Ben Diş Hekimi Mahmut Demirkan. Covid salgınına inanmıyorum. Dünya Sağlık Örgütünün otoritesine ve onun yönlendirmesi ile ülkemizdeki Bilim Kurulunun bilgilendirmelerine ve hükümetin yönergelerine güvenmiyor yani inanmıyorum.
Bu bir ulusal güvenlik sorunudur. Siz yetkilileri de Allah’ın huzurunda şahitliğimi doğru yapmak adına uyarıyorum. ( Nisa suresi 135. ayete bakın lütfen) Yalancı şahitlik yapamam. Lütfen siz de yapmayın.
Siz de bilgi sahibi olmadan yukarıdan gelen ve Dünya Sağlık Örgütünün yani otoritenin yönlendirmelerine koşulsuz itaat ediyorsunuz. Burada birçok insana zarar verilecektir. İşlenen insanlık suçunda katkınız olmasın lütfen araştırın.
Bana düşen sizi uyarmak. ( Fatır Suresi 37. ayete bakınız)
Gerçekleri merak edenler peşine düşer ve insanlık suçuna ortak olmaz.
Ben, ailem ve ekibimden hiç kimse aşı yaptırmayacaktır. Bunu bize zorlama hakkınız yoktur. Covid Aşısını yaptırmayacağız.
Tüm sağlık çalışanları, polis ve askerin aşılanması ulusal güvenlik açığıdır. Bu bir ulusal güvenlik sorunudur. Ülkesini seven ve insanlarımızı seven her vatandaş gibi sizlerin de konu hakkında araştırma yapmadan adım atıyor olmanız sizi hem bu dünyada hem de ahirette sorumlu tutacaktır.( İsra Suresi 36. ayet bakın lütfen)
Yüce Allah bize akıl vermiş. Bu akletme yeteneğini kullanmalıyız. Başkalarının akletme yeteneği ile bize hükmetmelerine izin verirsek onların kölesi oluruz. Ben yüce Allah’ın kölesiyim yani kuluyum ( Zümer Suresi 29. ayete bakınız)
Yüce Allah’tan başkasına kulluk etmem.. Karanlık güçlere değil sadece Aydınlığa hizmet ederim.
Kula minnet eylemem. İblisin tarif ettiği yola minnet eylemem. Rızkımı veren Allah’tır. Kula Minnet eylemem. Yeryüzünün halifesi hünkara minnet eylemem.
İlk pislik maske idi, ikinci pislik HES kodları oldu ve üçüncü pislik aşı olacak. Bunu kabul etmiyorum. Güvenliğimizi kaybedeceğiz korkusu ile özgürlüğümüzü elimizden alacaklar.
Aşı zorlaması olmasa bile ileride HES koduna işleneceği için şimdi HES kodu olmayan ulaşıma katılamayacağı için yakında HES kodu yani aşısı olmayanlar marketlere giremeyecek. Sağlık hizmetlerinden yararlanamayacaklar. İnsanları aşı yaptırmaya dolaylı yoldan zorlayacaklar. Artık uyanmanız gerekiyor. Lütfen uyanın.
İleride aşısı olmayan hekim ve yardımcı personele de “aşınız yoksa hasta tedavi edemezsiniz” diyecekler ve bizi mesleğimizden ve ekmeğimizden edecekler.
Şeytan insanı fakirlikle / aç kalmakla korkutur. ( Bakara Süresi 268. ayete bakınız)
Yüce Allah ise yeryüzünde yaşayan her canlının rızkı Allah’a aittir diyor. ( Hud Suresi 6. ayete bakınız)
Siz kime inanacaksınız/ güveneceksiniz. Ben seçimimi yaptım.
Tüm övgü Allah’adır. ( Elhamdülillah) Ben yüce Tanrı’ya güveniyorum yani inanıyorum.
Bizi korkutuyorlar. Sırf medyadan, haberler ve “sözde” bilim kurulunun bilgileri ve otoriteden gelen her gün eklenen korku haberleri ile korktuğu için ve maske taktığı için kronik rahatsızlıkları olan sevgili hastamız bir hanfendi teyzemiz hastanede öldü.
Önce İnsanlara zorla maske taktırarak kaliteli oksijenden mahrum bıraktılar. İnsanlarda nefes alma ve verme sorunu yaşandı.
