Yazan: Prof.Dr. Alişan Yıldıran
Tarihde ilk defa osmanlıların keşfedip, başarı ile uyguladığı devşirme sistemi ülkemizin müslüman – türk vatanı haline gelmesinde mühim bir yer işgal eder (1). Sistemin başarısının en bilinen numunesi Sokullu Mehmet Paşa’dır.
Bu sistemi daha sonra bizatihi bizden alıp bize karşı başarı ile başka odaklar kullanmışlar ve 1908’de bile beş milyon kilometrekare olan topraklarımız mendil kadar bile bırakılmamışdır. Bunun zihnî açıdan son örneğini 2016’da yaşadığımızı da hatırlatmak isterim.
Tıp ilminin gelişmesinde şüphe yok ki en mühim araç aşılar olmuşdur, bunu temin için kullanılan en mühim malzeme ise immünolojik ve genetik sonuçlar alınmasını sağlayan deney hayvanları (2) yani kobaylar gine domuzu, sıçan, fare, maymun ve bizatihi insandır (3). Yüzmilyonlarcasının telef edilmesi bahs-i diğer…
Bildiğiniz gibi 2020 senesi; tarihde hiç görülmemiş, bir cihan harbi mesabesinde, bütün devletleri ve toplumları ilgilendiren, etkileyen, belki de ‘great reset’ denilmesini hak edecek iktisadi bir dönüşümü temin edecek sun’î bir salgın ile sona ermek üzere…
Ne hikmetse ABD seçimlerinden bir kaç gün sonra bu salgının aşısının bulunduğu ve aşı olan kişiyi %90 ihtimalle bir yıl koruyacağını vaad eden türk asıllı alman bilim adamı tarafından bulunduğu açıklandı. Ne tesadüf tam da başkan Trump’ın öngördüğü, tam da iki gün evvel Ergün Diler’in Washington-Berlin çizgisi dediği gibi!….
Evvela bu türk asıllı alman bilim adamını ‘webofknowledge’a soralım (Şekil 1);
175 makale 15 derleme, 6000 küsur atıf, h-indeksi 34, müthiş!!! Ama o da ne, ilk makalesi daha sadece 2006’da çıkıyor, 2011’e kadar sadece 19 makalesi var. aşıyı bulduğu, kurucu idarecisi olduğu Biontech (hayat için yeni teknoloji diyebiliriz) şirketi 2008’de Bill Gates’in de desteği ile kuruluyor. Allah (tövbe mi demeli bilemedim) yürü ya kulum demiş…
Şimdi hayat için yeni teknoloji üreten şirket Biontech’i ele alalım (4); heyecan verici şirketin sitesinde çağımızın en mühim hastalığı kanseri immün sistemi manipüle ederek tedavi etmeye çalışan fixvac dedikleri bir çeşit aşı görülüyor. Bu da müjdesini verdikleri Sars-Cov2 aşısı gibi mRNA teknolojisi ile çalışıyor. Belirli bir antijeni (duruma göre kanser, veya virüs) tesbit edip bu antijeni hastanın dendritik hücreleri içine bir çeşit lipid nanopartikül vasıtası ile sokup, bol mikdarda istenilen antijenin üretilmesi ile; hastanın mevcut immün sisteminin bu antijene innate ve adaptif cevaplar husule getirilerek tehdidin ortadan kaldırılması hedeflenmekdedir (4). Henüz başarılı oldukları tek bir kanser türü olmasa da ne gam!…
Daha evvel fakirin basitçe anlatmaya çalışdığı (5, 6) askerî bir sistem olan immün sistemi hatırlayınız. Zihninizde canlanması için linkdeki videoyu da takdim ediyorum (7).
Devşirme sistemi, hücrenin kontrolünü ele alan ve daha evvel olmayan bir proteini ürettiren bu yeni tekniğin ilk örneklerinden biri yine Almanya’da melanomda denenmiş fakat başarılı olmamış (8).
Bu tekniği anlatan güzel bir derlemeden öğrendiğime göre, daha evvel denenen DNA aşıları insertional mutagenesise yani sonuçda kansere sebeb olduğu için terk edilmiş ve bu sisteme geçilmiş (9). Seçilen antijenin sentezlenmesini temin edecek olan mRNA kalıbı in vitro transcription bioreactor denilen bir protein amplifikasyonu ile üretiliyor. Üretilen bu mRNA de bir protein olduğu için normalde vücuda girer girmez immün sistem tarafından yok edileceği için bu mRNA proteinini husule getiren bloklar psödoüridin denilen bir madde ile immün sistem tarafından tanınamaz hale getiriliyor. Hedeflenen antijen sadece bir kaç gün ürettiriliyor ve hem mRNA, hem de hem de hedef antijen bir kaç gün içinde ortadan kalkacağı için (mantıksız!) yan etki görülmeyeceği vaad ediliyor. Üstelik nerede ise her derde deva olabilecek bir teknik imiş (9).
