tarafından Nilüfer | Kas 17, 2020 | Maske, maske videoları, öne çıkanlar, Uzman Görüşleri, video
Alman Margareta GRIESZ-BRISSON; özel ilgi alanı nörotoksikoloji, çevre tıbbı, nörorejenerasyon ve nöroplastisite olan, farmakoloji alanında doktorası bulunan bir nörolog ve nörofizyolog. Diyor ki;
“Maske takmaya ve verdiğim havayı geri solumaya alıştım diye düşünebilirsiniz, oysa beyin oksijensiz kalmaya devam ettikçe dejeneratif süreç de katlanarak hızlanacaktır.
Beyinle ilgili 2. sorun da, sinir hücrelerinin (nöronların) bölünememeye başlayacak olmasıdır.
Bu durumda, devlet lütfedip (!) maskesiz hayata geri dönmemize, yeniden oksijen solumamıza izin vermediği takdirde, ölen sinir (beyin) hücrelerinin yerine yenisi gelmeyecek, giden gitmiş olacaktır.
Bu bilhassa aşırı korkan ve maske takarak virüslerden korunacağını zannedenlerin mutlaka ve mutlaka bilmesi, anlaması gereken bir şey.
Virüs çapı yaklaşık 0.08 mikrometredir. Piyasadaki sıradan maskelerdeki gözenek büyüklüğü ise 80 – 500 mikrometre’dir. Her yıkandığında gözenekler daha da açılır. Alelade bir maske virüsten hayatta korumaz!
Ben maske takmıyorum. Beynimin işler kalmasını, hastalarımla ilgilenirken zihnimin açık, aklımın yerinde olmasını istiyorum. Karbondioksit anestezisi almak istemiyorum!
Bir nörolog olarak açık ve net şunu söylüyorum:
Maske takmak istemeyen herkes özgürce tıbbi muafiyet hakkından yararlanabilir. “Asılsız”ı, “uygunsuz”u yoktur bu işin çünkü oksijen yetmezliği HER BEYİN için TEHLİKE ARZ EDER.
Virüse karşı kesinlikle hiçbir koruyuculuğu olmayan maskeyi takıp takmayacağına her insan kendi karar verebilmelidir. Maske kesinlikle korumaz, fakat takıp takmamak kişinin takdiridir.
Çocuk ve adölesanlar için maske sözkonusu bile olamaz!
- Çocuk ve adölesanların bağışıklık sistemi muazzam aktif ve uyum kapasitesi inanılmaz yüksektir ve yeryüzünün mikrobiyomuyla sürekli ilişkide olmalıdırlar.
- Beyinleri ise deli gibi aktiftir çocuk ve gençlerin, dünyanın şeyini öğrenmekle meşguldürler!
- Çocuğun / gencin beyni kana kana oksijen içmek ister. Bir organ metabolik olarak ne kadar aktifse, oksijen ihtiyacı da o kadar fazladır.
- Cocuğun / gencin HER ORGANI metabolik bakımdan aktiftir!
- Çocuğun / adölesanın beyninin oksijensiz bırakılması, oksijen almasının az da olsa engellenmesi bile sağlıklarını tehlikeye atar ve kesin kez kriminal suçtur.
- Yeterli oksijen alamayan beyin gelişemez ve bu sebeple meydana gelecek hasar GERİ ÇEVRİLEMEZ!!
- Çocuk öğrenmek için beyne, beyin de çalışmak için OKSİJENE muhtaçtır!!
Bunu anlamak için klinik deneye gerek yok?!!
Gayet basit, tartışılır yanı olmayan FİZYOLOJİK bilgidir bu!
Bilerek, göz göre oluşturulacak oksijen yetmezliği SAĞLIĞA KASITLI OLARAK ZARAR VERMEK demektir ve tıbbi açıdan KESİNLİKLE KONTRENDİKASYONDUR.
Tıbben kati surette kontraendike olması demek bir ilacın, aracın, metod veya tedavinin uygulanmaması gerektiği, KULLANI-LA-MA-YA-CAĞI demektir.”