Ardından oksijen yetersizliği yaşayan hastalara covid tedavi protokolü ( ilaçlar günde 16 adet ) uygulandı. İlacı alan hastalarımız daha kötüye gittiler ve hastaneye kaldırıldılar ve şanssız olanlara orada daha güçlü ilaçlar verildi ve orada öldü(rül)ler. Şanslı olanlar ise ileride kullanılan ağır ilaçlar yüzünden yaşayacakları tıbbi hasarlar ile hastaneden evlerine yollandılar.
Ben insanların bu şekilde hastalandırıldığını ve ilaçlar ile öldü(rül)ğüne inanıyorum. Bu işte bilinçli ya da bilinçsiz parmağı olan herkes bana göre suçludur.
Bilinçsizleri, bu yazımla uyarıyorum çünkü araştırmadılar. Otoriteye körü körüne itaat ettiler. Bilinçlilere şimdilik yapacak bir şeyimiz yok ve ileride adalet kendilerini yargılayacaktır.
Hekim ya da tüm sağlık çalışanları bu tedavi protokolüne itiraz edenler müstesna üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmedi. Tüm dünyada sağlık çalışanları yavaş yavaş uyanmaya başladılar. İnşallah bizde de olur bu uyanma ve ardından halkımız uyanır. Merak edenler Youtube üzerinden araştırma yaparsanız aşının zararları ve covid salgını yalanını ve büyük operasyonun ne olduğuna ulaşacaklardır. Tek haber kaynağı olan televizyonlardan uzak durun lütfen.
Bu yetmezmiş gibi sokağa çıkma yasakları ile bizi evlere hapsettiler. Bizi temiz havadan ve güneşten mahrum bıraktılar. Ailelerimiz ile bağımızı kestiler. Evinde çocukları olmayan yaşlı insanları korkuları ile baş başa bıraktılar. Bu adil değil ve bunun bir bedeli olacaktır.
İnsan ne ekerse onu biçer. Bu yapılanlar insanlık suçudur. Allah izin verirse bu dunyada ve ahirette cezalandırılacaklar. İyilik eken iyilik, kötülük eden kötülük biçer.
Tarihe geçmesi adına ve şahitliğimi doğru yapmak adına size bu e-postayı iletiyorum. ( Araf Suresi 163.,164, 165 ve 166.. ayetlerine bakınız)
Biz ekip olarak Covid aşısına karşıyız ve kendi bedenimizin bütünlüğüne zarar verecek olan bu aşı ve aşıları yaptırmayacağız.
Tüm övgüm bilmediklerimizi bize öğreten yüce Allah’adır.( Elhamdülillah)
1 Aralık 2020 itibariyle dünya genelinde 39 resmi kurum ve kuruluşa, CV-19 hastalığına yol açtığı iddia edilen ve SARS-CoV-2 ismiyle atıfta bulunulan virüsün, iddia edildiği üzere bu virüs dolayısıyla hasta düşmüş birinden alınıp laboratuvar ortamında izolasyon/saflaştırma prosedürlerinin gerçekleştirilmiş olduğunu gösteren bir yayın, herhangi bir resmi kayıt veya rapor sunmaları için yapılan başvuru sonuçsuz kaldı diyor bu site ve Bilgi Edinme Hakkı kanunu çerçevesinde yapılmış tüm başvurular ve bunlara verilen resmi cevapları şurada yayınlıyor.
Biz de bunlara, Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı’nın yanıtsız bıraktığı 40. sorguyu ekliyoruz.
Diğer tüm ülkelerde kurumlardan ellerinde istenilen nitelikte bir belge olmadığı yönünde bir yanıt gelirken, T.C. Sağlık Bakanlığı’na bağlı kurum, yapılmış resmi sorguya yine bir soruyla karşılık vermeyi tercih ederek, açıkça istenilen bilgiyi vermekten kaçınıyor.
13.10 2020 Tarihli Sorgu:
Sorgunun Açık Metni:
Talep Edilen Belgeler:
TC Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü Mikrobiyoloji Referans Laboratuvarları ve Biyolojik Ürünler Dairesi Başkanlığı da dahil olmak üzere, Sağlık Bakanlığı’nın bilgisi ve yetki alanı dahilindeki tüm birimler için geçerli olmak üzere, hastadan alınan numuneye genetik materyal karışmasına neden olabilecek başka hiçbir hiçbir kaynak (vero hücreleri olarak adlandırılan maymun böbreği hücreleri, insan karaciğer veya akciğer kanser hücreleri gibi) kullanılmaksızın, doğrudan hastadan temin edilmiş numuneden izolasyonu gerçekleştirilmiş SARS-CoV-2 virüsüne dair tüm dokümantasyon.