Yeni yayınlanan başka bir derlemede ise konunun zaman çizelgesi çıkarılmış (10).
Bu derlemede (10) mRNA teknolojisi pek çok hastalığın tedavisi için güçlü bir platform olduğu söyleniyor, satır arasında ise bilhassa otoimmüniteye yol açabileceği belirtilmiş, herhangi bir yerde bahsedildiği görmedim ama abd-i acizin kanaati lenfoid dokuda germinal merkez mimarisinin bozarak lenfomaya, glomerül bazal membranına çökerek nefritik/nefrotik sendroma yol açması beklenmelidir.
Gelelim Biontech’in mRNA tekniği ile SARS-Cov2 diken proteinini antijen olarak üretilmesi esasına dayanan meşhur aşısına. Şirketin CEO’u türk asıllı alman vatandaşının ilk isim olduğu, meşhur aşı firması Pfizer’ın maddi ve manevi desteği ile 23 Nisan-22 mayıs 2020 arasında sadece 72 (yazı ile yetmiş iki) gönüllüde yapılan çalışmanın verileri (11) 23 Haziranda toplanmış, salgın ne zaman başlamışdı? Hazırlanan aşı 1, 10, 30 ve 50 mcg olarak iki doz 60 kişiye, 60 mcg olarak tek doz 12 kişiye uygulanmış. Denekler yan etki açısından sadece yedi gün takip edilmiş (aynı geleneksel eski aşılarda uygulanan hile), ciddi yan etki görülmemiş. Yorgunluk, kırgınlık, ateş gibi bulgulara CRP de artış ve lenfopeni de eşlik etmiş, ama bunu aşının etki mekanizmasına bağlamışlar.
Aradan geçen yaklaşık altı ayda bu 72 deneğin başına neler geldiğini öğrenme ihtimalimiz maalesef yok tabii…
Ortada mukayese edilebilecek daha fare deneyleri yeni yayınlanmış sadece bir aşı var (12). Salgın şartlarında, insanî maksatlarla insanlarda da bazı denemeler yapılabilir tabii, ama Avrupa Birliği’nin üç gün evvel biontech aşısı siparişi vermesi (13) biraz acele edilmiş olduğunu telkin etmekdedir.
ABD’nin her türlü ahlaki kaygıyı bir tarafa bırakmış Operation Warp Speed’i (hızlı çözüm manasında) bile bu kadar aceleyi karşılayamamış durumda (14).
Genetik materyalde olduğu gibi -80 derecede muhafaza edilmesi gereken bu aşının (15) dünyanın en iyi aşı tevzi, tatbik ve muhafaza sistemine sahip ülkemizde (neden acaba) bile saklanması ve uygulanmasının fevkalade zor olduğu teslim edilmelidir.
mRNA teknolojinin muhtemel yan etkileri arasında Ahmed Rasim hocanın da isabetle işaret etdiği antibody dependent enhancement (basitçe antikor iltihabı diyebiliriz) gelmekdedir. Daha evvel rsv ve deng humması aşılarında ortaya çıkan ağır yan etkilerin bu aşılarda ortaya çıkması beklenmelidir (16).
mRNA teknolojisinin hedef antijen için kullandığı mRNA’yin imha edilmesini önlemek için kullandığı psödouridin ise daha evvel patolojik durumlarda (HIV, mitokondriyal miyopati, sideoblastik anemi, diskeratozis konjenita) (17) tesbit edilmiş olup, mezkur aşının uzun vadeli yan etkilerinden sorumlu olacağı düşünülebilir.
Kısa bir süre evvel son derece iyi korunan ve geç de olsa maske kullanmaya başladığı halde Covid-19’a yakalanan Başkan Trump’a uygulanan, bir iki gün sonra ayağa kaldıran tedaviyi de anlatmadan olmaz. Daha evvel prematüre bebeklere palivizumab, rh uyuşmazlığında gebelere rhogam uygulamasında yapıldığı gibi bu hastalıkda (bütün enfeksiyon hastalıklarında kullanılabilecek daha güvenilir bir teknik olduğu kanaatindeyim) da kullanılmaya başlanan rekombinant monoklonal antikorlar gelişdirilmiş durumda (18).
Hoca Ahmed Rasim’in dediği gibi gelelim neticeye;
Bir: Bütün bu işlerde bir yanık kokusu var!
