Sahte tanı kitleri, pandemiye özel hukuki altyapısı ve simülasyonlu tatbikatı seneler öncesinden hazır edilmiş Covid-19 adı verilen sahne şovunun grafik tasarım ürünü, “Mr. Spikey” Sars-CoV-2 virüsünü tek başına ortaya koyup gösterene verilecek para ödülü 1 milyon Avro‘ya çıkmış durumda.

“Kanıta Dayalı Bilim”, “Bilime Dayalı Tıp” icra edildiği iddiası ile küresel dikta rejiminin silahı haline dönüştürülüp namlusu insanlığa çevrilmiş, toplu kıyımların öncelikli aracı halindeki sistem “tababeti”, en önemli “kanıt”ı kamuoyuyla paylaşmaktan ısrarla kaçınmakta?

Neden?

Üzerine küresel aşı endüstrisini inşa ettikleri zayıf halka virolojinin kağıttan kulesi tek fiskeyle yıkılmasın, insanlar bedenlerine “hayat kurtarıyor” diye yalan ve yanlış iddialar eşliğinde doluşturulan biyolojik ve kimyasal silahları sorgulamaya ve reddetmeye başlamasın diye olabilir mi?

Dr. Sam Bailey

Sitemizde geniş alıntılarla yer verdiğimiz ‘The Virus Mania’ kitabının yazarlarından Yeni Zelandalı Dr. Sam Bailey virolojinin sırlarla dolu dünyasına bizler için ışık tutuyor. İzleyelim, sonra hep birlikte şu sorular üzerine kafa yoralım:

“Bu büyük yalan ilk defa mı söylenmiş?”

“Acaba izole edilip varlığı ispatlanmamış olan diğer hangi “virüs”ler var?”

“İzole edilip tek başına ortaya konulmamış bir partikülün hastalık yaptığına nasıl kanaat getirmişler ve hatta acaba ispatlamışlar mı?”

“Ortada fail olarak ne virüs, ne de bunun herhangi bir kişiyi hasta düşürmüş olduğuna dair deneysel bir ispat yokken, birileri tam olarak neden aşısını yapabiliyor olabilir?”

Jenner zamanının pislik yuvası, cerahat toplamlarını kola kazıyarak çiçek pandemisi bitirdiği gibi ispatsız bir savdan hareketle takvime virüs aşıları doluşturan egemen tıbbın, basit kızamığı, su çiçeğini neredeyse %100’e yaklaşan çoklu aşılanma seansları ile 60 yıldır bir türlü bitirememesini, acaba ortada hastalık etmeni olarak bir “kızamık virüsü” olmaması açıklıyor olabilir mi?”

“Sevgili çelimsiz copy-cat skeptik oyunbozanların tüm dezenformatif çabalarına rağmen, Alman Robert Koch Enstitüsü’nün ortada kızamık virüsü filan olmadığını mahkemede kabul etmek zorunda kalmış olması gibi bir hakikat ortada apaçık dururken, insan beyninin gerçekleri algılamada bunca zorlanmasını “bilim” nasıl açıklar?”

Sorular çeşitlendirilebilir, gerçeklere gözlerini yeni yeni açmaya başlamış olanlar için tavşanın kazdığı çukur dipsizmiş gibi gelebilir.

Brace yourselves, and let’s dive in!


Bu dönemin en yanlış anlaşılmış konseptlerinden biri de ‘ virüs izolasyon’ konusu sanki.
Bu işin aslı nedir diye her hafta biri çıkıp sormazsa olmuyor, ki haklılar da.
Çünkü bilim literatüründe bile işler içinden çıkılmaz halde resmen!
Bu video ile konunun modern ve tarihi birtakım yönlerini ele alacağız ve İZOLASYON ile İZOLAT terimlerinin insanların zannettiği manaya neden GELMEDİĞİNİ anlatacağız.
Bir virolog çıkıp, “virüsü izole ettik” dediğinde bir katiyet anlarız bu cümleden
ve önünü ardını soruşturma gereği görmeyiz.

