.bu ‘salgın’, küreselcilerin; sağlık endişelerini ve ‘insan’ın sağlığı söz konusu olduğunda içine düştüğü çaresizliği kullanan ilk ‘DARBE’ girişimidir.. geçmişte küçük ölçekli denemeler olmuşsa da, bugün yaşadığımız dünyada insanları ‘ölüm’ korkusuyla taciz ve provoke etmek çok daha kolaydır!.
..ne olduğu belirsiz bir ‘test’!. (ki sistem dahili çalışan sağlıkçılardan bu konuda muhalif görüş alamazsınız.. mesleki kaygıları ağır basar!)..
..çok yakın zamanda ateşi 37 ve üzeri çıkanlar muhtemelen karga tulumba içeri alınacak!.
..hasta olduğu ilan edilen insanlar ‘veba’lı muamelesi görecek.. ki, başlamıştır..
Aşağıdaki görselde grip aşısı ve covid 19 ile ilgili oldukça aydınlatıcı bilgiler mevcuttur.. elbette henüz covid19 aşısı (27-09-2020 tarihi itibariyle) kullanımda değildir; ancak yaratılan bu korku ile, ‘büyük kalabalıklar’ın zaten eksik olan ‘sorgulama’ yeteneği de dikkate alınacak olursa.. artık önlerine ne konulursa (koldan-bacakdan-kıçtan-kafadan) itirazsız ‘aşı’ vurulacakları kesin!.
..ısrarlı ‘maske kullanımı’; ki artık faşist cunta yöntemleri de devreye girmeye başlamıştır; şimdi bu ve benzeri yöntemleri eleştirirken -ki benim kadar ‘iktidar’ karşıtı olmayın!. sadece yerel siyaset eleştirisi ile; ki yine en son Giresun valiliğinin aldığı, yürürken ‘sigara içme yasağı’ ilk bakışta çok ‘medeni’ ve ‘gerekli ve doğru’ gibi gelebilir.. ancak yasaklar bir kere konmaya başladı mı!. aynı kafanın yarın neyi yasaklayacağını kestiremezsiniz, tarih bu ve benzer örneklerle doludur!. ‘bu kafa’ derken, ‘pandemi’ yani salgın bahanesi ile sadece bizde değil, Kolombiya dahil!. adını hiç duymadığınız Afrika ülkelerinde de, benzer yasak kararları alınmakta.. İngiltere ve Almanya dahil..
..iktidara muhalefet edeceğim diye; yine dünyanın her yerinde benzer halk kitleleri ve ‘büyük kalabalıklar’ küreselcilerin bu ‘büyük oyun’una gelmektedir!. bu ‘salgın’ mevzusu ‘iç siyasetin’ yani iktidarların çok tercih ettiği bir durum doğurmamıştır; çünkü ağır aksak ilerleyen sistemleri tümden felç etmiştir; hükümetleri, orta sınıf sermayeyi, küçük esnafı’ eğitim çağında olan.. ki utanmadan ve hiçbir bilimsel dayanağı olmayan ‘maske’ kullanımını 3 yaşındaki ‘bebek’lere dahi reva görmüşlerdir!. Tüm insanlara aynı havayı solutuyorlar (karbondioksit) ve yine utanmadan her devir ve her çağda olduğu gibi bu ‘garabet uygulmaya’ taraf olan ‘sistem köleleri’ (her meslekten ve her sınıftan) , her yerde ve ortamda ‘maskeni tak’!. ya da ‘maskeni doğru tak’ diye toplum polisliğine soyunuyorlar!.
..-yukarıdan devamla- ..felç etmiştir; hükümetleri, orta sınıf sermayeyi, küçük esnafı’ eğitim çağında olan çoluk-çocuk, genç.. yaşlı ,65 yaş ve üzeri, neredeyse; yaşadığı için kendisini suçlu hissetmeye başlamış ve artık kendini bilmez bazılarınca da ‘aşağılanma’ ve ‘hakaretlere’ maruz bırakılmıştır; ki bu da yine dünyanın her yeri ve ülkesi için geçerli -bu bir iç siyaset malzemesi- değildir!. (birileri için söylüyorum, benim-bizim kadar mualif olamayın, ama mevzu bu değil; sonra size anlatacağım) 65 yaş ve üzerini şimdilik zatürre ve grip aşıları ile müthiş bir koruma kalkanına almış durumdalar; acaba diyorum bazen, haksızlık mı yapıyoruz!. aşılamalar can-hıraş bir şekilde yapılıyor; sanırım bizim içimiz fesat!.
