Sayın Başkan, Sayın Başbakan, Baylar Bayanlar, Sayın Milletvekili Bay Scherack…
Ben de incelikli olarak akıl yürütme taraftarıyım, ben size inanıyorum ki, aşı yaptıracaksınız.
Sizin için hastalığın tehlikeli olmayacağını belirtmiş olmanıza rağmen, siz başkalarını korumak için bunu yaptıracaksınız.
Dikkatinizi çekerim ki Dünya Sağlık Örgütü -ki her zaman söylediklerine inanmasam da- burada aşının aşılanan kişinin , yalnızca hastalık sürecini ağır geçirmemesine yardımcı olacağını söylüyor. Dolayısıyla, hala maske takmaya ve mesafeyi korumaya devam ediliyor.
Aşıya rağmen…
Çünkü virüs hala yayılabilir.
Genel bir çözüm gibi, kurtarıcı gibi gösterilen aşı, görüldüğü üzere , verilen sözleri yerine getirmiyor.
Federal Hükümetin bildirisinden anlaşılıyor, ama burada neyin şuanda gerçekten yararlı olduğu konusunu açıklığa kavuşturabiliriz.
Madem ki, aşı olunduğu halde hala hastalığın yayılma durumu var.
Sayın Başbakan, siz ve diğer ÖVP den milletvekilleri de coronadan ölen bir veya birden fazla tanıdığınız olduğunu belirttiniz.
Çok şükür ben coronadan ölen kimseyi tanımıyorum.
Her ölüm üzücü tabi, ben Yukarı Avusturya’da 80 yaşın üzerinde ölen bir kadın tanıyorum. İkinci tecrit ve yalnızlık korkusuyla dairesinin penceresinden atlayarak intihar etti.
Çok dikkat çekici bir haber olmasına rağmen medyada yer bulamadı.
Yine Yukarı Avusturya’dan 64 yaşında bir adam, Mart ayında olacak beşinci ameliyatı: gereksiz yere ertelendi.. Kapasiteler dolu olmadığı halde, yatakların muhtemel korona hastaları için boş tutulması sebebiyle, -gelmeyen korona hastaları- bu kişinin acil ameliyatı yapılamadı ve uzun süre acı çektikten sonra bu yaz öld
Bütün gün ellerini yıkayan bir erkek çocuğu tanıyorum; ailesiyle hiçbir yere gitmek istemiyor. Çünkü korku politikası bu küçük çocuğu da ele geçirdi ve virüsün ne kadar ölümcül olduğuna dair her kelimenize inandı.
Bildiğim 3 vaka böyle.
Duygu sömürüsü yapmak istemiyorum, ama bana öyle geliyor ki siz bunu yapıyorsunuz.
Sadece korona hastalarına ve ölenlere odaklanıyorsunuz.
—-Alkış..
Bu politika, ikincil zararlara neden oluyor. Sosyal, toplumsal ve ekonomik olarak bu zararlar sağda solda üstüste yığılıyor. Ama bunu görmüyorsunuz.
Geçtiğimiz yazı başka türlü değerlendirebilirdiniz. Hastane kapasitelerini yükseltebilirdiniz.
Sonbahar ve kış mevsimlerinde enfeksiyon dalgalarının tekrar geleceğini biliyordunuz.
Şimdi beni aptal olarak görmeniz riskini alarak konuşacağım, malum covidin grip ile karşılaştırılma yasağı var.
Ama yine de bunun en yakın karşılaştırma olduğunu düşünüyorum.
İki çocuklu bir anne olarak, okulda sınıfların yarısı, kayak tatili dönüşü grip olur. Gazetelerde tüm hastanelerin tamamen dolu olduğu yazar. Koridorlarda dahi yataklar olur, özellikle Viyana’da. SPÖ tarafından bunlar kabul edilmek istenmese de bu böyle. Öyle ki; bitkin sağlık personeli bazı hastaları geri çevirmek zorunda kalır..
Dediğim gibi bu acil durum her zaman vardı, bu ilk değil. Belki bu eksik kapasiteler genişletilebilirdi ama maalesef yapılmadı. Bu benim için anlaşılır gibi değil.
—-Alkış..
Pandeminin başında, coronavirüs ortaya çıktığında , çok ünlü bir üniversite profesörü ikazlarda bulundu. Bu profesör korona inkarcısı ilan edildi. Bakım evlerine ve huzurevlerine çok dikkat edin demişti..
Örneğin italya’da hastalar hastaneye geldi ve başkalarına bulaştırdılar, böylece yayıldı ve çok yaşlı hastalara yüksek bir ölüm oranına sebep oldu.
Başta bu profesörün tavsiyesi dinlenseydi, bir çok şey engellenmiş olabilirdi, on ay geçti hala bununla başa çıkamadık…
Şimdi siz ülkedeki yüzbinlerce sağlıklı insan için toplu testler yapıyorsunuz. Fakat hala emekliler ve huzurevlerindeki yaşlılar için gerekenler yapılmadı, gerçekten inanılmaz. Yaşlılara ve huzurevlerine uygulanacak önlemlerle sağlık sisteminin aşırı yüklenmesi önlenebilirdi. Ki zaten bütün bu önlemlerin ana sebebi de aslında buydu.
Tüm federal hükümete karşı verilen güvensizlik önergesini açıklıyorum, önlemleri sadece orantısız ve anayasaya aykırı değil, aynı zamanda insani olarak felaket derecede uygunsuz buluyorum.
Sizler işin başka taraflarıyla meşgul oldunuz, insanlara ahlak dersi verdiniz, akıl öğrettiniz.
Başkalarını tehlikeli olarak gösterdiniz.
Özellikle çocuklara yaşatılanlar konusunda sizi hiç affetmeyeceğim. Çocuklar saatlerce sınıfta maske takmak zorunda kaldılar. Sadece bu bile güvensizlik önergesi için bana göre bir sebeptir.
Şimdi de üçüncü kısıtlama (lockdown).
Test yaptırmak istemeyenlerin sadece ffp2 maskesiyle dışarı çıkmasına izin verilmesi.
Bu beni çok derinden üzen bir nokta.
Korkarım bu 3. kilitlenme de coronavirüsü dize getirmek için değil, insanları dize getirmek için.
Biz sürekli enfeksiyon hastalıklarıyla yaşamak zorundayız. İnsanlar virüse diz çökmeye, test yaptırmaya, aşı olmaya, herşeyden önce aşı yaptırmaya mecbur bırakılıyorlar.
Bu yoldan geri dönmenizi, tabularınızı yıkmanızı umuyorum..
Sosyal bir ödül-ceza sistemine geçiyorsunuz. Testler, aşılar ve telefon uygulamalarıyla izlenip kontrol edildiğimizi söyleyebilirim.
Sizin ticaret odasından arkadaşınız Harald Mahrer, Asya Ülkeleri’nde ve Singapur’da bu uygulamaların nasıl başarılı, barışçıl, güvenli olduğunu söyledi. Fakat burada bir demokrasiden bahsedemeyiz, 50 yıldır tek bir parti iktidarda ve 50 yıldır muhalefet bastırılıyor. Devlet tarafından halka gözetleme ve kontrol gerçekleştiriliyor.
Bu bizim gitmek istediğimiz yol değil.
Bu bizim zihniyetimiz değil. Demokrasiyle bağdaşmıyor.
Ne benim söylediğimle, ne de anayasamızda yazılanla alakası yok..