Virolog ve bilimcilerin NE YAPTIKLARINI BİLDİKLERİNDEN DE PEK EMİN DEĞİLİM ARTIK.
Gazetecilerden de bu ayrıntılarda gizli açıkları yakalayıp yüzlerine vurduğu vaki değil tabii.
Şöyle nadir örnekler dışında tabii….
-Kaliforniya Teknik Üniversitesi’nden Prof. D. Baltimore-\N”Virüsü şöyle izole edersiniz, ıııhhh….aaaah”

Sağlık Kanalı Parmak Uçlarınızda
Dr. Sam Bailey

Bir defa önce ‘virüs’ nedir, bunu bir tanımlayalım.
Enfeksiyöz minik bir partiküle deniyor bu, içinde de DNA veya RNA şeklinde genetik materyal bulunuyor.

Önceki videolarda da anlattığım gibi, bugün Covid için kullanılan PCR testlerinin YALNIZ BU virüsün RNA bölümlerini yakalayıp buluyor olması lazım!
Fakat bu testlerin verdiği sonucu GEÇERLİ kabul etmeden ÖNCE, mevzubahis RNA’nın VİRÜS partikülünün İÇİNDEN çıkmış olduğundan emin olmamız gerekir.
Niye? Çünkü virüsler birtek HÜCRE İÇİNDE çoğalmaya gidiyor malum, ancak hücre içi ZATEN DÜNYANIN GENETİK MATERYALİ ile dolu durumda.
O yüzden önce bunları bi’ birbirinden AYIRMAK lazım, yoksa elinizdeki karışımda NE VAR, BİLEMEZSİNİZ.
VİRÜS İZOLASYONU işte BU noktada devreye giriyor.

Ancak ufak bir SÜRPRİZ de bizleri bekliyor…

Viroloji jargonunda bu noktada epey bir “anlam karmaşası” olduğunu görüyorsunuz.

“İzole edilmiş” kelimesinin kökü Latincedeki “insulatus”a uzanıyor; “ada haline getirilmek” manasına geliyor bu da.
Bu terimlerin bugün anlaşıldığı hali neymiş, sözlükten bir de ona bakalım.
Son zamanlarda birçok insan kelimenin İLK manasını birinci elden deneyimlediler biliyorsunuz;
[İzolasyon: Kişiyi mutsuz kılacak şekilde yalnız başına kalma hali, TECRİT.]
Resmi statünüz “MAHPUS” olmasa da, yaşanılan buydu.
Velhasıl, “izolasyon”un manası, başka şeylerle bağlantısı kalmayacak şekilde bir şeyi ayırmak, ayrı tutmak demek.

O zaman, bu tanımdan hareketle, bir mikroorganizmanın (VİRÜS) izolasyonu (tecridi)
dendiğinde de, bunun DİĞER BİYOLOJİK MATERYALDEN AYRILARAK
TEK BAŞINA ortaya konmuş olduğu manasına geldiğini düşünürüz.
Sözlükten “İzole etmek” fiilinin manasına baktığımızda da, Kimya ve Bakteriyoloji’de bunun
‘bir madde yahut mikroorganizmanın [başka şeylerle] KARIŞIK OLmayan, SAF HALİYLE ortaya konması’ şeklinde tanımlandığını görüyoruz.

‘İsim’ olarak kullanımına baktığımızda da, “sözgelimi üzerinde araştırma yürütülmek amacıyla,…”
“…diğerlerinin yanından alınıp ayrı tutulan, tecrit edilen kişi, varlık veya grup halinde birileri/bir şeyler,” demek bu.

Gelgelelim, VİRÜS özelinde bu İZOLASYON kelimesi tam olarak ne manada kullanılıyor diye araştırmaya giriştiğinizde, ortada tanımı net bir terminoloji dahi olmadığını görüyorsunuz.

Hatta “VİROLOJİNİN MİNİK SIRRINA GİRİŞ” niteliğinde bir ders gibi de düşünebiliriz bunu.
2020 yılı, çok daha fazla insanın virolojinin TERİM VE TEKNİKLERİNİN farkına varmasıyla
sorunun iyiden iyiye görünür hale geldiği yıl oldu.