Önemli: Burada “izolasyon” kelimesinden kasıt, virüsün başka her şeyden ayrılarak, tek başına gösterilmiş olmasıdır. “SARS-CoV-2 izolasyonu” dendiğinde kastedilen, bir şeyin kültürlenmesi yahut bir amplifikasyon testi (örn. PCR cihazı) marifetiyle ölçüm alma veyahut da bir şeyin gen diziliminin ortaya çıkarılmış/yapılmış olması, değildir.
Sağlanacak belgelere doğrudan erişim sağlayabileceğimiz şekilde, eğer ortada yapılmış bir yayın varsa yayının başlığı, yazar isimleri, yayımlanma tarihini, yayımlanmış olduğu tıp dergisinin ismi gibi bilgilerin açıkça belirtilmiş olmasını rica ediyoruz.
14.11.2020 tarihinde, Mikrobiyoloji Referans Laboratuvarları ve Biyolojik Ürünler Dairesi Başkanlığı tarafından verilen yanıt:
Cevabı ver(emeye)n kurum, daha Ocak ayında, tıpkı ünlü Alman virolog Prof. Christian Drosten gibi, daha ortadaki salgının koronavirüs kaynaklı olup olmadığı dahi teyit edilmemiş ve Çin’de virüs izolasyonu gerçekleştirilmemişken bu “yeni” virüse ait genleri aratarak çalışacak bir tetkik kiti oluşturduklarını iddia ve ilan ederek, normal şartlarda skandal sayılması gereken ve şu anda da Alman viroloğun tam da bu nedenlerden dolayı dava edilmekte olduğu çıkışı gerçekleştirmiş Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü Mikrobiyoloji Referans Laboratuvarları ve Biyolojik Ürünler Dairesi Başkanlığı ve bu dairenin o zamanki başkanı Prof. Dr. Selçuk Kılıç.
2020 başından sonuna kadar Sars-CoV-2 virüsü iddiasıyla ortaya çıkan küresel irtikap şebekesinin icraatlerine yakından bakalım.
ÇİN, ALMANYA VE TÜRKİYE EKSENİNDE OLAYLARIN GELİŞİM SIRALAMASI
30 Aralık 2019: Çinli göz doktoru Li Wenliang, WhatsApp uygulaması üzerinden doktor arkadaşlarına hastanesinde SARS pozitif 7 hasta olduğunu iletir.
31 Aralık 2019: Başkent Pekin, Wuhan’a incelemelerde bulunmak üzere bir grup virolog gönderir.
1 Ocak 2020: Berlin Tıp Fakültesi’ne bağlı Charité Viroloji Enstitüsü başkanı ve devlet baş danışmanı Prof. Christian Drosten bu haberi alır almaz SARS virüslerinin tetkiki için diagnostik cihaz geliştirmeye girişir, halbuki henüz Çin’den gelen bildirimin ne doğruluğu resmi kaynaklarca teyit edilmiştir ne de olay yerine gönderilen virolog ekip bulgularını yayımlayabilmiştir. Yayımlanmış çalışmalarında geçen şu ifadeler hayli ilgi çekici olacaktır:
Drosten bunun dışında, yayındaki bildiriminden anlaşıldığı kadarıyla, Çin’de sosyal medyada SARS benzeri bir tabloya yol açan bir virüs bulunduğu yönündeki bildirimlere itibar ederek, bu olsa olsa SARS ile ilintili bir koronavirüstür şeklinde fazlasıyla isabetli bir tahmin yürütüyor ve bu varsayımla, 1 Ocak 2020 itibariyle, ne olduğu hiçbir şekilde konfirme olmayan bu yeni virüse tanı kiti geliştirebilirim diye gen bankasından eski SARS ile alakalı gen sekanslarının tümünü indiriyor.
WHO’nun Yeni Oluşumlu 2019-nCov için 1 no’lu Durum Raporu’nda verilen bilgiye göre, Çinli yetkililer 7 Ocak 2020 tarihinde izolasyonu gerçekleştirilmiş yeni tip bir koronavirüs bulunduğunu açıklıyor ve 12 Ocak 2020’de de Çin, virüse özel tanı kitleri geliştirilebilsin diye bu yeni koronavirüsün genetik sekansını (gen dizilimini) dünya kamuoyu ile paylaşıyor.
