Yapılan çalışmalar, değişik üreticilerden alınmış aşı numunelerinin %60’ında bir veya daha fazla kirletici organizma göstermiştir. Bu organizmalar arasında (AIDS’in öncülü HIV’yi andıran) maymun bağışıklık yetmezliği virüsü (simian immunodeficiency virus-SIV), mikoplazmapestivirüsSV-40 ve sitomegalovirüs bulunmaktadır. Bunun yanısıra aşıların bir kısmında mikroglial aktivitasyonu tetikleme ve hatta başka virüslerin içine yerleşerek tehlikeli hibridler oluşturma kapasitesine sahip viral fragmanlar bulunmuştur. Sitomegalovirüsün mevcudiyeti, felç/inme ile bağlantısından ötürü özellikle önemlidir. İnme geçirmiş bir grup üzerinde yapılan bir incelemede grubun %70’inin karotid arterlerinde bu virüs bulunmuştur.

 Aşı deneylerinde ve geliştirme süreçlerinde kullanılan Hint şebeği (Rhesus maymunu)

SV-40 virüsü de milyonlarca doz öldürülmüş ve canlı poliovirüsü aşısını kontamine etmiş olması bakımından yine oldukça endişe vericidir. Michele Carbone ve arkadaşları tarafından yapılan çalışmalar hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde aşılardan alınan SV-40 virüsünün insanlarda beyin tümörü, mezotelyoma [akciğer ve karın zarı kanserleri] ve osteosarkomaya [kemik kanseri] yol açtığını göstermiştir. Bu virüsün yine aynı biilimadamı tarafından bir dizi beyin tümörü (medulloblastom, epandimom ve koryoit pleksus papillomu) ile bağlantısı ortaya konmuştur. Bu bilgilerin üzerini kapatmak için muazzam bir çaba gösteriliyor olsa da, bu virüsün aşılar vasıtasıyla dünya çapında binlerce kanser vakasına yol açtığına ve halen de açmaya devam ettiğine dair kesin bilimsel kanıtlar mevcuttur.

Piyasaya çıkan ilk polio aşılarından SV-40 virüsünü kapmış (1963’e kadar) kişilerin bu virüsü çocuklarına geçirmiş olduğu (dikey geçiş ya da transpasental transmisyon) gösterilmiştir. Aşı taraftarları işte tam da bu yüzden bu büyük felaketi bugün bile örtbas etmeye çalışmaktadır; şimdiye kadar polio aşısıyla onmilyonlarca günahsız kişinin bilmeden bu kanser virüsünü kapmış olduğu ve hatta gelecek nesillerin de bu kontaminasyondan payını aldığı bilindiği takdirde halkın devletin halk sağlığı yetkililerine ve yürüttükleri kutsal aşılama programlarına güveni tamamen sarsılacaktır.

Virologlar bugün aşılara çoğu kanserojen olabilecek çok sayıda virüs ve mikoplazmanın karışmış olabileceğini kabul etmektedir. Bazen iki zayıf karsinojenik virüs birleştiğinde, genetik rekombinasyon sonucu karsinojenitelerinin çok daha güçlü hale gelebileceği bilinmektedir. Bugün bilinen bir başka bilimsel gerçek de, karsinojenitesi zayıf virüslerin kimyasal karsinojenlerin varlığında kanser yapıcı etkilerinin çok daha artmakta olduğudur.


Aşılarda beklenilmedik virüslerin çıkması artık alışılagelmiş bir durumdur:

  • Aşıyla ilgili ve diğer hücre kültürlerinde Porcine circovirus type 1 (PCV1) [domuz sirkovirüsü tip 1] muayenesi. “Porcine circovirus type 1 (PCV1) domuzlarda oldukça yaygın görülmektedir ve yakın zamanda bazı rotavirüsü aşılarında olduğu rapor edilmiştir.

KAYNAK:  011 Oct 26;29(46):8429-37. Epub 2011 Aug . 
http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/21835219?dopt=Abstract

  • ‘Zenotropik fare lösemisi virüsü’ ile bağlantılı virüs (XMRV), hem kronik yorgunluk sendromu hem de prostat kanseri hastalarında rastlanılan yeni keşfedilmiş bir insan retrovirüsüdür. XMRV’nin aşılardaki hücre substratlarında kullanılmasıyla ilgili potansiyel güvenlik sorunu bulunmaktadır…”

 KAYNAK: http://www.fda.gov/biologicsbloodvaccines/scienceresearch/biologicsresearchareas/ucm127327.htm

Daha fazla bilgi için Ebeveyn Aşı Kılavuzu ve Aşıların Karanlık Yüzü: Kontaminasyon başlıklı inceleme yazılarına bakınız.