“Siz bokyedibaşılar gelip de burnunuzu sokana kadar gayet iyi götürüyorduk işi.”

Problemlerden bazılarına işaret etmek için viroloji profesörü Vincent Racaniello’dan alıntılar yapacağım.

“Virüs” adı verilen yapıların temel prensipleri ve hastalık yapıp yapmadıkları konusunda GÖRÜŞLERİMİZ
Prof. Racaniello’nunkinden KESİNLİKLE AYRILIYOR, keza kendisi ortodoks bilimsel görüşten,
yine de, diğer virologlara kıyasla kendisinin ifadelerini kendi içinde daha tutarlı buluyorum.
İlmi açıdan temel görüş ayrılıkları ve şahsi kanaatlerimizdeki farka rağmen kendisinin görüşlerini önemsiyorum. MÜESSES VİROLOJİ’nin TEORİLERİ nedir, öğrenmek isteyenler kendisinin çalışmalarını takip edebilir.

Lâkin, şimdi göreceğimiz gibi, söz “VİRAL İZOLAT”tan açıldığında profesörün bile ifadeleri çözülmeye, dağılmaya başlıyor.
Profesörün terminoloji ve günümüzdeki kullanımı ile ilgili açıklamasına bakalım:

Prof. V. Racaniello’nun 2021 tarihli açıklaması:

“Virüs konusuna kafa yormaya başlamış birçok insan bakıyorsunuz pek de aşina olmadıkları ‘izolat’, ‘varyant’, ‘suş’ gibi terimleri kullanmaya başlamış.”

Racaniello, viroloji alanında çoğu zaman doktor ve akademisyenlerin, nüfuzlu üstlerinden duydukları, ancak kendi içinde bir tutarlığı dahi olmayabilen terimleri alıp papağan gibi tekrarladıklarından bahsediyor.
Diyor ki: “Maalesef “SUŞ”, “VARYANT” ve “İZOLAT” terimleri için VİROLOJİ CAMİASINDA üzerinde herkesçe uzlaşılmış TANIM bulunmamakta.”

“ÇOĞU VİROLOG DA BAŞKALARI NASIL KULLANMIŞSA ONU KOPYA ETMEKTEN ÖTEYE GEÇMİYOR.”

İlginçtir Racaniello, yazarı olduğu ‘VİROLOJİNİN PRENSİPLERİ’ başlıklı DERS KİTABInın 4. baskısında bile,
diğer eşyazarlar da dahil olmak üzere hiçbirinin bu terimlere açıklık getirme zahmetine girmemiş olduğunu belirtiyor.

İleriki baskılarda yapmak isteyebilirler belki??!

Ortada KOCA bir problem olduğu sanırım bu noktada bile anlaşılıyordur.
Bilim dilinin son derece NET ve KATİ olması gerekir.
Mesela ‘havacılık ve uzay mühendisliği’ dalında bilimcilerin “ivmelenme” gibi mühim terimlerin manasını
“havada bırakması”nı isteyemeyiz hiç, öyle değil mi?

Geçtiğimiz yıl şu malum virüsü “izole ettik” diyen birçok yayın yapıldı biliyorsunuz.
Sosyal medya alanlarının bekçisi “bilgi doğruyucular” ve yardakçı sistem medyası da,
VİRÜS İZOLE EDİLMEDİ diyen olsa olsa “KOMPLO TEORİCİSİ”dir bildirimlerini yaymaya başladı.
Oysa, daha “İZOLASYON” teriminin bilimsel olarak NE MANAYA GELDİĞİ bile belli değil ve “komplo teroricileri”ni hedef alan öfkeli mesajların sahipleri de, “izole edildi” dendiğinde neyin kastedildiğini bilmeyenlerden oluşuyor gibi duruyor.

Birlikte kitap kaleme aldığımız gazeteci Torsten Engelbrecht de, sözkonusu virüsü dünyada ilk bulan, izole eden biziz iddiasıyla yayın yapmış yazarlarla iletişime geçerek numuneleri “saf haliyle” ortaya koyup koymamış olduklarını sormuş bulunuyor.