..biraz etrafımıza baksak, tüm dünya ülkeleri ‘sağlıklı’ insan kaynıyor.. hastalıklar bitmiş, kanser, Alzheimer, demans hepsinin kökü kurutulmuş, şu an tek sorun ‘kızamık’!.
..bugün ‘WHO’ (dünya sağlık örgütü) şöyle bir açıklama yapsa; ”bugünden sonra halkın sağlığı söz konusu olduğu için herkesin ‘tasma’ takması mecburidir!” dese.. size; gelmiş-geçmiş tüm tanrı ve benzerleri adına yemin ederim ki, ‘böyle bir şey olabilir mi’ sorgusuna girmeden takacak ‘insan kalabalıkları’ mevcuttur!. medya ne derse o!. (İstanbul sözleşmesine ters düşmemek için yukarıdaki cümleme ‘tanrıçaları’ da eklemek isterim..)
..mevzu yine aşı ve aşılanma konusuna geldiği için size ‘Vitamingiller’ sitesinde rastladığım bir yazı ve yazının sahibi ile ilgili bilgi vereceğim, yine siteden alıntı.. (yazıyı ayrıca yayımlayacağım)
“İşte böyle. İnsanlar bu işin kolay olduğunu sanıyor, hele sağlıkçılar. Alay eder gibi bakıyorlar. İki arkadaşım var doktor Üniversite yıllarından tanıdığım. Saatlerce anlattığım halde ikisi de aynen şu cümleyi kurdular “ben tıp doktoru olarak aşıları tavsiye ediyorum” öne sürdüğüm argümanların hiçbirine karşı bile çıkmaya gerek duymadan. Oysa bu iş öyle kolay değil. Ben 5 yıl okudum uçak teknisyenliği yapabilmek adına. Oysa meslegimin 11. Yılında görüyorum ki okulda öğrendiklerim mesleğimi icra ederken öğrendiklerimin yanında yüzde 1’i bile değil. Sen tıp okulunda ne kadar immunoloji ye eğilmiş olabilirsin ki. Ben neredeyse iki senedir bu işi araştırıyorum. Neyse, doktorlara fakültede ne hapı iciriyorlarsa çoğu duyma yetisini kaybediyor onları bırakalım.
Eşim kızıma hamile iken başladı araştırmalarım. Halen devam ediyor. Uzunca bir süre kararsız kaldım. Kolay değil, doktorun ağzından çıkan hep aynı, ya çocuğun ölür veya sakat kalırsa ne olacak. Her anne babanın elini kolunu böyle bağlıyorlar. Yabancı doktorları da sürekli izliyordum ama sonuçta elle tutamadığınız insanlar yüzde yüz güvenemiyorsunuz. Sonrasinda Alişan Yıldıran beye rastgeldim. Her yazısını defalarca okudum. Allah kendisinden binlerce defa razı olsun. Artık rahat rahat kararımızı vermiştik. Eşim de zaten annelik içgüdüsüyle mi nedir, hiçbir araştırmamız yokken bile oğlumun aşılarını istememişti.”
..yukarıdaki bu notu fikriniz olsun diye paylaştım, çünkü yavaş yavaş hayatın gerçeği haline gelmekte olan ‘merkezi otorite’ -şimdilik WHO-DSÖ- yarın alacağı bir kararla nesillerin sağlığını koruma’ gerekçesi ile.. anne ve babanın çocuk üzerindeki tüm haklarından vazgeçmesi gerektiğini ‘önce tavsiye’ sonra da toplum sağlığı’nı öne sürerek tümden yok sayabilir!. emin olun olacak olan budur!..