WHO’nun bu bildirimindeki iddia şu: SARS-CoV-2 diye bir virüs izole edilmiştir (yani üzerinde çalışma yürütülmek üzere saflaştırılmıştır) ve bu şekilde tek başına ortaya konduktan sonra da içindeki genetik bilgi alınarak tek tek genlerin sıralanışı ortaya konmuştur.
Halbuki ortada bir(kaç) sorun var.
Birincisi, Wuhan virüsüdür denilerek komple gen dizilimi çıkarıldığı iddia edilen sekansların daha sonra birçok defa güncellendiğini görüyoruz. Kaynak dizilimdeki bu güncellemelerin, (daha ortada komple gen dizilimi dahi yokken hazırlanmaya başlanmış) PCR’ların güvenilirliği açısından manası nedir, bilim kurulumuza değerlendirmeleri için soru olarak yöneltiyoruz.
İkincisi, SARS-CoV-2 için virüs izolasyonu tarif eden bilimsel yayınların yazarlarına tek tek ulaşılıp, laboratuvarda elde ettikleri yapıların elektron mikroskobu ile aldıkları görüntülerinde acaba saf halde virüs yapıları mı görülmekte olduğusorulduğundahiçbiri “evet” diyemiyor.
İşte çalışma yazarlarının, virüs izolasyonuna vermiş oldukları yanıtların bir özeti:
İngilizcesi: “[We show] an image of sedimented virus particles, not purified ones.”
Wuhanlı bilimadamlarının, yayınlarında keşfetmiş oldukları yeni virionlar olarak (üstünde “spike” adı verilen çıkıntılar bulunan ve “virüs” RNA’sı taşıyan protein topçukları) lanse ettikleri elektronmikrografi görüntüleri ise yine kanıt teşkil etmiyor, zira vücudumuzda endositik veziküller ve eksozomlar başta olmak üzere bunlarla tıpatıp aynı görüntüde başka birsürü vezikül taşımaktayız.
Buradaki üçüncü sorun ise, virüs izolasyonu olmadan ve altın standart belirlenmeden tanıya yönelik hiçbir testin geliştirilemeyecek olması.
Fakat bunlar, “tecrübeli” virolog Drosten için engel teşkil etmiyor ve Çin’den kendisine virüs izolatı iletilmemiş ve virüs henüz Avrupa’ya dahi ulaşmamışken, sosyal medya duyumları üzerine yöneldiği koronavirüs hedefi de daha sonra “doğrulanmış”ken, gen bankalarından seçip düzenlediği kes-yapıştır gen dizilimi bölümleri ile bize yeni virüsü saptayacak PCR protokolünü oluşturuveriyor.
Prof. Christian Drosten, 2003’te ortaya çıktığı iddia edilen SARS ile ilintili koronavirüsü de ilk keşfedenlerden biri olarak viroloji dalına ismini yazdırıyor. Ancak 2003 tarihli yayınında, o zamanki SARS virüsü bulgularının da yine aynı şekilde gerçek manada saflaştırma yapılmadan ve kontrol düzeneği olmadan yayımlanmış olduğu çeşitli kritiklerce belirtilmiş durumda. Kendisi 2009 yılındaki domuz gribi yanlış alarmında da devlet danışmanı olarak Pandemrix aşısının derhal uygulanmaya başlanması gerektiği ve aşı için tüm kuralların rafa kaldırılması lazım geldiğini ifade ederek devletin milyonlarca avroluk zarara uğramasından ve daha sonra bu aşının yol açtığı narkolepsi vakalarının ortaya çıkması ile çok sayıda kişinin ömür boyu sürecek feci bir hastalığın pençesine düşmesinden sorumlu bilimadamıdır. Prof. Drosten’ın üniversitesi Berliner Charité, en son 2020 Mart ayında Biil & Melinda Gates Vakfı’ndan 249.550 dolarlık hibe almıştır.
Tarih 21 Ocak 2020. Çin CDC’sinin yeni virüs ile ilgili ilk yayınından 3 gün önce Alman virolog Drosten, Avrupalı diğer devletlerin Halk Sağlığı Daireleri ile ortaklaşa olarak, “Gerçek zamanlı RT-PCR cihazı ile 2019’da ortaya çıkmış yeni koronavirüsü (2019-nCoV) saptama” protokolünü hazır hale getiriyor.