Bulgularımız, “Virus Mania” kitabının güncellenmiş son baskısında yayımlanmış durumda.
Çoğunuzun bildiği gibi, bu yayınları yapanlar arasından “evet, VİRÜSÜ SAF HALİYLE ortaya koyduk,” diyebilen KİMSE ÇIKMADI.

“İzole etmek” fiilinin sözlük anlamına geri dönecek olursak, “bir madde yahut mikroorganizmayı başka bir şeyle karışmış olmayacak şekilde, saf haliyle ortaya koymak”tı manası.
İnsanların aklı bu yüzden karışmış durumda işte, çünkü “virüsü bulduk” diyen viroloğun kasdettiği ile bizim anladığımız BAMBAŞKA şeyler.

Sonuç şu ki, BAŞKA BİR ŞEYLE KARIŞMIŞ HALDE OLMAYAN, SAF HALİYLE BİR BAŞINA DURAN VİRÜS İŞTE BURADA DİYEBİLEN KİMSE YOK.

Bu “izolasyon” kelimesinin bir öyle bir böyle kullanıldığı fark eden başka araştırmacılar da var.
2020 ortasında bizim burada, Yeni Zelanda’da basın, Otago Üniv’den Prof. Quinones-Mateu’nun
SARS-CoV-2 virüsünü kültürde çoğaltıp RNA’sını (genetik materyalini) izole etmeyi başardığını yazdı mesela.
Oysa Kanadalı araştırmacı Christine Massey ve Yeni Zelandalı Michael Ess Bilgi Edinme Hakkı Kanunu gereğince dünya genelinde bu açıklamayı yapan tüm sağlık kurumlarına başvuruda bulunuyorlar
ve bu ekip Otaga Üniversitesi’ne aynı RESMİ sorguyu yönelttiğinde, üniversite kendilerine, var olduğu öne sürülen virüsün SAF halde ortaya konmuş olduğunu belgeleyen herhangi bir bilimsel çalışma kayıtlarının BULUNMADIĞINI söylüyor.

Bakalım arapsaçına dönmüş bu işi, bizzat ortodoks bilim temsilcisi hale yola koyabilecek mi diye
sözü yine Prof. Racaniello’ya bırakıyoruz..
Diyor ki: “Enfekte konakçıdan izole edip kültürde çoğalttığımız virüse, izolat diyoruz…”
“…numuneyi hücrelere koyup kültürlüyoruz, virüs çoğaltma/üretim işini böyle yapıyoruz…”
“…virüsü böyle çoğalttın mı, izolatın hazır demektir.”


Nasıl yani?!! Herkes ortadaki bariz problemleri görebiliyor, değil mi?
Yani diyor ki profesör, biri bardağa aldı tükürdü, o tükürüğü alıp hücre kültürüne koydunuz mu, “virüsü izole etmiş” oluyorsunuz??!
Bu izolasyona filan HİÇ benzemiyor!

Çünkü elimizde [hastadan alınmış] numuneler ile kültür vasatları [besiyeri, kültür ortamı] var,
ve şayet SAFLAŞTIRMA yapmıyorsanız da her ikisinde de TÜRLÜ MADDELER CİRİT ATMAKTA demektir!
Bu konuya istinaden Virus Mania kitabında, Nobel ödüllü virolog Françoise Barré-Sinoussi’nin görüşlerine yer verdik.
Diyor ki, “Dünya kadar şeyin olduğu bu bulaşık ortamdan virüsü çekip çıkarmanız lazım.”

Prof. Racaniello sonra diyor ki,

“…ekseriya solüsyondaki bu nazofarenks sürüntüyü alıp, hemen buradan genom dizileme işlemine geçiyoruz, ve esasen elimizde FİZİKSEL olarak (izole edilmiş) VİRÜS de OLMUYOR ki bu nokta ÇOK ÖNEMLİ.”