..dikkatsiz ‘büyük kalabalıklar’, yavaş yavaş sıranın önce gençlere, ardından çocuklara gelmeye başladığının (getirilmeye çalışıldığının) farkında değil.. tarih boyunca da hiçbir şeyin farkında olmamışlardır!. (haçlı seferleri, emperyalizm, kölelik, misyonerlik, hayvan katliamları, savaşlar vesaire) Hep sonradan gelmiştir akılları başlarına; ancak geçmiş ile bugün arasındaki en büyük fark; artık geriye dönüşün olmayacağı.. hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı, ya da geri döndürülemeyeceği zamanlara geldiğimizdir!. artık ‘kobay’ insandır ve değişimi.. hiç içime sinmese de ‘kaçınılmazdır!. ve insanlık ‘Bill Gates ve Elon Musk’ benzeri ‘psikopatlara’ (Bill Melinda Gates Vakfı’nın Afrika’da neler yaptığını, nasıl bir yıkım yarattığını, kendi adıma söyleyeyim yaklaşık 10-12 yıldır yazıyorum.. bugün bilip-bilmeden sokaktaki insanlar Bill Gates ismi mırıldanıyorsa bunda az da olsa benim de payım vardır!. ancak mevzuya hakimiyetin sadece isim bilmek veya mırıldanmakla olmayacağını hepiniz bilirsiniz.. ancak bilip-bilmeden bu isimleri söyleyenlerin çokluğu ve cehaleti sizi yanıltmasın; siz daha derinine inin, gerçeği göreceksiniz!. gerçeğin sesinin nereden geldiğinin önemi yok; ya da kimin seslendirdiğinin.. bir ‘papağan’ bile tekrar edebilir bu ‘bilgi’yi ve bu durum’gerçeği’ değersiz yapmaz!.)
..bazen komplo, bir gerçek.. sizin gerçek sandığınız ise, komplo olabilir.. Bugün ‘medya’ dediğimiz oluşumlar, ‘sosyal medya’ dahil, haklıyı haksız,.. yanlışı doğru.. ya da benzersiz bir şeyi sizin için ‘benzer’ yapabilir..
..evde televizyon izlerken, kendinizi bir anda büyük bir bombalama olayının kaçan saldırganlarından biri olarak görebilirsiniz.. saklanın; muhtemelen ölü ele geçirileceksinizdir!.
..kendinize şunu sorun, ‘yukarıda isimlerini verdiğim; ki sayıları binlerle ifade edilebilir.. neden ‘insan sağlığı’ ve ‘gelecekle’ bu kadar ilgililer.. daha odaklanmak isterseniz ‘Elon Musk’ denen ‘ruh hastası’nın fabrikalarında çalışan işçilerle yapılan röportaj ve sohbetleri okuyunuz.. yeni doğmuş çocuğuna matematiksel bir ‘kodlama’ ile isim veren bir ‘hasta’nın, bir de ‘Mars’ takıntısını ve altında yatan sebepleri düşünün.. demiri düşünün, ovaları, gölleri.. denizi düşünün.. bir de cennetten kovulma hikayesini.. yapay zeka ve ‘melek’ diyalektiği üzerine düşünün.. transhumanizm, üstün insan ve her şeyin insan için yaratıldığı üzerine.. ateizm.. ya da tersten ‘vaat edilen topraklar’ miti üzerine..
Alman virolog Stefan Lanka’yı bilenleriniz olabilir; biz, bilmeyenler olabilir düşüncesinden hareketle devam edelim.. Vitamingillerden konu ile ilgili makaleden bir alıntı yapalım, daha anlaşılır olması bakımından..
2017 yılında Alman virolog Stefan Lanka’nın olağanüstü bir çabayla ta Anayasa Mahkemesi’ne kadar götürdüğü ve sonunda kazandığı davayı hatırlarsınız. Lanka burada, kızamığa yol açanın virüs filan olmadığını ve hatta ortada kızamık virüsü diye bir şey de olmadığını kanıtlamıştı. Lanka şu an hummalı şekilde çalışarak, kaleme aldığı makalelerde (İngilizce’ye çevrilmiş hali, “The Misconception Called Virus”) anaakım bilimin yaptığı çıkarımların nasıl yolunu fena halde şaşırmış olduğunu, hatta bunların çıkarımdan ziyade varsayımlardan ibaret olduğunu, hastalık yapma kabiliyeti (patojenisite) bile olmayan gariban virüsün nasıl yersiz yere şeytanlaştırıldığını anlatıyor.
ve Stefan Lanka şimdiki ‘salgın’ (pandemi) uydurmacası ile ilgili şu yorumu yapıyor;
“Ölü doku ve hücrelere ait partiküllerden birtakım moleküller alınıyor, virüse ait parçacıklar bunlar diye yanlış yorumlanıyor, bu parçalar sonra tamamen teorik bir şekilde birleştirilip ortaya bir virüs modeli çıkarılıyor … Kızamık “virüs”ü için neyin ne olduğu, hangi molekülün virüse ait hangisinin olmadığı üzerinde uzlaşıya varabilmek camianın onyıllarını almış, uzun yıllar boyunca görüşme ve tartışmalar devam etmişken, bu yeni oluşumlu dedikleri Çin Koronavirüsü 2019 (2019-nCoV) üzerinde mutabakata varmaları fareyle birkaç tıktan öteye geçmemiş gözükmektedir.