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Corona Sürecindeki Hikayelerine Talibiz
Bizimle konu hakkındaki her türlü duygu, düşünce ve yorumunu paylaşarak bu platforma sen de katkı sağlayabilirsin.
Bize Katıl
Yabancı dilden Türkçe’ye çeviri konusunda destek olmak ya da kendi alanın çerçevesinde paylaşımlarımıza katkı sağlamak istersen, bize yazabilirsin.
Güncel paylaşımlardan haberdar olmak ister misin?
tarafından Nilüfer | Kas 14, 2020 | video, Virüs
Almanyada hastalığı incelemekle görevlendirilmiş, çok yüksek sayıda hastayı ve hastalık sürecini inceleyen profesör, bu süreçteki gözlemlerini anlatıyor.
Virüsün ne şekilde bulaştığı, nerelerde ne kadar süre tutunduğu ile ilgili yaptığı incelemeler ve ulaştığı sonuçlar, bugün bize anlatılanlarla kıyaslayınca oldukça şaşırtıcı…
00:00:00 – Markus Lanz :
Bay Streeck, bu araştırmaları yani sizin şimdi uğraştıklarınızı, ki bunların çok daha evvel yapılması gerektiğini söylüyorsunuz.
Tam olarak burada ne yapıyorsunuz?
Bu ülkede en çok korona virüslü hastayı gören belki de tek bilim insanı olduğunuzu söylediğinize göre…
Burada ne gördünüz, nasıl klinik bulgular vardır?
Bunları ne derecede ciddiye almak gerekiyor? Ve nasıl…
diğer taraftan eninde sonunda rahatlamamız da gerekiyor. Çünkü bununla başa çıkmayı öğrenmek zorundayız.
İnsanları sabahtan akşama kadar paniğe sürüklemenin bir anlamı yok.
00:00:33 – Prof. Hendrik Streeck : Şu şekilde gelişti : Heinsberg Sağlık Hizmetlerince teşhis konusunda kendilerine bir süreliğine yardımcı olmamız için ricada bulundular. Yani bir kovit-19 enfeksiyonunun olup olmadığı konusunda.
Ve o akşam klinikte dahiliyeci olan iyi bir arkadaşımla bir araya geldik ve hastalığı daha iyi anlayabilmek için bunun aslında bir şans olduğunu düşündük. Bunun dışında gece, işin etik tarafıyla çalışmamızı nasıl birleştirebileceğimizi konuştuk.
Ertesi gün Bonn Üniversitesinden hijyen hekimi Ricarda Schmitthausen ile Gangelt’e gittik. Yakın işbirliği içersinde… Heinsberg yönetimi ile (Herr Pusch ile)
Ve öncelikle tek tek evlere gittik. Bu bizim şu anda yaptığımız araştırma değil.
Evden eve ziyarette bulunduğumuz kişilere öncelikle belirtileri sorduk. Tahminen nasıl bulaşmış olabileceğini sorduk. Hangi ilaçları aldıklarını ve mevcut başka hastalıkları olup olmadıklarını da…
Çevreden örnekler de aldık ve kan testleri yaptık. Alınan bu örneklerle virüsün kapı kollarında, musluklarda, havada, tuvalette, cep telefonunda, televizyon kumandasında veya kedide olup olmadığını test ettik.
Günlerce evden eve gittik ve insanlarla sohbet ettik.
Ve araştırmamızın birinin sonucu olarak; ki bunu basına da verdik, hemen hemen herkes koku ve tat alma duyusunu kaybettiğini söyledi. Bu birkaç gün sürüyor ve sonra duyu tekrar geri geliyor. Yani sürekliliği yok. Ama bu, daha önce mesela farkına varılmayan bir belirtiydi.
00:02:25 – Markus Lanz : Ve koku kaybının çok ileri derecede olduğunu söylediğinizi hatırlıyorum. Bir annenin kendi bebeğinin dolmuş bezinin kokusunu dahi alamadığını söylemiştiniz.