Pekala, muazzam bir İTİRAF gelmiş oldu profesörden:
“İzolat” dedikleri bu şeylerin çoğunda aslında bulunanın, hastadan alınmış HAM materyaldeki (numune) gen dizileri olduğunun itirafıdır bu!!

Ne yazık ki, Prof. Racaniello’nun terminolojide gözettiği disiplin, şu sözlerle birlikte göçük altında kalıyor:
Burada görmüş olduğunuz şeyin, SARS-CoV-2 “izolatları”nın 4000 küsür gen sekanslık filojenik ağacı olduğunu söylüyor.
Ardından, gafı telafi etmek için diyor ki,

“…noktalar, ilintili bir İZOLAT olsun olmasın, kaydedilmiş münferit gen dizilimlerini temsil etmekte…”

Ortadaki devasa problemi görebiliyor musunuz?

Ortamdan NÜKLEİK ASİT DİZİLERİ çıkmış olması bunların VİRÜSE ait olduğunu göstermez!

Hatta profesör 2017’deki blog yazısında bunu bizzat kendi de ifade ediyor:
“Birçok laboratuvar virüs geni var mı diye PCR cihazı ile analizi tercih ediyor.”
“Kabul edilebilir bir teknik bu da, fakat kısıtlı yönleri anlaşıldığı müddetçe -“
“-bu cihaz nükleik asit [DNA-RNA] bulmaya yarıyor, enfeksiyöz virüs [partikülü] değil.”

Profesörün daha dar tuttuğu “izolat” tanımlamasını da baz alsak, hâlâ karışım halindeki kültür ortamı sözkonusu ve izolattan kasıt hâlâ saf halde ortaya konmuş virüs değil.

Yayımlanmış bu 4000’i aşkın RNA dizisinden HERHANGİ BİRİNİN bile bir VİRÜSE ait olduğunu bilebilmenin İMKANI VAR MI?
Kim, nasıl belirliyor bunu?

SARS-CoV-2 virüsünün izole edilmiş, ona ait olduğu ileri sürülen genetik materyalin de o virüsten çıkarıldığını kanıtlayana verilecek para ödülünün 1 MİLYON AVRO‘ya çıkmış olduğunu da hatırlatalım.

E haydi virolog camiası?? İlginizi çekmiş olmalı bu meblağ, ne dersiniz??

Peki acaba terimlerin anlamlarını saptırarak kullanma işi virolojide yeni rastlanan bir şey mi?

1987‘de The Lancet tıp dergisi baş editörüne hitaben yazılmış ve yayımlanmış mektuba göre hayır.
Glasgowlu virolog Cea Meddaley ve Glasgow Üniversitesi’nden filolog CJ Kay, virolojide kullanılan dilin netleştirilmesi için birlikte bir çağrı yapıyorlar.
Şöyle diyorlar: “İzolat için saf kültürde çoğaltılmış bir mikroorganizma diyebiliriz ve
“böyle denince de (bilhassa virüsler için) genellikle çoklu pasajlama yapılmış olduğu anlaşılır,
“ve bu şekilde çoğaltılmış mikroorganizma artık ileri safha araştırmalarda kullanılmak üzere hazır hale gelmiştir,
“ve tüm bu süreçte kastedilen, hastadan alınmış organizmanın yalnız tek bir suşunun mevcudiyetidir.”
Kullanımdaki diğer saptama yöntemlerine istinaden de şöyle diyorlar:
“Bu tür testlerin verdiği pozitif sonuçtan hareketle [numuneye] “izolat” demek YANLIŞ olur,
zira bunlar [kültürde] çoğaltılmış DEĞİLDİR,
… ve başka organizmalardan ari oldukları da söylenemez.”

Yani, 40 küsür sene önce insanlar “İZOLAT” teriminin HATALI kullanıldığını söyleyip uyarmışlar da!
Ne yazık ki uyarıları dikkate alınmışa benzemiyor.

Bugün yapılan şeye EN İYİ HALDE, “DOLAYLI yollardan tetkik” denilebilir, elektron mikroskopisiyle de, SAF hale GETİRİLMEMİŞ numuneler çalışılmakta zaten.