Bugün salt bir iki fare tıkıyla bilgisayar programı size, ölü doku ve hücrelere ait nükleik asit parçacıklarının moleküllerinden istediğiniz biyokimyasal kompoziyona sahip virüsü yaratabilir. Bunları dilediğiniz aranjmanda birbirine ekleyip daha uzun bir genotip oluşturabilir, sonra da bakın işte yeni virüsün komple genomu budur, diyebilirsiniz … “Virüs DNA’sı”nın bu şekilde tamamen teoriye dayalı inşaatı çıkılırken, yapıya uymayan sekanslar (gen dizileri) ordan burdan kırpılıp “düzlenir”, eksik-gedik yer varsa, oralar da dolduruluverilir. Alın size hiçbir zaman bulunmamış, bir bütün olarak bilimsel manada mevcudiyeti ortaya konulmamış, gerçekte var olmayan, fakat imal edilmiş bir DNA sekansı.”
..”Tabi tüm bu bilgileri okurken, tümden kabul veya ret meselesi değildir mevzu.. önemli olan dış etkenlerden -medya-siyaset- soyutlanmış bir şekilde doğru fikre ulaşmak olmalı amaç.. mesela salgının başladığı varsayılan günlerin en önemli konularından olan ‘5g’ konusundan nasıl bu denli uzaklaşıldığı ayrıca düşünülmeli.. toplu hayvan ölümleri, göç yollarını şaşıran kuşlar, böcek ve arı türlerinin yok olması.. ilk başlarda video görüntülerinde yer alan ani ölümler ve yine ‘5g’ ilintisi.. ki hazırlanmakta olan ‘6g’ alt yapısından bahsetmek bile istemiyorum..
Yine büyük bir ilerleme olarak lanse edilen ‘6g’ teknolojisi ile ilgili basında yer alan bir haberden alıntı yapalım: ”6G teknolojisinin planlanması, danışmanlığı ve önemli meselelerde öneriler getirmekle sorumlu olan ekip, 6G’nin kullanıcılarına 5G’den yaklaşık 100 kat daha hızlı internet sunacağı görüşünde.”
..100 kat!. işte bunun adı ‘ilerleme’ oluyor; oysa ‘pozitif’ anlam yüklenen ilerleme hadisesi, şayet gerçekçi bir bakış açısı ile geçmişten bugüne incelenecek olursa.. dillere pelesenk olan ‘yaşam kalitemiz yükseldi’,’hız’landık, ‘daha da hızlanacağız’.. ya doğaya verdiğimiz zarar ve bu zararın bize dönüşümü ve ödeteceği bedel.. ki ödemeye şimdiden başladık!. 100 kat hızlı!. artık ‘yaşam kalitemiz’in nasıl artacağına siz karar verin!.
..ikiye bölünmüş olan ‘büyük kalabalıklar’ın bir kısmı ‘dogma’ üzerinden yol alırken.. diğer kısmı sırf ‘dinci ve muhafazakar’ hegemonyadan kaçmak-kurtulmak için ‘küreselci düşünce’ ve tuzaklarına yem olduğunun farkında değil.. bu ‘salgın’ fikri ve uygulaması ‘küresel dikta rejimi’nin öncülerince kurgulanmış ve diğerlerinin aksine bu kez ‘bilim’i arkalarına almışdır!. elbette bu ‘bilim’ tarifinden ne anladığınızla çok ilintili bir mevzu.. dünyanın her yerinde, yine yukarıda bahsettiğimiz gibi; tüm ‘ilerleme’mize karşın her beş binadan neredeyse biri ‘hastane’ olmuşken (endüstriyel sağlık)-(ya da daha anlaşılır olması bakımından ‘müşteriye ihtiyaç duyan ticarethane).. her doğan bebeğin yüksek bir yüzde oranı ile ‘allerjik bünye’ye sahip olması.. kalp ve damar hastalıklarının neredeyse yirmili yaşlara indirgendiği günümüzde.. (epey ilerlemişiz ama..)