00:02:35 – Prof. Hendrik Streeck : Çok doğru. Bu anne bir hemşireydi. Hatta bunun üzerine sirke koklayarak koku duyusunu test ettiğini ve çok şaşırdığını söylemişti.
Bu tip bir durumu bize ilk anlatan kişiyi çok fazla ciddiye almamıştık.
Karantinadan kaynaklı psikolojik bir reaksiyon olduğunu düşünmüştük.
00:02:58 – Karin Käsemann : Bunun ne zaman olduğunu sorabilir miyim? Başlarda mı?
00:03:00 – Prof. Hendrik Streeck : Maalesef tam olarak bilmiyoruz. Hastalığın sonuna doğru olabileceğini düşünüyoruz. Bazı durumlarda farklı sinirlerin uyarıldığına dair şimdi başka raporlar da var. İran’dan aldığım rapora göre kulaklar da bundan etkilenebiliyormuş. Yani kısa süreli işitme kaybından söz ediliyor.
00:03:20 – Markus Lanz : Bu bağlamda kısa süreli olduğu bilgisi önemli. Yani duyu kaybı tekrar geri geliyor.
00:03:24 – Prof. Hendrik Streeck : Fakat biz bu işitme kaybını hiç gözlemlemedik. Sadece koku kaybını gözlemledik.
00:03:29 – Markus Lanz : Her yerden örnekler aldığınızı söylüyorsunuz. Kedilerden bile…
Peki en çok nerelerde virüs var? Bu da mesela birçok insan için çok önemli bir konu.
Bununla ilgili birbirinden farklı çok görüş duyuyoruz. Siz bize buna dair net bir şey söyleyebilir misiniz?
00:03:41 – Prof. Hendrik Streeck : Kediler bizim çalışmamıza çok güzel eşlik ettiler. Hepsi numune çubuklarını ısırdı.
Hiçbirinin covid-19 testi pozitif çıkmadı.
Enteresan olan, hijyen konusunda çalışan uzmanlarımızın yaptığı incelemelerdi.
Kapı kolları, tuvaletler, musluklar ve lavabolarda bazı virüsler tespit ettiler.
Fakat sonrasında biz, alınan bu örnekleri virolojide çoğaltmayı denedik. Virüsün çoğalıp çoğalmadığına ve bulaşıcı olup olmadığına bakmak istedik. Ve bunu hiçbir zaman yapamadık.
Bu şu demek: Ölü olan virüslerin RNA ‘sını tespit ettik. Fakat bunlardan canlı virüs elde etmeyi sağlayamadık.
00:04:30 – Markus Lanz : Yani kapı kolunu tutma, süper marketteki meyve sepeti, kedi, cep telefonu, her neyse… Bunlardan aslında tehlike oluşmuyor, öyle mi?
00:04:40 – Prof. Hendrik Streeck : Evet, şimdi bunu yeni çalışmamızda daha da derinleştirmekteyiz.
Bu alanda da örnek teşkil edecek bir çalışma olmasını istiyoruz. Konunun karanlıkta kalmaması için…
Yani virüs, nerde bulunur, nerde bulunmaz tam olarak söyleyebilmek için. Fakat bana göre, şu ana kadar elde ettiğimiz sonuçlara göre, bir kapı kolu ancak, biri eline öksürüp onu tuttuktan sonra başkasının tekrar o kolu tutmasıyla bulaşıcı olabilir.
00:05:12 – Markus Lanz : Tuttuktan sonra derken, virüsler ne kadar süre üzerinde kalmakta? Bir fikriniz var mı?
00:05:15 – Prof. Hendrik Streeck : Bu süreyle ilgili bugüne kadar nerdeyse hiçbir çalışma yapılmadı. Kesin olarak bilmiyoruz. Fakat çoğu kişinin enfekte olduğu bir evdeydik. Buna rağmen ordaki hiçbir yüzeyde canlı bir vürüs tespit edemedik.