PCR perdesinin ardındaki CV-19” adlı videomu izlerseniz, virüs genetik materyali “saptama testi” diye lanse edilen PCR ile ilgili problemleri öğrenebilirsiniz.

“Fotoğraf görüntüleri” konusuna da değinelim hızlıca…
Medyanın aklınızı çelmek için gözünüze soktuğu bilgisayar tasarımı görüntülerden bahsetmiyorum,
akademisyenlerin elektronmikroskobu ile aldıkları görüntülerden bahsediyorum.
O gördüğünüz tabii gerçek manada “virüs izolatı” filan değil, hücre duvarı yakınında toplanmış birtakım nanopartikülleri gösteren bir fotoğraf sadece.
Kültürdeki canlı hücreler gelişir, ömrünü tamamlayınca da bozulmaya başlar ve ölür.
Bunu yaparken de hücre yüzeyinden dışarı nano ölçekte farklı partiküller verir.
Bu partikülleri tanımlamada kullanılan eksozom veya hücredışı veziküller gibi terimleri duymuşsunuzdur.
Bu noktada, bu terimlerin de literatürde sabit bir kullanım şekillerinin olmadığını duymak sanırız şaşırtmayacaktır sizleri.

Bir türlü düzgün ismi konamamış partiküllerden bahsetmişken, tam da geçtiğimiz sene The Lancet‘te yayımlanmış şu müthiş makaleyi buldum bakın:
Elektron mikroskobu ile çalışan gruplardan bazıları, başka bazı grupları virüs fotoğraflamada SAHTECİLİK yapmakla suçluyor!

“Bu yayınlardaki görüntüler, belirsizliğe mahal olmayacak şekilde virüs olduğunun anlaşılmasını sağlayacak nano ölçekte yapı karakteristiklerinden yoksun birtakım partikülleri virüs partikülü olarak göstermektedir.”

Hmm… Hiçbir belirsizliğin olmadığı, net ve kesin VİRÜS gösterimi… Görmek istemez miyiz hiç??

Konumuza dönecek olursak, yüksek bilim icrası gerektiren böyle bir alanda belirsizliklerle dolu tüm bu terminoloji ne demeye düzeltilmeden bırakılmış olabilir ki?

Virologlar 100 yıldır virüs izole ettiklerini iddia etmiyorlar mı?
Bu terminoloji konusunu aydınlığa kavuşturmaya bunca gönülsüz olmalarının nedeni, dikkati zayıf noktalarına çekmek istememelerinden olabilir mi dersiniz?

Kelimenin GERÇEK manasıyla VİRÜS İZOLE ETTİKLERİNİ gösteren DOĞRUDAN KANIT BULUNMADIĞI anlaşılmasın diye mi bu çekimserlik?

Öyle ince dilimledim ki, gözle görülmüyorlardı resmen.
Gerçekten kestiğine emin misin?
Kesmişimdir diye farz ettim ben ama?

Doğuracağı sonuçlar ve uyandıracağı yankı bakımından muazzam önemli bir konu bu ve elbette gelecek bölümlerde bu mezuyu enine boyuna tartışıyor olacağız.

Konfüçyüs’ün ironi yüklü şu sözleriyle veda etmek istiyorum sizlere:

Kullandığın dil doğru değilse, ağzından çıkanla demek istediğin bir değildir;
Ağzından çıkanla demek istediği bir değilse, yapılması gereken yapılmadan kalacak demektir;
Eğer bu yapılmadan kalırsa, ahlâk çöker sanat yozlaşır;
Hak yerini bulmaz, adalet de şaşarsa, insanoğlu kafası karışmış öylece kalakalır.

O yüzden, muallak laf edilmemeli, anlam dümdüz verilmelidir. Bu, her şeyden önemlidir.

Bu sansür çağında sizlerden çalışmalarımı SubscribeStar kanalıma abone olarak desteklemenizi rica ediyorum.

Bağlantı, bu video altındaki açıklama bölümünde.

Dr. Sam Bailey