..yine ‘kadın hakları’ hassasiyetiyle; neredeyse ‘dişi’ nüfusun yarıdan fazlasının ‘antidepresan’ bağımlısı (müşterisi) olması.. erkek nüfusunun düşen ‘sperm sayıları’.. (bunlar hep ilerleme.. gittikçe hızlanıyoruz.. etrafımız hız manyaklarından geçilmiyor.. Elon Musk gibi..) Buradan hareketle, ‘zeka’nın her zaman iyiye.. ya da doğru olana meyl edeceği diye bir düşüncenin de, doğru olmayacağını bir ‘kuram’ olarak sunmak isterim.. geçmiş ve kendi içinde ön-görülebilir bir gelecek tasavvuru olan yine geçmişin bugüne olan dayatılmış tarihinde görüyoruz ki; hasta ruhlu dehalar, bütün bir insanlığı felaketlerden felaketlere sürükleyegelmiştir.. ancak dün ile bugünün bir farkı var; o da, artık geriye döndürülemeyecek etkiler yaratabilecek ‘negatif’ bir kıvamdayız.. ilerleme kıvamımız bu!. bu gidişata karşı çıkacak olanların, illa da; ‘binalar çoğaldı, zinalar çoğaldı’ mitsel düşüncesinden hareketle birilerinin kucağından kaçarken, diğerlerinin kucağına düşmesi anlamına gelmez.. ‘üçüncü bir yol’ her zaman vardır!.
..demem o ki, küreselcilerden kaçarken dincilerin.. ya da dincilerden kaçarken küreselcilerin kucağına düşmeniz gerekmiyor.. kendi ‘özgün’ düşüncenizle, kendi özgün dünya görüşünüzü oluşturabilir.. illa da bir ‘taraf’ olmadan.. ya da ber-taraf olmadan, kendi tarafınızda.. insanlığın tarafında yer alabilirsiniz.. bilimden; ancak ‘gerçek bilim’den taraf olabilirsiniz; elbette bir şeylere inanabilir, kutsal sayabilirsiniz; bu ‘bizim’ aynı tarafta olmamamız için bir gerekçe değil!.
Doğanın mucizesi ‘insan’ için ve diğer tüm canlar için.. ya da yaratıcınızın mucizesi insan için.. doğa için, ‘doğal’ olan her şey için.. biraz ‘yavaş’!.
Hız öldürür!.
..siz yeter ki buzdolabınızın kapısını ‘ben açabilirim’ deyin..
..ya yüzümüzü ‘doğa’ya çevireceğiz, ya da ‘doğa’ bizden yüz çevirecek!.
cem yağcıoğlu 27-09-2020
Vitamingiller ailesine ve ayrıca Asena Devlet’e teşekkürlerimle, katkılarından dolayı..
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Sonuç Bulunamadı
İstediğiniz sayfa bulunamadı. Aramanızı daraltmayı deneyin veya mesajın üzerindeki gezintiyi kullanın.
Son haberler
Wuhan’dan çalışma: Asemptomatik korona vakalarının bulaşıcı olduğuna dair “kanıt yok”
Çin'in Wuhan kentinde yapılan kitle testlerinin analizi, corona virüsünün asemptomatik taşıyıcılarının patojeni yaymadığını gösterdi. Bu, asemptomatik taşıyıcıların düşük viral yükü ile ilgili olabilir. Bir çalışmada Çin'de yapılan büyük bir COVID-19 testinin...
Aşı Muhalifleri İçin Seyahat Özgürlüğü Yok
Uluslararası uçuş derneği IATA, dijital bir korona aşı kartının tanıtımı üzerinde çalışıyor. Sadece aşı yaptıranlar uçabilecek Genel olarak aşı muhalifleri ve özelde korona aşısı muhalifleri için kötü haber: 1945'te Küba'nın Havana kentinde kurulan...
Corona-3; Hangi Bilim İnsanları, hangi Rapor ve Araştırmalar?
T-ere Takılmış Toyuncakçı Teyze diyorum bazen kendime. Uzun zamandır kendimce bir türlü oynayarak başta T harfini, daha sonra K harfini, ve diğer harfleri araç ederek Tek başına, Topluca ve Takılarak öğrenme, etkileşim yollarını da gösteriyorum. Yine bir tesadüftür...
Corona Sürecindeki Hikayelerine Talibiz
Bizimle konu hakkındaki her türlü duygu, düşünce ve yorumunu paylaşarak bu platforma sen de katkı sağlayabilirsin.
Bize Katıl
Yabancı dilden Türkçe’ye çeviri konusunda destek olmak ya da kendi alanın çerçevesinde paylaşımlarımıza katkı sağlamak istersen, bize yazabilirsin.