00:05:31 – Markus Lanz : Bana göre bu iyi bir haber. Yani mesafeli durmak, insanlara çok yaklaşmamak, kimseyle yakından fazla uzun süre konuşmamak ve ellerin yıkanması, gerçekten de fayda ediyor?
00:05:43 – Prof. Hendrik Streeck : Buna ikna olmuş durumdayım. Problemi biraz da şimdiye kadarki tartışmaların hep söylenti ve model hesaplamalar üzerinden yapılmasında buluyorum.
Yani böyle bir matematiksel hesapta tek bir faktörün hatalı olması teorinin kağıttan bir ev gibi çökmesine neden olur.
Verilerin biraraya toplanarak temel alınması gerektiğini ve bunların ışığında gerçekçi öneriler getirilerek kararlar alınabileceğini düşünüyorum.
00:06:13 – Markus Lanz : Robert Koch Enstitüsü de Heinsberg’de örnek teşkil edebilecek bu tip bir inceleme yaptı mı?
00:06:22 – Prof. Hendrik Streeck : Hayır, bugüne kadar bunu neden yapmadıkları beni de şaşırttı.
Biz önce kendi tarafımızda geri durduk. Çünkü bunun federal üst yönetiminin bir görevi olduğunu düşündük. Böyle bir şeyin yapılmasının…
Çünkü teşhis için de bize öneride bulunuyorlar. Kimi test edip kimi etmeyeceğimizi ve…
Fakat sonra, Robert Koch Enstitüsünün böyle bir çalışma yapmayacağını ve düşünmediğini öğrendiğimde bir virolog olarak bunu yapmamızın nerdeyse aslında bir görev olduğunu düşündüm.
Sadece günlük rutin işlerimi yapmayı da tercih edebilirdim. Bu tabi aşırı bir ek iş yükü… A
ma böyle bir çalışmanın yapılması gerekiyor ki hem siyasiler hem de vatandaşlar için cevaplar bulabilelim.
00:07:15 – Markus Lanz : Ben biraz satır aralarını duymaya çalışıyorum. Bayan Kässmann da başını sallıyor, sanırım aynı hissediyoruz…
Bazı durumlarda fazla hızlı davrandığımızı, tam olarak onaylanmamış verilerin temel alınarak kararlar verildiğini söylüyorsunuz. Ve tekrar vurgulayarak soruyorum, bu kapamalar, tüm sosyal hayatın felce uğraması…
Size göre çok mu hızlı gelişti tüm bunlar?
Alınan kararların doğruluğu konusu, sizce üzerinde tekrar konuşulması gereken şeyler mi?
00:07:45 – Prof. Hendrik Streeck : Tabi, olay gerçekleştikten sonra her zaman daha iyi bildiğinizi iddia edebilirsiniz.
Fakat çok kısa bir zamanda ardı ardına tedbirler alındığında…
Nasıl başladığını bile bilmiyorum ama önce kalabalık organizasyonlar son buldu, daha sonra okullar kapandı.
Ve sonra sokağa çıkma ile ilgili kısıtlamalar geldi.
Baştaki açıklamalarımda, önce biraz bekleyip ne olduğunu görelim demiştim.
Virüs hiçbir siyasetçiye itaat etmez, hiçbir insana itaat etmez “artık insanlara bulaşmayı bırak” demekle…
Çünkü her şeyden önce bugün aldığımız kararların sonuçlarını ancak 2 hafta sonra görebildiğimiz için.
Ancak şimdi, yavaş yavaş, alınan ilk önlemlerin sonuçlarını (belki, bilemiyoruz) görmeye başlıyoruz.
Ama virüse de zaman tanımalı ki biz de uzun vadede sonuçlarını görüp neyin işe yaradığını ve neyin yaramadığını anlayabilelim.
Aynı şekilde, geriye dönüp her şeyin işe yaradığını söylemeyi de hatalı bulurdum.
Bugün artık geldiğimiz noktada enfeksiyon oranlarına bakarak durumu nasıl yöneteceğimizi belirlemeliyiz.