İki: Bu aşıyı bırakınız evvela ABD, Avrupa Birliği denesin (Kobay mevzuu).
Üç: mRNA teknolojisi heyecan verici ama, Truva atı olarak kullanılmak için de fevkalade uygun (Malthusian felsefe)…
Dört: Ülkemiz her iki teknolojiyi de gelişdirebilecek alt yapıya sahip.
Beş: Enfeksiyon/fatalite oranı gripden bile düşük (19) bir virüs için risk alınmalı mıdır? Cevabımın ASLA olduğunu belirtmeliyim.
Altı: Derhal Millî İstihbarat Teşkilatı bünyesinde bir ‘Tıbbî İstihbarat Birimi’ teşkil edilmelidir.
(1) https://islamansiklopedisi.org.tr/devsirme
(2) https://en.wikipedia.org/wiki/Guinea_pig
(3) https://en.wikipedia.org/wiki/Human_subject_research
(4) https://biontech.de/science/platforms
(5) https://ahmetrasimkucukusta.com/2020/07/06/misafir-yazar/bagisiklik-sistemi-hazir-ve-ogrenilen-olmak-uzere-ikiye-ayrilir/
(6) https://ahmetrasimkucukusta.com/2020/08/06/misafir-yazar/bagisiklik-viruslere-karsi-nasil-calisir/
(7) https://www.statnews.com/2020/11/10/the-story-of-mrna-how-a-once-dismissed-idea-became-a-leading-technology-in-the-covid-vaccine-race/
(8) https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/18481387/
(9) https://link.springer.com/article/10.1007/s00018-018-2935-4
(10) PMID: 32916818
(11) PMID: 32998157
(12) PMID: 32783919
(13) https://www.ft.com/content/4c33d9bf-5ed9-43d4-b907-4d79d71599cf
(14) https://articles.mercola.com/sites/articles/archive/2020/09/22/warp-speed-vaccine-will-be-shielded-from-liability.aspx
(15) https://www.cnbc.com/2020/11/09/covid-vaccine-pfizer-drug-is-more-than-90percent-effective-in-preventing-infection.html
(16) https://www.nature.com/articles/s41564-020-00789-5
(17) https://en.wikipedia.org/wiki/Pseudouridine
(18) https://investor.regeneron.com/news-releases/news-release-details/regenerons-regn-cov2-antibody-cocktail-reduced-viral-levels-and/
(19) https://medium.com/microbial-instincts/clarifying-the-true-fatality-rate-of-covid-19-same-as-the-flu-8148e38b9ab5
Okumaya Devam Et
MS, ALS ve ÇEŞİTLİ NÖROLOJİK HASARLAR ALMAK, KANSER OLMAK, KISIR KALMAK VE HATTA ÖLMEK İSTİYOR MUSUNUZ? BUYRUN HPV AŞI PROGRAMLARI BEDAVA!
Bildiğiniz gibi İBB, 2024 Mayıs ayından itibaren 9-26 yaş aralığındaki insanlara “ücretsiz” bir şekilde uygulanacak HPV aşılama programını başlattı....
COVID aşıları mRNA-LNP mi? Grafen oksit-LNP mi?
Aşıların içinde grafen oksit ve nanometaller olduğunu bağımsız araştırmacılar sayesinde başından beri biliyoruz, etkilerini de az çok kestiriyorduk....
ÇOCUK FELCİNİN GERÇEK SEBEBİ DDT’DİR, AŞILAR ASLA ÇARE DEĞİLDİR!
"Çocuk felcinin arkasında kimlerin olduğu anlaşılırsa, Covid süreci daha iyi okunur" Araştırmacı-yazar Gül Temel Modern tıp çocuk felcini,...
Virolog – İmmünolog: SARS-CoV2 diye bir Virüs Yok
Viroloji ve immünoloji doktoralı, Hint asıllı akademisyen Poorniam Wagh, teknoloji, medya, çokuluslu şirketler ve dünya istihbarat birimlerinin...
Malumun İlamı ve Kazanan Belli: Doğal Bağışıklık Aşı Bağışıklığından Üstün
Aaron Siri, 25 Ekim 2021 Amerikan halk sağlığı kurumu CDC, doğal bağışıklığı reddederek kendi itibarıyla savaşıyor. Covid-19 aşısı mı daha iyi...
SANTRAL DOGMA, mRNA AŞISI ve ÖLÜMSÜZLÜK ÇIKMAZI!
“Tanrı yoksa, her şey mübahtır” Dostoyevski (1). Kelime mânâsı ‘temel hakikat’ olarak anlaşılması îcab eden ‘santral dogma’dan ilk defa 1957’de...