23 Ocak 2020: Hakemli dergi Eurosurveillance, yazarları arasında bizzat kendi editörlerinin bulunduğu (çıkar ihtilafı 1), diğer bazı yazarların da çıkacak PCR testini geliştiren firmalarla maddi ilişki içinde olduğu (çıkar ihtilafı 2) bu çalışmayı tam 24 saat içerisinde değerlendirip yayına verererek tarihe geçiyor.
Kasım ayı içerisinde, Corman-Drosten Çalışması olarak bilinen bu yayınla ilgili 10 hayati hatayı ortaya koyarak, dergiden yayını acilen geri çekmelerini talep eden 22 uzmanın değerlendirmesini buradan okuyabilirsiniz.
Çeşitli uluslardan bir araya gelerek bu tarihi fiyaskoyu (bilimsel sahtekarlık olarak okuyunuz) açığa çıkaran ekibin değerlendirme ve bulguları doğruysa, bunun implikasyonları korkunç demektir. Zira WHO’nun ucuz, hızlı ve güvenli diye dünya genelinde ülkelere kullanmak üzere önerdiği ve bugün kullanımdaki kitlerin %70’inin sahip olduğu protokol Drosten’ınki.
Özetlersek;
Bugüne kadar kimse SARS-CoV-2 virüsünü gerçek manada gösterilebilmiş değil,
Tüm dünyada uygulamaya konulan pandemi tedbirlerinin dayandırıldığı pozitif vaka sayısını üretimeye yarayan test protokolünün geliştiricisi Prof. Christian Drosten bilimsel sahtekarlık ve dolandırıcılık suçlaması ile dava edilmek üzere.
Prof. Drosten gibi Türkiye’de de henüz virüsün adı konulmadan ve mevcudiyeti ispatlanmadan test kiti geliştirdiğini kabul ve ikrar etmiş uzmanlar var.
Gen bankasına kayıtlı dizilimler üzerinden hayali virüs için bilgisayar marifetiyle oluşturulmuş genetik materyalin yalnız çok küçük ve hemen tüm canlılarda olan bölümleri üzerinden arama yapılıyor,
Drosten tarafından geliştirilen protokolde aramanın kaç devirde sonlandırılacağı da belirtilmediğinden bu rakam 40-45’lere kadar çıkıp hiçbir geçerliliği olmayan yanlış pozitifler üretiyor ve üretilen bu yanlış-pozitifler üzerinden sahte ve gerçekte olmayan bir salgın varmış gibi gösteriliyor,
Bu yalanlar salgını sürerken de insanlık yeni dünya düzenine kademe kademe geçiriliyor.
Ve şimdi Alman avukat Reiner Fuellmich ve ekibi tarafından Prof. Christian Drosten ve WHO’ya karşı dava açılmaya hazırlanıyor.
Bizde ise, Anadolu Ajansı’ndan Yeşim Sert Karaaslanın 08 Nisan 2020 tarihli haberinden öğrendiğimize göre, Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü Daire Başkanı ve Koronavirüs Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Selçuk Kılıç daha Ocak ayının ilk haftasından, Çin’in ancak 12 Ocak’ta tam genom bilgisini dünya ile paylaştığı yeni “virüs” için tanı kiti geliştirmeye başlamış. Kiminle? Bioeksen firması ile.
Bir kamu/özel işbirliği harikası olan “yerli kit”lerimizin geliştiricisi firma yetkilileri ve sayın bilim kurulu üyemize sormak isteriz: Virüs izolasyonu veya genom bilgisi olmadan yepyeni, daha öncekilere hiç benzemeyen tuhaf belirtilere yol açtığı iddia edilen gizemli bir virüs için tanı kiti nasıl geliştirilebiliyor? Hatta Prof. Drosten ile birlikte yerli uzmanlarımızın cevaplaması gereken soruları şu şekilde genişletebiliriz de:
Prof. Drosten ve Prof. Kılıç, kendilerine (daha sonra) Çinli virologlar tarafından açıklanmış gen sekansları üzerine inşa ettikleri test prosedürüne geçmeden önce, bu genetik kodların virüs kökenli olup olmadığını kontrol etmişler midir yoksa Çin tarafından sağlanan bilgi hiçbir kontrolden geçmeden doğru mu kabul edilmiştir?
Ortaya çıkardıkları test kitlerinde tanımlanmış gen sekanslarının virüs kökenli olup olmadığını kontrol için bilimsel metodolojinin olmazsa olmaz kuralı olan kontrol deneyi yürütmüşler midir yoksa bu kural çiğnenmiş midir?
Bu yetkililer, yeni tip virüse ait olduğunu öne sürdükleri ancak virüsün kendisini gösteremedikleri şu durumda, elde etmiş oldukları gen sekanslarının bitkiler de dahil olmak üzere her canlının metabolizmal süreçlerinin doğal bir parçası olarak üretilen ve hastalık sürecinde bu üretimin hızlandığı da bilinen kendi genlerimize ait dizilimler olup olmadığını anlayacak şekilde kontrol deneyi yürütmüşler midir?
Prof. Drosten’ın 10 geni olduğu belirtilen koronavirüsün sadece 2 genindeki oldukça kısıtlı bölümleri saptamaya yarayan test prosedürüne bakarak, aktif ve hastalık yapan bütün bir virüsün mevcudiyeti anlaşılabilir mi? Prof. Kılıç’ın geliştirmiş olduğu test kitinin ise Temmuz ayında ortaya çıktığı üzere sadece tek gen üzerinden çalıştığını ve sayın uzmanımızın aynı zamanda devletin koronavirüs bilim kurulunda yer aldığını hatırlarsak, bilimsel olarak izahı mümkün olmayan bu durumun Sağlık Bakanlığı tarafından nasıl onay verilerek hayata geçirilebilmiş olduğunu sormak ve acilen kamu erişimine açık hale getirmeleri gereken Prof. Kılıç ve ekibine ait bilimsel yayınları (tabii varsa) bizzat incelemek isteriz.
WHO’nun Mart’ta pandemi ilanı ile birlikte ülkelere “Test, test, test!” emri vermesi üzerine bu şekilde daha virüsün yüzü bile görülmeden hazırlanmış tanı kitleri ile işe koyulan uzmanlarımız, birileri (doğruluğu ve güvenilirliği bir o kadar şaibeli) bir başka “uluslararası” test kiti ile karşılaştırıp yerli kitimizin “doğruluğunu” %40 olarak tespit edince (belli ki yeterince pozitif vaka üretemiyor diye) Sn. Selçuk Kılıç, Türkiye’de 20 Temmuz itibarıyla yapılmış toplam 4 milyon 273 bin 377 test sonragörevinden alınıyor. Koronavirüs bilim kurulunda da yer almakta olan profesörümüzün, tanı kitini üreten firma ile doğrudan maddi ilişkisi olup olmadığı herhalde Sağlık Bakanlığı’nca değerlendirilmiş, Alman avukat sn. Fuellmich gibi tüketici haklarını savunacak Türk avukatlar da bilimsel geçerliliği olmayan ve yanılma payı bunca yüksek bir kitin daha ilk başta gerekli kontrollerini yapmayarak kullanımına onay vermiş Sağlık Bakanlığı ile birlikte, 7 ay boyunca bu kusurlu testi kullanımda tutarak 4 milyonu aşkın uygulamadan dolayı haksız kazanç sağlamış kişi, kurum ve kuruluşlar hakkında hukuki işlemlerin başlatılması için harekete geçmiştir?
İşte Prof. Dr. Selçuk Kılıç’ın basın organlarınca kamuya servis edilen açıklamaları:
Ankara Üniversitesi’nden Prof. Dr. Aykut Özkul, Erciyes Üniversitesi’nden Prof. Dr. Aykut Özdarendeli ve Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü Mikrobiyoloji Referans Laboratuvarları ve Biyolojik Ürünler Dairesi Eski Başkanı Prof. Dr. Selçuk Kılıç‘ın virüs izolasyonuna dair yapmış oldukları akademik yayınların bilimsel geçerliliğinin sınanabilmesi için Sağlık Bakanlığı tarafından ivedilikle kamuoyuyla paylaşılması gerekmekte, resmi kurumlarımızın basit bir soruya sadece yarım günde verilebilecek cevap için 30 günlük resmi yanıt verme süresinin dolmasını bekleme ve soruya tehditkar biçimde soru ile yanıt verme taktiğine başvurmamaları gerekmektedir.